Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

işaretli yerlerden seviniz
işaretli yerlerden seviniz

işaretli yerlerden seviniz

Güven Akgün

Tüm bu cümleleri kalbime fısıldayan kalemimin Tanrısına.. Her geldiğinde siyah olma gece Aynanı yüzüme tutma Gidişine sancılar çekerken Gelişine saati kurma 04.12.2005 Bir şey,…

Tüm bu cümleleri kalbime fısıldayan kalemimin Tanrısına..

Her geldiğinde siyah olma gece
Aynanı yüzüme tutma
Gidişine sancılar çekerken
Gelişine saati kurma
04.12.2005

Bir şey,
Söyle bana.

Bana yaz.

Bana anlat.

Bir şarkı koy içine çok zorlanırsan.

Sesini duydukça umursamam cümleleri,

Öyle vazgeçmişim senden, sadece sen ol yeter ki.

istanbul, 29.12.2010

**

Sesinin peşine,
en acıklı şarkıları taktım, bütün sevişmelerin tadına baktım.
En kötülerini söyledim yalanların, hepsinde mızıkçı davrandım oyunların.
Küçük İskender’den bir şiir okudum, yok  olmadı seni anlatamadı.
İçimde eriyen hayatlar için dua ettim yokluğa, senin için beni diledim aptalca.
Saçlarımı kazıdım, kıyafetlerimi yıkadım, mumları yaktım, suları açtım.

Dışarı çıktım, geri geldim fazla duramadım.
Arkadaşlarımı unuttum sırasıyla, daha çok yer açılsın diye sana.
Ellerime kına yaktım giderayak, avuçlarımın acısını gösterir sanarak.
Son bir kitaba başladım bitirmeyeceğimi bilerek, İtalyanca bir şarkı ezberledim senden bahsettiğini farz ederek.
Bir kadeh şarap içtim, sıcak bastı seviştim. Tek bir sigara içtim, söndürdüm, bıraktım, saçma bir film açtım uyuyakaldım.
Düşlerimi sana kurmuştum, seni gördüm, ağladım. Git dedin bana, uyandım.
Bileklerime adını yazdım üstünü çizdim, kırmızı çok yakıştı adına.
Başım döndü sonra, başa döndüm.
Bir mektup bile bırakmadım anneme.
Ben en çok seni sevdim annemden bana ne.
Gittim yatağa uzandım.
Gidişimi sana kurdum.
Umdum,
Belki bir yerlerde beni bulursun.
İstanbul, 22.02.2010
Sezen Aksu, Deli Kızın Türküsü

seni (kitap koklar gibi) seviyorum,
buna eminim.

çünkü ben,

çok sahaflar gezdim, sana kavuşmak için.

istanbul, 30.10.2010

aymazlıktan aptallığa
Önce şu masadan sigarayı ve kadehi kaldırayım.

Velev ki ben aptalım, ne çıkar ?

Buna cevap verdikten sonra elimdeki her şeyi yayayım önüme. Her şey dedim değil mi?  Ama her şey sana bulanmış, ayırmak zor gibi görünüyor. O halde ben senden başlayayım.

Ben gerçekten de aptal sayılmayan bir adamım, aslında kimse kabullenmez ya neyse. Ama gerçekten de aptal olabilen biriyim, bunu kabulleniyor olmama seviniyorum. Acaba ilk insanların ağırlıklı olarak kafa yorduğu mesele nedir? Bence aşktır diyeceğim çünkü; sana söyleyeceklerim var kafamı çok yordum.

Bak ey sevgili (biliyorum sevgilim değilsin),

Elinle göğsümü delip kalbimi tutmayı başarabilirsen kulağını eğmeyi ihmal etme, adını duyacaksın.

(Dosdoğru ben sana âşığım, bir kere bunda mutabık olalım, yani bana inan.)

Şimdi uyanma anını anımsa, gözünü açtığın ve zihninin hemen yer ve zaman tayinini yaptığı seni inandırdığı anı anımsa, işte o an zihnim dünyadan önce seni hatırlatıyor bana. Sonra gündelik ritüeller içinde eğer birisine komik bir şeyler anlatmıyorsam ya da ne bileyim patronumla gerilmiyorsam veyahut paranın derdine düşmemişsem işte bunların dışında kalan o kocaman mekânsızlıkta sana çarpıyorum.

Önceleri umudum vardı -ki ben pek umut etmeyi sevmem, bilirim çünkü az çok her deneyim bir şeyler öğretmenin yanında yine de başa döndürür seni, umut etmeye başlarsın işte o zaman yakarsın kendini, ben yaktım. Hep yanında olmak isteğinden az da olsa  göreyim derdine ne zaman düştüm?  Ben yaşayım ve ben yanayım, elbet sönerim diye ne zaman kızdım kendine? Bunların zamanını bilmek istemiyorum, seni bilmek istiyorum.

Offf be sevgili,

Göğsümü iki elimle ayırsam organlarımdan başka ne göreceksin? Peki ben bunu niye yapayım? Bu acıya neden göz yumayım? Ama yaparım, işte burada umut yüzünden aymazken gerçeklere birdenbire bir aptal oluyorum.

Peki ben niye aptallaşıyorum?

Çünkü seni seviyorum ve böylesi bir şey için aptal olmak adama koymaz, tersine bir nişane gibi taşırım seni göğsümde, ta ki  bana ağır gelene kadar.

Sen hep buradasın, peki ya nabzın nerede atıyor?

İstanbul, 08.12.2010
Sezen Aksu, Keskin Bıçak

bu ay
ben yürüdükçe

niye

hep benimle geliyor?

ve

sen

niye hiç yoksun?

İstanbul, 23.11.2010

Eklendi: Yayım tarihi

“işaretli yerlerden seviniz” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur