Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İttihat ve Terakki’nin Fikri Doğuşu
İttihat ve Terakki’nin Fikri Doğuşu

İttihat ve Terakki’nin Fikri Doğuşu

Stefano Taglia

İmparatorluğun en uzun yüzyılı yerini ulus devletler çağına bırakırken “Osmanlı İmparatorluğu nasıl kurtulur?” sorusu tüm aydınların zihnen ve bedenen Batı’ya gidiş bileti oldu. İmparatorluğun…

İmparatorluğun en uzun yüzyılı yerini ulus devletler çağına bırakırken “Osmanlı İmparatorluğu nasıl kurtulur?” sorusu tüm aydınların zihnen ve bedenen Batı’ya gidiş bileti oldu.
İmparatorluğun tüm unsurlarını bir arada tutma düşüncesi, Jön Türk kongrelerinden İttihat ve Terakki’ye ve bugünkü ulus devlete gidişin yollarını belirledi.

Abdülhamid istibdadından kaçan aydınların Batılı fikirlerle temasları ve bu fikirlerden bir Osmanlılık üst kimliği yaratma gayreti ideolojik farklılıkların sınırlarını belirledi. Kongreler öncesi dönemde muhaliflere göz açtırmayan Abdülhamid baskısından kaçan aydınların daha özgür bir imparatorluk inşa etme ideali, kongreler sırasında farklı yollara saparken çoğulculuk imkânı yerini hiziplere bıraktı.

Stefano Taglia, o dönemin panoramasını gözler önüne sererek farklı ideolojilerin öncü isimleri ve fikirlerini irdelerken bugünün siyasetinin tarihsel geçmişini, kökenlerini ve izlerini sürüyor.

İÇİNDEKİLER

Teşekkür 11
Giriş
19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda reformu
tanımlamak
13
1
Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nde Osmanlı
İmparatorluğu
30
2
Göçmen Jön Türkler, Basın ve Paris Çevresi 53
3
Ahmet Rıza ve Mechveret 84
4
Mehmet Sabahattin ve İlm-i İçtima 122
5
Bir düşüncenin Sonu: 1902’de Paris’te düzenlenen
Jön Türk Kongresi
158
Sonsöz
Jön Türk Entelektüellerinden Baki Kalan 201
Miraslar
Kaynakça 220
Dizin 236

Teşekkür

Bu kitabın gerçeğe dönüşmesinde birçok kişinin emeği geçti. Hafızam beni yanıltmıyorsa hepsinin adı aşağıda yazılı. Profesör Benjamin C. Fortna, doktora eğitimim süresince varlığıma katlandı ama hiç sabırsızlık belirtisi göstermedi. Bilakis, başından beri beni destekledi ve cesaretlendirdi. Tezimle ilgili kıymetli önerileri ve bir akademisyen olarak verdiği ilham olmasaydı, bu kitaba giden yolum imkânsız olmasa bile çetin olurdu. Tüm akademik ve fikrî yardımlarının yanı sıra Profesör Fortna’nın kaygılandığım anlarda bana aşıladığı sakinlik ve sükûnet çok önemliydi.

Dr. Yorgos Dede’nin Türkçe ve Osmanlıca dersleri ve çalışmam hakkında yaptığı kıymetli yorumlar da öncelikle tezimi bitirmemde, sonrasında da yayımlamamda çok etkili oldu. Jüri üyelerim Prof. Ali Ansari ile Dr. Frederick Anscombe konumdan daha geniş düşünmemi sağlayarak katkı sağladılar.

Princeton Üniversitesi, Firestone Kütüphanesi’ndeki Jön Türk kaynakları arasında aradığımı bulmamı sağlayan Prof. Şükrü Hanioğlu’nun yardımları olmasaydı, arşiv araştırmam bu kadar verimli geçmezdi. Aynı kurumda Dr. James W. Weinberger’ın da büyük yardımlarını gördüm. Paris’teki Polis Arşivleri’nin müdürü yeni belge taleplerimi karşılamaya her zaman hazırdı, ilgilendiğim her konuda kendisine başvurabildim. Prof. François Georgeon’la yaptığım gayriresmî bir görüşme, içerik açısından Ahmet Rıza ile pozitivizm arasındaki bağlantıları anlamamda bir dönüm noktası oldu. Ayrıca bölüm taslaklarımın üzerinde etraflıca yorumlar yapan ve bana harika fikirler veren Prof. Palmira Brummett, Dr. Marc Aymes ve Dr. Vangelis Kechriotis’e en içten teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmamın ilk taslaklarını okuyup değerlendiren Carherine Cornet, Roland Belgrave ve Dr. Daniel Grey ilginç ve değerli geri bildirimlerde bulunarak tezimi baştan sona gözden geçirdiler. Prof. Eberhard Kienle ise inanılmaz bir özveriyle tezimin son hâlini dikkatlice okuyarak son derece değerli yorumlarda bulundu. Fakat Prof. Kienle çok eskilere dayanan bir dostluk ve destek kaynağı olması açısından da anılmayı hak ediyor. İki yeni meslektaşım Gabriela Özel-Volfova ile Dr. Jan Zouplna da yorumlarda ve önerilerde bulundu. Yalnızca akademik çalışmam için değil, yeni yerimde bana kendimi evimde hissettirmek için de zaman ve emek harcadılar. Bazı çevirilerde bana yardım eden, akşam buluşmalarımızda da tez konum üzerine konuştuğumuz birçok kişiye teşekkür ederim: Nilay Afet Seyranoğlu, Taylan Güngör ve Dr. Yoannis Moutsis. Metnin bazı kısımlarını çevirerek ve yorumlarda bulunarak bana yardım eden Ayşe Ebru Akçasu’ya da son derece müteşekkirim. Ayrıca yazım aşamasının son derece önemli olan o son aylarında bana destek ve sükûnet sağladığı için Çekya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Dr. Ondrej Beranek’e de teşekkür ederim. Gerçekten keskin bir gözlemle çalışmamın ilk hâlindeki tutarsızlıkları yakalayan Routledge’ın iki dışarıdan editörüne de teşekkür etmek isterim, bu çalışmamın kitaba dönüşmesinde onların da payı var. Ayrıca Routledge ekibinden Joe Whithin, Ruth Bradley, Kris Wischenkamper ve Kathryn Rylance’a da sabırları ve yardımları için teşekkürler.

Valeria’nın (Mosini) özverisi ve önemli yardımları olmasaydı bu kitap yazılamazdı: Teşekkür ederim!

Giriş

19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda Reformu Tanımlamak

Çalışmanın Amacı

23 Eylül 1912’de Osmanlı İmparatorluğu’nun en nüfuzlu devlet adamlarından biri olma yolunda ilerleyen Enver adlı genç Osmanlı subayı, Kuzey Afrika’da İtalyanlara karşı savaşırken Avrupa’daki bir arkadaşına şu satırları yazıyordu:

Sizin medeniyetiniz bir zehir ama insanı uyandıran bir zehir. İnsan bir daha uyumak istemiyor, uyuyamıyor. Gözlerinizi kapatırsanız bu ancak ölmek için olacaktır. Aradaki büyük fark, siz “erkenntnis”inizle (idrakinizle) hayatı hafife alıyorsunuz, hâlbuki bizim “erkenntnis”imiz (idrakimiz) olduğunda, hayatı olduğundan fazla zorlaştırıyoruz, özellikle de alıştığımız ilkeleri değiştirirsek.

