İpek Yolu’ndan Anadolu’ya Türkçe, uluslararası Türkoloji camiasının en önemli isimlerinden Semih Tezcan’ın kitapları dışında kalan yazılarını toplama çabasının ilk ürünü.
Bu cilt, İslamiyet öncesi Türk dilleri ve edebiyatlarından Orta Asya’da İslamiyet döneminin erken yazı dillerine; Karahanlı ve Harezm Türkçeleri ve edebiyatlarından Eski Anadolu ve Rumeli Türkçesine; XIV-XV. yüzyıllarda Anadolu ve Rumeli edebiyatından Türk dillerinin Moğol dilleriyle arasındaki ilişkilere; Dede Korkut Oğuznâmeleri’nden Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi ve Türk Dil Devrimi’ne kadar geniş bir konu yelpazesinde çalışmalarda bulunmuş Semih Tezcan’ın toplam 57 makalesini bir araya getiriyor.
“Metin”leri filolojinin gerektirdiği yöntemlerle ele alıp irdeleyen, sorunları çözme önerileri ortaya koyan; bunları yaparken başta edebiyat, kültür tarihi ve halkbilimi olmak üzere birçok disiplinle karşılaştırmalı çalışmalar yapan Tezcan’ın bir bilim insanı titizliğiyle kaleme aldığı bu makaleler ve yazılar Türkoloji ve Türk kültürüne eşsiz bir katkı sağlıyor.
Saadet Çağatay, Annemarie von Gabain ve Gerhard Doerfer gibi dünyaca ünlü bilginlerden Türkoloji ve Altayistik eğitimi alan Semih Tezcan, uzun yıllar Peter Zieme, György Hazai, Robert Dankoff, Marcel Erdal, Ingeborg Baldauf ve Klaus Kreiser gibi önemli isimlerle çalışmış ve 2015 yılında Andreas Tietze’nin Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügati’ni yeniden yayımlama çalışmasının proje başkanlığını yürütmüştür.
Semih Tezcan’ın makalelerinin devamı Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e Türkçe başlığı altında bir araya getirilecektir.
Hazırlayanlar: Emine Yılmaz, Nuran Tezcan, Uğur Altundaş, Ali Doğan
İÇİNDEKİLER
Giriş Yazıları
Emine Yılmaz “Sunuş” • 13
Nuran Tezcan “O Bir İdealistti” • 15
Nuran Tezcan “Semih Tezcan’ın Yaşamından Kısa Bir Özet” • 24
Semih Tezcan “Türkolojide İleri Adımlar”
(TÜBA Bilim Ödülü törenindeki konuşma) • 28
Yayınlanmış ve Yayınlanacak Kitaplarının Listesi • 31
Semih Tezcan’ın Makaleleri
Türkçe Makaleler 1
1. Çuvaşça • 37
2. Yakutça • 43
3. Halaçça • 55
4. Horasan Türkçesi • 60
5. 1283 Numaralı Tibetçe Pelliot Elyazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzerine • 63
6. Tonyukuk Yazıtında Birkaç Düzeltme • 72
7. Köktürk Tarihinin Çok Önemli Bir Belgesi: Sogutça Bugut Yazıtı • 80
8. Eski Türkçe buyla ve baγa Sanları Üzerine • 87
9. En Eski Türk Dili ve Yazını • 100
10. Dı̇̄vānü Luġāti’t-Türk’te yäzkänd • 143
11. Türklerde Yazı Kültürünün Başlangıcı ve Gelişimi • 147
12. Kutadgu Bilig Dizini Üzerine • 152
13. Ölümünün 40. Yılında Sir Aurel Stein • 203
14. Birinci Uluslararası Türklük Araştırmaları Kongresi • 208
15. Yaygın Bir Gölge Sözcük çişek/çişik • 212
16. Arap Abecesini Kullanan Türk Topluluklarının Dil ve Yazı Sorunları Üzerine • 220
17. Süheyl ü Nev-bahār Üzerine Notlar • 228
18. Süheyl ü Nev-bahâr Üzerine Notlar’a Birkaç Ekleme • 279
19. Bir Ziyafet Defteri • 284
20. Halaççanın Önemi ve Halaçça Araştırmalarının Sürdürülmesinin Gerekliliği • 331
21. Kımran, Alkolsüz Bir İçki • 339
22. Dîvânü Lugât’it-Türk’te Tek Veriler (Hapax Legomena) • 348
23. Dağlık Altay’da Uluslararası Türkoloji Sempozyumu • 354
24. Epsem • 359
25. Etimoloji Önerileri • 366
26. Yazıtlarda Yeni Okuyuş ve Anlamlandırma Önerileri • 378
27. 1915’te Süryani Yazısıyla Yazılmış Osmanlıca Bir Mektup • 389
28. Değerlendirme • 402
29. 8. Yüzyılda Afganistan’da Halaç Prensesleri, Günümüzde Orta İran’da
Halaçlar ve Dilleri • 405
30. Kutadgu Bilig’de Yeni Düzeltmeler • 427
31. Bahterce Belgelerde Türkçe Ad ve Unvanlar • 440
32. Küden = “Düğün (?)” • 443
33. Ötkünç “Hikâye” / “Taklit” • 447
Röportaj
34. Prof. Dr. Semih Tezcan ile Halacistan Gezileri ve Halaç Dilinin Keşfi Üzerine • 451
Tanıtma Yazıları
35. A. İnan: Türkçe Çevirisinin Yayını Dolayısıyla Manas Destanı • 463
36. Nicholas Poppe: Introduction to Altaic Linguistics (Altay Dilbilimine Giriş),
Ural-Altaische Bibliothek XIV, 1965, Otto Harrassowitz, Wiesbaden XIII +
212. • 467
37. James Russell Hamilton: Le Conte bouddhique du Bon et du Mauvais Prince
en Version Ouïgoure, Mission Paul Pelliot, Documents conservés a la
Bibliothèque Nationale III, Manuscrits oïgours de Touen-Houang. Editions
Klincksieck, Paris 1971, 204 s. • 474
38. János Eckmann: Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran
Translation. Bibliotheca Orientalis Hungarica XXI, Akadémiai Kiadó,
Budapest, 1976, 359 s. • 479
39. Georg Kara-Peter Zieme: Fragmente tantrischer Werke in uigurischer
Übersetzung Berliner Turfantexte VII. Schriften zur Geschichte und Kultur
des Alten Orients. Akademie der Wissenschaften der DDR. Zentralinstitut für
Alte Geschichte und Archäologie. Akademie Verlag, Berlin, 1976, 112 s. + 49
tablo üzerinde 82 tıpkıbasım, 4° • 492
40. Peter Zieme: Manichäisch-türkische Texte. Berliner Turfantexte V, Schriften
zur Geschichte und Kultur des Alten Orients. Akademie der Wissenschaften
der DDR, Zentralinstitut für Alte Geschichte und Archäologie, Akademie
Verlag, Berlin, 1975, 90 s. + 56 tablo üzerinde 178 tıpkıbasım, 4° • 497
41. Georg Kara-Peter Zieme: Die uigurischen Übersetzungen des Guruyogas
“Tiefer Weg” von Sa-skya Paṇḍita und der Mañjuśrīnāmasaṃgīti, Berliner
Turfantexte VIII. Schriften zur Geschichte und Kultur des Alten Orients.
