Fuzuli Bayat, Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri adlı bu eserinde; değerlerimizin bir parçası olan Türk mitlerini bir araya getirerek bu mitlerin yalnızca şifahî kültürümüzün bir ürünü olarak değil, aynı zamanda yazılı bir mitoloji olarak da muhafaza edilmesine katkı sağlamıştır. Kadim Türklerin mitolojik hikâyeleri yazılı hale getirilip muhafaza edildikçe, cemiyetimizin fertleriyle bütünleşip onların zihin dünyasında yer edindikçe ve nesilden nesile aktarıldıkça, Türk kültürünü zenginleştiren değerler arasında çok daha kuvvetli olarak yer alacaktır.
Tarihî ve coğrafî alanı oldukça geniş olan Türk mitolojisi, Türklerin tarihleri boyunca temas ettikleri toplumların mitolojilerinde de göz ardı edilemeyecek mühim bir fonksiyona sahip olmuştur. Fuzuli Bayat’ın da ifade ettiği gibi; “Mitosları sözlü kültürde yaşatıp bugün tarih sahnesinde olmayan halklar, onların gerçek sahipleri değillerdir. Bu mitlerin sahipleri, onu yazıya aktarıp sonraki kuşaklara miras bırakanlardır.”
BİRİNCİ BÖLÜM
Evrenin ve İnsanın Yaratılması:
Tanrısal Ruhlar
Evren Hakkındaki Öykü
Yaratılış mitinde denilir ki kimse var olmadan önce kıyısı, sahili olmayan suda tek başına, tenha yaşayan Ag Ene adlı bir varlık vardı. Yine aynı suyun üstünde uçan, Ülgen adlı başka bir varlık da vardı. Anlatıya göre Ag Ene, yaratma düşüncesinin ilham kaynağı olmuştur. Ag Ene, üzerine durulacak bir kara parçasının dahi olmadığı bir zamanda sudan çıkar ve Ülgen’e yaratmak talimatını verir. Ülgen de Ag Ene’nin bu talimatı ile evreni ve bizim yaşadığımız dünyayı yaratar. Kadim Türklerin mitlerine göre evren birbirinin üzerinde duran birkaç katmandan oluşmaktadır. Ecdadlarımızın mito-felsefi tasavvurlarına göre evrenin dikey düzeyi bir ok ekseni boyunca yukarı (gök), orta (yerüstü) ve aşağı (yeraltı) katlara ayrılır. Yakutlar yukarı dünyaya üüheegi daydı, orta dünyaya orto daydı ve aşağı âleme allaraa daydı derler. Kırgızlar ise aşağı dünyaya adam kayra çıkısız or (insanın geri dönemeyeceği karanlık âlem) derler. Her katın özelliği ile beraber bir de katmanları vardır. Sadece gök âleminin 17 (Altay Türkleri’ne göre), 16 (Telütlerde), 33 veya 9 (Tuvalarda), 7 (Yakutlarda) vs. katmandan oluştuğu bilinmektedir. Yakutların, gök tabakasını 7, 9, 12, 17. kat olarak da tasavvur ettikleri bilinmektedir. Katmanların sayısında yediye dayalı rakamların ağırlık bastığı görülmektedir ki, bu da daha çok sonraki şaman inancının etkisiyle oluşmuştur. Nitekim Yakutlara göre, 7 kat sema aleminin en üst katında en büyük Tanrı ve onun emrinde olan 7 tanrısal ruh vardır. Bazı inançlara göre bu 7 tengri veya ruh, aynı zamanda 7 kardeştir. Bunlarınişlevi; gök gürültüsü, şimşek, aydınlık ve savaşı kontrol eden, göğün kızgınlığını bildiren, kaderi belirleyen olarak tanımlanır. Başka bir varyanta göre ise Yakutlarda 9 tengri veya ruh vardır. Onlara kurban olarak kımız sunulduğu bilinmektedir. Altaylı şamanların kozmogonik görüşlerine göre gök 17 tabakadan oluşmaktadır. Altay şamanist inançlarına göre göğün 17. tabakasında Tanrı Kayrakan/Kayra Kan oturmaktadır. Kayra Kan’dan sudur yoluyla üç büyük ruh (Altay mitolojik metinlerine göre tengere) yaratılmıştır:
1- Göğün 16. tabakasında Altın Dağ’da yaşayan ve altın taht üzerinde oturan Bay Ülgen vardır. Ülgen göğün 16. katında Altın Dağ’da ikamet eder ve altın bir taht üzerinde oturur. Tahtı, ay ve güneşin daha üstedir. Ülgen, gök cisimlerini yönetir, yağmur yağdırır, gök gürültüsü ve yıldırımları da o gönderir. Ülgen biri ak, biri kara taşla gelerek ateşin nasıl yakılacağını insanlara öğretmiştir. Ülgen iyilik yapmayı sever. Ülgen’in kendisi, kızları ve oğulları insan şeklindedir. O, dünyayı sırtlarında taşımaları veya destek olmaları için üç tane balık yaratmıştır. Elindeki topuzu, yaşam ağacının köklerine benzer ve öylesine dallı budaklıdır ki yeryüzü onun gölgesinde kalmıştır. Bildiğimiz Güneş, Ay ve yıldızlardan tüm gök nesnelerinden çok uzakta yaşar. Biri sağında ve diğeri solunda iki ak Güneş bulunur. Bu gök nesnelerinin her biri kendisine ulaşmak isteyen şaman için bir engeldir. En güçlü şaman bile en fazla Kutup Yıldızı’na kadar ulaşabilir.
2- 9. tabakada savaş hamisi, güçlüve kuvvetli Kısagan/ Kızagan Tengere yaşamaktadır. Kısagan Tengere, bazı mitoslara bakılırsa aslında Ülgen’in oğludur. Türkler onlarca tehlikeli geçitlerde orduyu yönetmek ve düşmanı yenmekte, bu koruyucu ruhun yardımına başvururlar. Şamanlar göğe çıkarken Kısagan Tengere’yi “kırmızı yularlı, kızıl erkek deve sırtında, gökkuşağı asalı baba!” diye çağırırlar. Şaman alkış-dualarına bakılırsa, Kısagan Tengere’nin renk simgesi kırmızıdır. Hem de kırmızı renk savaş simgesidir.
3- 7. katta Kayra Kan’ın bilgin sıfatlı, iyi okçu olan Mergen Tengere adlı oğlu oturur. Mergen Tengere’nin yürümesinden, gök gürültüsü ile şimşek oluşur. Mergen en iyi okçu, nişançı olup avcıların ilham kaynağıdır. Hem de 7. katta göğü ve yeri aydınlatan Kün Ene (Güneş Ana) de yaşamaktadır. Mergen Tengere, her şeyi bildiği, gördüğü ve yapabildiği için Türkler ona saygıyla yaklaşırlar.
4- Ondan bir kat aşağıda, 6. katta, Ay Ada (Ay Ata) mesken tutmuştur.
5- Kuday Yayuçi 5. katta oturur.
Göğün diğer katmanlarında oturan tanrısal ruhlar hakkında bilgiler bize kadar ulaşmamıştır. Ancak bazı toplamalardan diğer katmanlar hakkında da malumat almak mümkündür. Mesela, Teleütlerin mitolojik tasavvurunda göğün en yüksek tabakası olan 16. katta Bay Ülgen Ana oturur (Bu bilgi Radloff’un malumatları ile örtüşmektedir). nsanların koruyucusu Maydere ve kardeşi Mayana semanın üçüncü katında yaşarlar. Onların her ikisi de Teleütlere göre, Bay Ülgen Ana’nın oğullarıdır. Üçüncü kat bir de hayat verici olmasıyla önemlidir. Burada, yaşamın ilk kaynağı olan Süt Ak Göl ve 7. kudayın yaşadığı Sürğ Dağı vardır. Etnografik literatürde Süt Ak Göl’ün, yerin merkezinde yerleşen Ak Toşon Altay Sıpı dağının tepesinde olduğu da söylentiler arasındadır. Kadim Türkler, karanlıklar âlemini 7. veya 9. katlı olarak bilirdiler. Bu 17. kat gök ile 7. veya 9. kat yeraltı dünyasının ortasında ise insanlar yaşamaktadır. Orta dünya yalnızca insanoğlunun yaşadığı mekân değildir. Yer, çeşitli iyelerle; iyi ve kötü iyelerle doludur. Orta dünya, insanların iyelerle ve hayvanlarla paylaştığı dünyadır. Ona göre de eski Türk mitolojisinde insanın yaşamı yukarı ve yeraltı dünyası ruhlarına göre belirlendiği gibi, büyük ölçüde paylaşılan orta dünyanın koruyucu ruhları ile de birebir bağlantılıdır. Ebedî karanlığın hüküm sürdüğü yeraltı dünyası, yedi veya dokuz tabakadan ibarettir ve bütün tabakalar kötü ruhlar tarafından korunur. Ağaçların, otların demirden olması, dış görünüşlerinin bozuk olması öteki âlemin karakteristik özelliğidir. Üçlü bölümde, sonuncu âlem olan yeraltı dünyasına Yakut Türklerince Ketit Yutyugen (geniş cehennem) yahut da Yueden Tuyugege (cehennemin dibi) denilir. Gök aleminde olduğu gibi yer altı dünyasının tabakalarının sayı hakkında da fikir birliği yoktur. Altaylıların tasavvuruna göre Erlik Han’ın hakim olduğu yeraltı dünyası veya karanlıklar âlemi dokuz kattan oluşmaktadır. Evrenin üç katını birleştiren oka veya direğe Türkler Dünya Ağacı, Dünya Dağı, Temir Kazık vs. derlerdi. Dünya Ağacı’nın kökü yeraltını, gövdesi orta dünyayı, dalları yukarı dünyayı temsil eder. Dünya Ağacı’nın kozmik tasarımda devreye girmesiyle dikey istikametli ikili karşı durmalar; yukarı aşağı, gök yer, yer, yeraltı, ateş (kuru), su (yaş), ışık karanlık vs. ortaya çıkar. Mitolojik tasavvura göre, deliklerden geçen direk her üç dünyayı birbirine bağlamıştır. Direğin kopmasını Türkler dünyanın sonu gibi anlatırlar. Altay-Sayan Türkleri’nde, Yakutlarda ve Orta Asya’da bu direk, Temir Kazık adıyla bilindiği halde, Moğol ve Tunguzlar ona Altın Direkderler. Temir Kazık, inanca göre dünyayı sallanmalardan, düzensiz bir dönüş yapmaktan koruyan eksendir. Ayrıca Temir Kazık, Tanrı’nın ve ışıklı gök ruhlarının atlarını bağladığı direktir.
