Soru: MUCİZE NASIL YETİŞTİRİLİR?
İşin aslı, Bay Neely sınıftakilerden önemli bir soru bulup bilimsel yöntem kullanarak cevaplamalarını istediğinde, kastettiği bu türden bir soru değildi. Ama Natalie’nin bitki bilimci annesi depresyonda ve Natalie için cevaplanması gereken SORU tam da bu.
Fen öğretmeni yumurta atma yarışmasına katılmasını önerince Natalie, bunun tüm sorunları için mükemmel bir çözüm olacağını düşünür. Böylece en iyi arkadaşı Twig ve yeni çocuk Dari ile takım olabilecek ve ödülü kazanırlarsa, annesini mucizevi Kobalt Mavisi Orkidelerini görmeye götürebilecektir. Tüm imkânsızlıklara rağmen hayatta kalabilen bu büyülü çiçeklerin, annesine yeniden yaşama sevinci aşılayacağına emindir Natalie. Neticede, anne babalar kırılganlaştığında onları kurtarmak çocukların görevidir, öyle değil mi?
5 EYLÜL
ÖDEV 1:
ÇEVRENİ GöZLEMLE
Bay Neely demin eğri büğrü, kargacık burgacık yazısıyla ilk laboratuvar ödevimizi tahtaya yazdı ve bu bilimsel süreç faslıyla ilgili acayip heyecanlı görünüyor. Neden etiket kullanmaya ve son derece masum sözcükleri kasten yanlış yazmaya gerek duyduğundan emin değilim ama o, neyi niçin yaptığını sorgulamaya kafa yormayacağın öğretmenlerden. Şu laboratuvar defterine dair büyük planları var. Belli ki öğrencilere “kendini uzun süreli projelere adamayı” öğretmenin önemli olduğunu düşünüyor ve bu ödev de onun muhteşem çözümü. Temelde bizden beklenen, ilgimizi çeken bir şeyi gözlemlemek ve bütün seneyi, baş harfini büyük yazacağımız Sorumuza bilimsel süreci uygulayarak geçirmek.
Yerlerimize oturur oturmaz bize bu abuk sabuk, eski kompozisyon defterlerini dağıttı ve şöyle dedi: “Bunlar sizin Merak günlükleriniz olacak! Laboratuvar notlarınızı, ödevlerinizi kaydedeceksiniz ve tüm zamanların en müthiş bilimsel yolculuğunu –kendi bilimsel yolculuğunuzu– belgeleyeceksiniz!” Hepimiz ciddi mi şaka mı yapıyor diye çözmeye çalışarak bakakaldık. Ciddiydi. “Bu seneyi kendi bilimsel sürecinizi geliştirerek geçireceksiniz ve her şey tek bir soruyla başlıyor – içinizde yaşam kıvılcımı başlatan o soruyla.” Bay Neely elleriyle patlama hareketi yaptı ve sınıfın arkasından biri kıkır kıkır güldü ki bu onu daha da fazla cesaretlendirdi. “Sene sonu geldiğinde öğrenme işini ben yapacağım.
Sizden öğreneceğim!” Bay Neely acemi öğretmenlerden, bu yüzden hâlâ iyimser falan işte ama bana kalırsa bu ödev ümitsiz vaka. Geçen sene İngilizce öğretmenimiz Bayan Jackson günlük tutmamızın gerçekten çok iyi bir fikir olacağını düşünmüştü. Tek yapmamız gereken şuydu: İçimizden geçenleri yazarak sene sonuna kadar elli sayfayı doldurmak. Hâlâ tahmin edemediyseniz söyleyeyim, bu iş herkesin teslim tarihinden bir gün önce elli sayfayı birden yazmasıyla sonuçlandı. Ben günlüğümün çoğunu en baştan savma el yazımla, en kocaman harfleri kullanarak şarkı sözleriyle doldurdum. Şimdi teknik açıdan bakarsak, bunun bir ev ödevi olması gerek fakat erken başlamakta bir sakınca görmüyorum. Bu yüzden sevgili laboratuvar defterim, sözü daha fazla uzatmadan, karşınızda Natalie Napoli’nin Bilimsel Gözlemleri:*uzatmadan, karşınızda Natalie Napoli’nin Bilimsel Gözlemleri:*
• Bay Neely konuşurken kollarını havaya savurup
kocaman daireler çiziyor ve Hawaii dansı
yapan aşırı istekli bir dansçıya benziyor. Yakası
düğmeli beyaz gömleği ki esmer teniyle tezat
oluşturuyor– hareket ederken kırışıyor.
• Bizden “bilim zevkini kucaklamamızı” istediğini
söylüyor.
• Mikayla Menzer, elini kaldırıyor.
• Mikayla Menzer, öğretmen ona söz vermeden
konuşuyor. “Hiç abartmıyorum, bilim benim
hayatımın zevki. Hiç abartmıyorum, şu an bile
onu gerçek anlamda kucaklıyorum,” diyor.
• Hiç abartmıyorum, Mikayla Menzer’ın şu an
herhangi bir şeyi kucakladığı falan yok. Önünde
kavuşturduğu elleri ve omzuna dökülen siyah
örgüleriyle, çaprazımda kalan sırasının başında
öylece oturmaktan başka bir şey yapmıyor.
• Mikayla Menzer, güneş kremi gibi kokuyor ki
onun yüzünden tüm sınıf güneş kremi kokuyor
sanki, ayrıca buranın havası nemli ve sıcak.
Keşke Fountain Ortaokulu’nda klima olsaydı.
• Keşke Valley Hope Ortaokulu’na gitmemeyetecek kadar paramız olsaydı çünkü orada
sahiden klima var ama annem artık “hasta”
olduğundan, babam, “Kemerleri biraz sıkmamız
gerekiyor,” diyor.
• Her neyse, ailesinin parası onu Valley Hope’a
göndermeye yettiği halde Twig burada okuyor,
demek ki burası da fena olmasa gerek.*
• Bay Neely adımı söylüyor ama bir süredir onu
dinlemediğim için sadece başımı sallayıp ona
en güzel bilimi kucaklıyorum tebessümümü
gönderiyorum.
• Bay Neely şöyle diyor: “Ödevden bu kadar keyif
almana çok sevindim ama gözlem yapmayı ev
ödevi olarak verdim, Natalie. Lütfen dikkatini
derse ver.”
• Dikkatimi derse veriyorum.
• Ancak Mikayla Menzer hâlâ güneş kremi
kokuyor.
2. ADIM: SORGULA
Bu dünya hakkında seni hayrete düşüren nedir? Sende merak uyandıran bir şey bul ve bunu tüm yüreğini vererek araştır! Dedektif şapkanı tak ve kendi kendinin özel hafiyesi ol! Daha doğrusu, bilim dedektifi ol! #YedinciSınıfHafiyeleri
8 EYLÜL
ÖDEV 2: SORGULAMA
Bay Neely sırayla bize bilimsel sorularımızı sesli okuttu. Bunun üzerine Tom K., “Bir pili patlatmak için gereken voltaj nedir?” dedi. Mikayla ise şöyle dedi: “Bitkiler farklı ışık koşullarında yetiştirilirlerse nasıl büyürler?”* Ben ödevi yapmamıştım ve sıra bana geldiğinde hâlâ bir soru bulamamıştım, bu yüzden pat diye şöyle dedim: “Bay Neely neden bu kadar çok etiket kullanıyor?” Yanaklarım anında kızardı ve avuç içlerim kaşınmaya başladı çünkü daha önce hiçbir öğretmene bu şekilde bir saygısızlık yapmamıştım. Ancak Twig kahkaha patlattı ve sınıfın öbür ucundan başparmaklarını havaya kaldırıp bana baktı. Mikayla gözlerini devirdi ve saç örgülerini bir omzundan diğerine savurdu.* Başka kimse ne tepki vereceğini bilemedi, millet sadece birbirine dönüp Bu kız ciddi mi yoksa şaka mı yapıyor?! bakışı attı. Bay Neely gülümsedi çünkü bu kadar enerji saçmasına rağmen oldukça sabırlı biriymiş meğer.
Midemdeki düğümün çözüldüğünü hissettim. “Bu sorunun bilimsel bir araştırma başlatacağını pek sanmıyorum! Geçerli bir soru sorabilmek için çevreni araştırmaya devam et!” Dürüst olmak gerekirse utanç verici bir durumdu çünkü kimsenin ödevi ciddiye almasını beklemiyordum, bu yetmezmiş gibi sınıfın-yeni-öğrencisi-ve-dâhisi olan Dari, hemen benimkinden sonra dar açılar ya da benzer bir şey üzerine sinir bozacak kadar zekice bir soru sorunca durum daha da kötüleşti. Şimdi yeni bir soru bulmam gerekecek ama ne sorsam bilemiyorum. Diğer haberlere geçiyorum, annem bugün akşam yemeğinde yine odasından çıkmadı hâlbuki babam onca zahmete girip yemek yapmıştı ki bu, durumu daha da kötüleştirdi. Okuldan eve geldiğimde babam eski ve tombul bir yemek kitabının başına dikilmiş, tavuğun içine sebze doldururken makarna dolu tenceredeki su fokurdayıp taşıyordu.
Bu komik miydi yoksa hazin miydi bilemedim ve orada öylece dikilip bakakaldım, ta ki babam viyaklayana kadar: “Natalie, orada dikileceğine bana yardım et!” Böylece babamla bir saat boyunca yemek yaptık; ben malzemelerin ölçüsünü ayarlarken o yemekleri pişirdi. Güzeldi. Konuşmaya bile gerek duymadık. Babam terapist, bu yüzden ne zaman konuşacak olsak bana bir sürü soru sorar, “Peki, sen nasıl hissediyorsun?” gibi şeyler söyler, ben de ona hep, “Uyuz oldum,” diye yanıt veririm. Her neyse, tüm mutfak muhteşem koktu ve tavuğun tadı şaşırtıcı derecede lezzetliydi.
Ancak babamla sofrayı kurduğumuzda annem yatak odasından çıkmadı bile. “Gidip onu getireyim mi?” diye sordum. Babam hüzünlü bir gülümsemeyle, “Bana kalırsa şu an nefes almaya ihtiyacı var,” dedi ki bu ara annemle ilgili her şeye bu yanıtı veriyor sanki. “Ama sence de burada olması gerekmez mi? “Ben de çok isterdim ama annene biraz nefes aldırmamız gerek.” “Ama babacım.” “Ama Natalie.” Yemeği de sessizlik içinde yedik ama bu seferki, hoş olmayan bir sessizlikti ve ağzımızın tadı kaçmıştı. Daha sonra Bay Neely için bilimsel bir soru bulmaya çalıştım fakat insanın aklına takılıp kalan şarkılar gibi sürekli aynı şeyi düşünüp duruyordum: Annem yanımda olsaydı bana yardım ederdi.
Eskiden ne zaman fen ya da matematik ödevim olsa annemle birlikte yemek masasının başına geçip tüm ödev kâğıtlarını, denklemleri, şemaları önümüze sererdik. Annem kızıl-sarı saçlarını kıvırıp tokayla tuttururdu çünkü bu onun için İşe Girişmek demekti. Hemen ardından da çalışmaya koyulurduk. Konu ne olursa olsun yapacak bir deney bulurdu. Kimyasal tepkime elde edemiyor musun? Karbonat ve sirke kullanarak balon şişirelim o zaman! Suyun yoğunluğunu mu çözemedin?
Sorun değil, haydi lav lambası yapalım! Fen dersinde kötü olmam hiç önemli değildi, yeter ki annem yardımıma koşsun. İşin sonunda mutfak savaş meydanına döner, babam içeri girince çıldırıp, “Bu sefer ben temizlemem!” derdi. Oysa hepimiz onun temizleyeceğini bilirdik. Her seferinde temizlerdi. Ama şu an annem yatak odasında, mutfağı babam temizliyor ve fazla vaktini almayacak. Bence babam bile annemin dağınıklığını özlüyor. Şu an yalnız başıma otururken fark ediyorum ki her şeyi açıklayacak bir deney gelmiyor aklıma. Soruyu bile bilmiyorken yanıtı nasıl bulabilirim?
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıKırılgan Şeylerin Bilimi
- Sayfa Sayısı304
- YazarTae Keller
- ISBN9786051981499
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDomingo Yayınevi / 2021
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Mavi Defter ~ Emmanuil Kazakeviç
Mavi Defter
Emmanuil Kazakeviç
Mavi Defter, Vladimir İlyiç Lenin’in 1917 Ekim Devrimi’ne aylar kala yeraltına çekildiği ve ücra bir göl kıyısında, bir işçi ailesinin yanında barındığı günlere ışık...
- Karanlık Suskunluk ~ Wolfgang Schorlau
Karanlık Suskunluk
Wolfgang Schorlau
Siyasal polisiye ustası Wolfgang Schorlau’nun bu romanında, çok eskiden işlenmiş bir cinayetin sırrı, bir geçmişle hesaplaşma vak’asına dönüşüyor. Koca bir otel, üstelik karşılıksız, niçin...
- Çatıdaki Dikenler – Dollanganger Ailesi Serisi 4.Kitap ~ V.C. Andrews
Çatıdaki Dikenler – Dollanganger Ailesi Serisi 4.Kitap
V.C. Andrews
Amerikalı genç kadın yazar V.C. Andrews, küçük yaşta geçirdiği hastalıktan ötürü ömür boyu üzerinde yaşayacağı tekerlekli sandalyesinde yazmaktan şikâyetçi olmadığını belirtiyor. Kitaplarının konusunu gerçek...