Akademie der Wissenschaften der DDR. Zentralinstitut für Alte Geschichte
und Archäologie. Akademie Verlag, Berlin, 1977, 148 s. +50 tablo üzerinde
90 tıpkıbasım, 4° • 502
Çeviriler
42. Renklerin Sembolik Anlamları • 509
43. Halaçça, Orta İran’da Arkaik Bir Türk Dili • 514
44. Eski Türkçe ile Halaçça Arasında Şaşırtıcı Bir Koşutluk • 547
45. Kırımlıların Eski Başkentinde Kazı • 557
46. Mahmut Kâşgarî’nin Dîvân’ı ve Kırgız Dil Tarihinin Bazı Sorunları • 561
47. İran’da Bir Dilbilim Araştırma Gezisi Üzerine Rapor • 567
48. Kâşgari ve Türkçe Turfan Metinleri • 570
49. Eski Uygurların Burkancılıkla İlgili Aliterasyonlu Koşukları Üzerine • 576
50. Uygurların Dindışı Edebiyatı Üzerine Birkaç Not • 595
51. Hoqmaq “okul” • 601
52. Temel Sözcükler ve Altay Dilleri Sorunu • 604
53. Kuzeydoğu Afganistan Özbek Lehçeleri (Bir Çalışma Raporu) • 620
54. Halaç Türklerinde Düğün Töreni ve Eski Türk İnançlarının İzi • 639
55. Soğdca-Eski Uygurca Bir Kelime Listesinden Artakalmış Bir Parça • 659
56. Halaç Çocuklarının Anadillerini Öğrenme Sorunu ve Halaççanın Yok Olma
Tehlikesi • 664
57. Ongin Yazıtı • 671
GİRİŞ YAZILARI
“Sunuş”
Emine Yılmaz
Uluslararası Türkolojinin en önemli isimlerinden Prof. Dr. Semih Tezcan’ın kitapları dışında kalan yayınlarını bir araya getirmeyi amaçladığımız bu yayın üç cilt olarak planlanmıştır. Toplamda 156 yazıdan oluşan bu yayın önce tek cilt olarak planlanmış ve tüm yazılar aynı anda yayına hazırlanmıştır. Ancak yayının çok hacimli olacağı düşünülerek önce ikiye bölünmüştür. İpek Yolu’ndan Anadolu’ya Türkçe adlı birinci ciltte ağırlıklı olarak Orhon Türkçesinden Uygurcaya, Halaç Türkçesine, Eski Anadolu ve Rumeli Türkçesine uzanan elli yedi makale bir araya getirilmiştir. Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e Türkçe adlı ikinci ciltte ise Yunus Emre’den Dede Korkut’a, Evliyâ Çelebi’den Nâzım Hikmet’e uzanan yazıların bir araya getirilmesi planlanmıştır.
Yabancı dildeki makalelerin ise tematik olarak bu iki ciltte yer alması planlanmış ancak YKY bu yazıları Türkçeye çevrilmeden basmayı kabul etmediği için üçüncü cilt olarak ve YKY dışında basılmasına karar verilmiştir. Birinci ciltte yer alan 57 yazıdan 33’ü makale, biri Semih Tezcan’la yapılmış olan bir röportaj, 7’si tanıtma/değerlendirme ve 16’sı çeviridir. 16 çeviriden 11’i Almancadan, 3’ü Halaççadan, biri İngilizceden çevrilmiştir. 45 numaralı Kırımlıların Eski Başkentinde Kazı adlı yazı ise Rusçadan –kimliği belirtilmemiş biri tarafından– Arap harfli Türkçeye çevrilmiş ve Semih Tezcan tarafından Latin harflerine aktarılmıştır. Dört ansiklopedi makalesinin sadece künyesi verilmiş ve ilgili ansiklopediye gönderme yapılmıştır. Süheyl ü Nev-bahār Üzerine Notlar ve Bir Ziyafet Defteri adlı yazılar ise daha önce kitap olarak yayımlandıkları halde küçük hacimleri ve erişim zorluklarından ötürü bu ciltte tekrar makale formatında yayımlanmışlardır. 31 numaralı Bahterce Belgelerde Türkçe Ad ve Unvanlar adlı yazı daha önce Nicolas Sims-Williams’ın Bahterce belgeler üzerine yaptığı çalışmalar konusunda, Bilkent Üniversitesi’nde (2009?) yaptığı konuşmanın ilk kez yayımlanmış biçimidir. 32 numaralı Küden = “Düğün (?)” ve 33 numaralı Ötkünç “Hikâye” / “Taklit” ise Semih Tezcan’ın bilgisayarında bulunmuş notlardan (tarafımca) makale biçimine dönüştürülmüştür. Saadet Çağatay’ın hazırladığı Türk Lehçeleri ve Örnekleri II (1972) adlı kitapta yer alan 1. Çuvaşça, 2. Yakutça, 3. Halaçça, 4. Horasan Türkçesi adlı yazılar ise, Semih Tezcan’ın adı geçmemekle birlikte onun tarafından yazılmış olduğu için birinci cildin ilk 4 yazısını oluşturmuştur. Ancak dönemin sınırlı baskı olanakları nedeniyle çok sorunlu olan bu yazılarda sözlük bölümleri metin bölümleri taranarak yeniden oluşturulmuştur. Ayrıca dizgi yanlışları giderilmiş, transkripsiyon işaretleri tutarlı hale getirilmiştir. Ancak, bu dillere ait metinlerin sözlüklerinin esasen morfonolojik olması gerektiği için, bizim hazırladığımız biçimiyle de kullanımı kolay olmayacaktır. İkinci ciltte yer alacak 73 yazıdan 36’sı makale, 12’si tanıtma/değerlendirme, 12’si gazete/dergi yazısı/söyleşi, 9’u çeviri, 4’ü ansiklopedi maddesidir. Üçüncü ciltte yer alacak yabancı dildeki makalelerin ise 20’si Almanca, 2’si İngilizcedir. Bu yazıların Türkçeye çevrilerek ilk iki cilde alınmamasının nedeni, Nuran Tezcan’la yaptığımız görüş alışverişi sonucu yazılarda anlamsal sorunların ortaya çıkabileceğini düşünmemizdir. Bu 150 yazının bir araya getirilmesi ve yeniden dizilmesi, tahmin edilebileceği gibi, hiç kolay olmamıştır. Öncelikle yazıların tümünün basılmış biçimleri elde edilmiş –bazen bu da çok kolay olmamıştır– ve bunların 2000 sonrasına ait olanlarının word dosyası biçimleri Nuran Hanım’ın, Semih Bey’in bilgisayarını taraması yoluyla elde edilmeye çalışılmıştır. Ancak word dosyalarının da farklı varyantları olması nedeniyle tüm dosyalar basılı biçimle karşılaştırılarak yayına hazırlanmıştır. 2000 öncesinde yayımlanmış çoğu yazı zaten bilgisayarda bulunmadığı için doğrudan basılı biçimlerden dizilerek hazırlanmıştır. Bu süreçte mümkün olduğunca yazılara müdahale edilmemiş, özellikle terminoloji ve özel adların yazımında –farklı yazılarda farklı biçimlerde yazılmış olsalar da– yazarın tercihi esas alınmıştır. Örneğin okuyucu hem Azeri hem Azerice yazımlarını görebilecektir. Yine sözne “cümle”, atlama “metatez”, yığılım “akkumulation” gibi yazara özgü terimler korunmuştur. Ancak tabii ki tüm yazılarda dizgi yanlışları düzeltilmiş, yazımla ilgili konularda küçük değişikliklere gidilmiştir. Örneğin Çağatay adının (her iki anlamıyla da) Türkçe yazılarda her zaman bu biçimiyle bulunmasına dikkat edilmiş, Çagatay yazımı değiştirilmiştir. Tabi, tabii vb. kelimeler, anlam farkları dikkate alınarak modern imlaya göre yazılmıştır. bkz., krş. vb. kısaltmaların tüm yazılarda aynı olmasına dikkat edilmiştir. Çok zor bir hazırlama sürecinden sonra ilk cildin okuyucuyla buluşmasından son derece mutlu olduğumu belirtmek isterim. Tüm ciltler yayımlandıktan sonra bu külliyatın özellikle lisansüstü öğrenciler için paha biçilmez değerde olacağına ve Türkiye Türkolojisine çok önemli bir katkı sağlayacağına şüphe yoktur. Yayımlama sürecinin en ince işi olan dizginin büyük bölümünü üstlenen öğrencilerim Dr. Uğur Altundaş ve Ali Doğan’a, yine bazı yazıların dizgilerini üstlenmiş olan öğrencilerim Dr. Hasan Güzel ve Vildan Çakmak’a, baskı öncesi son okuma aşamasında katkıda bulunan Doç. Dr. Duygu Özge Gürkan’a, yayın sürecinin son aşamalarında aramıza katılan ve dizgi kontrolünde çok yardımcı olan öğrencim Burak Can Deveci’ye candan teşekkürlerimi sunuyorum. Nuran Tezcan Hanım ve YKY editörü M. Sabri Koz ile sürecin her aşamasında işbirliği içinde olduk. Değerli katkılarını saygıyla anmak isterim.
“O Bir İdealistti”
Nuran Tezcan
20. yüzyılın başında modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Batı’nın bilim ve tekniğini Türkiye’ye aktarmayı birincil görev olarak görmüşlerdi. Bugün “Cumhuriyete kanat gerenler” diye adlandırılan bu kuşağın teknik, tıp, eğitim ve sanat alanlarında ortaya koyduğu değerler ve attığı toplumsal temeller içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlü kılan başka bir dinamik ise anadil TÜRKÇE’ydi. Çünkü Türkçenin kökeni ancak 19. yüzyılın sonunda yeni keşfedilmişti.
19. yüzyılın sonunda Avrupalılar tarafından Orhon yazıtlarının keşfi ve yazısının çözülmesi ile Avrupa’da Orientalistik’in yanı sıra Türkoloji de yeni bir bilim dalı olarak doğar. Orhon yazıtlarının W. Thomsen tarafından çözülmesi, W. Radloff tarafından yayımlanması bu yeni bilim dalının başlangıcı olur. 20. yüzyılın başında ise Türkolojiye yeni belgeler katılır. 1902 yılında Berlin Etnoloji Müzesi’nin (Museum für Völkerkunde in Berlin) Uzakdoğu Bölümünün müdürü olan Albert Grünwedel ve onun asistanı Türkolog Albert von Le Coq, insanlığın büyük kültür birikiminin merkezi olan İpek Yolundan yeni malzemeler elde ederler. Bunlar İpek Yolu’nda, Turfan vadisindeki mağarada 2. yüzyıldan 14. yüzyıla tarihlenen binlerce yazılı kâğıt parçaları ve sanat objeleridir. 40 binden fazla metin parçasından oluşan ve bilimde büyük bir sansasyon yaratan bu belgeleri Berlin’e getirirler. Son Alman İmparatoru II. Wilhelm böyle bir dünya hazinesine sahip olmanın heyecanıyla 1913’te İpek Yolu’na ikinci bir bilim gezisinin gerçekleşmesini sağlar.
Bugün dünyanın sahip olduğu en eski ve en zengin koleksiyon olan bu belgeler Uygurca yazma fragmanlarıdır… ve Türkoloji çalışmaları bu yeni belgelere odaklanır. 1920’de karşılaştırmalı dilbilimin (İranistik, Anglistik, Türk dilleri) büyük ismi Willy Bang-Kaup’un Berlin Üniversitesi Türkoloji profesörlüğüne getirilmesi ile Turfan Texte olarak adlandırılan bu fragmanların tasnifi ve yayımlanması projesi başlar. Bu yıllarda Willy Bang’ın üç öğrencisi Türkolojiye damga vuracaktır: Saadet Çağatay, Reşit Rahmeti Arat ve Annemarie von Gabain. Çağatay doktorasını bitirdikten sonra 1939’da Türkiye’ye gelir. Bir süre Bang’ın Turfan Texte belgelerinin tasnifi ve metin yayını projesine katılan Arat, 1933’te İstanbul Üniversitesi’ne davet edilir ve Türkiye’de Karşılaştırmalı Türkoloji çalışmalarını başlatır. Bang’tan sonra Uygurca alanındaki çalışmalarını sürdüren von Gabain, Uygur dil ve kültürünün ortaya konmasında, dolayısıyla Türkolojinin dünya çapında bir disipline dönüşmesinde büyük rol oynar. Türk dilinin, tarihinin, kültürünün, edebi eserlerinin eskiliği ve zenginliği artık Anadolu sınırlarını aşmış, uzakdoğuya uzanmıştır. Turfan Metinleri olarak adlandırılan bu fragmanların okunması Türkolojide yeni bir ekol oluşturur. Arat, Kutadgu Bilig ve Atabetü’lHakâik çalışmaları ile Türkolojinin anıt eserlerini ortaya koyar. Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde akademik kariyerini sürdüren ve Berlin merkezli bu çalışmaları büyük bir tutkuyla izleyen Çağatay, Türkiye’nin bu büyük Türkoloji projesine katılmasının Türkiye’deki Türkolojiye getireceği açılımın bilincindedir. 1960’lı yıllarda öğrencisi olan Semih Tezcan’ı Hamburg Üniversitesi’nde Profesör olan Annemarie von Gabain’in yanında doktora yapmak üzere Almanya’ya gönderir. Aslında Çağatay’ın Semih Tezcan’ı seçmesi tesadüf değildir. 1960’lı yıllar Ankara’da yeni bir entelektüel açılımın yaşandığı yıllardır. Bu kuşak edebiyata, sanata yeni bir açılım getirmek isteyen iddialı bir kuşaktır. Çağatay bu kuşağın içinde yer alan Semih Tezcan’ın sıradışı kişiliğini keşfetmiştir. 1964’te, Tezcan Hamburg’da Annemarie von Gabain ile doktorasına başlarken artık Turfan Metinleri koleksiyonu Doğu Berlin’de kalmıştır. Tezcan ve von Gabain birlikte Doğu Berlin’e giderler, Turfan Texte dizisine katılacak yeni bir metin çalışmasının başlangıcıdır, bu. Onları, Uygurca yazmaların Doğu Berlin’deki uzmanı olan Peter Zieme karşılar ve koleksiyonu inceleyip birlikte çalışma metnini belirlerler. von Gabain’in kısa bir süre sonra emekli olması üzerine Tezcan, Turfan Texte alanındaki doktorasını Göttingen’de Altayistik ve Romanistik profesörü olan Gerhard Doerfer’in yanında sürdürür. Tezcan, Ankara’daki öğrenimi sırasında Saadet Çağatay (Türkoloji), Sedit Yüksel (Osmanistik), László Rásonyi (Türkoloji ve Onomastik) gibi hocalardan sonra Annemarie von Gabain (Türkoloji, Uyguroloji), Gerhard Doerfer (Türkoloji, Altaistik), Walter Hinz (İranistik), Wolfgang P. Schmidt (Genel Dilbilim ve Indogermanistik), Erhard Schlesier (Etnoloji) gibi Almanya’nın ünlü hocalarından dersler alır, yeni bir bilimsel birikim ve perspektif kazanır.
Tezcan, doktorasını yaparken yeni bir projeyle karşılaşır, daha doğrusu Türkolojide yeni bir bilimsel keşfin içinde yer alır. Bu, hocası Doerfer’in “masa” başında saptadığı, İran köylerinde konuşulan “en eski” Türkçe yani Halaç Türkçesinin keşfi projesidir. Doerfer, bu eski “dil”in artık yaşamadığını düşünür. Tezcan ise İran’a bir “bilim gezisi” yapılmasının gerekliliğini savunur, Göttingen Üniversite Derneği‘nin (Göttingen Universitätsbund) desteği ile bir bilim gezisi düzenlenir. Tezcan, 1968 yılında iki Alman arkadaşı Hartwig Scheinhardt, Wolfram Hesche ile bir kayıt cihazı ve Opel araba ile Göttingen’den yola çıkarak Balkanlar, Türkiye, Doğu Anadolu üzerinden İran’a, Tahran’ın güneyindeki Kum şehri bölgesinde bulunan Halaç köylerine ulaşır. Günlerce süren zor koşullardaki yolculuklarda elindeki haritayla İran’da Halaç köylerini arar, bulur. Burada R. R. Arat’ın yayımladığı Kutadgu Bilig’den sorduğu kelimeleri bilen bir halkla karşı karşıyadır. Çağların ötesindeki taş yazıtlarda, yırtık kâğıtlarda donup kalmış olan en eski Türkçenin insan dilinde, kafasında ve yüreğinde yaşadığını görmekten büyük heyecan duyar.
