Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kırık Kadeh Sineması İftiharla Sunar
Kırık Kadeh Sineması İftiharla Sunar

Kırık Kadeh Sineması İftiharla Sunar

Küçük İskender

Biz de bir gün büyüyecek ve üst kata çıkacaktık. O kalabalık içersinde masamıza oturacak, çevremizde edebiyatçılara, sanat kokanlara, sanatçı gibi içen, içkiye sanat tadı…

Biz de bir gün büyüyecek ve üst kata çıkacaktık. O kalabalık içersinde masamıza oturacak, çevremizde edebiyatçılara, sanat kokanlara, sanatçı gibi içen, içkiye sanat tadı verenlere karışacaktık. Çünkü meyhanede olmak bir sanattı. Birbirini kırmamak, incitmemekti. Alkolle incelen boya gibi dünyayı yeniden boyamak, renklendirmekti. Şarkılar, filmler, şiirler, yeme-içme alışkanlıkları bir toplumun ortak hafızasını belirleyen en önemli yapıtaşları arasındadır. Bazen kulağınıza çalınan bir şarkı, bir filmin karesinden fırlayıp gelen bir karakteri yanı başınıza getirir. Bazen ortak hatırlanan bir şiir dizesi derin bir dostluğun yerini tutar. Meyhaneler ise Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da ayrıca kuşaklar arasındaki usta-çırak ilişkisinin de altını çizer. Herhangi bir lokantada bulunmayan gizli bir hiyerarşi, zamanla kazanılan bir kabul… Kendi kültürünü tanıyanlara açılan bir kapı. Çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden küçük İskender’in bu kitabı bir yeme-içme kitabı değil. Filmler, şiirler, şarkılar eşliğinde hepimizin ortak hafızasının geri planında var olan masumiyete saygı duruşu.

İçindekiler
meyhaneye giriş dersleri – 1 ……………………………………….13
meyhaneye giriş dersleri – 2 ……………………………………….16
akıl fikir verev …………………………………………………………20
unutulmuş adisyonlar ……………………………………………….23
pis rakı içen kadınlar ………………………………………………..26
barda mars ………………………………………………………………29
meyhanede nostalji / mutfakta ahçı / hayatta alerji ……….33
Boş Kadeh Sineması’ndan dışarı taşan replikler I …………..36
ah pub …………………………………………………………………….37
sevgililer günü kafası ………………………………………………..41
aşk meyhanedanlığı ………………………………………………… 44
Boş Kadeh Sineması’ndan dışarı taşan replikler II ………….47
yakup’ta curcuna ……………………………………………………..48
meyhane sözlüğü ……………………………………………………..51
düdüklü meyhane …………………………………………………… 54
buralarda eskiden bir meyhane vardı …………………………..57
barda nefret provası ………………………………………………… 60
şahane masaların sırları …………………………………………….65
rakıda yüzen deniz kızları ……………………………………….. 68
meyhane bir orkestradır …………………………………………….71
meyhane şeyhanedir …………………………………………………74
egedenizi’nde uluslararası meyhane …………………………….77
meyhanede cam kenarı ……………………………………………. 80
barbox …………………………………………………………………….83
birinci bar kongresi …………………………………………………. 86
ikinci bar kongresi ………………………………………………….. 90
gözyaşıyla beyazlayan rakının kimseye faydası
dokunmaz ………………………………………………………….93
hipnoz yahut narkoz ……………………………………………….. 96
g’af bekleyen mahkûm …………………………………………….. 99
pişmanlık trafosu ……………………………………………………102
meyhane savaşçısı amazonlar ……………………………………105
aynaya saplanan adam ……………………………………………..108
james bond misafirimizdir / ondan hesap almayın ……… 111
çöl durağı ………………………………………………………………114
şiir meyhanesi ………………………………………………………..118
Boş Kadeh Sineması’ndan dışarı taşan replikler III ……….121
alkol manifestosu ……………………………………………………122
sana saadetler diliyorum defol ………………………………….123
yolluk niyetine dipnot ……………………………………………..126

