Kepler62’de macera hız kesmeden devam ediyor! Üç yıldız yelkeninin yalnızca ikisi hedefe ulaşmayı başarmıştır. İniş yaptıkları bu yemyeşil gezegen yaşam için elverişlidir. Hele ki çorak Dünya’dan sonra bir cennettir adeta! Yıldız yelkenlerinin genç mürettebatı, vakit kaybetmeden yerleşmeye başlar. Fakat kısa süre sonra, Kepler62e’de yalnız olmadıklarını fark ederler. Karşılaştıkları yaratıklar dost mudur yoksa düşman mı? Dahası, Ari ile Marie, Olivia’nın gizli eylemlerinden gitgide daha çok şüphelenmeye başlar. Joni ciddi anlamda hastalandığında, yardımı başka yerde ararlar. Peki bunun bedeli ne olacaktır?
1.
“Uyan!” diyorum Ari’ye.
“Hmm,” diyor Ari. “Marie?”
“Evet. Ben Marie. Geldik.”
“Ha? Gerçekten mi?”
Ari ona elektrik vermişim gibi görünüyor. Solucan deliği bizi içine çektiğinde hepimiz bayılmış
olmalıyız. Sonra da buradan çıktık. Tek hatırladığım dipsiz bucaksız karanlık. Ve birkaç ışık huzmesi. Sonra da kendimden geçtiğim.
Gözlerimde yaşlar var, bu yüzden biraz bulanık görüyorum. Gözlerim çok uzun süre karanlıkta kaldı. Mutluluk gözyaşları çok nadir olunca silmeden
biraz dursunlar istiyorum.
İlk ben uyanmış olmalıyım. Pencereden ışık vurdu. Mavi. Yeşil. Bu âna dek pencereden bakınca tek gördüğümüz uzayın uçsuz bucaksız karanlığıydı.
Bu âna dek. Mavi ve yeşil dünyanın en güzel renkleri şu anda. Burada hayat olduğu anlamına geliyor bu.
“Ne olursa olsun, Ari, biz ilk insanlarız,” diye fısıldıyorum. “Dünya tarihinde kendi güneş sistemimiz dışında bir gezegene ayak basan ilk insanlarız. Tıpkı Adem’le Havva gibi.” Aslında fısıldamama gerek yok, ama şu anda böylesi doğruymuş gibi geliyor bana. Dünyadan 1200 ışık yılı uzağa geldik, yerçekimsiz ortamın, kas kaybının, kimyasal komanın, meteor yağmurunun ve solucan deliğinin üstesinden geldik. Hepsi buraya gelebilmek içindi. Ömrümüzün sonuna kadar kalacağımız yere gelebilmek için. Geminin çok hızlı gittiğini biliyorum ama altımızdaki gezegene doğru ağır çekimde ilerliyormuşuz gibi hissediyorum. Sanki bütün bir yaz geçiyor. Şemsiye gibi açılan elektronik bir yelken, Kepler62e’ye giderken hızımızı frenliyor. “Hmm,” diyor Ari ve koltuğunda doğruluyor. “Geldik mi artık?” Gülümsüyorum. Arabayla bir yere giderken annesine sorar gibi soruyor. Ama aramızda hiç anne yok. Sadece üç çocuk var. Ve Olivia. Burada bir araba da yok. Bir uzay gemisindeyiz. Daha doğrusu, bir yıldız yelkenindeyiz. Adı Kolomb’un gemisiyle aynı. Santa María. Santa María’nın devasa elektronik filamentleri bizi buraya getirdi. Ari aracın nasıl çalıştığını teknik ayrıntılarla açıklamaya çalıştı ama hiçbiri beynime girmedi.
