Kitaba kendi adı Karakâtip’i veren anlatıcı, bu tüyler ürpertici öykülerde çeşitli kişiliklere bürünüyor. Ne var ki, on üç öykünün her birinde korkunç sırları anlatan “ses” hiç değişmiyor. Karakâtip, öykülerde anlatılanların kimi zaman tanığı, kimi zaman faili, kimi zaman kurbanı olarak karşımıza çıkarken, bu kasvetli ama ilginç ortamda bize yol gösteriyor. İster “lanetli”lerin, ister “iblis”in ya da “düş gören”in, “çocuk”un ya da “adımız”ın sesi olsun, Karakâtip olanları Edgar Allan Poe ve Nathaniel Hawthorne’un izinden giden bir biçemde ve nitelikte aktarıyor bizlere. Kendi gerçeğimizin görünürdeki cephesinin hemen ardında yer alan garip dünyaların imgeleri önümüzde sıralanıyor.
Karakâtip çağdaş korku edebiyatının simge yazarlarından Thomas Ligotti’nin elinizden düşüremeyeceğiniz bir yapıtı.
İçindekiler
Giriş……………………………………………………………………….. 13
LANETLİLERİN SESİ
Soytarının Son Bayramı………………………………………….. 17
H.P. LOVECRAFT’IN ANISINA
Çekmecedeki Gözlük ……………………………………………. 73
Boşluğun Çiçekleri………………………………………………… 89
Nethescurial ………………………………………………………. 101
İBLİSİN SESİ
Nortown’da Görülen Düşler…………………………………. 123
Muelenburg’ün Mistikleri …………………………………….. 151
Başka Bir Âlemin Gölgesinde ………………………………… 163
Kozalar………………………………………………………………. 179
DÜŞ GÖRENİN SESİ
Gece Okulu……………………………………………………….. 195
Büyü…………………………………………………………………. 209
ÇOCUĞUN SESİ
Bizans Kütüphanesi……………………………………………… 223
Miss Plarr…………………………………………………………… 241
ADIMIZIN SESİ
Dünyanın Dibindeki Gölge…………………………………… 255
Giriş
Onun adı… Hiç hatırlayabilecek miyim? Belleğimdeki muazzam boşluk bizi saf dehşetten koruyabilecek tek şey olabilir. Belki de bir hayattan diğerine geçildiğini vaaz edenler gerçeği biliyorlardır, belli bir ölüm ve belli bir yaşam arasında, yenisi öğrenilmeden önce eski ismin unutulduğu bir aralık olduğuna yemin edenler. Eski bir hayattaki adını hatırlamak da, bütün adların kaynağı olan o büyük karanlığa tekrar kaymaya başlayıp kutsal bir yazının sonu olmayan dizeleri gibi art arda bedenlerde cisimlenmek demektir. Bu kadar çok ada sahip olduğunuzu öğrenmek hiçbiri üzerinde hak iddia edemeyeceğiniz anlamına gelir. Bu kadar çok yaşamın anısını kazanmak hepsini kaybetmek demektir. Bu yüzden adını gizli tutuyor, çok sayıdaki adını. Her birini diğerlerinden saklıyor ki aralarında kaybolmasınlar. Hayatını tüm diğer hayatların anısından koruyor ve bir anonimlik maskesi altına saklanıyor. Ama adını bilemeyecek olsam da sesini her zaman biliyordum. Pek çok farklı sese benzese de bu asla saklayamayacağı tek şey. Konuştuğunda onun sesini tanıyorum çünkü daima korkunç sırlardan söz ediyor. En grotesk gizemlerden ve karşılaşmalardan, bazen umutsuzluk, bazen keyif, bazen de tanımlanması zor bir ruh haliyle söz ediyor. Hangi suç ya da lanet aynı dehşet çarkı üzerinde durmadan dönmeye, tuhaflıklar ve dehşetler anlatan hikâyeler anlatmaya mahkûm etti onu? Anlatmaya ne zaman bir son verecek? Bize pek çok şey anlattı, daha fazlasını da anlatacak. Ama hiçbir zaman adını söylemeyecek. Eski hayatının en sonuna gelmeden, her bir yeni hayatı başlamadan yapmayacak bunu. Zaman her adı silip her hayatı alana kadar yapmayacak. Ama o zamana kadar herkesin bir ada ihtiyacı var. Herkes bir isimle çağırılmalı. Herkesin adının ne olduğunu söyleyebiliriz o halde? Bizim adımız KARAKÂTİP. Bu bizim sesimiz.
Lanetlilerin Sesi
SOYTARININ SON BAYRAMI
1
Mirocaw şehrine ilgim, ilk olarak orada her yıl düzenlenen bir festival olduğunu ve bu festivalin geçit alaylarına başka unsurlarla birlikte palyaçoların da katıldığını duyduğumda uyandı. Eskiden beraber çalıştığım ve artık uzak bir üniversitenin antropoloji bölümünde kadrolu olan bir meslektaşım, son makalelerimden birini (“Amerikan Medyasında Palyaço Figürü,” The Journal of Popular Culture) okumuş ve bana yazıp hayal meyal eyaletin bir yerlerindeki bir şehirde her yıl bir “Soytarılar Bayramı” olduğuna dair bir şeyler okuduğunu ya da kendisine bundan bahsedildiğini hatırladığını ve bunun araştırma alanım itibarıyla benim için enteresan olabileceğini düşündüğünü söylemişti. Bu tabii ki benim için hem akademik hedeflerim hem de kişisel uğraşlarım açısından onun tasavvur edebileceğinden çok daha ilgi çekici bir şeydi. Verdiğim derslerin yanı sıra birkaç yıldan beri meşgul olduğum çeşitli antropoloji projeleri vardı; bunlar aracılığıyla hedeflediğim başlıca şey ise palyaço figürünün farklı kültürel bağlamlarda taşıdığı anlamı dile getirmekti. Son yirmi yıldır her yıl ABD’nin çeşitli güney bölgelerinde Büyük Perhiz’in arifesinde yapılan festivallere gitmişliğim vardır. Böylece her yıl kutlamaların ezoterik özelliklerine dair yeni bir şeyler öğrendim. Bunlar hevesli bir katılımcı olarak yaptığım araştırmalardı – bir yandan antropolog olarak üstüme düşeni yaparken bir yandan da bizzat palyaço maskesinin arkasında yer aldım; bu role de hayatımda başka hiçbir şeye vermediğim kadar çok değer veriyordum. Benim için palyaço unvanının her zaman soylu denebilecek çağrışımları olmuştur. İşin garibi şu ki, hünerli bir soytarılık sanatı erbabıydım, özen ve sebatla geliştirdiğim beceriler de benim için her zaman bir gurur kaynağı olagelmişti. Eyalet Rekreasyon Dairesi’ne yazılı bir başvuru yaptım ve bu konu gündeme geldiğinde her zaman doğal olarak takındığım hevesli ve ısrarlı tavırla istediğim bilgilerin neler olduğunu belirttim. Haftalar sonra nihayet elime üstünde hükümete ait amblem olan taba rengi bir zarf geçti. İçinde eyaletin resmen bilgi sahibi olduğu bütün mevsim şenliklerinin listesini içeren bir broşür vardı. Bu vesileyle havanın daha sıcak olduğu mevsimlerde bu şenliklerden kaç tane varsa sonbaharın sonunda ve kışın da bir o kadar olduğunu öğrenmiş oldum. Broşürün içine iliştirilmiş bir mektuptaki açıklama, ellerindeki hatırı sayılır miktardaki kayıtlara bakılırsa Mirocaw şehrinde herhangi bir festival yapıldığına dair hiçbir resmî bilgi olmadığını belirtiyordu. Bununla beraber, bu veya benzeri bir konu hakkında net olarak tanımlanmış bir proje çerçevesinde araştırmalar yapmak istersem ellerindeki ilgili dosyalardan dilediğim gibi istifade edebileceğim söyleniyordu. Bana bu olanak sunulduğunda hem profesyonel hem şahsi anlamda o kadar ağır yüklerin altındaydım ki bezgin bir elle zarfı içindeki her şeyle birlikte bir daha açılıp bakılmamak üzere bir çekmecenin içine koymakla yetindim. Ne var ki, birkaç ay sonra ani bir dürtünün etkisiyle sorumluluğunu taşıdığım şeyleri bir süreliğine bir kenara …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Edebiyat Öykü
- Kitap AdıKarakâtip
- Sayfa Sayısı272
- YazarThomas Ligotti
- ISBN9789750764677
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Mephisto: Bir Kariyerin Romanı ~ Klaus Mann
Mephisto: Bir Kariyerin Romanı
Klaus Mann
“Bu ülkede kirli bir yalan hüküm sürüyor. Toplantı salonlarından, mikrofonlardan, gazete köşelerinden, beyazperdeden haykırıyor. Koca ağzını açıyor, boğazından irin ve veba kokusu geliyor: Bu...
- Mezarlık Toplumu (Deccal’e İki Adım Kala ) ~ Mesut Budak
Mezarlık Toplumu (Deccal’e İki Adım Kala )
Mesut Budak
Tümü heyecan yüklü, hızlı olay akışı ve eğlenceli diyaloglarla, fantastik öğelerle, bazen de hüzün ve korku dolu olaylarla bezenmiş bir roman bu. Belirsiz bir...
- Kilitli Oda / New York Üçlemesi 3 ~ Paul Auster
Kilitli Oda / New York Üçlemesi 3
Paul Auster
Paul Auster Kilitli Oda’da kahramanlarını soyut ya da somut kilitli odalara sokarak, özgürlüklerini ancak oradan kaçmakla elde edebilecekleri bir dünya kuruyor. Romanın kahramanı, romancı...