Dalmışım bir ara. Yan taraftan seslendi:
— Kadehiniz boş, içmeyecek misiniz?
— Bilmem, benim için yeterli sanırım, dedim refleksle.
Hiddetlendi:
— Buralarda boş kadeh bir cinayet sebebidir. Efendi
ol, tahrik etme bizi!
Kalabalıktılar. Hatta mekân hıncahınç doluydu; herkes elindekini bırakmış, susmuş, dönmüş bana bakıyordu.
Neme lazım, verdim hemen siparişi; garson hazırmış
zaten, koşarak geldi, servisi yaptı. Başımla kibarca tek tek
selamlayıp hepsini, kadehimi kaldırdım havaya.
Yanıtlamadılar. Kaldıkları yerden sohbete, içmeye devam ettiler.
Çok korkmuştum. Onlar gidene ya da burada birer birer ölene kadar yerimden kıpırdamadan içmem şarttı artık.

m e y h a n e y e  g i r i ş
d e r s l e r i – 1

Kimilerine göre fazla küçükken Beyoğlu Balık Çarşısı’na daldığımda bambaşka hayallerin kurbanı olmayı çoktan göze almıştım. Meselesi olan insanın içki içmesi tehlikeli, meseleyi atlanması şart engel sayan atlet gibi takılmak ise ruha huzur.

O zamanlar duyardık ki Beyoğlu’nun kimi meyhanelerinde haftanın belli bir gününde yazar, şair tayfası toplanıp demlenir, özlem giderirmiş. Onların sohbetine uzaktan kulak misafiri olanların hatıraları bugün meyhane adabının ilkeleridir aslında. Malum, edebiyatçı içki ile sevgilisi arasında fark görmez. ‘Beyaz gelinlikli dul rakım’ diye yazdığım yıllarda rakı kadehimin dul kalması, yani rakının yanında su bardağımın olmaması karaciğeri biraz zorlasa da, gençliğin verdiği cesaretle köşe bucak o meyhaneleri arardım Beyoğlu’nda. İçeri girip masaya çökecek değildim elbette; öteden seyredecek, o önemli insanların sohbetinin ayarını ölçecektim. Saçlarımı, paltomun kenarını ve uzun atkımı savurarak basacaktım tek tek mekânları.

İncelikli ve eşit doldurulan rakı, ağızdan kulağa uzanan o aşk, ölçülü ve ironi içeren dedikodular, yeni yazılmış şiirler ve fonda illaki bir sanat müziği ezgisi.

Onları yakaladığım günlerde gözümde canlandırdığım tüm bu sahnenin eksiksizliğine şahit oldum; sonlara doğru masaya gelen hesap pusulası bile kimsenin kalbini kırmazdı. Hesap ya paylaşılır ya da bonkörlük bir diğerinin maddi yetersizliğini kibarca örterdi.

Cumhuriyet Meyhanesi bu buluşmaların Avrupa kıtası ayağında önemli bir yer teşkil ediyordu. Biz çömezler, çaylaklar, henüz masa kurmaya gücü yetmeyenler alt katta cebimizdeki harçlıklarla idare ederken üst katta edebiyatın şahane adamları, kadınları gecenin kaymağını yiyor ve titreyen bacaklarımız o merdivenleri çıkacak adımı atmaya hiç yanaşmıyordu.

Mutlaka bir masada Müjde Ar’ın oynadığı bir kadın vardı: Kadehini sürekli elinde tutuyor ve anlatılan her şeye şık kahkahalarla yanıt veriyordu. Siyah, dar bir döpiyes giymişti. Zarif ve hoştu. Hele bir-iki kadehten sonra çalan şarkıya eşlik etmesi: ‘Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın..’

Diğer masada Nebahat Çehre’nin ruhunu verdiği bir kadın daha; karşısındaki beyle kadehini tokuşturuyor ve aldığı ufak yudumdan sonra camdan dışarı bakıyordu. Hüzün, ayrılık, kader henüz arabeskleşmemiş, romantizmini oryantalizme kaptırmamıştı. Olanlara bir tereddüt diyebilecek kadar güzeldiler. Rakıda eriyen buz bardağı, dışarıdaki yağmur camları buğulandırıyordu. Cumhuriyet Meyhanesi’nin üst katında eski Türk filmlerinin tekrar tekrar yaşanması bir özenti değildi; herkes öyle mutluydu. Herkesin talihi o kadardı çünkü. Garsona aşk sipariş etsen efkâr getiriyordu. Hayat henüz küstahlaşmamıştı.

Biz de bir gün büyüyecek ve üst kata çıkacaktık. O kalabalık içersinde masamıza oturacak, çevremizdeki edebiyatçılara, sanat kokanlara, sanatçı gibi içen, içkiye sanat tadı verenlere karışacaktık. Çünkü meyhanede olmak bir sanattı. Birbirini kırmamak, incitmemekti. Alkolle incelen boya gibi dünyayı yeniden boyamak, renklendirmekti. Mezelerden ve kadehlerden yükselip birbirine karışan kokular arasında hayata yeniden tutunmak, masumiyetini koruyarak dertlenmek-neşelenmekti. Biri dertlendi mi birlikte dertlenmek, biri neşelendi mi birlikte neşelenmek meseleydi işte. Bu mesele atlanması, üstünden sıyrılıp geçilmesi şart bir engeldi. Engel aşıldı mı masa ışıldamaya, aydınlanmaya başlardı. Rakının büyüsü buydu. Bu büyü mutlaka tutardı. Zaten arkadaş derdini dinleyen, dert ortağın olan değil, senin derdinle dertlenen kişiydi.

Rakıya adak adamaya o günlerde karar verdim: Evlenemeyen kızlar, şiirleri basılmayan şairler, iş bulamayan dostlar o adaklarımın sonrasında muratlarına erdiler hep. O masalarda verilen sözler hep tutuldu, o masalarda küskünler barıştı, o masalarda büyük sevdalara yelken açıldı.

Şair Haydar Ergülen’in lafıdır: ‘Sarhoş evinin yolunu, ayık meyhanenin yolunu bulamaz,’ der.

Ben ne zaman Balık Pazarı’nda yürüsem, başımı kaldırıp o pencereye bakarım hâlâ. O kadın bana çevirir gözlerini oradan ve mırıldanır: ‘Aşk gibi, sevda gibi, huysuz ve tatlı kadın..

Huysuz ve tatlı kadın..’ “Ne kadınlar sevdim, zaten vardılar.” Doğrusu budur.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme Öykü
  • Kitap AdıKırık Kadeh Sineması İftiharla Sunar
  • Sayfa Sayısı128
  • YazarKüçük İskender
  • ISBN9789750736032
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2017

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İskender’i Ben Öldürmedim ~ Küçük İskenderİskender’i Ben Öldürmedim

    İskender’i Ben Öldürmedim

    Küçük İskender

    İlk şiirlerini, ilk kitaplarını yadsıyan, dünya görüşleri ve ideolojilerini değiştiren, estetik ve şiir anlayışlarında büyük kırılmalar görülen şairler vardır.

  2. Ağır Abiler Orkestrası ~ Küçük İskenderAğır Abiler Orkestrası

    Ağır Abiler Orkestrası

    Küçük İskender

    küçük iskender’in toplu şiirlerini kapsayan seriye ait bu kitap, Klarnet ve Bir Daha Bana Benzeme Angel’dan oluşuyor. Hüzünlerden okkalı payını aldıkça çetinleşen, karanlığın imbiğinden...

  3. Bir Çift Siyah Deri Eldiven ~ Küçük İskenderBir Çift Siyah Deri Eldiven

    Bir Çift Siyah Deri Eldiven

    Küçük İskender

    şiirle örtülür sokakta ölen her insanın cesedi. seslendirilen değil yazılan sözcüktür hayatı kendi anlamına doğru iten/çeken. sözcük, taşıdıklarından kurtulup bağımsızlığını kanıtladıkça özgürlüğüne kavuşur şiir....

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Televizyona Dair ~ Umberto EcoTelevizyona Dair

    Televizyona Dair

    Umberto Eco

    Televizyona Dair Umberto Eco’nun, 20. yüzyılın kitle iletişim evrenine damgasını vuran, “konuşan o tuhaf kutu”ya ve üretimlerine adadığı yazılarını okurla buluşturuyor. Araştırmacı, yazar, filozof,...

  2. Meğer Ben Feministmişim ~ Elif DoğanMeğer Ben Feministmişim

    Meğer Ben Feministmişim

    Elif Doğan

    Kendimi ilk ne zaman ‘feminist’ olarak adlandırdığımı hatırlamıyorum. Bunun zaman aldığını biliyorum sadece… Zaman içinde, o güne kadar ‘varsayılan doğru’ olarak kabul ettiğim her...

  3. Ahh… Turuncu Ceylan Derisi Koltuğum ~ Semra AtasoyAhh… Turuncu Ceylan Derisi Koltuğum

    Ahh… Turuncu Ceylan Derisi Koltuğum

    Semra Atasoy

    Homoerektus siyasetler de kadının işi zor diyen yazar; “İçinizde en masum olan ilk taşı atsın…” Ben bir kadın olarak siyasi arenaya baktığım zaman, çığlıklar...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur