İvan İlyiç, önce sorgu yargıcı, sonra da hakim olarak yaptığı görevinde mutludur. İnsanların, onun ağzından çıkacak kelimelerle kaderlerinin değişmesi kendisini güçlü ve önemli hissetmesine vesile olmaktadır. Aldığı maaş yeterli olmasa da yüksek gelirli bir yaşantısı varmış görüntüsü vermeyi başardığı için de ayrıca memnundur. Her şey yolunda ve olması gerektiği gibi gitmektedir. Ta ki körbağırsağındaki ağrılar şiddetlenip bütün lezzetleri acılaştırıncaya kadar… Ölüme ilişkin yazılmış en başarılı roman olduğu tartışmasız kabul edilen İvan İlyiçin Ölümü okuyucuya, Ölüm hiç bu kadar yakın bir duruşla anlatılmamıştı. dedirtecek denli dev bir Tolstoy klasiği.
***
BİRİNCİ BÖLÜM
Büyük adliye binasında, Melvinski duruşmasına ara verildiği sırada, yargıçlar kurulu ve savcı, İvan Yegoroviç Şebek’in odasında toplanmış konuşurken söz, ünlü Krasovski Davası’na geldi. Fiodr Vasilyeviç hararetle bu davayı yürütmeye yetkili olmadıklarını ileri sürüyor, İvan Yegoroviç ise tam tersini savunuyordu. Piotr İvanoviç baştan beri tartışmaya katılmamış, az önce getirilen gazeteye göz gezdirmekteydi. Birden:
– Baylar, İvan İlyiç ölmüş! diye sözlerini kesti.
– Yaa, gerçekten mi?
– Bakın, işte kendiniz okuyun, diyerek, daha mürekkebi kurumamış gazeteyi Fiodr Vasilyeviç’e uzattı.
Siyah bir çerçeve içinde şöyle bir yazı vardı:
“Praskovya Fiodorovna, derin bir üzüntüyle, sevgili eşi Yüksek Yargıçlar Kurulu Üyesi îvan İlyiç Golovin’in, 4 Şubat 1882 günü öldüğünü akraba ve dostlarına duyurur. Cenaze töreni Cuma günü öğleden sonra saat birdeyapılacaktır.”
İvan İlyiç hepsinin iş arkadaşıydı. Çok severlerdi onu. Birkaç haftadan beri hastaydı ve hastalığının iyileşme şansının olmadığı söyleniyordu. Görevine henüz kimse atanmamıştı, ama ölürse yerine Alekseyev’in getirilmesi bekleniyordu. Alekseyev’in yerini ise ya Vinnikov ya da Ştabel alacaktı. İvan İlyiç’in ölüm haberi üzerine oradakilerin ilk akima gelen şey, bu ölümün kendilerinin ya da arkadaşlarının kariyerini nasıl etkileyeceği oldu.
Fiodr Vasilyeviç, “Bu durumda Vinnikov’un ya da Ştabel’in yerini alacağım kesin,” diye düşünüyordu. “Uzun zaman önce bu yer bana söz verilmişti. Bu göreve atanmak demek, yılda sekiz yüz ruble daha fazla maaş ve buna ek olarak da büro giderleri için ayrıca ödenek almak anlamına geliyor.”
Piotr İvanoviç ise “Kayınbiraderimin Kaluga’dan alınması için başvuruda bulunmalıyım,” diye geçiriyordu aklından. “Karım buna çok sevinecek. Böylece akrabaları için bir şey yapmadığımı ileri süremeyecek.”
Piotr İvanoviç bu kez yüksek sesle:
– Bir daha yataktan çıkamayacağını düşünmemiştim, dedi.
– Çok acı!
– Hastalığı tam olarak neydi?
– Doktorlar kesin bir şey söyleyemedi. Her biri değişik yorumlar yaptı. Son gördüğümde iyiye gidiyordu ama.
– Tatilden sonra hiç arayamadım onu. Hep gitmek istedim ama…
– Parası, malı, mülkü var mıydı?
– Sanırım karısının bir şeyleri var, ama çok az.
– Gidip karısını görmeliyiz. Çok da uzakta oturuyorlar.
– Sizin evden demek istiyorsunuz. Herkes sizden çok uzakta oturuyor.
Piotr İvanoviç, Sebek’e gülümseyerek:
– Duyuyor musunuz? Nehrin öte yakasında oturmamı hiç ba-ğışlayamıyor, dedi. Kentin bir yanından öte yanma olan uzaklıkları konuşarak duruşma salonuna döndüler.
İvan İlyiç’in ölümü kimi yer değiştirmelere ve atamalara neden olacaktı. Bu konuda duyulan merakın yanı sıra onu tanıyanlar, yakın bir arkadaşın ölümünden sonra hissedilen, “Ölen o, ben değilim,” gibi yatıştırıcı bir duyguya kapıldılar. “O öldü, bense yaşıyorum. Ben daha becerikliyim,” diye düşündü her biri. İvan İlyiç’in tanıdıkları (sözde arkadaşları) yorucu cenaze törenine katılacakları ve ölenin dul karısına başsağlığı ziyaretinde bulunacakları için sıkıntı duyuyorlar, bu duygularını da saklayamıyorlardı.
Fiodr Vasilyeviç’le Piotr İvanoviç onun en yakın dostlarıydı. Piotr İvanoviç hukuk fakültesinde onunla aynı sınıftaydı, o nedenle şimdi bu son görevlerini yerine getirmek zorunluluğunu duyuyordu.
Yemek sırasında karısına İvan İlyiç’in ölümünü söyledikten sonra, kardeşini de kendi mahkemelerine aldırabileceğini ekledi. Her gün yemekten sonra biraz kestirmek alışkanlığı vardı. O gün uyumadı, yemekten sonra redingotunu giyerek arabasıyla İvan İlyiç’in evine gitti.
İvan İlyiç’in evinin önünde bir büyük, iki de tek atlı küçük araba duruyordu. İçeride, siyahlar giyinmiş iki hanım paltolarını çıkarmaktaydı. Hanımlardan biri İvan İlyiç’in kız kardeşiydi. Piotr İvanoviç onu tanıyordu, ama öteki hanımla tanışmıyorlardı.
İş arkadaşı Şvartz merdivenden inmek üzereydi ki, Piotr İvanoviç’i görünce en üst basamakta durup “İvan İlyiç, bizden farklı. Her şeyi karmakarışık etti,” der gibilerden baktı. Şvartz pek yakışıklıydı. Sakallıydı, redingotu içinde ciddi ve çok kibar bir havası vardı. Ne var ki, görünüşüyle alaycı tavrı, şu sırada bulunduğu yerle yabansı bir karşıtlık oluşturuyordu ya da Piotr İvanoviç’e öyle gelmişti.
Piotr İvanoviç hanımlara yol verdi, sonra arkalarından yavaşça yukarı kata çıkmaya başladı. Şvartz en üst basamakta durmuş onu beklemekteydi. Piotr İvanoviç arkadaşının bekleyişinin nedenini kestirebiliyordu. O gece nerede kağıt oynayacaklarını soracaktı büyük olasılıkla. Hanımlar, İvan İlyiç’in dul karısının üst kattaki odasına girdiler. Şvartz ise dudaklarını ciddiyetle birbirine bastırarak gözlerinde hınzırca bir bakış olduğu halde, kaşlarıyla Piotr İvanoviç’e, İvan İlyiç’in yattığı odayı işaret etti.
Piotr İvanoviç, böyle bir durumda herkeste olabileceği gibi, nasıl davranılması gerektiğini tam bilememenin verdiği tedirginlikle içeri girdi. Kesinlikle bildiği tek şey, böyle bir durumda istavroz çıkarmanın ters kaçmayacağıydı. O nedenle orta bir yol seçti. Odaya girerken istavroz çıkardı ve selamı andıracak bir biçimde azıcık öne doğru eğildi. Eğilirken de olabildiğince çevreye bakındı. Biri lise öğrencisi olan iki genç odadan ayrılırken bir yandan da istavroz çıkarıyorlardı. Yaşlı bir hanım sessizce ayakta duruyor, kaşları olağan dışı bir şekilde kemerli bir hanım da ona bir şeyler fısıldıyordu. Redingotlu bir rahip, içten ve yüksek sesle dualar okumaktaydı. Yüzündeki ifade herhangi bir karşı çıkmayı yasaklıyor gibiydi. Uşakjerasim, yerlere usulcacık bir şeyler serpiştirerek Piotr İvanoviç’in önünden geçti. Bunu gördükten sonra Piotr İvanoviç ölü bedeninden hafifbir koku yayıldığını fark etti. İvan İlyiç’i en son görmeye geldiğinde ona Jerasim bakıyordu. İvan İlyiç’in bu delikanlıya ayrı bir sevgisi vardı.
Piotr İvanoviç istavroz çıkarmayı sürdürürken başını tabut, dua okuyan rahip ve köşedeki kadınların arasında kalan yöne doğru eğdi. Yeterince haç çıkardığına karar verince durup ölüye bakmaya başladı.
Ölü, bütün ölüler nasıl yatıyorsa öyle yatıyordu. Ölülere özgü ağır, cansız bir yatış… Sertleşmiş bacakları tabutun yumuşak yanlarına gömülmüş, baş sonsuza kadar yatacağı biçimde geriye, yastığın üstüne doğru kaykılmıştı. Bütün erkek ölülere yapıldığı gibi çökmüş şakaklar üstüne parçalar konmuş, mumlanmış olan sarı yüzü yukarı doğru itilmişti. Yüksekte kalan burun üst dudağa sıkı sıkıya yapışmış gibi görünüyordu. Piotr İvanoviç’in son kez gördüğünden beri çok değişmiş, daha da zayıflamıştı, ama bütün ölülerde olduğu gibi yüzü canlıyken olduğundan daha yakışıklı, üstelik daha da etkileyiciydi. Yüzündeki ifade, gerekenin yapılmış olduğunu vurgular gibiydi. Yüzünde, yaşayanlara sitem ve uyarı anlamı da vardı. Bu uyarı Piotr İvanoviç’e gereksiz gibi göründü, hiç değilse kendisiyle ilgisi yoktu. Bu uyarıyı fark etmek tedirginlik duymasına neden oldu. Çarçabuk istavroz çıkarıp bu saygın törene yakışmayacak bir sevecenlikle dönüp kapıya doğru yürüdü. Merdiven sahanlığında, Şvartz, bacakları iki yana açılmış, elleri arkasında, silindir şapkasıyla oynayarak onu bekliyordu. Şvartz’m canlı duruşu, parlak yakışıklı görünüşü Piotr İvanoviç’i kendine getirdi. Şvartz’in hiçbir üzücü olaydan etkilenmezmiş gibi bir hali vardı. Bakışları, İvan İlyiç için yapılan bu törenin dünyadaki düzeni hiç mi hiç etkilemeyeceğini söylüyor gibiydi. Bir başka deyişle bu olay, o gece bir deste oyun kağıdının karıştırılıp kesilmesini, uşağın masaya dört tane yeni mum getirmesini, onların bu akşamı diğer akşamları geçirdikleri gibi geçirmelerini engelleyemezdi. Gerçekten de Piotr İvanoviç önünden geçerken o gece oyun için Fiodr Vasilyeviç’te toplanmalarını önerdi fısıldayarak. Ne var ki Piotr İvanoviç’in kaderinde o gece kağıt oynamak yoktu. Kısa boylu, şişman ve bütün çabasına karşın omuzdan aşağıya doğru genişleyen bir kadın olan Praskovya Fiodorovna, siyah giysiler içinde, başında tülü, tabut başında duran diğer kadınlar gibi yabansı bir biçimde yukarı doğru kalkmış kaşlarıyla dışarı çıktı; “Dua başlamak üzere, lütfen içeri girin,” diyerek, onları ölü odasına çağırdı.
Şvartz, belli belirsiz eğildi ve bu çağrıya uymak istemediğini ve uymayacağını açıkça belirten bir tavırla olduğu yerde kaldı. Praskovya Fiodorovna, Piotr İvanoviç’i tanıyordu; içini çekerek ona doğru yürüdü, elini tuttu ve “Sizin İvan İlyiç’in gerçek dostu olduğunuzu biliyorum,” dedi ve sözlerine karşılık beklercesine yüzüne baktı. Piotr İvanoviç, tıpkı az önce o odada istavroz çıkarmasının doğru olacağını hissettiği gibi, şimdi de dul kadının elini sıkıp içini çekmesinin ve “Evet, gerçekten öyle,” demesinin gerektiğini hissetti ve aklından geçenleri söyledi. Söyler söylemez de, istenilen sonuca varıldığını gördü. Her ikisi de duygulanmıştı. Dul hanım, “Gelin,” dedi, “Daha başlamadılar. Hem sizinle konuşmak istediğim başka konular da var.”
Piotr İvanoviç kolunu uzattı. Ona acıyıp göz kırpan Şvartz’m önünden geçerek Praskovya Fiodorovna ile birlikte ilerideki bir odaya doğru yürüdü. Şvartz sinsice bakışıyla sanki:
“Oyuna ne oldu? Yerine birini bulursak hiç yakınma. Buradan çıkmcabelki oraya gelirsin,” diyordu.
Piotr İvanoviç daha derinden ve umutsuzca içini çekti, Praskovya Fiodorovna da bunun üzerine şükranla onun kolunu sıktı. Pembe kretonla döşenmiş, insanın içine üzüntü salan bir lambayla aydınlatılmış konuk odasına girdiklerinde, Praskovya Fiodorovna masanın yanındaki bir kanepe, Piotr İvanoviç de yayları kırılmış olduğu için ağırlığı altında çöken, arkalıksız, alçak bir iskemleye oturdu. Praskovya Fiodorovna, onu oraya oturmaması için uyaracakken, bunun duruma uygun düşmeyeceğini düşünmüş, bir şey söylememeyi yeğlemişti. Piotr İvanoviç, İvan İlyiç’in bu salonun döşenmesi sırasında, üstü yeşil yapraklı pembe kretonu seçerken kendisine danıştığını hatırladı. Odanın her yanı mobilya, biblo ve ufak tefek süs eşyalarıyla doluydu. Dul hanım kanepeye doğru giderken, şalının danteli masanın oymalarına takıldı. Piotr İvanoviç, şalı kurtarmak için davranınca, üstünden ağırlık kalkan iskemlenin yayları yükseldi ve onu itti. Praskovya Fiodorovna danteli kendisi kurtarmaya başladığı için Piotr İvanoviç isyankar yayları kuvvetle bastırarak yerine oturdu. Ama Praskovya Fiodorovna kendini tümüyle kurtaramamıştı; Piotr İvanoviç yeniden kalktı, iskemlenin yayları da yine gıcırdayarak yükseldi. Bütün bunlardan sonra Praskovya Fiodorovna temiz, beyaz bir mendil alarak ağlamaya başladı. Piotr İvanoviç ise dantel ve iskemleyle olan savaşından bitkin düşmüştü, o nedenle yalnızca somurtarak oturdu. Bu tatsız durum uşak Sikolov’un içeri girişiyle kesintiye uğradı. Uşak, Praskovya Fiodorovna’mn mezar için seçtiği yerin iki yüz ruble ettiğini söylemeye gelmişti. Praskovya Fiodorovna ağlamayı kesti, bir kurban havasıyla Piotr İvanoviç’e baktı, Fransızca olarak bunun kendisi için çok korkunç olduğunu söyledi. Piotr İvanoviç bir şey demeden, başıyla buna kuşkusu olmadığını gösterir bir işaret yaptı.
Dul kadın, çok acılı ama yüce gönüllü bir ses tonuyla, “Lütfen sigara buyurun,” diyerek, uşağa döndü ve mezar için ödenecek parayı konuşmaya başladı.
Piotr İvanoviç bir sigara yaktı. Sigarasını tüttürürken Praskovya Fiodorovna’nm uşakla daha başka yerlerin de fiyatlarını uzun uzun konuştuğunu duydu. Sonunda birinde karar kıldı. Koronun bulunmasıyla ilgili emirleri de aldıktan sonra uşak çıktı.
Masanın üstündeki albümleri biraz öteye ittikten sonra Piotr İvanoviç’e,
– Her şeyle ben ilgilenmek zorundayım, dedi. Piotr İvanoviç’in sigarasının külünden dolayı masanın tehlikede olduğunun farkına vardığında çarçabuk bir kül tablası uzattı. Bunu yaparken de:
– Acımın beni günlük işlerden alıkoyduğunu söylemek iki yüzlülük olur, dedi. Tam tersine beni rahatlattığını söyleyemesem de ilgimi başka bir yöne çekiyorlar, bütün bu işler de yine onunla ilgili. Gözyaşlarını silmeye hazırlanıyormuş gibi mendilini yine çıkardı ama birden, duygularını bastırmaya çalışıyormuşçasma silkelenip sakin bir sesle konuşmaya başladı:
– Her neyse… Sizinle konuşmak istediğim bir konu var.
Piotr İvanoviç, en küçük bir kımıldanışta altında kıpırdamaya başlayan yayları denetiminde tutmaya özen göstererek eğildi. Praskovya Fiodorovna:
– Son günlerde çektiği acılar korkunçtu, dedi. Piotr İvanoviç:
– Çok mu acı çekti? diye sordu.
– Ah korkunçtu. Acı çığlıklar atıyor, saatlerce bağırıyordu. Üç gün, üç gece hiç durmadan bağırdı. Dayanılır gibi değildi. Nasıl dayandım, bilmiyorum. Üç oda öteden duyabilirdiniz bağırmasını. Ah, neler çektim!..
– Bu süre içinde bilinci yerinde miydi?
Praskovya Fiodorovna:
– Evet, dedi fısıltıyla, Sonuna kadar. Ölümünden çeyrek saat önce hepimize veda etti. Dahası, Volodya’nm evden götürülmesini istedi.
Çok yakından tanıdığı birinin çektiği acılar Piotr İvanoviç’i, kendi tedirgin edici bilincine ve bu kadının ikiyüzlülüğüne karşın çok sarstı. İvan İlyiç’i, kaygısız çocukluk, sonra da okuldaki delikanlılık günlerinden tanıyordu. Birlikte büyümüşler, birlikte kaç kez kağıt oynamışlardı. O alm, dudağın üstüne düşmüş gibi duran burun gözünün önünde canlandı ve kendi adına duyduğu korku bütün benliğini sarstı.
“Üç gün üç gece süren bir acı ve sonunda ölüm. Bu herhangi bir zamanda benim de başıma gelebilir,” diye düşündü bir an çok korktu. Ama hemen, (nasıl olduğunu açıklayamazdı gerçi) İvan İlyiç’in başına gelenin kendi başına gelmeyeceğine inandı. Kendisini böyle bir karamsarlığa kaptırması büyük bir yanlışlıktı. Şvartz’m yüzünün anlamı da bunu demek istiyordu. Bunu düşündükten sonra Piotr İvanoviç kendine geldi ve İvan İlyiç’in ölümüyle ilgili ayrıntıları sormaya başladı, sanki ölüm kendisinin dışında, yalnız İvan İlyiç’in başına gelen bir talihsizlikmiş gibi.
İvan İlyiç’in çektiği acıları uzun uzun anlattıktan sonra (ki Piotr İvanoviç bu acıların, Praskovya Fiodorovna’nm sinirleri üstündeki etkilerini öğrenebilmişti sadece) dul kadın, işleri konuşmanın zamanı geldiğini düşünmüş olmalı ki;
– Ah Piotr İvanoviç, ne üzücü, ne korkunç! diyerek yeniden gözyaşlarına boğuldu.
Piotr İvanoviç onun içini çekip burnunu silmesini bekledi. Praskovya Fiodorovna burnunu sildikten sonra:
– İnanın bana, dedi, ve Piotr İvanoviç’e göre onu en çok ilgilendiren konuyu açtı: Kocasının ölümü üzerine hükümetten alması gereken parayı nasıl alacaktı? Piotr İvanoviç’e emeklilik aylığını soruyor gibi bir havası vardı. Piotr İvanoviç ise az sonra onun, her ayrıntıyı kendisinden bile daha iyi bildiğini fark etti. Kocasının ölümü üzerine hükümetten ne alacağını çok iyi biliyordu, fakat, biraz daha fazlasını almanın yollarını araştırıyordu. Piotr İvanoviç, “Bunun bir yolu var mı?” diye biraz düşündü, sonra da yalnızca nezaketinden dolayı, hükümeti cimrilikle suçladı ve yapılacak hiçbir şey olmadığını söyledi. Bunu öğrendikten sonra Praskovya Fiodorovna içini çekti ve apaçık bir biçimde konuğundan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Bunu fark eden Piotr İvanoviç sigarasını söndürerek kalktı, kadının elini sıkıp odadan çıktı.
Piotr İvanoviç, İvan İlyiç’in bir antikacıdan satın aldığı ve çok sevdiği saatin bulunduğu yemek odasında papazı, törene gelen kimi tanıdıklarını ve İvan İlyiç’in hoş bir genç hanım olan kızını gördü. Siyahlar giyinmişti, olduğundan daha ince görünüyordu. Yüzünde sıkıntılı, kararlı, dahası öfkeli bir anlamla, sanki bir suç işlemiş gibi selam verdi Piotr İvanoviç’e. Kızın arkasında, yüzünde kızmki gibi sıkıntılı bir anlam olan varlıklı, genç bir adam duruyordu. Piotr İvanoviç’in de tanıdığı bu genç, sulh mahkemesinde sorgu yargıcıydı ve duyduğuna göre kızın nişanlısıydı. Piotr İvanoviç ikisine de üzüntüyle selam verdi. Tam ölünün bulunduğu odaya geçmek üzereydi ki, merdiven altından, İvan İlyiç’in tıpkı kendisine benzeyen ve daha lise öğrencisi olan oğlu çıkageldi. Piotr İvanoviç, İvan İlyiç’le birlikte hukuk okudukları günleri hatırladı. Oğlanın gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve bakışları on üç, on dört yaşlarındaki yaramaz erkek çocukların bakışlarını andırıyordu. Piotr İvanoviç’i görünce çekingenlikle kaşlarını çatıp somurttu. Piotr İvanoviç ona başını sallayıp ölünün bulunduğu odaya girdi. Dua başladı. Mumlar, iç çekişler, buhur kokusu ve hıçkırıklar… Piotr İvanoviç gözlerini ayaklarına dikip öylece durdu. Gözlerini, üzüntü uyandıracak her şeye kesinkes kapatmak kararındaydı. Bu nedenle bir kez olsun ölüye bakmadı, dua biter bitmez de herkesten önce odadan çıktı. Baş uşak yardımcısıjerasim, Piotr İvanoviç’in hemen arkasından çıktı, kocaman elleriyle kürk paltoları ayırıp Piotr İvanoviç’inkini bularak giymesine yardım etti. Piotr İvanoviç de bir şey söylemiş olmak için:
– Eejerasim, dostum, çok acı değil mi? dedi.
Jerasim, bembeyaz köylü dişlerini göstererek:
– Tanrı böyle istemiş. Bir gün hepimizin başına gelecek, diye karşılık verdi ve çok işi olan bir insan edasıyla kapıyı açıp arabacıya işaret etti. Piotr İvanoviç’in arabasına binmesini bekledi, bundan sonra yapacağı işi düşünürcesine içeri koştu.
İçerideki dezenfektan ve buhur kokusundan sonra, dışarının temiz havası Piotr İvanoviç’e çok iyi geldi. Arabacı:
– Nereye efendim? diye sordu. Piotr İvanoviç,
– Henüz geç değil, Fiodr Vasilyeviç’e gidelim, diye düşündü ve öyle de yaptı. Arkadaşının evine tam zamanında varmıştı, çünkü, birinci parti daha yeni bittiğinden hiç beklemeden masadaki yerini aldı.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Dünya Klasikleri Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap Adıİvan İlyiçin Ölümü
- Sayfa Sayısı112
- YazarLev Nikolayeviç Tolstoy
- ÇevirmenHamit Kaplan
- ISBN9789944184991
- Boyutlar, Kapak13,5 X 19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviAntik Kitap / 2009-6
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yedi Gün Yedi Gece ~ Evangeline Collins
Yedi Gün Yedi Gece
Evangeline Collins
“Her Ladyship’s Companion’ın duyularla örülmüş dünyasına adım attığınızda, asla çıkmak istemeyeceksiniz!” Eşsiz bir güzellik… Bazı fedakarlıklar, diğerlerinden daha zordur. Babasının ölümünden sonra yokluk içinde...
- Hikaye Hırsızı ~ Jean Hanff Korelitz
Hikaye Hırsızı
Jean Hanff Korelitz
Hikâyeler bize kim olduğumuzu söyler, peki ya biri o hikâyeyi çaldıysa? Jake ilk kitabıyla dikkate değer bir çıkış yapmış, ancak ikinci kitabının fiyaskosunun ardından...
- Kadersizlik ~ Imre Kertész
Kadersizlik
Imre Kertész
2002 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Imre Kertész’in başyapıtı sayılan Kadersizlik, bir anlamda yazarının yaşamöyküsüne yaslanan bir roman. İkinci Dünya Savaşı sırasında gönderildiği toplama kampından...