Bay Ülgen
Ecdatlarımızın bizlere aktardığına göre, ne semanın ne de yerin olduğu bir zamanda, yalnız Ülgen vardı. Oyrotlar ona Kurbustan derlerdi. Altaylı kavimlerden bazıları Oçurman, bazıları Kuday, bazıları Kara Han, bazıları da Burhan Bakşi derlerdi. Kadim Türkler bazen onu Kayrakan’ın oğlu adlandırırdılar. Şamanist Türklerin mitolojik tasavvuruna göre gökte şaman tanrısı Ülgen’in hizmetinde bulunan yardımcı ruhlar; Yayık, Suyla ve Karlık vardır. nanca göre Yayık,insanlar arasında yaşar; onları kötü varlıklardan korur ve Ülgen ile insanlar arasında elçilik yapar. Şaman, kurbanı ancak onun eşliğinde Ülgen’e götürür. Şaman dualarında Yayık “ayın, güneşin parçası” diye anılır. Onun beyaz bezden yapılmış, başı, kulakları, elleri, ayakları ve kuyruğu bulunan tasviri kurban törenlerinde, birtakım bez parçalarıyla yanyana olarak iki kayın ağacına gerili, beyaz atkılından yapılmış bir ipe bağlanır. Altaylılar ilkbaharda kısrakların ilk sütünü unla karıştırıp bir bulamaç yapar ve Yayık’a adayarak etrafa serperler. Gök gezisinde şamana yoldaşlık eden ikinci ruh Suyla’dır. Bu da insanların koruyucusu olup, denildiğine göre, at gözlüdür. Bazı şamanlar, onu at gözlü bir kartal olarak betimlerler. Suyla, insanların ne yaptığını Ülgen’e bildirmekle görevlidir. Bu nedenle de ona iki tildü (iki dilli) denilir. Ona adak olarak rakı serpmek gelenektir. Aracılık yapıcı ruhların üçüncüsü olan Karlık’a gelince, o, Suyla gibi yardımcı ruhlardan olup, yine gök gezisinde şamana eşlik eder. Karlık, ayin sırasında çağırılınca havaya su serpilir. Bu üç ruh Bay Ülgen’in daimi yardımcılarıdır. Ülgen’in oğlanları da onun yardımcılarıdır. Şimdi onun semada yedi oğlu var: Yasigan, Karşıt, Bahtagan, Kara Kuşgan, Kaanım ve Yaik. Onun sonuncu oğlu kayın ağacının içinde yaşar. nsanlar da bu ağaca paçavra bağlarlar. Anohin’in derlediği malzemeye göre Ülgen’in 7 oğlunun adları şöyledir: Karşıt, Pura Kan, Yaşıl Kan, Burça Kan, Karakuş, Paktı Kan, Er Kan. Radlov’un Lebed Türkleri arasında saptadığı başka bir söylentiye göre, Bay Ülgen’in 4 oğlu vardır: Pırşak Kan, Töz Kan, Kara Kan, Suylap. Erlik’in de yeraltı dünyasında yedi oğlu var: Baatır, Kerey, Eltek, Teberkan, Abragan vb. Ülgen’in en sevgili ve yaşlı oğlu Karşıt’tır. Şamanlar Ülgen için yapılan kurban töreninde onu çağırarak ayine başlar. Şaman alkışlarında “sarı kamış asalı, sarı atlı, sarı dizginli, sarı ipek kürklü” diye betimlenir. Ülgen’in diğer bir oğlu Karakuş (kartal) olup, Şamana göğe çıkarken yar-
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Destan Mitoloji Efsane
- Kitap AdıKadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri
- Sayfa Sayısı256
- YazarFuzuli Bayat
- ISBN9786051555683
- Boyutlar, Kapak13,5 cm x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Aşk Coğrafyasında Konuşmalar ~ Nihat Genç
Aşk Coğrafyasında Konuşmalar
Nihat Genç
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi hikâyelerimiz var. Bugün bile yüzlerce türkümüz, bu hikâyelerden alınmadır. Bu aşıklar, çok acı çekerler ama buluşamazlar. Hikâyenin...
- Türk Şaman Metinleri – Efsaneler ve Memoratlar ~ Fuzuli Bayat
Türk Şaman Metinleri – Efsaneler ve Memoratlar
Fuzuli Bayat
Kaynağını ezoterik bilgilerden alan ve dünyanın hemen hemen bütün halklarında görülen mistik yapılı, gizemli dinî pratiklerden en yaygın olanı ve en çok araştırılanı şamanlık...
- Kutadgu Bilig ~ Yusuf Has Hacib
Kutadgu Bilig
Yusuf Has Hacib
Balasagunlu Yusuf´un dokuz yüzyıl önce kaleme aldığı Kutadgu Bilig, insanların hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlak mutluluğa ulaşabilmelerinin yolunu gösteren eşsiz bir...