Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler
Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler

Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler

Claude Meillassoux

Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler kitabını antropoloji ve iktisadın kesişiminde önemli kılan nedir? Hiç kuşkusuz, teorik ve ampirik ayakları güçlü bir çifte köprü kurması: bir yandan,…

Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler kitabını antropoloji ve iktisadın kesişiminde önemli kılan nedir? Hiç kuşkusuz, teorik ve ampirik ayakları güçlü bir çifte köprü kurması: bir yandan, kendi kendine yeterli tarımsal topluluklar özelinde üretim ve üreme ilişkileri arasında (Birinci Bölüm), diğer yandan da bu topluluklarda üretilen/yeniden üretilen emek gücünün ve artı emeğin mevsimlik göçler yoluyla capitalist system tarafından hem artı değer hem de emek rantı biçiminde sömürülmesi ve modern kölelik formları arasında (İkinci Bölüm).

Geçimlik besin üretimi ve üreticilerin yeniden üretimi gibi, insan faaliyetinin en belirleyici yönlerinden hareket eden ve nu manada diyalektik materyalizmin en yaratıcı örneklerinden birini sunan C. Meillassoux, çalışmasında Lévi Strauss’un yapısalcılığının keskin bir eleştirisine de girer. Kadın, yapısalcı antropoloji dâhilinde sadece ittifak temelli mübadelelerin konusu olarak ele alınırken, burada bir üretim ilişkisine dönüşmüş üreme ilişkilerinin, babayanlı soy ilişkilerinin tesisinde üreme fonksiyonu gereğince aranan, el konulan, boyun eğdirilen bir figür; eril bir kolektif siyasal girişimin nesnesi olarak karşımıza çıkar.

Bu açıdan bakıldığında, Kadınlar, Ambarlar, Sermayeler, Marksizm ile uzlaşılabilecek bir feminism ve feminism ile uzlaşabilecek bir Marksizm için, tıpkı toplumsalın ve sömürünün karmaşık kıvrımları hususunda naif olmaması gereken bir teorinin yapması gibi, iyi tasarlanmış bir başlangıç noktası teşkil eder.

İÇİNDEKİLER
Yeni Baskıya Önsöz …………………………………………….. 7
Giriş ……………………………………………………………….. 11
Birinci Bölüm: Hane Topluluğu
1-Hane Topluluğunun Durumu …………………………………… 29
I. Neden Ensest?………………………………………………….. 33
II. Göçebeler ve Mensubiyet İlişkileri ……………………… 39
III. Çiftleşme ve Soy …………………………………………….. 50
IV. Korunan Kadınlar, Çalınan Kadınlar …………………… 56
2- Hane Topluluğunda Üreme…………………………………….. 73
I. Üretici Güçlerin Seviyesi ……………………………………. 74
II. Üretim İlişkilerinin Oluşumu …………………………….. 83
III. Üreme İlişkilerinin Oluşumu…………………………….. 89
3- Akrabalığın Besin Yapıları …………………………………….. 103
I. İnsan Enerjisinin Yeniden Üretimi……………………… 105
II. Artı Emek……………………………………………………… 112
III. Çocukların Dolaşımı ……………………………………… 116
4- Eşitliğin Diyalektiği……………………………………………… 121
I. Gelinlerin ve Başlık Parasının Dolaşımı………………. 121
II. Alacak Olarak Başlık Parası……………………………… 124
III. Özdeş Mübadele …………………………………………… 128
IV. Sinsi Değer …………………………………………………… 131
5- Sömürülenler Kimler?………………………………………….. 145
I. Kadınlar………………………………………………………… 145
II. Yaşça Küçük Erkekler……………………………………… 152
6- Çelişkiler ve Temaslar: Eşitsizliğin Öncülleri……………. 159
İkinci Bölüm: Hane Topluluğunun Sömürülmesi: Ucuz
İşgücünü Yeniden Üretme Aracı Olarak Emperyalizm
1- Kolonyal Sömürünün Paradoksları…………………………. 171
2- Doğrudan ve Dolaylı Ücretler………………………………… 185
3- İlksel Birikim………………………………………………………. 195
4- Ocaksız ve Yurtsuz: Kırsal Göç ………………………………. 199
5- Memlekete Ebedi Dönüş: Dönemsel Göçler …………….. 205
6- İşgücü Rezervlerinin İdamesi ……………………………….. 217
7- İkili İşgücü Piyasası ve Ayrımcılık ………………………….. 223
8- Göçten Sağlanan Fayda………………………………………… 229
9- Emeğin Aşırı Sömürüsünün Sınırları………………………. 235
Sonuç……………………………………………………………………. 255
Kaynakça……………………………………………………………….. 267

Yeni Baskıya Önsöz 

Afrika’nın mahvoluşu ve Üçüncü Dünya ülkelerinin başına gelen kahredici sefalet, bir hata ya da talihsizliğin sonucu değildir. Bu, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana bu ülkelerin maruz kaldıkları ve bu kitapta genel mantığını ve etkilerini analiz etmeye çalıştığım aşırı sömürünün mantıksal ve öngörülebilir sonucudur. 

Bu kitapta işe koşulan kavram ve nosyonlar boş bir entelektüel spekülasyonun ürünü değildir. Bunlar, bir ekonomik sistem ile bir sömürü sistemi arasındaki farkı anlamamı sağlayan Afrika’daki ilk saha gözlemlerimin sonucudur. 

