Türkiye ve dünya merkezli siyaset eksenli düşünceleri ve yazılarıyla Türk şiirinin yaşayan en önemli şairlerinden İsmet Özel, son yıllarda sürekli tartışılan isimlerin başında geliyor. 1963’ten başlayarak şiirleri, köşe yazıları, şiir üzerine düşünceleri ve Türk siyasetine dair görüşleriyle ilgi çeken Özel, zor zamanlarda konuşan ve bu zorluğu aşma konusunda ısrarcı bir tutum takınan biri.
Altmış yılı aşan yoğun kültürel birikimi ve hâlâ tartışılan, konuşulan şiir dünyası içinde Özel, aynı yoğunlaştırılmış düşünce yapısıyla sesleniyor okuruna. Anlama dâhil olmak kaygısıyla ve satır aralarından seçilecek orijinallikler barındıran dünyası içinde İsmet Özel, şüphesiz belirgin bir portre olarak Türk şiirine ve düşüncesine özgün bir şekilde damgasını vurdu.
Reşit Güngör Kalkan, İsmet Özel bahsinde Ben İsmet Özel, Şair… ve Umudu İmkânla Buluşturan Şair: İsmet Özel isimli kitaplarından sonra, okuyucuyu bu kez İsmet Özel: En Özel Türkiye Şiiri isimli kitabıyla buluşturuyor. Biyografisinden hareketle Özel’in yaşamında derin izler bırakmış isimler, kavramlar ve görüşler etrafında gezinen Kalkan, Sosyalizm, İslâm ve Türklük çerçeveli yazılarından hareketle hatları belirgin bir İsmet Özel fotoğrafı oluşturma çabasına girişiyor. İsmet Özel anıldığında akla gelen ilk isimlerden biri olan Reşit Güngör Kalkan, edebiyatın farklı türlerinde çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.
SUNARKEN
Hiç unutmuyorum, 1992’nin kışında, lise 3. sınıf öğrencisiydim. İsmet Özel’in kapağı başaklarla bezeli, İklim yayınlanından çıkan meşhur Erbain isimli toplu şiirlerinin bulunduğu kitabını bir sahaftan satın almıştım. Lise 3’teki bir ergenin eğilimleri ölçüsünde sol düşüncenin ağırlıklı olarak işlediği ‘yoksulluk’ kelimesinin büyüsü içinde yetiştiğimi yadsımayacağım elbette. Babam köylerde çerçilik yapardı. Bu büyülü kelime, (yoksulluk) İsmet Özel’in şiirleriyle hemhal oldukça ve de ismet Özel’in İslâmcı bir şair olduğunu öğrendikten sonra hem ilginçleşti hem daha fazla çekim oluşturdu. Çünkü çok sonraları farkına vardığım ve ideolojinin çizgisine dahi ayak basmadan yazılan bu şiirler, İsmet Özel ismini ilerleyen yıllarda benim açımdan fazlasıyla önemli kılmaya yetti. Bugün kitaplarınin tamamı (ilk baskılar da dâhil olmak üzere) kitaplığımın en özel köşesinde ikamete devam etmekteler. Biliyorum ki bu tutkunun, meraklısını çaresiz bırakan, dahası bu türden meraklısına dinçlik bahşeden bir yönü de var.
İsmet Özel’i yazmak, biyografinin gizemli odalarında dolaşmak arzusunu içime yerleştiren o çılgın tutkuyu sayfalara dökmek ve en önemlisi de İsmet Özel’de temayüz eden ‘esrar’ın peşine düşmek anlatılır bir şey miydi acaba? Bununla birlikte, aslında meseleyi İsmet Özel’den ziyade, bir gelenek, bir anlayış olarak, ‘yaşayan sanatçılarımıza saygı’ çerçevesinde yapılması gereken ama birtakım -belkikişisel ya da kurumsal sebeplere bağlı olarak yerine getirilmeyen bir hastalık hâli olarak değerlendirmek gerekiyor. Yani yeri geldiği zaman, adlı adınca söylemek gerekirse, ‘bu adam bizim üstadımızdır, fikir prensimizdir” diyeceksiniz ama aynı zamanda üzerine titrediğiniz üstadınızı açlığa, yoksulluğa, yokluğa mahkûm edeceksiniz; yok böyle bir şey! Yaşayan ve yanı başımızda duran bir değer olarak, hayatımıza temas etmiş önemli isimlerin bir şekilde yazılması gerekmiyor mu dersiniz? Yani bir tavır olarak, yaşayan ve etkisini kültürel ve siyasal tarafıyla sürekli genişleten bir damar olarak İsmet Özel’i yazmaktan daha doğal bir endişe olamazdı, ben de bu endişenin beni sürekli diri tutan tarafına tutunarak yapılması gereken ne ise onu yaptım. Hani, “İsmet Özel’i yazdım”, diyeceğim ama onun kişiliğinde kabul görmüş ve az önce sözünü ettiğim ‘esrar’ın keşfedilme ihtimali karşısında bir geri çekilme hamlesinin, bulunduğu mekânı terk etme eyleminin meşhur olduğunu da bilmiyor değilim. Bununla birlikte İsmet Özel, sadece şiirde ünü dışlanmış bir şair olarak değil, düşünceleri ekseni bağlamında bulunduğu mekânı terk etme endişesi taşıyanları şaşırtmakla da meşhur elbette. Oysa terk ediş, bağlılık ve tümden kopuş gibi geleneğin yaslandığı parçadan ayrılış manasında olmadı hiçbir zaman onun dünyasında. Görev duygusu ve sorumluluğunun yüklediği nöbette titizlenmenin tezahürü olarak ortaya çıkan sebepler itkisiyle mevzi kazanmaydı olan biten sadece.
İsmet Özel üzerine yazılanların -2010 yılı itibarıylaen geniş biçimde bibliyografyasını ortaya koymuş biri olarak söylüyorum; düşüncenin derinine doğru yapılan kazı esnasında ortaya çıkan fotoğraflar, İsmet Özel’in 1963 yılından günümüze kadar süren yoğun çabası açısından en özel Türkiye şiirini ortaya koymuştur. Ben kavramı ve Türkiye özelinde yapılan bu karşılaştırma en güzel İsmet Özel fotoğrafında anlam kazaniyor çünkü.
1.BÖLÜM
Umudu imkânla Buluşturan Şair
Reşit Güngör Kalkan
Temmuz 2024, Gaziantep
Aile Çevresinde
İsmet Özel’in babası Ahmet Özel Bey, babası Süleyman Çavuş’un vefat ettiği yıl (1899) altı kardeşin en küçüğü olarak Söke’de dünyaya gelir. Annesi Esma Hanımdır. Okul çağına geldiğinde, Söke’de ikamet eden ablası Ramize’nin yanına yerleşmek zorunda kalır. 1913 yılında Söke Rüştiye’sini (ortaokul) bitirir. 1.Dünya Savaşı’na kadar baba mesleği olan arabacılıkla geçimini sağlar. Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na girmesiyle birlikte, uzun süren bir işsizliğin ardından Batı Cephesi’nde savaşa katılır. Ahmet Özel Bey’in uzun süren savaş yıllarında düzenli bir geliri olmaz. Savaş sonrasında ise, Söke’de yaygın olan bir meslek değildir o yıllarda arabacılık. Fakat bununla birlikte, bir ayrıcalık ifadesi olarak da düşünülmektedir bir at ve araba sahibi olmak. Savaşta mekkåre (atlı araba ile yük taşıyan kimse) olarak görev yapan Ahmet Özel Bey, ablası Ramize Özel’in asker efradına yakın birkaç tanıdığı vasıtasıyla kardeşinin Söke’de askerlik yapmasını sağlar. İstiklal Harbi’nde jandarma olarak görev yapar. Askerlik sonrası arabacılıkla uzunca bir süre evinin geçimini temin eder. 1916 yılında Sıddıka Hanım ile evlenir. Bu evlilikten altı çocuğu dünyaya gelir. Sırasıyla: Ali Rıza Özel (1927-2003), Hüseyin Özel (1931-1986), Şükrü Özel (1935), Gülseren Özel (1936), Esma Aysel Özel (1941), İsmet Özel (1944).
İsmet Özel’in annesi Sıddıka Hanım ise 1902 yılında Söke’de dünyaya gelir. Babası Hasan Efendi (Hacıyüzbaşıgil) 93 Harbinde Galiçya cephesinde bulunmaktadır. Annesi ve babası küçük yaşlarda vefat eden Hasan Efendi, savaş sonrasında mahalle komşularının vasıtasıyla komşu köyden Fadime isminde bir kızla nikâhlanır. Bu evlilikten olan oğlu as-
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat İnceleme/Araştırma
- Kitap Adıİsmet Özel - En Özel Türkiye Şiiri
- Sayfa Sayısı258
- YazarReşit Güngör Kalkan
- ISBN9786256067318
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMythos Kitap / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Damdan Düşen Psikolog ~ Doğan Cüceloğlu, Canan Dila
Damdan Düşen Psikolog
Doğan Cüceloğlu, Canan Dila
Afrika kabilelerinden birinde bir bebek doğduğunda kabilenin kadınları hep birlikte ormana çekilir, o bebeğe bir şarkı yaparlarmış. Dikkatle gözlemledikleri bebeğin karakteristik özelliklerini ve gücünü...
- Bilgiden Kurmacaya – Bir Çağdaş Edebiyat Çözümlemesi ~ Gürsel Aytaç
Bilgiden Kurmacaya – Bir Çağdaş Edebiyat Çözümlemesi
Gürsel Aytaç
Bir edebi eser nasıl oluşur? Edebi eserde bilimin ve felsefenin rolü nedir? Bu sorular, edebiyatın diğer alanlarla bağlantı kurduğu noktalarda güncel olarak varlığını sürdürmektedir....
- Arzu ve Varlık – Dağlarca’ya Bakışlar ~ Ahmet Soysal
Arzu ve Varlık – Dağlarca’ya Bakışlar
Ahmet Soysal
Bu yıl 85. yaşını kutladığımız Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın uçsuz bucaksız yapıtı, niceliği ve niteliği oranınca eleştirilmemiş, yorumlanmamıştır bugüne dek. Ahmet Soysal’ın Arzu ve Varlık...