Enver Paşa’nın dile getirdiği ikilem, Osmanlı reformcularının çok uzun zamandır, en azından Kanuni Sultan Süleyman’ın 16. yüzyıl ortalarındaki saltanatından beri kendilerine sordukları bir soruyu yansıtır:3 “Devlet nasıl kurtarılabilir?” İvedilikle çözülmesi gereken bu mesele, o zamandan beri farklı şekillerde ele alınmış fakat hiçbir zaman 19. yüzyılın son çeyreğindeki kadar radikal bir yaklaşımla karşılaşmamıştır. Enver yukarıdaki satırları yazarken 1902’de Paris’te düzenlenen Birinci Jön Türk Kongresi’nin üzerinden 10 yıl, 1908’de Kanun-i Esasi ’yi yeniden yürürlüğe sokan Jön Türk Devrimi’nin üzerinden ise dört yıl geçmişti. Fakat Enver Paşa’nın ifade ettiği gibi ölmeden gözlerini kapatıp Batı Avrupa uygarlığının etkisini özümseme çözümü henüz son hâlini almamıştı. Ölüm burada kültürel anlamda yok olmayı, toplumun geleneksel özelliklerini yitirmesini veya imparatorluğun siyasi bir varlık olarak çöküşünü niteler.

19. yüzyıl sonlarında Osmanlı devlet adamları ve entelektüellerinin imparatorluğun kimliğine ilişkin görüşlerini nasıl reform stratejilerine dönüştürdüğü sorusu, “İmparatorluğu kurtarmak için nasıl bir reform yapmalı” sorusunu siyasi eylem bağlamından tarihsel analiz bağlamına kaydırır. Osmanlı İmparatorluğu-Batı ilişkisi meselesiyle bağlantılı olarak, bazı siyasi fikirlerin 19. yüzyıl sonlarında nasıl reform planlarına dönüştüğünü tarihsel bir bağlamda incelemek, bu kitabın araştırma konusunu oluşturur. Tarihçiler Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleşen reform girişimlerindeki Batı etkilerini etraflıca incelemiştir. Bazıları uygulanan reformların görece başarısını modernleşme yanlısı Osmanlıların “Batılılaşma” düzeyine yorarak reformun Batı kültüründen ne kadar çok şey aldıysa o kadar başarılı ve etkin olduğu sonucuna varmıştır. Fakat bu söylem “uyum sürecinin kendisinden (ziyade) . . . Batı Avrupa kurumlarının ve tavırlarının benimsenmesini” vurgular. Daha dengeli bir yaklaşıma göre ise imparatorluğun önemli reformları başka kültürlerden alınmış unsurlar ile yerli unsurların etkileşiminden ve birbirini desteklemesinden doğmuştur. Tanzimat Dönemi’ne giden yolu açan Osmanlı reformunun simgesi, liberal Batı düşüncesine olduğu kadar İslami sosyal adalet ilkelerine de dayanan Gülhane Hatt-ı Hümayunu bunun tipik bir örneğidir. Osmanlı toplumunun bazı tabakalarının kültürel anlamda fazlasıyla Batılılaşması da düpedüz taklit değilse bile bir nevi züppelik gözüyle görülerek eleştirilir. Enver Paşa’nın ikileminin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son on yıllarına damgasını vuran gelişmelerin ardındaki (Sonsöz’de gösterildiği gibi güncel tartışmaları da ilgilendiren ve açıklığa kavuşturabilecek) fikrî süreçleri yeniden inşa etmeyi hedefleyen bir tarih yazımı söylemiyle ilgili olduğunu açık bir şekilde anlayabilmek için her şeyden önce söz konusu sorunun nasıl bir çerçeve içine nakşedildiğini izah etmek gerekir.

İmparatorluğun reform ihtiyacı

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk modern reformlar 18. yüzyıl sonlarında, III. Selim döneminde (1761-1808) askerî alanda yapılan ıslahat girişimleriyle başladı ama bu girişimler tam ve tutarlı olmaktan uzaktı. Reform gayretinin önündeki en büyük engel, Osmanlı İmparatorluğu’nun mahiyetinde gizliydi. O kadar büyük bir etnik, dinî ve kültürel çeşitliliğe sahipti ki örgütlenmesinde tutarlı fikirler ve planlar geliştirmek son derece zordu. 19. yüzyılda II. Mahmut (1803-1839), Abdülmecit (1839-1861) ve Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde reform ethosu ivme kazandı; özellikle de imparatorluğun tüm vatandaşlarına bazı temel haklar bağışlayan Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun (1839) başlattığı ve vatandaşlarını korumayı artık devletin bir görevi sayan Islahat Fermanı’nın (1856) devam ettirdiği Tanzimat Dönemi’nde (1839-1876) iletişim, eğitim, ordu ve hükümetle ilgili ıslahatlar yapıldı.