Afrika’da incelediğim köylü toplulukları, terimin tam anlamıyla, bir ekonomik sistemin ilkelerine göre varlıklarını sürdürmeye devam ediyordu, ancak giderek daha zor biçimde: Sistem, üretken olsun ya da olmasın tüm üyelerinin ihtiyaçlarını, hane ekonomisine içkin toplumsal mantık gereğince karşılıyordu. Buna karşın kapitalizm, kendisini ekonomik bir sistem olarak değil, bir sömürü sistemi olarak ortaya koyar: İşleyiş mantığı, emek-gücünün ve dolayısıyla da yaşamın kendisinin yeniden üretimini dışarıda bırakır. Kapitalist bir toplumda, bireyin yeniden üretimi ancak ve ancak, kâr odaklı bir ekonominin normlarına sadece yabancı değil, aynı zamanda bunlara aykırı olan ilkelere göre işleyen sosyal güvenlik kurumları tarafından sağlanabilir.

Bu süreç, piyasa ekonomisini yaygınlaştırmayı amaçlayan sözde kalkınma politikalarının, köylü toplumlarının yeniden üretim koşullarının kötüleşmesinden, Afrika’nın köyleri ile Paris’in işçi pansiyonları arasında yol yapan dönemsel göçlerden, “hızlı demografik büyümeden” ve vahşi kentleşmeden neden sorumlu olduğuna ışık tutar. 

Bu kitabın yazıldığı tarihten bu yana Üçüncü Dünya ülkelerinin ekonomileri birbirini izleyen iki faktör nedeniyle daha da kötüleşmiştir: 1980’lerde dünya çapında emek verimliliğindeki ani artış, 80 öncesinde ucuz işgücünün bolluğu nedeniyle çok uzun süre geciktirilen teknik ilerlemenin aşırı hızlı bir şekilde uygulamaya konması; ve 1989/90’da kapitalist işgücü piyasasının, modern üretim tekniklerine az gelişmiş ülkelerdekilerden daha iyi adapte oldukları düşünülen Doğu Avrupalı proleterlere açılması.

Büyük, ucuz ve vasıfsız bir kentsel işgücüne duyulan ihtiyaç nedeniyle çeyrek yüzyıldır sanayileşme yoluna sokulmuş olan Üçüncü Dünya, böylece bir anda “delokalizasyon” ve borçların kurbanı olmuş ve aynı zamanda “aşırı nüfusa” dönüşen nüfusu da işsizliğin, IMF’nin, sosyal çürümenin ve uluslararası kurumların “reçetelerinin” pençesine düşmüştür: kıtlık, AIDS, ufacık çocukların gecekondularda çeşitli sebeplerle her gün ölümle yüzleşmesi. 

O halde görülmektedir ki her yerde ve her zaman aynı azgelişmişlik formları söz konusu değildir ve bu nedenle analizlerin temelinde sabit bir “model” değil, bu modelin inşa edilmesini ve geliştirilmesini sağlayacak teorik araçlar yer almalıdır.

Hane topluluğu ile piyasa ekonomisi arasındaki ilişkilerin modeli ne evrensel ne de sabittir, ancak bu modelin temelini oluşturan teori, bu ilişkileri etkileyen dönüşüm süreçlerinin anahtarlarını sağlar. Yaşayan bir teori, güncellenmesine yardımcı olduğu bilgilerle sürekli zenginleşir, böylece yöntem ve kavramlar yeniden düşünülebilir ve model yeniden tasarlanabilir: tarih asla durmaz, tarih bilimi de öyle.

Toplumsal yeniden üretim meselesi sadece hane topluluğu ve onun geleceği için merkezi değildir. Bu sorunsal aynı zamanda erkeklerin ve kadınların, çocukların, çağdaş ekonomiye, tamamen şeyleştirici ve sinik “insan kaynakları” kavramı altında, yaşamsal ve nesnel zeminlerinden koparılarak nasıl dâhil edildiklerini; bu insanların, liberal iktisatçıların insan doğasına dair sakatlayıcı “temsilleri” adına, nasıl hammadde muamelesi gördüklerini, kâr kıstasına göre ölçülüp biçildiklerini, yaşama, sevme, zamanlarını çocuklarıyla ve başka şekillerde özgürce geçirme iradelerinden nasıl mahrum bırakıldıklarını gösterir.

Toplumsal yeniden üretim sorunsalı diğer yandan modern toplumlarla olan ilişkisini de açığa vurur. Bu mesele, ücret, vergilendirme, aile ve nüfus politikalarının tam merkezinde olup, insanların bir kısmının aşırı sömürülmesini, üretken olmayanların ise sistemin dışına sürüklenişini, hatta bunun ırkçılık ve toplama kampları gibi durumlarda alabileceği en uç formlarda yeniden gündeme getirir. 

Bu kitabı bir doktrin kitabı olarak değil, düşünmek için bir başlangıç noktası olarak tasarladım. Kitabın önerdiği kavramsal teçhizat, zihni bulanıklaştıran önyargıları ve çıkmazları dağıtma kapasitesiyle, her şeyden önce pratikte işleyen bir “keşif” aracı olduğunu kanıtlamalıdır. Dolayısıyla kitabın amacı, herkesin kendi geleceğinin teorisyeni olmasına yardımcı olmaktır; insanlar böylece içinde yaşadıkları dünyayı daha iyi anlayabilir ve onu dönüştürecek özgürleştirici dayanışma formlarını daha iyi tanımlayabilirler. 

Paris, Şubat 1991

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur