Rowan
Peri masalları yaratma işindeyim.
Tema parkları. Üretim şirketleri. Beş yıldızlı oteller.
Dreamland’i yenileseydim her şey benim olabilirdi.
Zahra’yı işe almak başlangıçta gayet iyi bir fikirdi ama onu öptüğümde tüm plan değişti.
Bir sahte ad kullanarak ona mesaj attığımda işler kontrolden çıktı.
Nerede hata yaptığımı anladığımda artık çok geçti.
Benim gibi insanlar mutlu sonları mahvetmek için vardır, yaşamak için değil.
Zahra
Dreamland’in en pahalı yolculuğunu sarhoş kafayla eleştiren bir teklifte bulunduktan sonra kovulmalıydım.
Bunun yerine Rowan Kane bana rüya gibi bir iş teklif etti.
Şimdiye kadar tanıştığım en zor patron için çalışmak zorunda kaldım.
Rowan kabaydı ve tamamen yasaktı ama kalbim umursamadı.
En azından sırrını keşfedene kadar.
Milyardere paranın her şeyi çözemeyeceğini öğretmenin zamanı gelmişti, özellikle de konu aşksa.
En son katıldığım cenazeden kırık bir kolla ayrılmışım. Kendimi annemin açık mezarına attıktan sonra hikâye manşetlere taşınmıştı. O günün üzerinden yirmi yıl geçti. Karakterim tamamen değişmiş olsa da yas tutmaktan hala hoşlanmıyorum. Ama vefat eden büyükbabamın en genç akrabası olmamın verdiği sorumluluklar nedeniyle, onun ölüsünün başında beklerken dimdik ve hiçbir şey beni rahatsız etmiyormuş gibi durmamı istiyorlardı. Sanki üzerimde ucuz polyester bir takım elbise varmış gibi cildim kaşınırken bu neredeyse imkânsızdı.
Yüzlerce Kane çalışanı ve iş ortağının başsağlığı dilekleri arasında saatler ilerledikçe sabrımı azalıyordu. Cenazelerden daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da insanlarla konuşmaktı. Tolere edebildiğim birkaç insan vardı. Büyük Babam da onlardan biriydi. Ve artık yoktu.Göğsümdeki yanma hissi yoğunlaştı. Neden bu kadar çok üzüldüğümü bilmiyordum. Komadayken kendimi hazırlamak için zamanım olmuştu, yine de ne zaman onu düşünsem, göğüs kafesimin üzerindeki tuhaf his, bir intikam duygusuyla geri dönüyordu.
Bir şeyle meşgul olmak için elimi siyah saçlarımın arasından geçirdim.“Başın sağ olsun evlat.” İsimsiz cenaze katılımcılarından biri düşüncelerimi böldü. “Evlat?” Ağzımdan çıkan bu tek kelime insanı irkiltecek kadar zehir saçıyordu. Beyefendi acemice kravatını düzeltti. “Şey, ben.” “Kardeşimi mazur görün. Acı kaybımızın üzüntüsüyle mücadele ediyor.” Cal elini omzuma koydu ve omzumu sikti. Votka ve nane kokulu nefesi yüzüme çarpınca, kaşlarımı çattım. Ortanca erkek kardeşim, mükemmel şekillendirilmiş sarı saçlarıyla ve ütülü takım elbisesinin içinde iki dirhem bir çekirdekti ama kırmızı gözleri bambaşka bir hikâye anlatıyordu.
Adam en yakın çıkışa doğru yönelmeden önce, dinlemeye zahmet etmediğim birkaç kelime mırıldandı. “Üzüntümle mi mücadele ediyorum?” Büyükbabamın vefat etmesi fikrinden hoşlanmasam da göğsümdeki rahatsız edici yanma hissinden başka hiçbir şeyle mücadele etmiyordum. “Sakin ol. Bu, insanların cenazelerde söylediği şeylerden biri.” Cal bana bakarken sarı kaşlarını çattı. yok.” “Davranışım için bir mazeret gösterilmesine ihtiyacım “Hayır ama en büyük Şanghay otelimizin yatırımcısını korkutmak için bir nedene ihtiyacın var.”
“Kes sesini!” Yalnizing, tercih etmenin bir nedeni vardı.Bu kısa sohbetler için çok fazla çaba harcamam ve politik olmam gerekiyordu. “Bir saat daha kibar olmaya çalışabilir misin? En azından tüm önemli insanlar gidene kadar.”“Zaten bu çabalayan hâlim.” Dudaklarımı sıkarken, sol gözüm seyirdi. “Daha iyisini yap. Onun için.” Cal, başıyla şöminenin üzerindeki resmi gösterdi.
Titrek bir nefes verdim. Fotoğraf, kardeşlerim ve ben çocukken Dreamland’e yaptığımız bir aile gezisi sırasında çekilmişti. Büyükbaba, onu boğarcasına sıkan ince kollarımın arasından objektife gülümsüyordu. Büyükbaba’nın yanında duran Declan, gözlerini devirirken yakalanmış: Cal. Declan’ın başının üstünden iki kulak yapmıştı. Babam kolunu Büyükbaba’nın omzuna atmış, nadiren gördüğümüz ayık bir gülümseme ile poz vermişti. Kendimi zorlasam, annemin fotoğrafı çekerken attığı kahkahayı hayal edebilirdim. Her ne kadar yüzünün hatırası bulanık olsa da yeteri kadar zorlarsam gülüşünü hatırlayabilirdim. Boğazımdaki garip kaşıntı yutkunmamı zorlaştırdı. Bahardan kalan alerjinin tortuları. Hepsi bu.
Rahatsız olan boğazımı temizledim. “Böyle bir şovdan nefret ederdi.” Büyükbaba eğlence sektöründe olmasına rağmen, ilginin odağı olmayı hiç sevmezdi. Eğer hålà burada olsaydı, tüm bu insanların kendisi için Şikago il sınırına gelmesi fikrine gözlerini kaydırırdı.
Cal omuzlarını silkti. “Ondan ne beklendiğini bilirdi.” “Cenaze kılığında bir buluşma ve tanışma toplantısı mı?” Cal’in dudaklarının kenarı hafif bir tebessümle yukarı kalktı ve yeniden dudakları düz bir çizgi hâlini aldı. “Haklısın. Büyükbaba dehşete kapılırdı çünkü her zaman pazarların dinlenme günü olduğunu söylerdi.” “Kötüler için dinlenme yok.”
“Ve zenginler için hiç yok.” Declan diğer tarafıma geçerek durdu. Kaşlarını çatarak sertçe kalabalığa baktı. En bü vük erkek kardeşim kapkara bakışlarıyla insanları korkutup kaçırabiliyordu. Ürkütücü ajan görünümünü destekleyen siyah takım elbisesi, saçlarının rengiyle uyumluydu.
Insanlar, ailenin en küçüğü ben olduğum için en nazik ve sevimli çocuk olduğumu düşünerek ilk benimle konuşur lardı ve bu yüzden Declan’ı kıskanırdım. En son ben doğ muş olabilirdim ama dün de doğmamıştım. Misafirlerin ben ve kardeşlerimle konuşmaya zaman ayırmalarının sebebi, bizimle aralarının iyi olmasını istemeleriydi. Bu tarz sahte yaklaşımlar beklenirdi. Özellikle ilişki kurduğumuz tüm insanların kalıcı olarak cehenneme dönük bir ahlaki pusulast oldugunda.
Tanımadığımız bir çift üçümüze doğru yürüdü. Kadın kuru gözlerini silmek için çantasından mendil çıkarırken, eşi de tokalaşmak için bize elini uzattı. Eline sanki bir hastalık bulastıracakmış gibi baktım.
Elini tekrar cebine koyarken, yanakları kızardı. “Baş sağlıgı dilemek istedim. Kaybınız için çok üzgünüm. Büyükbanız.
Başımı sallayarak onu onayladım. Bu akşam tam bir cehennem olacaktı. Bu senin için Büyük baba.Gözlerimi dikmiş beyaz zarfa bakıyordum. Adım, būyükbabamın güzel ve zarif el yazısı ile ön tarafa yazılmıştı.Zarfı çevirdiğimde, onun imzası olan Dreamland Prenses Cara’nın Şatosu mührünün bozulmamış olduğunu gördüm.
Avukat diğer mektupları da iki erkek kardeşime vererek dağıtımı bitirdi. “Bay Kane’in vasiyetinin son hâlini gözden geçirmeden önce onun mektuplarını okumanız gerekiyor.”
Mührü kırıp mektubu açarken boğazım düğümlendi. Tarih, mektubun Büyükbabanın komaya girmesine sebep olan üç yıl önceki kazadan bir hafta önce yazıldığını gösteriyordu.
Tatlı Küçük Rowan’ima,
Kahkahamı zor tuttum. Bir kayanın duygusallığına sahip, neredeyse NBA oyuncusu kadar uzun biri olduğumdan “tatlı ve küçük” kendimi tanımlamak için kullanacağım son sözlerdi. Büyükbaba her şeyi görmek istediği gibi gördüğü için bazı şeylerin farkında olmazdı ve mutluydu. Bu onun en iyi özelliğiydi ve aynı zamanda duruma göre de en kötü özelliği.
Şu anda bir yetişkin olsan da sen benim gözümde hep o küçük çocuk olarak kalacaksın. Annenin seni doğurduğu günü daha dünmüş gibi hatırlıyorum. Tombul yanaklarınla üçlünün en iyisiydin ve her zaman kıskandığım siyah saçlara sahiptin. Ciğerlerin kesinlikle çok güçlüydü ve seni annene verene kadar ağlamayı kesmedin. Sanki onun kollarındayken dünyadaki her sey yerli yerinde ve olması gerektiği gibiydi senin için. Paragrafi iki kere okudum. Büyükbabamın annemden böyle rahat bahsetmiş olması çok ilginçti. Bu konu ailemizde tabuydu ve hiç konuşulmadığında annemin yüzünü veya sesini zar zor hatırlar olmuştum.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıKüçük Detaylar
- Sayfa Sayısı432
- YazarLauren Asher
- ISBN9786258043754
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviOlimpos Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Babamın Yeri ~ Annie Ernaux
Babamın Yeri
Annie Ernaux
Ernaux’nun babası, kızı öğretmenlik sınavlarını verdikten iki ay sonra ölür. Yazar bu ölümün ardından, yetersiz eğitim görmüş, çocukluğundan beri değeri ancak kas gücüyle ölçülmüş...
- Lyon’da Düğün ~ Stefan Zweig
Lyon’da Düğün
Stefan Zweig
Lyon’da Düğün Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793’te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı...
- Düello ~ Anton Çehov
Düello
Anton Çehov
Çehov 1891 yılında Novoye Vremya gazetesinde tefrika edilen Düello’da, insan doğasının karmaşıklığını çarpıcı bir üslupla ortaya koyar. Tanıdığı bir zoologla dönemin popüler meselelerinden biri...