“Bu notların güçlüğü, kişisel olmalarından kaynaklanıyor. İnsan, özellikle kişisel olandan uzaklaşmak istiyor; sanki daha sonra artık değişemeyeceğinden korkarcasına, kişisel olanı kâğıda dökmekten korkuyor. Gerçekte ise insan bir kez yazdıktan sonra rahat bıraktığı takdirde, her şey pek çok yoldan değişime uğramayı sürdürüyor. Ruhun yollarını gösteren şey, yeniden okumak.”
1942
BELLİ BİR YAŞTAN başlayarak her yıl biraz daha gençleşebilmek, bir zamanlar büyük bir gururla çıkılmış basamaklardan gerisin geriye koşabilmek hoş olurdu. Böyle bir durumda yaşlılığın saygınlıkları ve onurları, bugün nasılsa yine öyle kalmalıydı; böylece altı ya da sekiz yaşındaki çocuklara benzeyen insancıklar, en bilge ve en deneyimli kişiler sayılırlardı. En yaşlı krallar, en küçük krallar olurlardı; sadece küçücük papalara rastlanırdı; piskoposlar kardinallere, kardinaller de papalara tepeden bakarlardı. O zaman artık hiçbir çocuk herhangi bir büyüklüğü istemezdi. Tarih, eskiliği ölçüsünde önemini yitirirdi; insan, üç yüz yıl önceki olayların böcekleri andıran yaratıklar arasında geçtiği duygusuna kapılırdı ve geçmiş, nihayet görmezden gelinmenin mutluluğunu yaşayabilirdi.
Özgürlük sözcüğü önemli bir gerilimi, var olanlar arasında belki de en önemli gerilimi dile getirmeye yarar. Insanlık hep çekip gitmek ister; gidilecek yerin adı olmadığında, bu yer belirlenemediğinde ve sınırları da görülemediğinde, özgürlük diye adlandırılır. Bu gerilim uzam açısından anlatımını, bir sınırı sanki o sınır yokmuşçasına aşmaya yönelik şiddetli istekte bulur. Uçmada simgesini bulan özgürlük, o eski ve mitlerden kaynaklanan duygu doğrultusunda, güneşe kadar uzanır. Zamanın akışı içersinde özgürlük, ölümün aşılmasıdır ve insanlık için ölümün ileriye, hep daha ileri ertelenmesi bile yeterlidir. Nesneler arasındaki özgürlük ise, fiyatların ipini koparmasıdır: son derece özgür bir insan olan ideal müsrifin en çok istediği şey, fiyatların sürekli, hiçbir kuralca belirlenmeksizin değişmesi, belli bir yönü bulunmaksızın, hava koşullarından bağımlıymışçasına, etkilenenemez ve önceden kestirilemez bir biçimde düşüp yükselmesidir. “Bir şeyi yapmak” diye bir özgürlük yoktur; özgürlüğün mutlululuğu, kendi sınırlarını aşmak isteyen insanlığın yaşadığı gerilimdir ve insan bu dileğini gerçekleştirmek için kendine en kötü sınırları seçer.
Öldürmek isteyen, öldürme yasağına eşlik eden korkunç tehditlerle uğraşmak zorunda kalacaktır: bu tehditlerden onca acı çekmese, kendini hiç kuskusuz daha mutluluk verici gerilimlere açabilecektir. – Özgürlüğün kaynağı ise soluk alma eyleminde yatar. Herkes, her havayı soluyabilir: soluk alma özgürlüğü, bugüne kadar gerçek anlamda yıkılmamış tek özgürlüktür. Yalnızca bir resim, birinin bütünüyle hoşuna gidebilir, ama bir insan, asla. Meleklerin kökeni budur. Uçmak denilen o çok eski ve değerli düş, tüm çekiciliğini, anlamını ve ruhunu çok çabuk yitirdi.
Düşler böyledir, birbiri ardına ölümcül bir biçimde gerçekleşir. Yeni bir düş görebilir misin? Kendilerini tek bir dine adayanlar, çok alçakgönüllü insanlar olmalılar! Benim pek çok dinim var: bunların hepsinin üstünde olan ise ancak yaşamımın akışı içersinde oluşmakta. Düşüncelerin ellerini sudan çıkardıklarını görürüz, yardım çağırdıklarına inanırız; ama bu, çok yanıltıcıdır, onlar birlikte çok iyi geçinip giderler, isterseniz bir kez deneyin ve aralarından birini çekip çıkarmaya çalışın! Bir insanın ne kadar bilge olabileceği, bilmek ile bilmemek arasındaki dengeye bağlıdır. Bilmemek, bilmekten ötürü yoksullaşmamalıdır. Her yanıta karşılık –uzaklarda bulunan ve görünüşte bu yanıtın bağlamı dışında kalan–, eskiden bir köşeye sinip uyumuş bir soru ortaya çıkmalıdır. Çok sayıda yanıtı olanın daha kabarık sayıda sorusu bulunmalıdır. Bilge, yaşamı boyunca bir çocuk olarak kalır; sadece yanıtların varlığı, toprağı ve soluk almayı çoraklaştırır.
Bilmek, yalnızca iktidar sahibi için bir silahtır; bilge kişinin ise silahlar kadar nefret ettiği başka bir şey yoktur. Bilge, tanıdıklarından daha çok sayıda insanı sevme isteğinden ötürü utanç duymaz; ve bilge, haklarında bir şey bilmediği insanlara asla tepeden bakıp kendini onlardan ayrı tutmayacaktır.
Yaşamımın en iyi zamanlarında hep içimde yer açtığıma, gittikçe daha çok yer açtığıma inanırım, bir yerde kar kürelerim, bir başka yerde gökyüzünün çökmüş bir bölümünü yine havaya kaldırırım, gereksiz göller vardır, onların sularını akıtırım bu arada balıkları kurtarırım, büyüyen ormanlar vardır, içlerine yeni maymun sürüleri salarım, her şey hareket halindedir, ancak yer hep dar gelir, hiçbir zaman, “Ne için?” diye sormam. Ne için, diye bir duygu da geçmez içimden; yalnızca bu işi hep yeniden, sürekli yapmak zorunluluğunu duyarım ve bunu yapabildiğim sürece de yaşamımı hak etmiş olurum. Bu surat, işi savaşa kadar vardırdı ve biz onu yok etmedik! Biz milyonlarcayız ve dünya silahlarla dolu, üç bin yıl yetecek kadar cephane var ve bu surat hâlâ burada, çadır bezi gibi üzerimize gerilmiş, tıpkı Gorgo’nun* çirkin suratı gibi ve bizler de cinayetlerin ortasında taşlaşıp kalmışız.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap Adıİnsanın Taşrası
- Sayfa Sayısı394
- YazarElias Canetti
- ISBN9789755707167
- Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Paranormal (Normallikte Bir Yere Kadar) ~ Kiersten White
Paranormal (Normallikte Bir Yere Kadar)
Kiersten White
Evie bugüne dek kendini hep normal, sıradan bir genç kız kabul etti. Gerçi kendisi, Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansı için çalışan bir paranormal avcısı. En...
- Ceza Kanunu, 353. Madde ~ Tanguy Viel
Ceza Kanunu, 353. Madde
Tanguy Viel
Tanguy Viel, bir cinayetin altında yatan kişisel ve toplumsal sorunları, bunların nasıl kesiştiğini masaya yatırıyor. Bir hâkimin önünde, Martial Kermeur, kazanma umudu olmadan, emekliye...
- Gömülü Dev ~ Kazuo Ishiguro
Gömülü Dev
Kazuo Ishiguro
Romalılar Britanya'yı terk edeli çok olmuş. Viraneye dönmekte koca ülke. Neyse ki ortalığı kasıp kavuran savaş bitmiş. Britonlar'dan Axl ile Beatrice yıllardır görmedikleri oğullarına kavuşmak için tehlikeli topraklarda zorlu bir yolculuğu göze alıyorlar.