Askerî yenilgiler ve Batı’nın giderek artan müdahalesi karşısında imparatorluğun çöküşü daha somut bir tehdit hâlini alınca Avrupa’nın güvenini kazanma hedefi de aciliyet kazandı. Bazı azınlıklar, Batı’nın uzun süredir teşvik ettiği, farklı kimliklere ait dilsel, etnik ve dinî tanımlamaları ön plana çıkaran milliyetçilik söylemini cazip bulmaya ve merkezî yönetimin imparatorluk genelinde dayatmakta ısrar ettiği kimliğe şahsiyetsiz ve gerçek dışı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmaya başladı. Ayrıca bazı devlet adamları, ordu mensupları, bürokratlar ve yeni elit kesim, Batı dillerinde daha çok hâkimiyet kazanmaya ve İslamiyet’le çeliştiği iddia edildiğinden o güne dek hiçe sayılan bilimsel konularla ilgilenmeye başlayınca liberal bir felsefi yaklaşım doğdu. Bu felsefi yaklaşım olguculuktan, materyalizmden, sosyal bilimlerin çeşitli dallarından ama hepsinden çok da ideolojik anlamda bir dönüm noktası kabul edilen Fransız Devrimi’nden etkilenmişti.8 Artık entelektüel elitlerin hükümette daha çok temsil edilmek istemesi ve reaya, yani “sürü” olarak tanımlanan vatandaşlar için daha fazla hak talep etmesi için şartlar olgunlaşmıştı.

Bu gelişmeler hâlâ bir imparatorluk çerçevesinde yaşamanın mümkün ve makul olduğuna inanan bazı Osmanlı vatandaşlarını kendi (kapsayıcı) milliyetçiliklerini aramaya itti. Siyasi bir proto-milliyetçilik projesinde, yani Osmanlı[cı] lık formülünü bulan bu arayış “Eşit haklara sahip, aynı anavatanı paylaşan, devletine ve padişahına sadık bireylerden müteşekkil tek bir Osmanlı milleti kavramını…” yüceltiyordu ve “Osmanlıcılık politikası özellikle gayrimüslim topluluklarda milliyetçiliğin gelişmesini önlemek için geliştirilmişti.”

Osmanlıcılık imparatorluğun (Arnavutları, Arapları, Ermenileri, Bulgarları, Yunanları, Kürtleri, Sırpları, Suriyelileri ve Türkleri olduğu kadar Müslümanları, Ortodoks Hıristiyanları, Gregoryen Katolik Hıristiyanları, Yahudileri ve diğerlerini de içeren) karışık etnik yapılı ve çok dinli karakterini bütünüyle kabul etme ve bu kabulün imparatorluğu bir arada tutacak bir zamk görevi görmesini sağlama suretiyle dinler ve etnik gruplar arası gerilimi azaltmaya yönelik bir stratejiydi. En azından kısmen gayrimüslim vatandaşlar ile Müslüman vatandaşlar arasındaki eşitsizlikten doğan yerel milliyetçilik hareketlerinin simgelediği ayrılıkçı kuvvetlere set çekecek bir vatanseverlik biçimiydi. Gayrimüslimler gerçekten de ekonomik açıdan değilse bile siyasi açıdan ikinci sınıf vatandaştı.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih Türk-Osmanlı
  • Kitap Adıİttihat ve Terakki'nin Fikri Doğuşu
  • Sayfa Sayısı240
  • YazarStefano Taglia
  • ISBN9786258242959
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur