Yayınlandığı yıllarda underground romanın Türkiye’deki öncüsü olan “İtin Biri” şizofrenik bir arkaplânla kurgulanmış ve biçim, kurgu, dil özellikleriyle yeni romanın öncüsü olmuştu.
İtin Biri, üçlü aşk üstüne yazılmış en iyi romanlardan biridir.
Gitmişti ama önceleri bunun küçük bir şaka olduğunu sandım.
Daha çok ıslanacağız Tüm geceyi yağmurun altında bu sözü tekrarlayarak geçirdim. Onunla tanışmamız kışa rastlamış olacak ki, sokaklarda birbirimizi daha derinden tanımak için köpekler gibi nereye gittiğimizi bilmeden o park senin bu park benim gezinir, bol bol da ıslanırdık.
Evime doğru yürürken kızgın olduğum şahıs ve şeylere karşın ağzımı dolduruyor, küfredersem rahatlayacağıma inanıyordum. Oysa ve yahut küsmek karşı tarafın varlığını kabul etmektedir. Bu yüzden Tanrı’ya küfreden ateistleri anlayamamışımdır hiçbir zaman. Yine de saygı duyulacak yönleri yok değil! Kimseye ve hiçbir şeye ait olmamak… Bu korkunç boşluğu nasıl, neyle dolduruyorlar?
görünen köy: Sıkı çalışan bir insanım.
“Sürdürmem gerek, ben sürdüremiyorum, sürdürmem gerek, sözcükler olduğu sürece anları söylemek gerek, beni buluncaya, beni söyleyinceye dek, onları söylemek gerek, tuhaf çaba, tuhaf hata, sürdürmem gerek, belki de çoktan oldu, belki de çoktan söylediler bana söyleyeceklerini, belki beni öykümün eşiğine dek, öyküme açılan kapının eşiğine dek taşıdılar.
Eğer kapı açılırsa…”
kılavuz:
“Heveslilerin ve eleştirmenlerin çoğuna göre roman, her şeyden önce, bir “hikâye”dir. Gerçek romancı, bir hikâyeyi anlatmasını bilen kimsedir. Anlatma (hikâye etme) mutluluğu, yazan eserinin başından sonuna kadar sürükler, yazma eğilimi ve gücüyle birlikte yürür. İlgi çekici, heyecanlandırdı, dramatik olaylar bulmak hikâye anlatmayı hem haklı hem de sevinçli kılar. Bu yüzden bir romanın eleştirilmesi, çoğunlukla, hikâyesinin kısaca (iki yada altı sütunda) belirtilmesiyle başlar…”
asiye nasıl kurtulmaz derneği:
(Kahraman, metan olgusunu kaybetsin azizim!)
Neredeyim?
Benim yanımda.
Yanında olmak… Bu her şeyin bittiğinin göstergesi mi yoksa yeni başlangıçları göze almak mı? Beni bir daha bırakma n’olur, ikinci bir intihar girişimine hazırlanmam uzun zaman alır. “Senden sonra kırk beş dakika yaşayamam.” demiştim.
İnanmadın bana. Köpeğinin saklayacak kemiği kalmadı. Yarısı beklemekte diğer yarısı da terk etmektir askın. Kavgayı hesaplarımıza katmayı unutmuşuz demek. Yarımları tamamlayan kavgayı….
Muallâkta kalan sorularımızın toplama kampı. Kavgamız… Kavga eden insanlar birbirlerine derinden bağlı olurmuş, bu bana güç verdi.
Güç verdi demek? Güç dediğin şey korkaklığının makyajı olmalı ki intiharı denedin. Yine de benim için sevindirici tarafları oldu çılgınlığının, benden nefret etmediğini anladım.
intihar denememle mi, nasıl?
İntihar eden insanların kimseye kin duymadıklarına inanıyorum, eğer bana kin besleseydin intikam alacağın günü beklemek için hayata daha sıkı bağlanmak zorunda kalacaktın…
görünen köy:
Kafaya koyduğumu yapamayacağım, aksilikler olacak korkusu beni çileden çıkarır.
kısa devre sosyolog:
“Kimi kez insanın, ruhsal yapısı nedeniyle, kendisini aşan ve kendinden sonra da varlığı süren bir şeye bağlanmadan yaşayamayacağı söylenmiş se bu zorunluluğun nedeninin de, büsbütün yok utmamak için bir şeye gereksinim duyma gereği olduğu öne sürülmüştür. Yaşamın, ancak sıkıntılarına katlanmaya değecek bir var olma gerekçesi bulunduğu, bir amacı olduğu takdirde çekilebildiği söylenmektedir. Oysa tek başına birey, çabaları için yeterli bir amaç değildir. Yalnız mekan içinde değil, zaman içinde de son derece sınırlıdır.”
asiye nasıl kurtulmaz derneği:
(Mastürbasyon bunlar mirim..!)
Kinin panzehir olduğunu mu söylemek istiyorsun? O halde niçin kin de intihar gibi büyük günahlardan?
Üstüme gelerek saldırtacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Ben muhasebemi çok iyi yaptım, sana saldırmayacağım, kendini ağlama duvarı olarak görmekten vazgeç, o duvarı ebediyen yıkmak benim de işime gelmez ama uzun vadede taşlan çürütebilecek kudrete sahip gözyaşlarını kısa vadede yosun bağlatabilir.
Yosun: Yeşil ölüm. Ölümün rengi. Sen bilmezsin onun rengini, anlatılmaz bir şey, ancak yaşarsan anlayabilirsin ölümü. ölmek için ilk kural yaşamaktır. İntihara gelince: “Anlatamama kabiliyeti” de diyebilirim. Farklı bir üslup; büyümeyen bebek, dilsiz spiker, kısır anne, tek kişilik mahkeme, cesur muhasebe, mutsuzları, defoluları ayıklayan elek, gösteri, insanın kendi kendisini yok etme yetkisine koyulan ambargoya kafa tutan şövalye…
“Kele “Neden kelsin”demişler. “Sokumdandır”demiş… Bence sen bunu kendi acizliğin olarak göstermekten korktuğun için bir varoluş meselesi yapmaya çalışıyorsun Burak.
görünen köy: Hayata doyum sağlamış biriyim.
Klavuz;
Romancı, gözdağıcılığını tamamlamak isterse, kendini, hep söylediğinden daha fazlasını biliyormuş gibi gösterir. “Yafamdan alınma’ kavramı da zaten romancının olup bilenler üstüne taşıdığı sanılan bilgilerin genişliğini ortaya koyar, öyle ki, hikâye ederken bile o, yalnızca temel olanı belirtmekle yetindiği, ama okurlar dilerse çok daha fazlasını anlatabilecek güfte olduğu izlenimini uyandırır. romancıyı güçlü kılan şey, bulduğu, modelsiz olarak tam bir özgürlük içinde uydurduğu şeydir. Zaten, modern anlatımın dikkate değer yanı da budur…’
İntihar teşebbüsünle benden nefret etmediğini anlattığın kadar inançsız bir insan olduğunu da ispatlamış oldun.
Yanılıyorsun, bu kinle yaşayamayacak kadir inançlıyım Kübra…
Bütün sorun burdan kaynaklanıyor zaten, kimseye bir şey yapamamandan, yaşamak için öldürmek gerek.
asiye nasıl kurtulmaz derneği: (Huhh. Orman kanunları.)
_Hayır, öldürmek için yaşatmak… Neden sağlıksız insanları İyileştirdikten sonra asarlar bilir misin? Elinde kaybedecek daha çok iyi olsun diye. Ancak kaybedecek bir şeyleri olanlar korkarlar öldürmekten ve onlardır korkanlar ölmekten.
İlle de birilerine sataşman gerekiyorsa simitçiden önce milletvekilini seçerim. Çünkü; maddi durumu iyi olan kişi yaşayacağı güzel yılların hatırına her türlü küfrüme karşılık kulaklarını tıkayabilir ama simitçi neyini düşünecek?
Burak. Burak, hep kendi yüzünü tırmaladın, hep kendi ciğerini kanattın, susuyor ve hiç bilmediğin rolleri üstleniyorsun. Kendimizi sürekli onaylattıracak dostlar aranı etrafımızda oysa sen yaşaman için gerekli tüm bağlan bileklerine düğümle din, eceli gelen filler gibi sancılarını yüklenip mezarım aramaya koyuldun. Her cenazede kendi ölümünü görüp ağladın, neyse bırakalım bunları, seviyorum seni, İçime tanımsız bir mutluluk güneşi doğdu.
asiye nasıl kurtulmaz derneği:
(Hüzün verici, tanımsız mutluluğun da mutsuzluğun da faydası olmaz…)
Tat almak için kavramak gerekiyor, nasıl olacak? Kendi benliğimizle. Bilinçsiz, kavranmamış mutluluklar, tuhaf, hepimiz yalancıyız, tabansızız…
Yanılıyorsun.
Yanıldığımı bu kadar net söylemen için senin bütün doğrulan bilmen gerek, yok eğer sezgi diyeceksen ona saygım var, sezgilere tapıyorum, ataç kullanmadan düşünebilmek, sezgi, tapıyorum, araçsız düşünmek, gerçek doğru, sezgi…
Tamam hayatım hepsi geçti, dinlenmen gerek.
Ancak sevdiğinin yanında dinlenebilir insan!
asiye nasıl kurtulmaz derneği:
(Hey baksana… Onun yanında dinlenemediğine göre, hu… Ne dersin?)
Ancak sevdiğinin yanında dinlenebilir insan, oysa neyi sevdiğimi bilmiyorum ben, nefret ediyorum, her şeyden tiksiniyorum, sevmiyorum hiçbir şeyi.
Seviyorsun. Nefreti, sevmemeyi seviyorsun, farkında değilsin, kavramın farklı yalnızca, seviyorsun… Seni deliler gibi özlediğimi ve sevdiğimi söyleyeceğim ama dilim varmıyor Burak.
Delinin zaman kültürü yoktur Kübra. O, geçmiş zaman ile gelecek zamanı bilmez. Deli “şimdiyi yaşar. Tek boyutludur. Mazisiz ve gelecek zamana ait hülyaların olmadığı boyutta aşka yer yoktur. Ben seni deliler gibi sevmedim. Seni sadece “şimdi” sevmek istemem. Ben bütün zamanlarımı sana adamak ve yanında olmak için vardım. Yanında olmak hobim değildi, yanında olmak tarzımdı, yanında olmak varoluş sürecim, yanında olmak zorunluluğumdu. Yanında olmak kaç zaman sonra yanında olamayacağımın paniğiyle ağlamamak için göz yaşlarıma bentler vurmaktı. Şu anda yanında olmak ve ağzından çıkan her söze ayetmiş gibi itaat etmek isterdim…
Niye böyle konuşuyorsun Burak? Yanındayım görmüyor
İstersen söylediğini düzelteyim Kübra;
Yanımda değil yakınımdasın…
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap Adıİtin Biri
- Sayfa Sayısı91
- YazarBülent Akyürek
- ISBN6055653033
- Boyutlar, Kapak 13x19 cm, Karton Kapak
- YayıneviFincan Yayınları / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız: Türkiye’de Modernleşme ve Sanat ~ Burcu Pelvanoğlu
Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız: Türkiye’de Modernleşme ve Sanat
Burcu Pelvanoğlu
Burcu Pelvanoğlu, Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız: Türkiye’de Modernleşme ve Sanat başlıklı bu çalışmasında modernleşmenin sanata etkilerini Osmanlı’da Batılılaşma eğilimleri ile Cumhuriyet ideolojisi olmak üzere...
- Aklımdaki Yılan ~ Hatice Meryem
Aklımdaki Yılan
Hatice Meryem
Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun kitabıyla “birinin karısı olma hallerini” iştahlı bir üslupla anlatan, İnsan Kısım Kısım Yer Damar Damar kitabıyla günümüz varoşuna...
- Somuncu Baba – Aşkın Sırrı ~ Mahmut Ulu
Somuncu Baba – Aşkın Sırrı
Mahmut Ulu
-“Kalem aşkı yazdı. Aşk ateşe yazdı.” Ey yolsuz menzillerin aşka talip yolcusu! Aşk, ayrılık mevsiminde gökyüzünden katre katre hüzün düşerken sevda tüten şehri sessizce...