Area 51’den fırlatılıp ISS4 Uzay İstasyonu’na geldiğimizden bu yana olan bitenler nedeniyle, Ari büyük ihtimalle hâlâ uyku mahmuru. Üstelik sonrasında da kimsenin bilmediği bu yere, aklın almayacağı kadar uzun bir yolculuk yapmışken… Tam dört yüz dünya yılını aşan bir yolculuk, bize sadece birkaç ay geçmiş gibi gelmesine rağmen. Çok anladığım söylenemez ama Santa María öyle yüksek bir hıza ulaştı ki burada zaman dünyaya göre çok daha yavaş ilerledi. Ama şu anda dünyada tanıdığımız herkes ölmüş olmalı. Yani? Dünya’da tanıdığım çok kişi olduğundan değil. Babam, hizmetkârlarımız Magda ve Alfred, pilotlarımız Jim ve Jeff dışında pek kimseyi sayamam. Yoo, aslında bir de Erik diye bir çocuk var, keşke benden hoşlansa diye aklımdan geçirdiğim ama beni hiç de umursamayan biri. Aslında şimdiye dek kalbim çoktan kederden kurumuş olmalıydı ama annem öldükten sonra hiçbir şey hissetmez oldum. Bu yolculuğa üç yıldız yelkeni çıktı: Santa María, Pinta ve Niña. Her birinde dörder kişiyle. Bize kahraman dediler, geleceğin umudu olduğumuzu söylediler. Ben o sırada kimyasal komada olduğum için tek kelimesini duymasam da Ari, Başkan Marie Goodwill’in bize inanılmaz övgüler yağdırdığını anlattı. Başkanla adaşız, ama sanırım başka ortak bir yanımız yok.
Pek yas tutamadığım için vicdanım sızlıyor. Ama onları tanıma fırsatım hiç olmamıştı. Şimdi geriye sekiz kişi kaldık. Ari, Joni, Olivia ve ben. Bir de hemen arkamızdan gelen yıldız yelkeni Pinta’daki Min-Jun, Lisa, Svetlana ve Albert. Svetlana iri ama hoş bir kız. Ari’nin Area 51’deyken gözlerini ondan alamaması biraz sinirimi bozuyor. Sanırım. Küçük, sıcak bir el tutuyor elimi, Ari’nin küçük kardeşi Joni’ye bakıyorum. O da uyandı. Gözleri öyle parlak ki neredeyse kendi aksimi görebileceğim, ama Joni uykulu görünüyor. Eli hafif ateşi olduğu için ısınmış. “İner inmez modülleri kurmaya başlamalıyız,” diyor Ari. “Umarım orada nefes alınıyordur. Ve umarım indiğimizde korkunç uzaylıların saldırısına uğramayız,” diyor Joni. “Doğru rotadayız,” diyor oldukça soğuk bir ses. “İniş için hazırlanın. Ben inene dek kokpitte duracağım.” Olivia’nın sesi hoparlörden çatlak çıkıyor. Sesinde ufacık bir sevinç kırıntısı yok. Tamam, profesyonel olabilir ama biraz daha sevinebilir insan, sonuçta insanlık tarihinin en akıl almaz yolculuğunu tamamlayıp Kepler62e gezegenine iniş yapıyoruz. Üstelik hiç abartmıyorum.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye-Roman-Masal Manga
- Kitap AdıKepler62: Öncüler
- Sayfa Sayısı136
- YazarTimo Parvela
- ISBN9789750739675
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Çocuk / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Watch Dogs – Tokyo Cilt 2 ~ Seiichi Shirato
Watch Dogs – Tokyo Cilt 2
Seiichi Shirato
Blume Japan’ın J-ctOS sistemi uygulamaya konduğundan beri şehirde suç örgütleri giderek büyüyor. Bu olayları fark eden hacktivist grup TYO DedSec, J-ctOS’a güvenmeyen dedektif Gouda’nın...
- Gökevi Hayalet Gezileri ~ Sakana Sakatsuki
Gökevi Hayalet Gezileri
Sakana Sakatsuki
“Bir evrende, gezegenleri ziyaret eden bir çocuk varmış. Bu çocuk, artık uykuda olan gezegenlerin manzaralarını kaydedermiş. Peki, huzurlu uykunun hâkim olduğu bu göklerde ne...
- Humanitas ~ Aki Yamamoto
Humanitas
Aki Yamamoto
Kahramanların pek azı ölümsüzlüğe kavuşur. Onlar ancak geride anlatılacak bir hikaye bırakanlardır. ORTA AMERİKA ORMANLARINDA BİR RUHA SAHİP OLABİLMEK ADINA İKİZİYLE SAVAŞMAK ZORUNDA KALAN...