Her şey anlamsızdı, öyle düşünüyordum, ama aslında bir anlamı olduğunu biliyordum; bu anlam beni paramparça ediyordu, paramparça sözcüğü biraz abartılı gelebilir ama ben abarttığımı düşünmüyordum. Belki o zamanlar anlam ile gereksinimi karıştırıyordum. Belki de sinirlerim bozuktu.
İÇİNDEKİLER
Göz Silva ……………………………………………………………….. 15
Gómez Palacio ………………………………………………………… 31
Yeryüzünde Son Günbatımları …………………………………. 41
1978 Günleri …………………………………………………………..67
Fransa ve Belçika’da Bir Aylak …………………………………… 81
Lalo Cura’nın Tasavvurları ……………………………………….. 97
Katil Orospular …………………………………………………….. 115
Dönüş ………………………………………………………………….. 131
Buba …………………………………………………………………….. 147
Dişçi ……………………………………………………………………. 173
Fotoğraflar …………………………………………………………….195
Dans Notları ………………………………………………………….205
Enrique Lihn’le Buluşma ………………………………………… 215
GÖZ SILVA
Rodrigo Pinto
ve María ile Andrés Braithwaite için.
Tuhaftır ama öyle, Mauricio Silva, namı diğer Göz, korkak yaftası yapıştırılmak pahasına her zaman şiddetten kaçmayı denedi; ama şiddetten, gerçek şiddetten kaçılamaz, en azından 1950’lerde Latin Amerika’da doğan, Salvador Allende öldüğünde yirmili yaşlarını süren bizler kaçamayız. Göz’ün durumu paradigmatik ve örnek gösterilecek bir durumdur; sanırım yıllar sonra yeniden hatırlamak hiç fena olmaz, hele aradan bunca yıl geçtikten sonra.
Göz Silva 1974’ün Ocak ayında, darbeden dört ay sonra ayrılmıştı Şili’den. Önce Buenos Aires’e gitmiş, sonra komşu cumhuriyette esen sert rüzgârlar onu Mek sika’ya savurmuştu. Ben Göz’ü birkaç yıl yaşadığı bu ülkede tanıdım. O sıralar México’da yaşayan öteki Şilililere benzemiyordu, gerçek olmaktan çok hayalî olan direnişe katılmakla böbürlenmiyor, sürgünler ortamında boy göstermiyordu. Arkadaş olduk; en az haftada bir kez ya Bucareli Sokağı’ndaki La Habana adlı kafede, ya da annem ve kardeşimle yaşadığım Versalles Sokağı’ndaki evde buluşurduk. İlk aylarda Göz Silva sürekli olmayan küçük işlerden kazandığı parayla yaşamını sürdürüyordu, daha sonra México’da çıkan bir gazetede fotoğrafçı olarak iş buldu. Hangi gazete olduğunu anımsamıyorum, El Sol olabilir, eğer böyle bir gazete vardıysa; belki de El Universal’di. Aslında ben El Nacional’e çalışsın isterdim, bu gazetenin kültür ekini İspanyol şair Juan Rejano yönetiyordu.
Ama çalıştığı gazetenin El Nacional olmadığını iyi biliyorum, çünkü ben de bu gazetede çalışıyordum ve Göz Silva’yı yazıişlerinde hiç görmediğimden eminim. Bu yeni işe girince ekonomik durumunda belli belirsiz bir düzelme oldu, belli belirsiz çünkü Göz Silva azla yetinen bir yaşam biçimine alışmıştı, insan ancak çok dikkatli bakacak olursa ekonomik düzelmenin işaretlerini sezebilirdi. Örneğin, México’daki ilk aylarında onu hep eşofmanla gördüğümü anımsıyorum. Sonraları kendine birkaç gömlek almıştı, hatta bir kere kravatlı bile gördüm; kravat bizim, yani benim ve şair arkadaşlarımın hiç kullanmadığımız bir aksesuvardı. Aslına bakılırsa La Habana’ da masamıza kravatlı oturan tek kişi Göz Silva olmuştu. O günlerde Göz Silva’nın eşcinsel olduğu konuşulurdu. Yani demek istediğim, Şilili sürgünler arasında böyle bir söylenti dolanıyordu, bir yandan arkadan konuşma alışkanlığı, diğer yandan da sürgünlerin sıkıcı yaşamlarını renklendiren bir dedikodu. O günlerde, en azından belden aşağı konularda, Şili’de hâkimiyet kurmuş olan sağcıların düşünceleriyle kendini solcu olarak tanımlayanların düşünceleri arasında fark yoktu. Göz Silva bir keresinde bizim eve yemeğe geldi. Annem ondan hoşlanırdı, Göz de bu yakınlığa zaman zaman aile fotoğrafları, yani annemin, kız kardeşimin, bazen de annemin bir arkadaşının ve benim fotoğraflarımızı çekerek karşılık verirdi. Fotoğrafının çekilmesinden herkes hoşlanır, demişti bir keresinde bana. Benim umurumda değildi, en azından öyle olduğunu sanıyordum; ama Göz’ün sözlerini düşününce ona hak vermek zorunda kaldım. Sadece bazı indio’lar hoşlanmaz fotoğraflarının çekilmesinden, dedi. Annem Şili yerlilerinden söz ettiğini sandı, ama aslında gelecekte onun yaşamında çok önemli bir yer tutacak olan Hindistan’daki Hintlileri kastediyordu.
Bir akşam onunla La Habana Kafe’de karşılaştım. Müdavimlerden pek kimse yoktu. Göz, Bucareli Sokağı’na bakan bir masada oturuyordu, önünde La Habana’dan başka hiçbir yerde görmediğim kocaman kalın cam bir bardakta sütlü kahve duruyordu. Yanına oturdum, bir süre sohbet ettik. Saydam bir görünümü vardı. Bende bu izlenimi bıraktı. Göz Silva sanki billurdandı, sanki yüzüyle kahve bardağı işaretleşiyordu, sanki uçsuz bucaksız kâinatta bu anlaşılmaz iki olgu yeni karşılaşmışlardı da umuttan çok istençle ortak bir dil bulmaya çalışıyorlardı.
O akşam bana, sürgündekilerin sağda solda lafını ettikleri gibi eşcinsel olduğunu itiraf etti ve Meksika’dan gideceğini söyledi. Bir an eşcinsel olduğu için gideceğini sandım. Ama hayır, bir arkadaşı ona Paris’te bir fotoğrafçılık bürosunda iş bulmuştu, ve bu onun çok eski bir hayaliydi. Canı konuşmak istiyordu, ben de dinledim. Birkaç yıl boyunca cinsel tercihi onun için bir sorun olmuştu (Üzülmüş müydü? İçine mi atmıştı?) çünkü kendini solcu olarak tanımlıyordu, oysa arkadaşları eşcinsellere önyargıyla yaklaşıyordu. Acı veren manzaralar akla getiren munkalip sözcüğünden (bugünlerde artık kullanılmaz oldu), İspanyolcada hem döner platform hem de argoda eşcinsel anlamına gelen colisa sözcüğünden söz ettik. Ben colisa’nın “s” ile yazıldığında ısrarcıydım, Göz ise “z” ile yazılır diyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıKatil Orospular
- Sayfa Sayısı224
- YazarRoberto Bolano
- ISBN9789750735912
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Süper Koşucu ~ Güzin Öztürk
Süper Koşucu
Güzin Öztürk
Elif Çokkoşar’la tanışmaya… pardon, koşmaya hazır mısınız? Ödüllü yazar Güzin Öztürk, “Tek Başıma Okuyorum!” koleksiyonuna eklenen Süper Koşucu’da azmin, tutkunun ve kararlılığın bir hortum kadar etkili olabileceğini mizahın gücüyle...
- Yaz Ortasında Ölüm ~ Yukio Mişima
Yaz Ortasında Ölüm
Yukio Mişima
Çocukluğun sımsıkı mühürlenmiş bir sandığı vardır. Genç insan bir gayret o sandığı açmaya çalışır. Kapağı açtığında içinin boş olduğunu görür. Bunun üzerine anlar ki,...
- Rabarba ~ Kasım Hasan Ünal
Rabarba
Kasım Hasan Ünal
“Kuyruk acına bir isim takıyorsun. Kaldırımlarda dengesiz, hedefsiz, çarpık yürüyüşünü bu isme yoruyorsun. Altı gece önce kalabalıklar arasında kaldırımda yürürken önünü kesip yüzüne hırlayan...