Meadowhythe kasabasının iyi yürekli halkı tüm sihrini kaybetti ama Kym’in sihri geri getirmek için bir planı var. Kym ile arkadaşları Mel ve Tamly, dağdaki Hayalet Deresi’nden geçtikten sonra, belki de onları sonsuza dek yutabilecek kadar derin yarıktan korkunç bir mezarlığa girmek zorunda kalacaklar: Büyücü Shardax’ın düşmanlarını gömdüğü İskeletler Kenti’nin olduğu yere. Hayaletlerden korkmasalar iyi olur…
İÇİNDEKİLER
1 Sihrin Ölümü
2 Kara Haberler
3 Hayalet Işıklan Deresi
4 Shardax’ın Nekropolisi
5 Ölülerin Kaderi
6 Devasa İskelet
7 Hayaletlerin Kahkahası
8 Hayalet Savaşçılar
9 İskeletler Kenti’nde Savaş
BİRİNCİ BÖLÜM
SİHRİN ÖLÜMÜ
Kasaba sihirli kırmızı taşına tekrar kavuşmuştu. Onu neredeyse sonsuza kadar kaybetme tehlikesi geçiren kasaba halkı durmadan büyü yapıyordu; Tamly’nin suratsız büyük amcası Rafe bile.
Büyük Amca Rafe, o hafta her öğlen, süpürge atölyesinin etrafında uçup durmuştu. Kirişlerin tozunu alıyormuş gibi yapıyor ama kimsenin onu görmediğini düşündüğü anlarda on yaşında bir çocuk gibi neşeli çığlıklar atıyordu.
Tamly, başının üstünde vızır vızır uçan Rafe’yi seyrediyordu. Sihirli olmayan, sıkıcı süpürgesiyle yerleri süpürürken, “Benim dışımda herkes sihir yapabiliyor!” diye mırıldandı. Her gün saatlerce etrafı su pürü yor, gece yarılarına kadar da sihir yapmaya çalışıyordu; ama çabalan hiçbir işe yaramıyordu.
Becerikli arkadaşı Kym ise yüzlerce büyü biliyordu; fakat Tamly’ye bir tanesini bile öğretememişti. Hatta demircinin metal büyüsü yapmayı öğrenen oğlu Mel de öğretmeyi beceremem işti. Tamly o kadar usanmıştı ki sihir konusu aklına geldiği anda midesi bulanmaya, başı dönmeye başlıyordu. Hatta içinde hissettiği basınç fazlasıyla artıyor, başı neredeyse çatlayacak gibi oluyordu.
Tamly doğduğunda büyük bir kehanette bulunulmuştu. Doğum Kehaneti onun sihre karşı büyük bir tehlike olabileceğini söylüyordu; bu yüzden kasaba konseyi, Tamly’den yeteneğini almaya karar vermişti. Anne babası bu kararın yerine, Tamly bebekken Unutkanlık Tılsımı’nı kullanmak istemişlerdi; böylece Tamly yeteneği olduğunu asla hatırlamayacaktı. Fakat tılsım geri tepip ve ikisini de öldürmüştü. Tamly’de geriye kalan tek yetenek kırıntısı, yakınında büyü yapıldığında, bunu hissedebilmesiydi.
Tamly o gün yerleri öylesine hışımla süpürüp tozu dumana katıyordu ki uçan büyük amcasını görmüyordu bile. Sonra birdenbire teninde bir batma hissetti, saçları diken diken oldu: Birileri sihir yapıyordu! Acı dolu bir haykırış yankılandı uzaklarda, tam yanından hızla bir gölge geçti; derken Rafe yere çarptı, inleyerek bileğini ovuşturmaya başladı. Kasabanın sihri işte böyle göz açıp kapayıncaya kadar yok olup gitti.
O öğleden sonra, Rafe ile Kym’in babası yani kasabanın büyücüsü Van, süpürge atölyesinin bir köşesinde oturmuş, çay içiyorlardı.
Van, “Bu sabah her şey yolunda gidiyordu,” dedi. “Sonra, vergi tahsildarları Meadowhythe’ı görmeden geçsin diye bir Perdeleme Büyüsü yaptım ve püfff! Tüm sihrimiz bir anda uçuverdi.”
Bu sırada Tamly, konuşulanları duyabilmek için sessizce yerleri süpürüyordu.
“Aldıkları vergiler bana bir servete mal oluyor,” diye patladı Rafe. “Ama bizi önceden uyanabilirdin.”
“Ben de hiçbir şey fark etmedim ki. Kırmızı taş aniden parçalanıverdi ve şimdi onarılamayacak halde, Başka bir sihir kaynağı bulmak zorundayız. Peki, senin koluna ne oldu?”
Rafe, incinmiş bileğindeki sargıyı sıvazladı. “Ayağım kaydı,” diye söylendi. Kaşlarını çatıp Tamly’ye bakarken, sanki “Uçuşumla ilgili tek kelime edersen şaplağı yersin, ona göre,” diyordu.
Tamly kendi kendine gülümsedi çünkü Rafe’nin asla öyle bir şey yapmayacağını biliyordu.
Yerleri Ön kapıya doğru süpürmeye devam ederken, Kym’in dışarıda el sallayan minik siluetini fark etti. Çiseleyen yağmura aldırmadan hemen dışarı sıvışıverdi. Kym’in bir Elfinki gibi kısacık kesilmiş siyah saçlarına yapışan yağmur damlacıkları küçük elmaslar gibi parlıyordu.
“Ne oldu?” diye sordu Tamly.
“Haydi gel. Bu, çok önemli!”
“Her tarafı süpürmeden kaçarsam, başım derde girer.”
“Süpür süpür, nereye kadar?” Kym elini beline koyup onu tepeden tırnağa süzdü.
Tamly kıkırdadı. “Tamam, tamam. Nereye gidiyoruz?”
“Mel’in atölyesine.”
Süpürge atölyesinin yanındaki çamurlu yoldan arkaya dolandılar ve ıslak çimenlerin içinden geçip nehre giden patikayı izlediler. Az sonra, Mel’in babasıyla birlikte çalıştığı demirci atölyesinin Önünd evdiler.
Atölyenin tuğla bacasından beyaz dumanlar tütüyordu ve yağmurun altında, yerdeki kül yığınından buhar yükseliyordu.
İriyarı, sessiz bir çocuk olan Mel atölyedeydi; koca körüklerle çalışırken yarı beline kadar soyunmuştu. İsle kaplı yüzünden yol yol ter akıyordu.
“Mel!” diye bağırdı Kym, ocağa hava püskürten körüklerin pof poflayan sesini bastırmaya çalışarak.
Mel arkasına dönüp gülümsedi. “Şimdi ara veremem. Babam demircilik sihrini yitirdi; bu da demek oluyor ki, eskisine göre on kat işimiz var.”
“Tahmin edebiliyorum,” dedi Kym; kararmış, kirli atölyeye bakıp yüzünü buruşturdu. Temiz pak görüntüsüyle, oraya hiç de uymuyordu.
“Geldiğinize sevindim,” dedi Mel. “Size haberle
“Kırmızı taşın parçalanmasından söz ediyor olmalısın,” dedi Tamly. “Biz de duyduk.”
Mel başını iki yana salladı. “Hayır, ondan söz etmiyorum. Bu daha da kötü!”
“Sence bu Harshax ile Knıshax’ın her zamanki numaralarından biri mi?” diye sordu Tamly.
“Büyük olasılıkla,” dedi Kym. “Büyücünün Kulesi’ni yeniden inşa edene kadar pes etmeyecekler. Shardax’ın kara büyüsünü geri getirmeyi çok isti
O bölgeyi yüz yıl boyunca kasıp kavuran büyücü Shardax, dört yüz yıl önce ölmüştü. Kara büyüsü de onunla birlikte silinip gitmişti ama onun soyundan gelen büyücü lordlar Harshax ile Krushax, kara büyüyü geri getirmeye kararlıydılar.
“Yalnızca büyükler sihir güçlerini kaybetti,” dedi Kym. “Oysa bizimki hâlâ yerli yerinde.” Tamly’ye o tanıdık, delidolu bakışlarından birini attı.
Tamly, üzerine ıslak bir pardösü geçirmişçesine titredi. “Ne demek istiyorsun?”
Kym avuçlarını çukurlaştırıp içine üfledi, sonra da, kollarını öne uzatıp parmaklarını yavaşça açtı.
Avucunun içinde beliren küçük ışık baloncuğu, bir futbol topu büyüklüğüne ulaşana kadar şişti. Kym, hafifçe üfleyince, yalnızca onun yapabileceği gökkuşağı renginde ışıklarla parlayan balon tavana doğru yükselmeye başladı.
Balon havada asılı kalmıştı, loş atölyeyi gün ışığı vurmuş gibi aydınlatıyordu.
“Meadowhythe’la sihir gücü olan sadece biz kaldığımıza göre, büyücü kardeşlerle bir kez daha savaşmamız gerekecek.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Gençlik Kitapları
- Kitap Adıİskeletler Kenti Büyücünün Kulesi 3. Kitap
- Sayfa Sayısı96
- YazarIan Irvine
- ISBN6054069774
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviTurkuvaz / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Linç Çıkmazı ~ Anıl Basılı
Linç Çıkmazı
Anıl Basılı
Sis dağılsın ve yıldızlar tekrar ortaya çıksın! Ben Piya. Geri dönüyorum. Vazgeçmeye niyetim yok.
- Ya Sen Olmasaydın / Bir Genç Kızın Gizli Defteri- 9 ~ İpek Ongun
Ya Sen Olmasaydın / Bir Genç Kızın Gizli Defteri- 9
İpek Ongun
Aysun, yaz tatili için Almanya’dan Türkiye’ye gelirken, çelişkili duygular içindeydi. Üstelik kendi arzusuyla değil, babasının zorlamasıyla gerçekleşiyordu bu gezi. Kuzeni Özgür ve eşi Serra’yla...
- Fısıltı ~ Becca Fitzpatrick
Fısıltı
Becca Fitzpatrick
DÜNYA GENÇLİĞİNİN YENİ HEYECANI HUSH HUSH SERİSİ TÜRK HAYRANLARIYLA BULUŞUYOR… KUTSAL BİR YEMİN KOVULMUŞ BİR MELEK YASAK BİR AŞK… “Okuyucuyu sarsan tüyler ürpertici bir...