1700’lü yılların başında pılını pırtısını toplayıp Isfahan’dan ayrılan Özbek, önce Erzurum’a sonra İzmir’e ve oradan Paris’e yelken açıyor, geride sarayını, cariyelerini bırakarak. İran’ın mahrem gizliliklerinden uzakta, Paris sokaklarında, göğe tırmanan binalar arasında Fransa’nın namahrem güzelliklerini keşfediyor, Persli olmanın cazibesini doyasıya kullanıyor.
Önsöz
Burada kimseye bir ithafla bulunmayacağım; kitabımın himaye görmesini de islemeyeceğim Eğer iyi olursa. zaten okunacak, kötû olursa okunmayacak, okunup okunmaması da pek umurumda değil.
Bu ilk mektupları, halkın tepkisini öğrenmek için seçimi, çantamda bu mektuplardan daha bir sürü var; sonra bunları da yayınlayabilirim
Bulun bunları adımın gizli tutulması şartıyla yapabilirim; eğer adım açıklanırsa hemen o anda susar, bir daha da konuşmam. C°k iyi yürüyen endamlı bir kadının ayağı kendisine bakıldığında birbirine dolanır, topallamaya başlar. Kişiliğime ait kusurlar bu esere yüklenebilir Kim olduğum bilindiğinde insanlar şöyle der: “Kitabında söyledikleri ile karakteri birbirine hiç uymuyor, zamanını daha iyi şeyler yaparak geçirmeliydi, bu yaptığı ciddi bir adama yakışmaz.” Eleştirilerde bu tür düşünceler her zaman olur; çünkü bu eleştirileri yapanlar akıllarını pek kullanmazlar.
Burada mektubu yazan İranlılar benimle birlikte aynı evde kaldılar; hayalımızı birlikle geçiriyorduk, beni başka bir gezegende yaşayan biri olacak gördükleri için sırlarının ortaya çıkmayacağını düşünüyorlar ve benden hiçbir şeyi gizlemiyorlardı Yurdundan ayrılan bir kişi pek sır tutamaz; bu yüzden mektuplarının büyük çoğunluğunu bana verdiler, hem de onları başka bir yere yazdım Halta çok iyi sakladıkları ve bana bir sır olarak vermekten sakındıkları birkaç mektubu da ele geçirdim; bunlar İranlıların gurur ve kıskançlığını gösteren son derece onur kırıcı ve küçültücü mektuplardı O hâlde ben çevresinden başka bir şey yapmıyorum burada. Karşılaşacağım tek zorluk ise esen kendi geleneklerime uygun hâle getirmek oldu. Okuyucunun Asyalı diline alışabilmesi için elimden geldiğince gayret sarf etlim ve okuyucuyu göklere, bulutların arasına karıştıracak tok sayıdaki ilahi tabirlerden kurlardım.
Okuyucu için yaptığım bu kadar değil: Doğuluların bizim gibi çokça kullandıkları uzun iltifat cümlelerini mektuplardan çıkardım ve mektupları boşu boşuna uzanan ve iki dost arasında aslında olmaması gereken sayısız ufak tefek şeyleri de ayık
Mektup türünde eserler kaleme alan yazarların çoğu da aynı şekilde davransalardı eserlerinden hiçbir şey kalmadığım gördüm.
Fransız Milletinin gelenek ve tavırlarını bazen benim kadar iyi bilen, hatta en ince ayrıntıları tanıyan ve Fransa’da seyahat eden bir çok Almanın bile gözünden kaçlığına emin olduğum şeyleri yakalayabilen İranlıları görmek beni her zaman sasınan bir şey olmuştur
Bu yeteneklerini. Fransa’da uzun süre ikamet etmelerine bağlıyorum. Bu yargıya varmamın nedeni sudur: Bir Asyalı. Fransızların geleneklerini bir yılda öğrenebilirken bir Fransız ise Asyalıların gelenek ve göreneklerini dört yılda zor öğrenır. Ayrıca Asyalıların girişken. Fransızların ise iletişimden uzak olduklarını unutulmamak gerekir
Her mütercim, hatta en aykırı şekilde mesleğini icra eden yorumcu, tercümesinin ya da şerh eserinin baş taralını övgülerle süsleyebileceği gibi ortaya koyduğu eserinin yararını, okunmaya lâyık olduğunu ve mükemmelliğini de belirtebilir. Bu, kurallara aykırı bir şey olmasa gerek Ben boyle bir şeyi asla yapmadım ve bunun nedenleri kolayca sezilebilir. Bu nedenlerde» en yerinde olanı ıse. böyle bir iş yaparken zaten sıkıcı olan bir yere sıkıcı bir soy yerleştirmiş gibi olunacağıdır; sıkıcı yerle kastettiğim şey önsozdür.
BİRİNCİ MEKTUP
Özbek’ten İsfahan’daki Arkadaşı Rustan’a
Kum kentinde yalnızca bir gün kaldık. On iki haberci dünyaya getiren azizenin mezarı başında dualarımızı yapıp yolumuza devam ettik Dün, yani İsfahan’dan ayrılışımızın yirmi beşinci günü, Tebriz’e vardık.
Öyle sanıyorum ki. ben ve Rica, büyük fedakârlıkla ilim peşinde koşmak ve bilim askı için asude bit hayalın nimetlerini ve kendi vatanlarını bırakıp giden İranlıların ilk şahıslarıyız
Dört bası mamur bit krallıkta doğup büyüdük, ama hiçbir zaman bu krallığın sınırlarının bilgilerimizin sının olduğuna ve Doğu güneşinin sırf bizi aydınlatmak için doğduğuna inanmadık.
Bu yolculuğumuz hakkında neler konuşulduğunu bana yaz, ama lütfen bana yağ çekme, fazla alkışlara hiç itibar etmem. Mektubunu, bit süre katacağım Erzurum’a yolla.
Hoşçakal sevgili Rustan ve şundan emin ol ki. dünyanın hangi bucagında olursam olayım senin sadık bir dostum olarak kalacağım
Tebriz. 15 Sefer (Nisan) 1711
İKİNCİ MEKTUP
Özbek’ten İsfahan Sarayı’ndaki
Baş Harem Ağası’na
İran’daki en güzel kadınların bekçiliğini yapmaktasın. Dünyada sahip olduğum en değerli varlıklarımı sana emanet ettim Sadece bana açılabilen o karsı konulamaz kapıların anahtarlarını elinde bulundurmaktasın. Canım kadar kıymetli böylesi emanetlere göz kulak olduğun müddetçe ferahlıyor ve sonsuz bir güvenliğe erişmiş oluyorum.
Gündüzün ışığında etrafı koruyup kolladığın gibi gecenin ıssızlığında da lam bir koruculuk yapmaktasın
Fazilet sarsılmaya yüz tuttuğunda onu ayakta tutun. senin sonsuz Himayende bulunan kadınlar amaçlarını aştıklarında heveslerini kursaklarında bırakmasını iyi bilirsin. Hıyanetin tokatçısı, sadakatin ise sağ kolusun. Onları hem yönelir hem de onları itaat edersin. Tüm isteklerini gözü kapalı yerine getirdiğin gibi sarayın kurallarını da onlara uygulatıyorsun kendilerine yaptığında şeref duyarsın, meşru emirlerine de saygı ve görev icabı boyun eğmeklesin Köleler kölesi gibi onlara hizmet edersin, ama mütevazılıgın ve sıkılganlığın, yasaları sarsacağından kaygı duyduğunda, nüfuzu elden bırakmamak için. bizzat benim gibi bir komutan edasıyla hükmedersin.
Şunu unutma ki son kölem olarak seni. o çileli ve karamsar yasamdan ben kurlardım ve bu göreve getirdim, üstelik gönül bahçemdeki çiçekleri sana emanet ettim.
Askımla tutuşan bu dilberlere olabildiğince merhametli ve şefkatli ol. Böylelikle kendilerine özgüven duygularını temin etmiş olacaksın. Mastım arzularını mümkün olduğunca yerine gelir Kaygı ve can sıkıntılarını dağılmak için çabala Müzik, dans ve güzel peteklerle eğlenmelerim sağla. Sık sık bir ataya gelmelerine müsaade el. Mesire yerlerine gitmek islediklerinde onları götürebilirsin, ancak orada onlara göz dikebilecek adamlara
Arada bir onlara benden söz et Biliyorum o sıcak yuvada güzellikleri bir kal daha artmış Burnumda tütüyorlar Onları görebilmek için neler vermezdim neler! Hoşçakal.
Tebriz. 18 Sefer 1711
…
“İran Mektupları” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Mektup
- Kitap Adıİran Mektupları
- Sayfa Sayısı287
- YazarMontesquieu
- ISBN9758911023
- Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviARK KİTAPLARI / 2004
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Babaya Mektup ~ Franz Kafka
Babaya Mektup
Franz Kafka
“Çok sevgili baba, geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı...
- Ölümden Kalıma & Diyarbakır Cezaevi’nden Mektuplar ~ Orhan Miroğlu
Ölümden Kalıma & Diyarbakır Cezaevi’nden Mektuplar
Orhan Miroğlu
Zor zamanlardan geçmiştik hep beraber. Anneler, babalar, kardeşler, eşler ve çocuklar dışarıda, bizler içeride, zor zamanlardan geçmiştik. ‘Ölümden kalıma’ bir hayattı söz konusu olan....
- Roland Barthes’ın Dostluğu ~ Philippe Sollers
Roland Barthes’ın Dostluğu
Philippe Sollers
“Roland Barthes’ın Dostluğu” Philippe Sollers’in değişik tarihlerde yazdığı Roland Barthes’la ilgili dört yazı ile Barthes’ın 1964-1979 arasında Sollers’e gönderdiği otuz beş mektuptan oluşuyor bu...
Düşünce güzel ve faydalı fakat yazılarda fazlasıyla yazım hatası var . Bu işin ciddiyetine de gölge düşürüyor. Yazıları bir daha gözden geçirmenizi tavsiye ederim.