Jacob’ın Odası, Virginia Woolf’un yazarlık hayatında geleneksel anlatıdan modernist deneysel anlatıya geçişi simgeleyen bir kilometre taşı.
Edward Çağı İngilteresi’nde başlayan Jacob’ın Odası, Jacob Flanders’ın gençlikten yetişkinliğe geçen deneyimlerini çoğunlukla hayatına giren kadınların gözünden ve dolaylı bir anlatımla betimler. Jacob’ın Cornwall’dan Londra’ya, İtalya’dan Yunanistan’a dek uzanan serüveni karakterlerin zihinlerindeki izlenimler, düşünceler ve tesadüflerin akışıyla anlatılırken geleneksel romanın çizgisel ve bütünsel zamanından farklı bir kurmaca zaman ve yeni bir anlatı tekniği romanın merkezine yerleşir. Virginia Woolf’un kendine özgü yenilikçi ve deneysel anlatım tarzını ilk defa denediği Jacob’ın Odası yazarın romancılığındaki kritik dönüşümün özgün bir dışavurumu.
“James Joyce ve Virginia Woolf, anlatıyı roman kişilerinin düşüncelerine, algılamalarına, izlenimlerine yayarak çok odaklı anlatılar üretti.”
JALE PARLA
İÇİNDEKİLER
ROMANA DAİR GÖRSELLER…………………………………………………………………………………..7
KRONOLOJİ……………………………………………………………………………………………………………………….13
ÖNSÖZ
VIRGINIA WOOLF’UN ESERLERİNDE BİR GEZİNTİ /
E.M. FORSTER……………………………………………………………………………………………………………………23
Jacob’ın Odası
SONSÖZ
JACOB’IN ODASI / JOHN BATCHELOR………………………………………………………….249
Jacob’ın Odası
I
“Ve tabii,” diye yazdı Betty Flanders, topuklarını kuma daha da çok gömerek, “kalkıp gitmekten başka çare kalmamıştı.”
Açık mavi mürekkep, dolmakaleminin altın ucundan ağır ağır boşalarak noktayı ortadan kaldırdı; kalem orada takılıp kalmıştı çünkü; gözleri daldı, içlerine yavaşça yaşlar doldu. Bütün körfez titreşti; deniz feneri sallandı; Mrs. Connor’ın küçük yatının direği güneşin altında bir mum gibi eğiliyordu sanki. Hızlı hızlı gözlerini kırpıştırdı. Kazalar korkunç şeylerdi. Tekrar gözlerini kırpıştırdı.
Direk düzeldi; dalgalar gelgitlerine kavuştular; deniz feneri dimdikti, ama leke yayılmıştı. Okudu, “… kalkıp gitmekten başka çare kalmamıştı.” “Eh, Jacob’ın canı oynamak istemiyorsa,” (Archer’ın, en büyük oğlunun gölgesi, mektup kâğıdının üzerinden geçti ve mavi mavi, kumun üzerine düştü, o üşüdü – Eylül’ün üçü olmuştu bile), “eğer Jacob’ın canı oyun oynamak istemiyorsa…” Ne fena bir leke! Saat geç olmalı. “Nerede o küçük yaramaz?
Onu göremiyorum. Koş, bul onu. Söyle, hemen buraya gelsin,” dedi. “Ama Allah’tan,” diye çiziktirmesine devam etti, noktayı görmezden gelerek, “her şey yolunda gidiyor gibi, fıçıya doldurulmuş ringa balıkları gibi sıkış tıkış olmamız dışında, ha tabii o kocaman çocuk arabasına da yer bulmak dışında, pansiyon sahibesi kesinlikle razı gelmiyor…”
Hep böyleydi Betty Flanders’ın Kaptan Barfoot’a yazdığı mektuplar – bol sayfalı, gözyaşı lekeli. Scarborough, Cornwall’dan yedi yüz mil uzaktadır: Kaptan Barfoot, Scarborough’dadır: Seabrook ölüdür. Gözyaşları, Betty Flanders’ın bahçesindeki bütün yıldızçiçeklerini dalga dalga kırmızı çizgiler haline getirdi, sera gözlerinde çaktı, mutfak parlak bıçaklarla donandı; kilisede Mrs. Jarvis, papazın karısı, ilahiler çalınırken ve Mrs. Flanders küçük oğullarının başlarının üzerine eğilirken, evliliğin bir kale olduğunu düşündü, tek başına kalmış dullar düzlüklerde yollarını şaşırıyorlardı, eteklerine taşlar topluyorlar, yanı sıra bir-iki altın rengi saman çöpü olsa olsa; kimsesiz, korumasız, zavallı mahluklar. Mrs. Flanders iki yıldır duldu.
“Ja-cob! Ja-cob!” diye bağırdı Archer.
“Scarborough,” yazdı Mrs. Flanders zarfın üzerine ve altına fiyakalı bir çizgi çekti; doğduğu kentti; evrenin nirengi noktası. Peki ama pul? Çantasını karıştırdı; sonra ağzı aşağı gelecek biçimde çevirdi; sonra kucağındakileri karıştırmaya başladı, öyle bir hararetle yaptı ki bunu Panama şapkalı Charles Steele, fırçası havada kalakaldı.
Ürkek bir böceğin antenleri gibi düpedüz titriyordu fırça. Kadın kıpırdıyordu işte – resmen ayağa kalkacaktı. Allah cezasını versin! Tuvale aceleyle bir eflatun-siyah sürdü. Çünkü manzaranın buna ihtiyacı vardı. Çok soluktu –griler lavantalara karışıyor ve tek bir yıldız ya da beyaz bir martı gökyüzünde öylece asılmış duruyordu–, her zamanki gibi çok soluktu. Eleştirmenler çok soluk diyeceklerdi, çünkü kenarda köşede sergi açan tanınmamış biriydi, ev sahibelerinin çocuklarının sevgilisi, saatinin zincirinde bir haç taşıyan, ev sahibeleri resimlerini severlerse büyük gönül borcu duyardı – çoğunlukla severlerdi de.
“Ja-cob! Ja-cob!” diye bağırdı Archer.
Gürültüden yılmıştı Steele, gene de çocukları severdi, fırçasını sinirli sinirli paletindeki küçük, koyu renkli boya bulaşıklarına bastırdı.
“Ben gördüm kardeşini, ben gördüm kardeşini,” dedi başını aşağı yukarı sallayarak. Archer sallana sallana yanından geçti, küreğini arkasından sürüyordu; gözlüklü, yaşlı beye surat yaptı.
“Bak orada, kayanın orada,” diye ağzının içinde mırıldandı Steele, fırçayı dişlerinin arasına sıkıştırmıştı, tüpten parlak toprak sarısı sıkıyordu, gözleri hâlâ Betty Flanders’ın sırtına dikiliydi.
“Ja-cob! Ja-cob!” diye bağırdı Archer, bir saniye durdu, sonra sallana sallana yürümeye devam etti.
Seste olağanüstü bir hüzün vardı. Tamamen bedenden ayrılmış, tamamen tutkudan yoksun, dünyaya doğru akıp giden, tek başına, cevapsız, kayalara vurarak çatlayan bir ses; öyle çıkıyordu.
Steele kaşlarını çattı; oysa siyahın yarattığı etkiden hoşnuttu, ötekilerin hepsini bütünleyen tam da oydu. “Ah! İnsan ellisinde de resim yapmayı öğrenebilir! Titian mesela…” dedi, doğru renk tonunu bulmanın sevinciyle başını kaldırıp göğe baktı ve dehşet içinde, körfezin üzerinde bir bulut gördü.
Mrs. Flanders ayağa kalktı, kumu temizlemek için paltosunun şurasını burasını pat patladı, sonra siyah şemsiyesini yerden aldı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Roman (Yabancı)
- Kitap AdıJacob'ın Odası
- Sayfa Sayısı268
- YazarVirginia Woolf
- ISBN9789750535314
- Boyutlar, Kapak13 x 19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Aşk Masum Bir Öpücük ~ Kathleen Tessaro
Aşk Masum Bir Öpücük
Kathleen Tessaro
Aşk tek inandığım gerçek. Yaşamın anlamı. Bu kelimenin yerini tutacak, yaşama bağlayacak başka sihirli bir kelime var mı? Bizi yüreklendiren, bizi bulutların üzerinde dolaştıran,...
- Hamnet ~ Maggie O’Farrell
Hamnet
Maggie O’Farrell
1500’lü yılların sonu… Londra’nın doğusundaki bir kasabada yaşayan Hamnet adında bir oğlan, telaşla merdivenden iniyor. Ateşler içinde yatan ikiz kardeşine yardım edecek birini bulması...
- Budala ~ Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Budala
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Dostoyevski bu eserinde, sara hastası Prens Mişkin´i merkezine yerleştirdiği bir dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumun ne kadar...