Bu dilin yaşadığının kesinleşmesi üzerine Gerhard Doerfer’in de katıldığı ikinci bir sefer daha Alman Bilim Araştırma Kurumu’nun (Deutsche Forschungsgesellschaft) desteği ile düzenlenir ve olabildiğince çok malzeme toplanır. Bir yandan coğrafi zorluklar, öte yandan İran yönetiminin siyasi baskıları altında Halacistan’dan toplanan zengin dil malzemesi Türkolojide yeni bir çığır açar. Bundan yaklaşık 50 yıl önce Save, Destgird, Mazra-i Nev, Firuzabad, Şiraz, Tahran, Elburuz Dağları, Herat, Mezar-ı Şerif ve Kâbil’e uzanan bu yolculukların anıları, Türkiye dışındaki Türkçeye fiziki olarak ilk (!) ulaşan bir Türk’ün sıradışı anılarıdır: “1968 yılının Mart ayında Ankara’dan Doğu Anadolu’ya doğru yola çıktık. Doğuya çok kar yağmıştı. Buna rağmen oldukça sorunsuz bir yolculuktan sonra İran’a girdik. Önce Tahran’a gittik, oradan elimizdeki haritayla küçük bir bilinmeyen alana, Halaçistan’a doğru yola çıktık. Save’den geçtik, 20 kilometre sonra Destgird’e girdik. Toprak yollardan ilerleyerek büyük bir köye/nahiyeye geldik. Muhtarını sorduk. Bu kişi Musayyip Arapgol’dü. Bizi çok iyi karşıladı. Biz biraz çekingendik, Şah rejimi hakkında ön bilgilerimiz vardı, bu nedenle çok dikkatliydik. Arapgol, iyi, samimi davranışlarıyla bizi oldukça rahatlatmıştı. Halaç olduğunu söyledi. Oradan Mazra-i Nev’e gittik. O bölgede 20 gün boyunca pek çok köy gezip derleme yaptık. Çok heyecan duydum. Arat’ın Kutadgu Bilig dizininden kelimeler soruyordum, bazılarını biliyorlardı. Çok heyecan vericiydi! Halaçça yaşayan ve konuşulan bir dildi! Tahminimizden daha çok insan konuşuyordu. Bu bir keşifti! Yollarda çeşitli zorluklar yaşıyorduk. Köy koşullarında konaklama zorlukları vardı. Yollar balçık çamurdu. Bir keresinde arabamız çamura saplanmıştı. Köylüler traktör getirip çıkardılar. Her şeye rağmen Halacistan köylerinin büyük bir kısmını dolaştık. Tahran – Isfahan’dan batıdaki Talhab köyüne kadar, en kuzeyinden en güneyine kadar dolaştık… Haritadan yol buluyorduk. Şiraz’a, Firuzabad’a gittik. (…)
İkinci Halacistan seferi: 1969’un Mart ayında DFG’nin verdiği bir Volkswagen minibüsü ile Göttingen’den yola çıktık… Perviz, Alman eşi ve kızı ile ben yola çıktık. 3 gün 3 gece İstanbul üzerinden Ankara’ya ulaştık… Yine çok karlı bir bahardı. Doğu Anadolu’dan geçerek İran’a girdik. Perviz’in durmadan arabayı sürmesi suretiyle Tahran’a ulaştık… Doerfer’i havaalanından aldık. Tekrar benim yolu tarifimle Halacistan’a gittik. Arapgol’ü aradık, bulduk; köy köy dolaşarak, daha uzun kelime listeleri kullanıp daha kaynak kişiler bularak malzeme toplamaya başladık…” (Semih Tezcan’ın bendeki notlarına dayanan bu bilgiler için ayrıca, bu kitapta yer alan 33 numaralı “Prof. Dr. Semih Tezcan ile Halacistan Gezileri ve Halaç Dilinin Keşfi Üzerine” adlı yazıya bakınız). Türkiye Türkolojisinin ancak günümüzde açıldığı bu coğrafyaya o, 60 yıl önce ulaşmıştı. Tezcan 1970’te doktorasını bitirir: Das uigurische Insadi Sutra (Akademie Verlag. Berlin 1974) ve Türkiye’ye döner. 1974’te hocası Saadet Çağatay’ın özverili mücadeleleri sonunda DTCF’de asistan olur. Kısa bir süre sonra da Eski Uygurca Hsüan Tsang Biyografisi, X. Bölüm başlıklı tezi ile doçent olur.
1974’ten itibaren Halaç köylerinden topladığı ses kayıtlarını günlerce, aynı kelimeyi defalarca banttan dinleyerek en ufak bir fonetik hata yapmama uğruna yazıya geçirdi. Yaşayan en eski Türkçenin metinlerini ve sözlüğünü hocası Doerfer ile birlikte yayımladılar.
Tezcan, 2006 yılında layık görüldüğü TÜBA bilim ödülü konuşmasında Halaççanın yani “yaşayan en eski Türkçenin” keşfinin Türkolojideki yerini “19. yüzyılın sonunda Orhon yazıtlarının okunmasından ve Doğu Türkistan’da Eski Uygurca belgelerin bulunmasından sonra Türkolojide üçüncü coşkulu olaydı!” sözleriyle dile getirmiştir.
Bu dönemde gerek DTCF’deki dersleriyle, gerekse TDK’daki çalışmalarıyla Türkiye Türkolojisine yeni katkılarda bulunur. Türk Dil Kurumu’nda Türkiye’nin ilerici, aydınlık, Atatürkçü bilim ve sanat, kültür insanlarıyla çalışarak Türk Dil Kurumu’nu Alman bilim akademilerine paralel bir bilimsel düzeye getirerek Türkçenin bilinçli bir şekilde, bilimsel bir birikim ve zihniyetle zenginleşmesine katkıda bulunur. İskendernâme, Mecmuâtü’n-nezâir, Nehcü’l-ferâdis gibi birçok önemli eski Anadolu ve Harezm Türkçesi metinlerinin yayımlanmasını sağlar. Ayrıca dilin Türkçeleştirilmesi, çağdaş Türkçenin zenginleşmesi çalışmalarına katkıda bulunur.
1982’de Ankara Üniversitesi‘ne profesörlük başvurusunda bulundu. 1983’te Ankara Üniversitesi Senatosu, doktora tezi sırasında Doğu Berlin’deki Bilimler Akademisi’ne gitmesini (T.C. Konsolosluğunun ve T.C. Millî Eğitim Bakanlığı öğrenci müfettişliğinin izni olmasına rağmen) gerekçe göstererek bu başvuruyu oybirliği ile reddetti. Ve ardından yeni kurulan Dicle Üniversitesi’ne (Diyarbakır) bir yıl için “sürgün”e gönderildi ve bir yılın sonunda “sürgün” bir yıl daha uzatıldı. Semih Tezcan’ın Türkiye’de Türkoloji çalışmalarına yeni katkılarda bulunma heyecanı “büyük yara” almıştı. 1984’te Otto Friedrich-Bamberg Üniversitesi’nde yeni kurulan Türk Dili, Kültürü ve Tarihi Kürsüsü’nden gelen daveti kabul ederek Türkiye’den ayrıldı.
1986 yılında Ankara Üniversitesi senatosu Semih Tezcan’ın profesörlüğünü “başvurunun yapıldığı tarihten geçerli olmak üzere” mahkeme kararıyla ve oybirliği ile kabul ettiğinde o artık bir daha Türkiye’ye dönmeyi düşünmedi. Bamberg Üniversitesi’nde ve Almanya’nın başka üniversitelerinde (Giessen 1995, Essen 1996) misafir profesör olarak Türkoloji dersleri verdi. 1994’te BerlinBrandenburg Bilimler Akademisi, onu Akademinin Eski Uygur medeniyeti belgelerini 100 yıldan beri yayımlamakta olan Turfan Araştırmaları Komisyonu’na üye seçti, 2002’den itibaren de Akademinin “amiral gemisi” olan bu projenin başkanlığına getirdi.
Semih Tezcan bu dönemde aynı zamanda “Eski Anadolu Türkçesi” metinleri üzerinde çalışmaya başladı. Bu alanda hem batıdaki Türkoloji çalışmalarında boşluk olduğunu hem de Türkiye’deki Eski Anadolu Türkçesi metin yayınlarında “okuma ve anlamlandırma” açısından sorunlar olduğunu görüyor, 14.-16. yüzyıllardaki Anadolu, Rumeli Türkçesi yazı dilinin ve Türkiye ağızlarının karşılaştırmalı Türkoloji çalışmalarındaki önemine dikkat çeken yazılar yazıyordu.
Semih Tezcan başta Orhon Türkçesi, Uygurca, Halaçça, Karahanlıca, Harezm Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi olmak üzere Türkçenin İslamiyet öncesi en eski kaynaklarından Orta Asya Türk dillerine, Balkanlar’a uzanan Eski Anadolu Türkçesinin söz varlığına etimolojik kökenleriyle hâkimdi. Bu birikimiyle geçmişten bugüne Türkçenin yalnız söz varlığına değil, çağlar boyu “Türkçe düşünme ve söz söyleme” mantığına da hâkimdi; dolayısıyla metinleri Türkçe vokalizasyonu yansıtmayan Arap harflerine bağlı kalarak değil, eskicil Türkçenin söz varlığına, kökenine dayanan, “düşünme ve cümle mantığına, kültürel dünyası”na bağlı kalarak da irdeliyordu. Böylece paralel ve karşılaştırmalı metin okuma ve yorumlama çalışmalarıyla, eleştiri yayınlarıyla Türkoloji çalışmalarına yeni bir boyut getiriyordu. Gerek yayımlanmış metinlere yönelttiği eleştiriler gerekse çalıştığı metinlere koyduğu dipnotlar sadece onun çok ayrıcalıklı Türkoloji birikimine dayanan çalışmaları olmasının ötesinde, bir filoloğun bilimsel düşünme yöntemini de ortaya koyuyordu.
Bilim anlayışı ve disiplini ile “doğru” bilginin kaygısını çeken Semih Tezcan için gördüğü yanlışı düzeltmek, keşfettiği doğruyu söylemek, salt bilim ve hayat sorumluluğu olmuştu. Bilimde kökene inen sağlam bilgi önemliydi. Çözemediği kelimeyi soru işaretiyle belirtmek, çözülmesi gerekeni sorgulamak, bilimsel şüphecilik, dolayısıyla “soru işareti” onun için çok önemliydi. Bu ilkesinden yaşamı boyunca hiçbir zaman ödün vermedi. 2001 yılında H. Boeschoten ile Dede Korkut metinlerinin yeni bir bilimsel yayınını gerçekleştirmiş, aynı yıl Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar kitabını yayımlamıştır. Bu yayındaki “yeni okuyuşlar, yeni yorumlar ve yeni açıklamalar”ı dolayısıyla yapılan söyleşide bilimsel titizliğini “Ben Türkolojinin başka bir dalında Eski Uygurca araştırmalarında yetiştim. Eski Uygurca araştırmalarında bilinmeyen, iyi anlaşılmayan ya da ilk kez açıklama denemesi yapılan noktaları genişçe ele alıp yazmak gelenekleşmiştir ve kaçınılmaz bir görevdir. Bunu Oğuznamelerde en çok kendime karşı insafsızca davranarak uyguladım. En küçük şüpheye yer kalmasın istedim” (Cumhuriyet Kitap, 2001, sayı 589: 4) sözleriyle anlatmıştır.
Onun sorgulama yoluyla gerçeği ortaya koyma yönteminin “en önemli ve en son” belgesi Berlin’de düzenlenen 7-8 Eylül 2017’de katıldığı Internationale Symposium on Heinrich Friedrich von Diez (1751-1817) sempozyumunda sunduğu “Gedanken und Bemerkungen zu zwei türkischen Handschriften: Dresd. Ea 86 Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud und Diez A. quart. 31 Kitāb-ı Oġuznāme-i Türkī ve Tatarca Ḍarb-ı Mes̠el başlıklı bildirisi olmuştur. Bu son bildirisinde Dede Korkut Kitabı’nın Dresden ve Berlin yazmalarının fiziki yapısı ile kaynak bilgileri ve süreçlerinin izini sürerek Diez’in bu metne olan “şahsî dahlinin” ardındaki tarihsel-kültürel gerçekliği ortaya koymuş, Dede Korkut Kitabı’nın tarihsel ve toplumsal yeri hakkında “ezberleri bozan” yeni bir bilimsel bakış getirmiştir. (Türkçe çevirisi makalelerinin toplubasımının ikinci cildinde yer alıyor.)
Semih Tezcan’ın makaleleri içeriksel olarak: 1. Türkolojide çığır açan dilbilimsel ve etimolojik çözümlemeler yapmıştır, 2. Orhon yazıtları, Kutadgu Bilig, Divânü Lugat’it-Türk, Dede Korkut gibi Türkolojinin ana eserleri üzerine özgün yeni bilgiler, önceki yayınlara eleştirel değerlendirmelerle yeni katkılarda bulunmuştur, 3. Türkoloji araştırmalarında klasik Osmanlı edebiyat metinlerinin önceli olan 14.-15. yüzyıl Eski Anadolu ve Rumeli Türkçesinin önemini ortaya koymuş, yayımlanmış metinlerdeki okuma yanlışlarına yaptığı düzeltmelerle erken dönem Anadolu Türkçesi metinlerinin doğru okunmasında çığır açmıştır, 4. Bir kültür, edebiyat ve dil hazinesi olan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi de onun çalışma metinlerinden biriydi. Bu eserin söz varlığını ortaya koyan dizinli bir sözlüğünü gerçekleştirmek ona sonsuz yaşama umudu veriyordu, 5. Semih Tezcan’ın makaleleri yalnız yeni, özgün bilgiler ortaya koyma ya da yanlış bilgi düzeltmeleri olmayıp aynı zamanda Türkolojide “bilimsel ve eleştirel düşünme, çözümleme yöntemlerini” göstererek Türkolojiye yeni bir bilimsel açılım getirmiştir, 6. Semih Tezcan bir Türkolog olmakla birlikte, Türkiye’nin aydınlanmasına adanmış kişiliği ile toplumsal aydınlanmaya da katkıda bulunmuş, özellikle dil devrimi, Atatürk aydınlanmacılığı konusunda da yazılar yazmıştır.
2006 yılında TÜBA bilim ödülüne layık görüldü. Ödül belgesinde gerekçe şöyle açıklanmıştı: “Türkiye Bilimler Akademisi Konseyi, 18 Mart 2006 gün ve 147 sayılı toplantısında Prof. Dr. Semih Tezcan’a Türk dili ve bu dil içindeki tarihî Türk lehçelerinin yalnız biri ve belirli bir dönemi üzerinde değil, Göktürk ve Uygur dönemlerinden başlayarak zamanımıza kadar bütün Türk lehçeleri üzerine kitap ve makale olarak dünyaca kabul edilmiş araştırmalar ve metinler yayımlaması; bu alanda çalışan uluslararası bilimadamlarının yayınlarına katkıda bulunması; ayrıca Türk dilinin problematikleri ve çözüm yolları üzerindeki uluslararası katkıları nedeniyle 2006 Yılı Bilim Ödülü verilmesini kararlaştırmıştır.”
2008 yılında Bamberg Üniversitesi’nden emekli olduktan sonra Profesör Talât Halman’ın davetiyle Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümünde dersler vermesi (2008-2015), Unesco Türkiye Milli Komisyonu Dünya Belleği İhtisas Komitesi üyeliği dolayısıyla Türklük eserlerinin dünya kültür mirasına katılmasındaki emekleri, Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümündeki lisansüstü dersleri (2016), TÜBA tarafından Andreas Tietze’nin Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati proje başkanlığına getirilmesi (2015-2017) ona 24 yıl sonra “memleketi”ne doğrudan hizmet etmenin tesellisini verdi.
Özetle Semih Tezcan’ın İpek Yolu’ndaki arkaik Türkçeden Anadolu’ya, Dede Korkud’dan Yunus Emre’ye, Evliyâ Çelebi’ye, Nâzım Hikmet’e; filolojik problematiklerden güncel bilimsel-toplumsal problematiklere uzanan yazıları ile geniş bir yelpaze içermektedir. Semih Tezcan’ın makaleleri/yazıları Türkolojide çığır açan yeni ve özgün bilimsel bilgiler içermesi, Türkoloji çalışmalarında en yeni metotları, bilimsel düşünme yöntemlerini içermesi, aynı zamanda Türkoloji gibi hamasetten milliyetçiliğe değin uzanan bir alanda bilimsel ölçütleri esas alan düşünme yöntemiyle, Türkiye’de ve yurt dışında Türkoloji/ Orientalistik bölümlerinde her zaman kaynak teşkil eden yazılardır.
Semih Tezcan sıradışı birikimi, bilimsel yayınları ile Türkiye Türkolojisinin uluslararası alanda temsilcisi oldu, Türkiye ile dünya Türkologları arasında bağ kurdu. Türkolojinin önde gelen biliminsanları Saadet Çağatay (Ankara) Annemarie von Gabain (Hamburg), Gerhard Doerfer (Göttingen), Peter Zieme (Berlin), György Hazai (Budapeşte), Andreas Tietze (Viyana), Ingeborg Baldauf (Berlin), Klaus Kreiser (Bamberg-Berlin), Marcel Erdal (Frankfurt), Claus Schönig (Berlin), Robert Dankoff (Chicago), Masahiro Shôgaito (Kyoto), Abdürrişid Yakub (Pekin-Berlin) gibi dünya Türkolojisinin otorite isimleriyle çalıştı ve Türkiye Türkolojisini dünya çapında temsil etti. Türkiye’de, başta Mustafa Canpolat, Doğan Aksan, Cem Dilçin, İsmail Ünver, Hasan Özdemir, Zafer Önler, Şaban Doğan ve genç kuşaktan daha birçok biliminsanı ile yakından çalışmış, görüş alışverişinde bulunmuştur. Öğrencilerinin her zaman hayranlığını ve dostluğunu kazanmıştır.
Semih Tezcan yazılarıyla, eleştirileriyle, bilimsel titizliğiyle Türkiye’de dünya Türkoloji çalışmalarını tanıtmış, bilimden ödün vermeyen titizliği ve kişiliği ile günümüzdeki Türkoloji çalışmalarının öncüsü olmuştur. Mikro düzeydeki incelemeleri ile filolojide somut, nesnel kanıtlarla irdelemenin ölçütlerini göstermiştir. Türkçenin bilimsel olarak gücünü, eskiliğini, kapsamlı yapısını ortaya koyma mücadelesi vermiş, Türkçenin dünya bilim platformundaki yerine özgün katkılar sağlamıştır. Özellikle Bamberg Üniversitesi’ndeki çalışma yıllarında çalışma odası Japonya’dan Amerika’ya değin dünya Türkologlarının uğrak yeri olmuştur.
28 Eylül 2018’de Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi (BerlinBrandenburgische Akademie der Wissenschaften), Eski Dünya Temel Kaynak Araştırmalar Merkezi (Zentrum Grundlagenforschung Alte Welt) tarafından Semih Tezcan anısına 93. Turfanicum toplantısı düzenlenmiştir.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türkiyat Araştırmaları Dergisi’nin 28. sayısında (2018) Semih Tezcan Anısına… başlıklı özel bir bölüm düzenlemiştir. 11-12 Ekim 2018’de Hacettepe Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü tarafından Uluslararası Semih Tezcan ve Türkoloji Sempozyumu düzenlenmiştir.
Yurtdışından ve yurtiçinden 35 biliminsanının katıldığı sempozyum bildirileri Semih Tezcan Kitabı adıyla 2020’de yayımlanmıştır (yay. Emine Yılmaz, Nuran Tezcan, Nurettin Demir).
***
Bugünden geriye baktığımda onun 1972 yılından itibaren yayımlanan makalelerinin araştırma süreçleri, kaynaklara ulaşım ve yayın süreçleri, problematikleri, ulaşılan özgün sonuçları ve en nihayet baskı hatalarından arınmış yayınları için çekilen kaygılar, bir biliminsanının günlük hayatının her evresinde çekilen kaygılarının toplamıdır. Yazılarını toplubasım olarak yayımlamak onun hep gelecek projesiydi. Ve yazılarını yeniden gözden geçirmek, zaman içinde biriken notlarını, yazıldığı dönemden bugüne değişen yeni bilgileri eklemek ya da yeniden bakmak elbette onun bir biliminsanı sorumluluğunun ayrılmaz parçasıydı. Ancak bunu gerçekleştiremedi. Hatta bazı yayımlanmamış yazıları son eklemelerini yapamadan kaldı. Porsuk kelimesi üzerine notlarının, Ahmedî Dîvânı yayını üzerine olan notlarının, son düzeltmeleri ve eklemeleri tamamlanmasa da bilim âlemine sunulmasının bir katkı olacağı düşünülerek ikinci cilde alındılar.
Semih Tezcan’ın 156 makalesi 3 cilt olarak planlanmış ve İpek Yolu’ndan Anadolu’ya Türkçe adlı birinci ciltte ağırlıklı olarak Orhon Türkçesinden Uygurcaya, Halaç Türkçesine, Eski Anadolu Rumeli Türkçesine uzanan altmış makale bir araya getirilmiştir. Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e Türkçe adlı ikinci ciltte ise Yunus Emre’den Dede Korkut’a, Evliyâ Çelebi’den Nâzım Hikmet’e uzanan yazıların bir araya getirilmesi planlanmıştır. Yabancı dildeki makaleleri ise üçüncü cilt olarak yayımlanacaktır.
Hacettepe Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Emine Yılmaz ve asistanları/öğrencileri bu projeyi üstlendi. 2000 öncesindeki makaleleri büyük ölçüde Dr. Uğur Altundaş ve Ali Doğan tarafından sabırla ve özveriyle yeniden yazıldı. Dr. Hasan Güzel ve Vildan Çakmak da bazı makaleleri dizerek yardımcı oldular. Yine Emine Yılmaz’ın bölüme yeni katılmış olan asistanı Burak Can Deveci de son okumada büyük bir titizlikle çalıştı. 2000 sonrasında yayımlanmış makalelerini, önceki makalelerine olan notlarını ve yayımlanmamış makalelerini sayısız çalışma dosyalarındaki notlarını, bilgisayardaki dosyalarını tarayarak derledim. Bunlara dergi ve gazete yazıları, röportajları da eklenerek özgün bir Türkoloji bütüncesi oluştu! Bu bütüncenin kitaba dönüşmesi sürecinde koronavirüs salgınının yol açtığı olanaksızlıklarda kaygılarımı paylaşan, yardımlarını esirgemeyen, beni yalnız bırakmayan ve gönül gücümü destekleyen herkese teşekkür ederim: Semih Tezcan’ın bilim yoldaşı, değerli ve seçkin biliminsanı Prof. Dr. Peter Zieme’ye, Prof. Dr. Nurettin Demir’e, Prof. Dr. Şaban Doğan’a, Doç. Dr. Furkan Öztürk’e, Dr. Öğretim Üyesi Rubabe Taghizahdezonuz’a, Dr. Ebru Onay’a, Dr. Cennet Altundaş’a, yakında doktorasını tamamlayacak olan Barış Ekiz’e teşekkür ederim.
Semih Tezcan’ın makalelerinin yayımlanması işini üstlenen Yapı Kredi Yayınları’nın değerli danışmanı, Semih Tezcan’ın Dede Korkut kitaplarının editörü, onun fonolojik işaretlerle dolu yazılarının problematiklerine vakıf olan, sıradışı titizliğini ve birikimini yakından tanıyan ve aynı titizlikle emek ve sabrını esirgemeksizin bu yazıların da editörlük yükünü üstlenen M. Sabri Koz’a, bu yazıların Türkolojideki öneminin ve değerinin bilincinde olan Yapı Kredi Yayınları Yayın Kurulunun değerli üyelerine ve değerli yayın koordinatörü Aslıhan Dinç’e, bir “biliminsanı”na olan sadakatleri ve Türklükbilimine özverili katkıları dolayısıyla minnet dolu teşekkürlerimi sunarım.
Atatürk’ün Cumhuriyetin kurucu temellerinden biri olarak gördüğü Türkoloji çalışmalarına Cumhuriyetin 100. yılında bir katkı olacağına inandığımız bu yayın dolayısıyla, Türk kültürüne her zaman müstesna katkılarına şahit olduğumuz Yapı Kredi Yayınları’na ayrıca teşekkür ederim.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
- Kitap Adıİpek Yolu’ndan Anadolu’ya Türkçe – Makaleler
- Sayfa Sayısı688
- YazarSemih Tezcan
- ISBN9789750863813
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024