Köpek ne olup bittiğini anlamaktan vazgeçmiş gibi, salınarak kahvenin önünden ayrılıp arabaların arasından geçerek yandaki sokağa yöneldi. Telefon o sırada çalmış olmalıydı. Sarı, ıslak kuyruğun, kahvedeki yıkık tiplerle nasıl dese bir tür bağ, hatta bir simetri oluşturduğu kesite bakarken. Çantayı bir süre karıştırdıktan sonra telefonu bulup açtı. “Terörle Mücadele Şubesi’nden başkomiser Azmi,” dedi telefondaki ses, “kızınız burada, hemen gelmeniz gerekiyor.”
Ayşegül Devecioğlu koleksiyonunun dokuzuncu kitabı Kuma Daireler Çizen sarsıcı, düşündürücü bir polisiye.
*
Giriş bölümünden, s. 9-10
Ağır ağır akıyordu, dolambaçlı yollardan, su gibi değil de daha yoğun, o denli duru sayılamayacak kıvamla… İç sızlatan bir süreğenliği, pis bir sırıtışı, diş gösterir bir havası vardı. Akacaktı. Ta ki… ta ki… ta ki…
Mesele de buydu, ülkede, dünyada ve kâinatta hiçbir şey beklenmiyordu. Küf benzeri bir şeyin, ötede beride çirkin lekeler bırakarak büyümesini izledikleri o kulak tırmalayan sessizlik vardı sadece.
Yine de baş ağrılarıyla, iç sıkıntılarıyla başlayan günlerden değildi. Dünyanın gözlerini açar açmaz üstüne çullandığı günlerden değildi. Acı acı çalan telefonla yataktan fırladığın, duşa girip suyun akmadığını fark ettiğin günlerden, bunun gibi irili ufaklı rezaletlerle başlayan günlerden değildi.
Öylesine çıkıp gelen bir gündü; sıradan denebilecek… Her zamanki gibi denebilecek…
İkisi arasındaki fark, inceden inceye tartışılabilirdi. Oyunu nasıl oynamak istediğine bağlıydı.
Biraz düşününce, “önceki günden çok farklı olmayan” ifadesinde karar kıldı. Böylece çember güzelce kapanıyor, fazlalıklar dışarı atılıyor ve her şey yerli yerine konmuş oluyordu.
Bu türden küçük uzlaşmalar konusunda uzman sayılırdı. Peki bu uzlaşma kiminle yapılıyor sorusunun cevabı pek çok şekilde verilebilirdi. Masada kaşlı gözlü, elli ayaklı birilerinin olmadığı belliydi, değil mi?
Havanın da tartışmaya kayda değer bir katkısı oluyordu. Yağmurun kâh şiddetlenmesi, kâh kesilmesi, gökten boşanırcasına yağarken güneşin açıvermesi başka neye yorulabilirdi? Arabanın dışından gelen sesler dikkatini çekti. Yağmur sesinin yanı sıra sertçe kapanan birkaç araba kapısıyla, klakson sesi ona kadar ulaşıyordu.
Sıraselviler Caddesi yağmura rağmen kalabalıktı. Belki dışardakiler yağmurun arada bir kesilip güneşin açmasını güvence olarak görüyorlardı. Yağmurun hızla yeniden şiddetlenmesine, gökyüzünün cehennem gibi kararmasına rağmen böyle düşünebilmek en hafif deyimle tuhaftı. Demek küçücük ve zavallı da olsa, işe yaramayacağı baştan belli de olsa, güvenceye ihtiyaç duyuluyordu. Aklına Mine geldi. Kızı onu hayatının dışında tutuyordu, aklına esip de evine gidemezdi mesela. Yine de iyi ve güvende sayılırdı kızı. Yani işler fena gitmiyordu. Böyle idare edip gidebilirdi insan.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıKuma Daireler Çizen
- Sayfa Sayısı176
- YazarAyşegül Devecioğlu
- ISBN9786053163947
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Belleğin Girdapları ~ Behçet Çelik
Belleğin Girdapları
Behçet Çelik
Yaban ya da yabancı değildim… Arada bir yer – onlardan olmadığım gibi büsbütün eloğlu da sayılmazdım. Bir şeyin kendi olmaktan çıkıp karşıtına dönüşme anında...
- Ayrılış ~ Çağan Irmak
Ayrılış
Çağan Irmak
“Tanıyordu Ay onları. Batuhan ile Baturgan’dı isimleri. Biliyordu. Kendine benzetiyordu bazı bazı. Bilhassa yarımay olduğu zamanlarda onun bir tarafı ışıkta, bir tarafı karanlıkta kalan...
- Denizin Külleri ~ Gizem Kayahan
Denizin Külleri
Gizem Kayahan
19. yy başlarında Londra’nın gözde bekârlarından olan bir dükle, anılarının altında ezilmiş bir kontesin hikâyesi… Yaşlı kadın eteklerini bir o yana bir bu yana...