Turgut Uyar’ın Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü alan kitabı “Kayayı Delen İncir”
Yapı Kredi Yayınları, toplu şiirler ve öyküler ciltlerinde öne çıkan kitapların ayrı basımlarını sürdürüyor. Bu kapsamda, Turgut Uyar’ın şiir kitabı “Kayayı Delen İncir” yeniden bağımsız biçimde okuruna ulaşıyor. Kitap, 1982 yılında çıkmış şiir kitapları arasından seçilerek Necatigil Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü.
“Kayayı Delen İncir”, 12 Eylül öncesi ve sonrası öne çıkan sorunlar ve duyarlıklar gereği, şairin önceki hiçbir kitabında rastlanmayacak ölçüde “yüklü” bir toplumsal içeriğe sahiptir. Ancak dönemin şairlerinden farklı olarak Turgut Uyar bunu şiir dilinden, estetik yaklaşımından ödün vermeden, yani şiirini slogan söyleyişe alet etmeden gerçekleştirmiştir. Birey olarak yine yalnızdır, çıkışsızdır ama bireysel kurtuluşu toplumsal kurtuluşta gören bir bilince her zaman sahiptir.
Uyar’ın bütün şiirlerini kapsayan Büyük Saat kitabı içinde yer alan “Kayayı Delen İncir” herhangi bir değişiklik olmadan yayına hazırlandı. Ayrıca, şairin kitap dosyasını hazırlarken yaptığı karton kapak bu baskının kapak görseli oldu.
“şimdi nedir ilk bakışta yitirilen
ey gözleri maden
ey ilk güneş saatinin çubuğu
de ki aşk pusudadır ve bir dükkânda
ölümsüzlüğün mührünü kazır”
***
İçindekiler
9 • Denizi Anlatıyor
10 • Alıştırdılar Bir Kere
11 • Eski Bahçenin Bir Evi
13 • Sonsuz Girişim
15 • Kan Yazmak
17 • Parlak ve Kara
18 • Söylenir
20 • Santigrad 100
21 • Hangi Soruyu, Niye
22 • Yapı
27 • Sibernetik
28 • Nedense
29 • İşten Değil Aşk
30 • Bir Metin Nasıl Yazılmalı
33 • Son Günlerde
35 • Acıyor
37 • Yaza Girmeden Yazda
38 • Bir Yazı Anlamak
40 • Ayağımın Tozuyla
41 • Kısa Bir Anı
42 • Vakitsiz Uykulardan
43 • Gök, Bulut, Su
44 • Günler Geçer
45 • Bir Çay Bahçesinde
46 • Biliyor musun
47 • Rasgele Değil, Kar Ödülü
48 • Nedir Sonsuzdan Bir
Önce
49 • Çürümüş
50 • Ne Var ki Avucunda
52 • Hiç Sevmem
53 • Bir Aşkın En Verimsiz
Günlerinde
54 • Kırlardan Geliyorlar
55 • İhbar (1)
56 • İhbar (2)
58 • Alıntılarla
60 • İşte Herkes Yüz Yüze
62 • Vs… Vs…
63 • Bin Yıl
64 • Ekinoks
66 • Sulardan Ürkü
67 • Gelmiş Gelecek Zaman
68 • Hüzün, Sevinç ve
Coşkunluk İçin
69 • Odun
70 • Kimsede Görmediğim
71 • Basınç
72 • Kırmızı, Yuvarlak
73 • Aktı
74 • Gülün Kanından
75 • Kim Varsa
76 • Hazırlandın Diyelim
DENİZİ ANLATIYOR
adı çok duyulmuş bir ozan değildi
Tonyalı balıkçılar arasında
–onlar ki her türlü balığı tutarlardı denizden–
ama iyi bir ozandı
bütün söylentilerin tersine
denizde de olabilirdi sandalla
uzun geçmişli denizde
gün batımında var olan
ve gün doğumunda da
ALIŞTIRDILAR BİR KERE
alıştırdılar bir kere
sigara alkol afyon tarih esrar marihuana
eroin tarih kokain morfin seks
onaltı silindir hız deniz kayağı dağ
nerde olursa olsun kırım kıyım
çiçeklerle sapları
artık söylemek zorundayız
aşk bağımlıdır ay’la
ve senin bir gün ölmeyeceğin
mutlu ediyor beni
belki bu rüzgârdan gelendir
şuraya buraya sallarken her şeyi
örneğin beni seni
ışıklı reklâmlarla
bakla çiçeklerini
biliyor musun ulaşamadım bir türlü
yani İstanbul’a bir türlü
şimdi karanlığım da
belleğim de yok
otlar mı dereler mi
kim yaşadı o tadına doyulmaz günleri
bir turuncunun dinginliğindeki
yeri doldurulmaz
o turuncunun yani
kimin ay’ıdır aşk
örneğin perşembe günleri
ama bütün bunları bütün bunları
yeniden yorumlayabiliriz şimdi
ESKİ BAHÇENİN BİR EVİ
uzun süre düşündüm, nedir ağzımdaki yaban tad
üvez değil, karadut değil, sevdiğim bir şey değil
ama bana yabancı gelmiyor ve alıştırıyor kendine
bir ses, bir açıklama bir evet ya da hayır
değil
eski bir şey, evi olan eski bir bahçe
alnım değişmez biçimini buluyor sanki
karadut karasından, üvez kokusundan
birisi geliyor karşıma oturuyor bahçede
bir ölüm olayına ilişkin bir şeyler soruyor
önce çayınızı için diyorum, hayır diyor
ısrar ediyorum hayır diyor ben hiç çay içmem
özellikle alacakaranlıkta hüzün verirmiş ona
birden usuma vuruyor haklı olduğu
evet alacakaranlıkta herkesin sahipsiz olduğu
ölüme ilişkin o konuşmayı da hatırlıyorum
ölümler sahipsizdir yoldaki kötü çukurlar gibi
gelip gitmezler bile kendileriyle kalırlar
1918’deki bir ölüm eski bir bahçedir belleğimizde
ve evi yoktur üç odalı, duvarları resimli
bir adam çıkar o evden belki bir yere gider
sonra ölüm konuşulur fısıltılar düzeyinde
aşkın adı geçmez ama belleğin bir yerlerindedir
çocuk gibi defne dalı gibi rüzgâr gibi bir şey olarak
lâmbanın sönmesini durdurur ocaktaki ateşi tazeler
susulur saygı duyulur oturulur oturulur
ey evsiz eski bahçe bir evin olmalıdır
suya da dayanıklı ateşe de ve hayata
çatlak tabakların eskimiş giysilerin kokusunu taşıma
karadut defne ve tüylü ayva
gecikmiş önemsenmemiş yıpranmış aşkları hep hatırla
nasıl kıpkızıldı bir sabah tanyeri hiç unutmam
deli gibi vuruyordu ahşap kaplamalara
SONSUZ GİRİŞİM
sonsuz girişim kendi adımını uyguluyor
–kendini sevilmeye atamış bir şaşkın
güneşin doğuşuna seviniyor–
üstelik bir ceylanın gözünü seviyor
bir ineğin ıslak burnunu
alışılmış diye
tam o sırada bütün görkemiyle
temmuz geliyor
sanki gitmemek üzere
koltuğunda taze nohut
ve hazirandan kalma çiçekleriyle
fındık, karpuz vesaire
hiç sevmiyorum ortodoks ihtiyar karıları
–yaşlı kadınları demek daha kibar bir deyim–
ama hiç sevmiyorum yaşlı ortodoks karıları
başlarında bir topuz
apışaralarında bir maden sanki
Taksim’de gelip gidiyor
Tünel’de gelip gidiyor
sonra bir yerde
sonra bir yerde gelip gitmiyor
rüzgârda
tavanarasında
uçkurunu çözerken
gelip gitmiyor
bir ölüm kokusu kalıyor ki
insan koklamak istemez
ne yapılır yani
deli atlara binsem olmuyor
yok sayıyorum, varlar
yani o başı ceviz topuzlu kuru karılar
kuru da değil
çözük ve bağlı
ıslak topukları pomzayla ufalanmayan
ıslak pomzaları ufalayan
sonuç bir olgudur
çay ve oralet tiryakilerini yorumlayan
–yorumladığı–
herkes nasıl durmuşsa öyle söyler
ben de nasıl durdumsa öyle söyledim
ağaçlar, çiçekler güzeldi derken
ayırmak istemedim onları
oysa bilirdim tek tek adlarını
sütleğeni övseydim sözgelimi
küstümotu küserdi bana
ölçülerim içinde bütün güzellikleri
tanıdıktan sonra
isyan bir yaşamadır boylu boyunca
uskura
denize
pulluğa
motor sesine
sonunda bir örneğe vardım
sakindir dünyanın akşamları
kendine uygun kişiliği bekler
ve tanrı uykusuz
yorgun bedeniyle
yerini alacak
bir ölümlüyü
KAN YAZMAK
martın yirmibirinde yaz gökleri geldi
– bu yumuşak bir giriştir bir şiir isteğine
içinde olumsuz bir umut taşır
kan yazmak istemiyorum
yaz gökleri nasıl göklerdir
herkese bildiğince
yani yaz gökleri ölmeyince
kan yazmak istemiyorum
beyaz bulutludur derindir
bir yerden bir yere gider durmadan
yaz gökleri
bir yerden biri yere gelir durmadan
– yumuşak bir giriştir yaşamaya
sürdürmek için
kan yazmak istemiyorum
kuşlar da vardır içinde
sadece kuşlar mı, haydin siz de
mavi bir ölümü de taşır
yaz gökleri
mavi kırmızı ya da daha diri
kan yazmak istemiyorum
yaz gökleri
güneyde daha çok mavi
aslı daha da çok mavi
ne kadar uzun ve görkemli
ne kadar dişi
kan yazmak istemiyorum
yaz gökleri
bir ölümü
ölüm mü yaz gökleri mi
beyaz bulutlu dişi görkemli
elimde hüzünsüz bir çakmaktaşı
kan yazmak istemiyorum
ölü ya da diri
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Şiir
- Kitap AdıKayayı Delen İncir
- Sayfa Sayısı80
- YazarTurgut Uyar
- ISBN9789750859489
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ölümün Şarkısı ~ Sadık Çınar
Ölümün Şarkısı
Sadık Çınar
Sadık Çınar’ın ikinci şiir kitabı “Ölümün Şarkısı”, Şairin hayatından kesitler içeriyor. ÖLÜMÜN ŞARKISI Bir gün gelecek Güneş doğmayacak pencereme Selam okunacak minarede Belki birileri...
- Çılgın Orlando – 2 ~ Ludovico Ariosto
Çılgın Orlando – 2
Ludovico Ariosto
Ludovico Ariosto (1474-1533): Ünlü İtalyan şair. Hukuk öğrenimi görmüş, kalabalık ailesine bakmak için Ferrara dukalarının yanında çalışmak zorunda kalmıştır. Çağdaşı Machiavelli gibi Hümanizma-Rönesans’ın temelini...
- Kuruntular Kitabı ~ Pablo Neruda
Kuruntular Kitabı
Pablo Neruda
Bir demiryolu işçisinin oğlu olan Pablo Neruda, 20. yüzyılı “büyük yaşamış” şairlerden. Şiir, diplomatlık ve toplumsal savaşım, onun yaşamının üç büyük uğraşı. Hem sürgünler...