Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Konuş ki Göreyim Seni – Radyo Oyunu Uyarlamaları I
Konuş ki Göreyim Seni – Radyo Oyunu Uyarlamaları I

Konuş ki Göreyim Seni – Radyo Oyunu Uyarlamaları I

Behçet Necatigil

Bu kitapta Behçet Necatigil’in 1966-1977 yılları arasında radyoda yayınlanan on iki uyarlaması yer alıyor. Geçmiş edebiyatımızın çeşitli dönemlerinden seçtiği bu eserlerle birlikte, radyolarda yayınlanan…

Bu kitapta Behçet Necatigil’in 1966-1977 yılları arasında radyoda yayınlanan on iki uyarlaması yer alıyor. Geçmiş edebiyatımızın çeşitli dönemlerinden seçtiği bu eserlerle birlikte, radyolarda yayınlanan Necatigil oyunlarının çeviriler dışında tamamı böylece kitaplaşmış oldu.

Ahmet Mithat Efendi, Fatma Aliye, Aziz Efendi ya da Nâbizâde Nâzım gibi yazarlardan uyarladığı eserlerin yanı sıra Kerem ile Aslı, Melikşah ile Güllühan, Tayyarzâde gibi halk hikâyelerinden mikrofona konan bu oyunlar Necatigil’in beslendiği kaynakları görmek bakımından da birer ipucu değeri taşıyor.

Radyo oyununu şiire en yakın tür olarak gören Necatigil, iyi kurulmuş, diyalogları iyi ayarlanmış radyo oyununun bir şiir yorumu olduğunu söyler.

“Radyo oyununda her şey kulakla, kulak yoluyla görülür ve karanlık, yanan lâmbalarla değil, konuşmalar, iç monologlar, sesler ve hayalde bütünleşmelerle açılır, ağarır.”

İçindekiler
Önsöz / Ayşe Sarısayın • 7
Musullu Süleyman • 11
Melikşah ile Güllühan • 73
Vatan Yahut Silistre • 97
Recep Ağa’nın Kızı • 125
Şâpur Çelebi • 137
Kerem ile Aslı • 153
Zehra • 173
Tayyarzâde • 223
Hâtem Tâî • 269
Haydut Montari • 295
Cinayetlerdeki Sırlar • 357
Bir Genç Kızın Çektikleri • 413
Sözlükçe • 519

Önsöz

Bu kitapta Behçet Necatigil’in 1966 – 1977 yılları arasında radyoda yayınlanan on iki oyunu yer alıyor. Genellikle altı ya da on iki gün süren “Arkası Yarın” programı ile tek bölümlük “Pazar Oyunu” ve “Radyo Tiyatrosu” programları için hazırladığı oyunların arasında geçmiş edebiyatımızın önemli isimlerinden Ahmet Mithat Efendi, Fatma Aliye, Aziz Efendi ya da Nâbizâde Nâzım gibi yazarlardan uyarladığı eserlerin yanı sıra Kerem ile Aslı, Melikşah ile Güllühan, Tayyarzâde vb. halk hikâyelerinden radyofonize ettikleri de var. Radyo oyununu şiire en yakın tür olarak gören Necatigil, iyi kurulmuş, diyalogları iyi ayarlanmış radyo oyununun, bir şiir yorumu olduğunu söyler. Bu alana 60’lı yıllarda başlayan ilgisi gitgide yoğunlaşarak devam eder, radyo oyunlarının ülkemizde de gelişmesi, modern edebiyatın bağımsız bir kolu olarak kabul görmesi için çaba harcar. Bu amaca yönelik olarak radyo oyunlarının kitaplaştırılması gerektiğine inanır, bunun için ısrar eder ve önerilerde bulunur: “Artık bizde de yerli çeviri seçme radyo oyunları, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ‘Modern Tiyatro Eserleri’ dizisinde olduğu gibi, birer ikişer formalık kitaplar halinde, peş peşe bastırılmalıdır. 1940-1964 arası, yüze yakın piyesten bir tiyatro kitaplığı oluşturmuş bu ‘modern tiyatro eserleri’ çevirilerinin, Türk tiyatrosunu çağdaş Batı düzeyine çıkarmaktaki olumlu katkıları inkâr edilemez. Onun gibi, elde basılı metin bulunmadıkça Türk radyo oyun yazarlığı gelişemez. TRT’de bir de Basılı Yayınlar Müdürlüğü olduğuna göre, seçme radyo oyunlarının basım işi, bu müdürlüğe düşer, ya da Kültür Bakanlığı’na. İyi oyunlar, örnek oyunlar bastırılmalı, satışa çıkarılmalıdır. Radyonun televizyondan ayrı, hattâ üstün bir yeri ve görevi olduğu kabul edilirse, böyle bir girişim kesinlikle gereklidir.” Radyo oyunlarına verdiği önem, o yıllarda Alman Türkologlar Annemarie Schimmel ve H. W. Brands’la yazışmalarında da karşımıza çıkıyor. Mektuplarında hem telif oyunlarından hem de Almancadan çevirdiği oyunlardan sıklıkla söz ediyor; bulamadığı kitapların temini için onlardan yardım isteyerek zamanla zengin bir radyo oyunu kitaplığı oluşturuyor. Gösterdiği çabanın sonucunda kendi oyunlarının kitap olarak yayımlanmasını sağlamış olsa da, çevirdiği oyunların yayımlanması ne yazık ki mümkün olmuyor: “Kâmuran Şipal ile bir Alman Radyo Oyunları Antolojisi hazırlamak niyetimiz, böyle bir kitap alıcı bulamaz düşüncesiyle, yayınevlerinin umursamazlığı yüzünden gerçekleşemedi hâlâ.” (Brands’a mektup, 18 Ocak 1966). Yine de radyo oyunu çevirilerinden vazgeçmiyor ve 1979 yılına dek Almancadan 18 oyun çeviriyor. “50. Yıldönümünde Dünya Radyo Oyunu Yazarlığı” başlıklı yazısında, “Bir Alman seçme radyo oyunları kitabının adı şöyle: ‘Konuş ki Göreyim Seni!’ — Yani, radyo oyununda her şey kulakla, kulak yoluyla görülür ve karanlık, yanan lambalarla değil, konuşmalar, iç monologlar, sesler ve hayalde bütünleşmelerle açılır, ağarır. Olayın geçtiği, bölündüğü yerleri, bölümleri çerçeveleyen yer, eşya, dekor ayrıntılarını, dinleyici, duyduklarıyla hayalinde bütünler,” diyor. Aynı yazıda, “Romanlardan, sahne eserlerinden vb. uyarlama ‘Radyo Tiyatroları’ ve ‘Arkası Yarın’ programları, konumuzun dışında kalıyor,” demiş olsa bile, bu alanda da yoğun çalışmaları olduğunu görüyoruz. Salâh Birsel’e yazdığı bir mektuptan anlaşıldığına göre bu uyarlamalara radyodan gelen bir talep üzerine başlamıştır Necatigil: “Yeni yılda radyolar programlarında ‘arkası yarın sabah’ diye sürekli bir oyuna da yer verecekler (4 Ocaktan başlayarak). İstanbul Radyosu, yılbaşına çok az zaman kala benden bir romanı altı günlük bir radyo oyunu haline sokmamı istedi. Ben de son on günün boş vakitlerini tamamen Knut Hamsun’un Dünya Nimeti romanını radyofonize etmeye yatırdım. Müsveddesi, daktilosu tabiî çok vaktimi aldı.” (2 Ocak 1965). Kimi zaman bu işlerin çok zaman aldığından yakınmış olmasına rağmen –“Kurtulamıyorum, siparişler veriyorlar: Melikşah ile Güllühan hikâyesini, Vatan yahut Silistre’yi radyoya uyguladım. Artık ara sıra Nâima’yı sürdürürüm diye düşünüyordum.” (Kâmuran Şipal’e mektup, 18 Ocak 1967)-, radyo uyarlamalarına da yaşamının sonuna dek devam eder ve daha önce yayımlanmış olan Nâima, Evliyâ Çelebi ve Müşâhedat’ın1 ardından bu derlemede yer alan on iki oyunla birlikte yerli edebiyatımızdan on beş uyarlamanın yanı sıra çoğu kendi çevirilerinden olmak üzere on uyarlama daha yapar; bu oyunlar çeşitli radyolarda yayınlanır. Uyarlamalardan bazılarını, geçmiş edebiyatımızın eski yazı eserlerini sadeleştirerek günümüz okuruyla buluşturma çabasının uzantısı olarak görmek mümkün. Örneğin Ahmet Mithat Efendi’den uyarladığı Haydut Montari ile Cinayetlerdeki Sırlar oyunlarını radyoevine iletirken, diğerlerinde belirtmediği halde, bu eserlerin tek baskı tarihlerini kendisi özellikle vurgulamış (1888 ve 1883 olarak). Aynı yazardan sadeleştirdiği –ardından da radyoya uyarladığı- Müşâhedat romanından yola çıkarak şöyle diyor Mustafa Şerif Onaran’a yazdığı bir mektupta: “Ahmet Mithat Efendi de gün olmuş, kendine çekmiştir beni. Oyalar. Ondaki o hayal gücünü pek az yazarda buldum. Günü anlamak için geçmişi görmek de gerekiyor. Hem sonra, biliyor musun, gene zaman zaman, bugün bıktırıyor beni. Değişiklik arıyorum, geçmişte neler yapmışlar, görmek istiyorum. Zaman silindiri, ağır katı üzerlerinden geçince bugünün sivrilikleri, tepeleri, dünden kalma belli belirsiz düzlükler boşluklar uzantısında, kimin ne kadar dikkatini, ilgisini çekebilir dersin? Edebiyatı cumhuriyetle, dil devrimiyle başlatmak gibi düşüncelere bağlı olanlarımız yanında, dünü hatırlatanlar da çıkıyorsa, bu bir cinayet midir? Ahmet Mithat olsun, Aziz Efendi olsun, taşbasması halk kitaplarımız, divan şairlerimiz olsun, geçmişten yadigâr pek çok şey, bende hep saygı, sevgi uyandırmıştır. Bağnaz, insafsız değilim, kesip atamam geçmişle aramdaki bağları.” (7 Aralık 1976). Kerem ile Aslı, Melikşah ile Güllühan gibi halk hikâyelerini radyoya uyarlamasında ise çocukluk, gençlik yıllarından başlayarak ilgi duyduğu masalların etkileri olsa gerek… “Halk hikâyelerinin bir özelliği de masaldan ayrı anlatılar olmalarına rağmen masal motifleriyle beslenmiş bulunmaları” diyen Necatigil’in, Almancadan yaptığı ilk çevirinin Otto Spies’in Türk Halk Kitapları (1941, Behçet Gönül adıyla) adlı kitabı olması da, rastlantı değil kuşkusuz. “Radyo oyunları beni, bazılarının sandığı gibi, şiirden soğutmuyor,” diyor bir söyleşisinde. “Radyo oyunlarında şiir dilini kullanmanın geniş imkânları var. Bu oyunları ararken hep yolum masallara ve halk edebiyatının eski kalıntılarına uğruyor. Bu çalışmalar beni,  şiirlerimde yeniden masala bağlayacak, masal sembolizminin geniş imkânlarına götürecek sanıyorum.” Ne var ki, onun bu çalışmalara yönelme nedeninin sadece radyo oyunu alanına duyduğu ilgi olmadığı da bir gerçek. Gerek dostlarıyla mektuplaşmalarından gerekse konuşmalarından maddî kaygıların da belirleyici olduğunu görüyoruz. Yakın dostu Yüksel Pazarkaya’ya yazdığı bir mektupta değindiği gibi: “Ek gelir. Haftalık bir iki radyo oyunu uygulaması, en kolay çare! İş iştir, Yükselciğim!” (20 Mayıs 1976) Radyo uyarlamalarının editörlüğünü, Necatigil arşivinin birkaç yıl önce tümüyle gün ışığına çıkmasından bu yana birlikte çalıştığımız Serenad Demirhan üstlendi. Oyunlar, radyoda yayınlanış tarihlerine göre kronolojik olarak sıralandı, arşivdeki notlar değerlendirilerek kitaba eklendi. Bu bağlamda değerli Nursel Duruel’in “Behçet Necatigil’in Radyo Oyunları, Oyun Çevirileri, Uyarlamaları” başlıklı ayrıntılı incelemesinin de bize yol gösterdiğini belirtmek isteriz (drama phone, radyo oyunu ve radyo kültürü kış seçkisi 2009). Yayımlanma amacıyla hazırlanmadığı için Necatigil’in tekrar gözden geçirmediği bu oyunların tarihleri on yılı aşkın bir döneme yayıldığından, oyunlara göre değişen imla mümkün olduğunca kendisinin genelde uyguladığı kurallar çerçevesinde değerlendirildi. Metinlerin sese ve seslerin vurgusuna dayandığı dikkate alınarak aynı kelimenin farklı yazım biçimleri yazıldığı şekliyle bırakıldı (Rumların konuşmaları, Fransızca kelimelerin okunduğu şekilde yazılışı ya da gece / gice, niyet / niyyet, keyfiyet / keyfiyyet, peki / pekii gibi seslendirme sanatçılarına yönelik vurgular) ve kitabın sonuna günümüz okuruna yabancı gelebilecek kelimeler için, metinde kullanıldıkları bağlamlar esas alınarak hazırlanan küçük bir sözlük eklendi. Gerek edebiyat tarihimiz gerek radyo geçmişimiz açısından önemli gördüğümüz bu oyunları “satış kaygısı” gütmeden yayımlayan yayınevlerine teşekkür ediyor, Necatigil’in çeviri eserlerden uyarladığı oyunların derleneceği ikinci ciltte de buluşmayı diliyoruz.

Ayşe Sarısayın

Heybeliada, 21 Nisan 2019

MUSULLU SÜLEYMAN

“Arkası Yarın” programı için 6 bölümlük radyo oyunu
(Ahmet Mithat Efendi’nin aynı isimdeki romanından2 uyarlanmıştır.)

Kişiler:
Anlatan (1 – 6)
Süleyman (1 – 6)
Maria Konstanza (1, 3, 5, 6)
Şövalye Alfons (1, 3)
Leon Konstanza (1, 3)
Rahip (1, 3)
Selman (2)
Hasan (2)
Şaban (2)
Musul Emîri (2)
Derviş (2)
I. Arap (3)
II. Arap (3)
Şeyhülcebel (3, 5, 6)
Rosa (4)
Margarit (4, 5, 6)
Pol (4)

Not: Parantez içindeki sayılar, oyuncuların, oyunun hangi günlerinde rolleri olduğunu gösterir.

Musullu Süleyman
Birinci Bölüm

ANLATAN: 19. yüzyılın ünlü halk romancısı Ahmet Mithat Efendi’nin bu eserindeki olaylar, 1240 yılı haziranında başlıyor. Tarihlere Haçlı Seferleri diye geçen savaşlar devam ededursun, Kudüs’ün üç konak kadar güney batısında bir köydeyiz. Kirk köyü burası. Lübnan dağlarının hemen hemen çölle bir hizada, batık eteklerine yakın olan bu köy, defalarca el değiştirmiş, İslâmlardan Hıristiyanlara, Hıristiyanlardan İslâmlara geçmiştir. Şimdi Hıristiyanların elinde. Bu sessizlik sizi yanıltmasın, için için kaynaşmaktadır köy. Mesela şu üç kişi, bir odaya kapanmış, ne mi yapıyorlar? Çok önemli bir meseleyi konuşuyorlar. Geliniz, birlikte dinliyelim:

ŞÖVALYE ALFONS: Size son olarak şunu söylemek istiyorum: Tehlike çanları çalmıştır. Bugün yarın yeni bir çarpışmaya hazır olmalıyız. (Sesini yükseltir.) Ve hazırız. Biz şövalyeler bütün köyün savaşa katılmasına karar verdik.

LEON KONSTANZA: Ben köy halkının temsilcisi olarak bu görüşün karşısındayım, Şövalye Alfons!

ŞÖVALYE ALFONS: Elbet köylülerin fikirlerine de kıymet veririz. Lütfen görüşünüzü açıklayın, Bay Leon Konstanza!

LEON KONSTANZA: Biz köylüler, kadınları çocukları şimdiden Kudüs’e kaçırmanın daha uygun olacağı kanısındayız. Çoluk çocuk bütün köyün savaşa girmesini, savunmaya geçmesini doğru bulmuyoruz. Köyü yalnız siz şövalyeler ve biz erkekler savunmalıyız. Kadınları, çocukları muhakkak uzaklaştırmamız lâzım.

ŞÖVALYE ALFONS: Muhterem Peder, siz de böyle mi düşünüyorsunuz? RAHİP: Ben bir rahip olarak bu görüşe katılmıyorum. Kadınları çocukları Kudüs’e gönderirsek büyücek yerlerden isteyeceğimiz yardımlar cevapsız kalabilir.

LEON KONSTANZA: Rahip efendi yanlış düşünüyorlar. Unutmayınız ki, civardan yardım da gelse çok can kaybı vereceğiz. Haçlı Seferleri başlayalı bu hep böyle olmuştur.

ŞÖVALYE ALFONS: (Alaycı) Size cesaret aşısı lâzım, Bay Leon Konstanza!

LEON KONSTANZA: Müsaade buyurun! Bir kuşatma hâlinde kadınların çocukların da burada kalması, zaten az olan su ve yiyecek stokumuzun kısa zamanda bitmesine yol açar. Çetin bir savaş olacak bu. Hiç değilse kadınları, çocukları kurtaralım!

RAHİP: Yanılıyorsun, aziz dostum! Kadınlar ve çocuklar köyde kalırlarsa manevî bir destek olurlar erkekler için, bir kuvvet kaynağı olurlar. Sanırım siz de benim gibi düşünüyorsunuz, muhterem Şövalye!

ŞÖVALYE ALFONS: Tamamen anlaşıyoruz, muhterem Peder! Buyurduğunuz gibi, kadınlar ve çocuklar köyde kalırlarsa komşu köy ve kasabalar, onların, İslâm süvarilerinin atları altında çiğnenmelerini önlemek için canla başla yardıma koşacaklardır. Bu köyün erkekleri, biz şövalyeler ve askerlerimiz tek başımıza bu işin üstesinden gelemeyiz!

LEON KONSTANZA: Sizler ömürlerinizi cenklere adamış kimselersiniz. Bunca harplerde az mı yararlık gösterdiniz, hem sonra..

ŞÖVALYE ALFONS: (Sözünü keser.) Fakat dostum, düşmanın ne kadar üstün kuvvette olduğunu biliyorsunuz, tek başımıza zafer kazanamayız, yardım istemek zorundayız. Civardan yardım gelinceye kadar da kadınıyla, çocuğuyla bütün köyün bize yardımcı olması gerekir.

LEON KONSTANZA: Bir fikrim var, aziz Şövalye!

ŞÖVALYE ALFONS: Nedir?

LEON KONSTANZA: Araplara bir gece baskını yapmak!

ŞÖVALYE ALFONS: Başka zamanlar çok denendi bu. Her an tetikte ve çok cengâverdir onlar. Tehlikeli bir iş!

LEON KONSTANZA: Maşlah giyer, başlarınıza kefiye sararsanız, tâ yakınlarına varıncaya kadar tanımazlar sizi.

ŞÖVALYE ALFONS: Olabilir, ancak.. (Durur.) Ancak bir önemli mesele daha var: Bize düşmanın yerini kesin olarak öğrenecek birisi lâzım. Önce bu köyden böyle birini bulmalıyız.

RAHİP: Ben bir delikanlı biliyorum, aziz Şövalye! Adı Baptisten.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Edebiyat Oyun-Tiyatro
  • Kitap AdıKonuş ki Göreyim Seni – Radyo Oyunu Uyarlamaları I
  • Sayfa Sayısı528
  • YazarBehçet Necatigil
  • ISBN9789750845093
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2019

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İki Başına Yürümek – Burhan Uygur’un Resimleriyle ~ Behçet Necatigilİki Başına Yürümek – Burhan Uygur’un Resimleriyle

    İki Başına Yürümek – Burhan Uygur’un Resimleriyle

    Behçet Necatigil

    Burhan Uygur resimleriyle bir Necatigil kitabı “İki Başına Yürümek” Behçet Necatigil’in 100. doğum yıldönümünde Yapı Kredi Yayınları çok özel bir yayın gerçekleştiriyor. 1968’de yayımlanan...

  2. Sevgilerde – Bütün Şiirlerinden Seçmeler ~ Behçet NecatigilSevgilerde – Bütün Şiirlerinden Seçmeler

    Sevgilerde – Bütün Şiirlerinden Seçmeler

    Behçet Necatigil

    Behçet Necatigil’in bütün şiirlerinden seçmeler kitabı “Sevgilerde” Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Behçet Necatigil’in 1935-1972 yılları arasında yayımladığı şiirlerinden hazırladığı bir ‘seçme şiirler’ kitabı...

  3. Tercümemi Nasıl Buldunuz? / Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel ve H. Wilfrid Brands’la Mektuplaşmalar ~ Behçet NecatigilTercümemi Nasıl Buldunuz? / Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel ve H. Wilfrid Brands’la Mektuplaşmalar

    Tercümemi Nasıl Buldunuz? / Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel ve H. Wilfrid Brands’la Mektuplaşmalar

    Behçet Necatigil

    Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Behçet Necatigil’in mektup kitapları dizisine önemli cilt daha eklendi. “Tercümemi Nasıl Buldunuz?” adıyla yayımlanan kitap, edebiyat tarihi açısından özel...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Martı ~ Anton ÇehovMartı

    Martı

    Anton Çehov

    Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar… Aktris olmamdan korkuyorlar… Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni...

  2. Julius Caesar ~ William ShakespeareJulius Caesar

    Julius Caesar

    William Shakespeare

    5 perde – KİŞİLER Julıus Caesar Octavıus Caesar Marcus Antonıus Caesar’dan sonra başa geçen üçler M. Aemılıus Lepıdus Cıcero Publıus Senatörler Popılıus Lena Marcus...

  3. Elektra ~ SophoklesElektra

    Elektra

    Sophokles

    Klasik Yunan tragedyalarının olduğu gibi “Elektra” tragedyasının seyircisi de, kraliçe Klytaimnestra’nın, donanmasından rüzgârı esirgeyen tanrılara öz kızı Iphigenia’yı kurban eden Agememnon’dan korkunç bir intikam aldığını ve sonrasını bilmekteydi.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur