Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İsimsiz Günahkarlar
İsimsiz Günahkarlar

İsimsiz Günahkarlar

Somme Sketcher

Adım Rory Carter ve kötü şeyler yapıyorum. Nişanlımın yeğeni işlediğim her günahı biliyordu, en derin ve karanlık olanları bile. Bu meleksi dış görünüşümün altında…

Adım Rory Carter ve kötü şeyler yapıyorum.

Nişanlımın yeğeni işlediğim her günahı biliyordu, en derin ve karanlık olanları bile.

Bu meleksi dış görünüşümün altında kömürleşmiş bir ruh vardı ve bazen İsimsiz Günahkârlar yardım hattına yaptığım haftalık itiraflarımın onu iyileştirmeye yetip yetmeyeceğini merak ediyordum. Babamı kurtarmak için Cosa Nostra’nın yetmiş küsür yaşındaki lideriyle evlenmek şimdiye kadar yaptığım tek iyilikti. Sahte gülümsemelerin ve dar elbiselerin altında hem yanıyordum hem de acı çekiyordum ama kendimi bir bütün olarak tutmaya devam ediyordum.

Ta ki nişanlımın yeğeni akşam yemeğine davetsiz gelene kadar.

Angelo ‘Vicious’ Visconti.

Elmacıkkemikleri dili kadar keskin olan güzel bir canavardı. Ondan korkmamam gerektiğini söylüyorlardı çünkü dokuz yıl önce dürüst bir hayat yaşamayı seçmişti. Artık bir Made Man bile sayılmazdı. Ama bence o Visconti’lerin en tehlikelisiydi. Bunun sebebi onun soğuk alaycılığının nabzımı hızlandırması değildi. Ya da onun şurup kıvamındaki çekiciliğinin omurgamdan aşağı süzülüşü de… Hayır.

Bütün günahlarımı büyük ve sert ellerinde tutuyordu. Benimkinden daha karanlık olan tek günah ise onunkiydi…

 

SOMME’DEN BİR NOT

Sergili Okuyucu.

İsimsiz Günahkarlar’ın bir kopyasını aldığınız için teşekkür ederim!

Umarım benim yazmayı sevdiğim kadar sen de okumayı seversin. Kitaba dalış yapmadan önce, bu kitabın bir dark romance olduğunu bilmelisiniz. İntihar konuşması, istismar ve cinsel saldırı da dahil olmak üzere çeşitli tetikleyiciler içermektedir. Lütfen bu riski göze alarak okuyun.

Sevgiler,

Somme x

 

9 YIL ÖNCE

Angelo

Visconti kadınları cenazelerde sidik yarıştırmayı severdi. Ölen kişinin anneleri mi, yoksa ikinci kuşaktan on ikinci teyzeleri mi olduğunun pek bir önemi yoktu. Cenazeler her zaman kimin daha çok yas tutabileceğini görmek istedikleri bir müsabaka olurdu.

Sızlanır, hıçkırıklara boğulur ve burunlarını çekerlerdi. Ödünç alınmış bir mendili dudaklarına dayayanlara veya çoktan paramparça olmuş peçeteleriyle gözyaşlarını silenlere bir yere kadar katlanabilirdim. Ölülerle beraber toprağın dibini boylamak istememe sebep olan şey, diğer taraftaki haykırışlarıydı. O feryatlar, iniltiler ve çığlıklar…

Gözlerimi Piskopos Francis’ten uzaklaştırıp sert bakışlarımı büyük teyzem Esme’ye diktim.

Siktiğimin ağlakları.

“Gesù Cristo”.” Kuzenim Tor, arkamdaki yerinden homurdandı.

“Geçen hafta bir piçin boğazını kestim. Tam olarak aynı sesi çı-karmıştı.”

Benim siramda bir hareketlenme olurken, solumda oturan kardeşim Rafe’ye gözucuyla baktım. Gülüşünü bastırmak için altJudağını ısınıyordu. Gözleri benimkileri bulduğunda, “Ne var? Komikti.” der gibi tek kaşını kaldırdı. Onun yanındaki diğer kardeşim Gabe. gözlerini dikmiş hemen önüne bakıyordu. Çenesi çelik gibi sertti.

Piskopos Francis, okuduğu duaların arasında duraksayarak tekdüze bir sesle konuşuyordu. Esme Teyze’nin haykırışları yükseldikçe, Sicilya’dan özellikle bu tören için gelen ikinci kuşaktan bir kuzenim de altta kalamayacağına karar vermiş olmalıydi. Kendini oturduğu sıradan dışarı atmadan önce bir çığlık atıp, ayakkabılarının çıkardığı tıkırtılar eşliğinde koridor boyunca sunağa doğru yürüdü. Tabutların önünde dizlerinin üzerine çöktüğü sırada, tıpkı sönmekte olan bir balonun sesiyle haykırdı.

Kadının adını bile hatırlayamıyordum.

Birkaç kişi yarım yamalak bir İtalyanca ile özürler diliyordu. Telaşlı bakışları olduğum yöne dönmüştü. Erkek kuzenlerden biri kadını kaldırdı ve tekrar yerine oturtup yüzünü örten danteli araladı. Onu hem biraz azarlıyor hem de teselli ediyordu.

Ancak Piskopos Francis söyleyeceklerini çoktan unutmuştu. Şimdi kekeleyerek konuşuyor, önündeki kâğıtları karıştırıyordu ve ben arkamdakilerin ruh halinin değiştiğini hissedebiliyordum.

Anlayabiliyordum. Roma Katolik cenazeleri dayanılmaz derecede uzun sürerdi. Gömülecek iki ceset varken ve bunlardan biri papaz yardımcısıyken çok daha uzundu. Tahtadan yapılma banklar her geçen saniye daha da sert geliyordu. Herkesin aklı yastan uzaklaşıp asıl törenin yapılacağı Şeytan Koyu’ndaki Grand Visconti Oteli’ne kayıyordu.

Bırakın ikisini, hiç kimse yakın zamanda ölen bir Visconti gibi parti veremezdi.

Piskopos ön sıraya doğru, gözlerimin içine baktı. Sadede gelmesini söylercesine ona kafamı sallayarak onay verdim. Bu kilisedeki kimse buradan benden daha hızlı çıkmak istiyor olamazdı. Boğazını temizledi ve dikkatini tekrar rahiplere çevirdi.

“Sevgili dostlarım, ailemiz sizden defin töreni için bahçede onlara katılmanızı istiyor.”

Acıma dolu gözler -henüz dökmeye fırsat bulamadıkları gözyaşlarıyla doluydubana dönmüştü. Kardeşlerim ve ben çoktan ayağa kalkmıştık. Tabutlara doğru son bir bakış atıp yutkundum, boğazımdaki yumrudan kurtulmaya çalışıyordum. Omuzlarımı dikleştirip önlerinden yürüyerek kilisenin çıkışına giden yolu gösterdim.

Gözlerimi dövme demir kapıda sabit tutarken fısıltılar silsilesinin arasında ilerliyordum.

Neredeyse gelmiştim. Neredeyse bitmişti.

Cebimdeki telefonum titremeye başladı. Arayanın, jetin yakıtının doldurulduğunu ve beni Londra’ya geri götürmek için hazır beklediğini bildirmek isteyen asistanım olmasını umuyordum. Sunaktaki oğlanlardan biri kapıyı açtığında bir an için basamakların başında durup gözlerimi kapattım. Dondurucu rüzgârın yanaklarıma çarptığını ve buz gibi soğuğun burnumu yaktığını hissedebiliyordum. Bu kayalıklardaki hava, şehirdekine göre daha keskindi. Rüzgar daha sert eser, yağmur daha şiddetli yağardı. Daima iyimser bir kadın olan annem, bize kışların hep daha soğuk, yazların da bir o kadar sıcak olduğunu hatırlatırdı.

Tüm bunları da saatlerini kontrol edip, fahişelerine gitmek için kaçacakları zamanı hesaplarken yaparlardı. Kravatlarını gevşetip Cosa Nostra”‘ya karşı görevlerini unutacakları zamanı…

Özellikle Visconti erkekleri âşık olmazdı. Çünkü âşık olmak bunun tesadüf olduğunu gösterirdi ve bu aile, her şeyi hesaplı bir şekilde soğukkanlılıkla yapardı.

Titrek bir el omzumu kavradı.

“Alonso görse yatacağı yeri severdi,” dedi Alfredo amca, sesi kederle kısılmıştı. “Şimdi buradan kilisesine ve şehrine bakabilir. Bildiğin gibi, ikisini de yoktan var etti.”

Annemin tabutunun üzerine atılacak toprak yığınına bakarken onu başımla kısaca selamladım. Sırtımı sıvazlayıp bir adım geriye çekildi. Alfredo amcaya bu konuda hakkını vermeliydim, yapması gereken şeyi ağzınızı bile açmanıza gerek kalmadan anlıyordu.

Çukura önce annemi yerleştirdiler. Kendimi onunla -önünde dizlerimin üzerine çökeceğim tek kadınla birlikte olduğum yere yığılırken buldum. Yumruklarımı çamura gömdüm, neredeyse içinde kaybolmuşlardı. Başka bir el omzuma yaslandı. Sitrin yüzüğünün parıltısını gördüğüm an, o elin Rafe’ye ait olduğunu anlamıştım.

“Cennetteki Babamız, kız kardeşimiz Maria Visconti’yi yanına almayı seçtiğin için bizler onu son yolculuğuna uğurlamak adına vücudunu toprağa teslim ediyoruz.” diye konuştu Piskopos Francis yüksek bir sesle. Rüzgâr, kelimelerini hızla alıp götürüyordu.

Kanımdan kor alevler sızarken daima benimle olan o acı boğazımın arkasını yakıyordu. Tadı sırlar ile günah gibiydi ve beni eve götürecek uçakta ya da sonrasında ne kadar viski içersem içeyim ondan kurtulamayacağımı biliyordum.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap Adıİsimsiz Günahkarlar
  • Sayfa Sayısı496
  • YazarSomme Sketcher
  • ISBN9786253661490
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviMartı Yayınevi / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Düşesin Zaferi ~ Elizabeth LoupasDüşesin Zaferi

    Düşesin Zaferi

    Elizabeth Loupas

    Ferrara Sarayı yasak elma gibidir, güzel, kırmızı ve çekici, ama zehirli, çok zehirli… Rönesans İtalyası… Araf’ta kalan bir ruh ve Avusturya prensesi Barbara… Prenses...

  2. Tavşan ~ Mona AwadTavşan

    Tavşan

    Mona Awad

    “Biz, sadece gece vakti güzel şeyler yapan masum kızlardık. Neredeyse ölüyorduk. Ölüyorduk, değil mi?” Samantha Heather Mackey, New England’daki Warren Üniversitesi’nin seçkin yüksek lisans...

  3. Harika Çocuk ~ Roy JacobsenHarika Çocuk

    Harika Çocuk

    Roy Jacobsen

    Mutfak masasında oturmuş kızartmanın soğuyan yağlarını kemiriyoruz, bütün dişlerimiz gıcırdıyor. Ardından kâğıt oyunları oynuyoruz; Linda kazanması için hiçbir şey yapmamıza gerek kalmadan kazanıyor. Masanın...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur