Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

İlber Ortaylı

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme sürecini, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikleri ele alan İlber Ortaylı’nın başyapıtı gözden geçirilmiş baskısıyla Timaş’ta. Sırpça, Yunanca ve Macarca’ya…

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme sürecini, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikleri ele alan İlber Ortaylı’nın başyapıtı gözden geçirilmiş baskısıyla Timaş’ta. Sırpça, Yunanca ve Macarca’ya çevrilen, Ukraynca çevirisi devam eden kitap son dönem Osmanlı modernleşme tarihini ele alıyor…

“Osmanlı modernleşmesi otokratik bir modernleşmesidir, iç ve dış gelişmeler, hayatının son kırk yılında imparatorluğu bu otokratik modernleşmeden anayasal bir monarşiye kadar sürükledi, imparatorluk genç Cumhuriyete parlamento, siyasal parti kadroları, basın gibi siyasal kurumları miras bıraktı. Cumhuriyetin tabipleri, fen adamları hukukçu, tarihçi ve filologları son devrin Osmanlı aydın kadrolarından çıktı. Cumhuriyet ilk anda eğitim sistemini, üniversiteyi, yönetim örgütünü, mali sistemini imparatorluktan miras aldı. Cumhuriyet devrimcileri bir ortaçağ toplumuyla değil, son asrını modernleşme sancıları ile geçiren imparatorluğun kalıntısı bir toplumla yola çıktılar. Cumhuriyetin radikalizmini kamçılayan öğelerden biri de yeterince radikal olamayan Osmanlı modernleşmesidir.

Bugünkü Türkiye’nin siyasal-sosyal kurumlarındaki sağlamlık ve zaafın bilinmesi, son devir Osmanlı modernleşme tarihini iyi anlamakla mümkündür. 19. yüzyıl bütün Osmanlı camiasının en hareketli, en sancılı, yorucu, uzun bir asrıdır; geleceği hazırlayan en önemli olaylar ve kurumlar bu asrın tarihini oluşturur.”

İÇİNDEKİLER
Yirmi Altıncı Baskıya önsöz / 7
ikinci Baskıya Önsöz / 9
Birinci Baskıya önsöz / 11
Giriş – İmparatorluğun En Uzun Asrı / 13
I. Alemdar. Sultan Mahmuıl ve Kavalah / 39
II. Osmanlı Uluslarının Yeniçağı / 67
III. Osmanlı Tarihinde Babıali Asrı / 101
IV.  Aydın Mutlakıyet ve Merkeziyetçi Reformlar / 139
V. Laik Hukuk ve Eğitimin Gelişmesi / 194
VI. Reformcuların Çıkmazı / 229
VII. Tanzimat Adamı ve Tanzimat Toplumu / 261 Sonuç / 299
Kaynaklar/313 İndeks/ 321

Yirmi Altıncı Baskıya önsöz

Yirmi yılı aşkın bir süre Türk okuyucunun ilgisini çeken ve üç yayınevinin ardından bastırmak üzere Timaş Yayınlan’nda karar kıldığım bu kitap, geçen yıllarda Yunancaya, Sırpçaya ve Macarcaya çevrildi; halende Ukrayncaya çevrilme aşamasında. İmparatorluğu oluşturan eski milletlerin ve komşuların tarihini araştırmakta mütevazı katkısı nedeniyle bu esere gösterilen ilgi beni memnun ediyor. İmparatorluk tarihi bir ortak yazgıdır. Bu ortak yazgı, ortak tarih yazımı ile çözülüp anlaşılır. Bunun için, Ortadoğu ve Balkan milletlerinin birbirlerinin tarih yazınıma ilgi duyması gerekir.
19. yüzyıl Osmanlı tarihi, Osmanlı milletlerinin hepsi açısından özgün bir tarihtir. Bu milletler artık tarihlerini değiştirme, geleceklerini inşa etme sürecine girmişlerdir. Hiç şüphesiz çözülmezliklerin karşısında trajik bir dönem yaşadıkları da açıktır. İmparatorluğu çağdaşlaştırmak veya kendi ulusunu çağdaşlaştırmak; aynı yüne ama paralel olmayan yollardan ulaşmak çabasıdır. Ulusallaşma sürecindeki parçalarıyla çag-daşlaşarak uyum sağlamaya çalışan Türk ana unsurunun kendisi de ulusallaşma bilincine ulaşmıştır. Bu çalışma, klasik bir Akdeniz imparatorluğunun modern dünya şartlan karşısındaki tulumunu ve yolunu anlamak için bir denemedir.
Bu baskının hazırlanmasında, Timaş Yayınlan’na ve editör Adem Koçal’a teşekkürü bir borç bilirim.
Şubat 2008

İkinci Baskıya Önsöz

Osmanlı İmparatorluğumun 19. yüzyıldaki hayatını çeşitli yönleriyle scrimlemcyi, o yüzyılı anlamayı amaçlayan bir deneme kaleme aldığımda, doğrusu bazı tezler ileri sürmemek mümkün değildi. Türkiye’nin ve bütün Ortadoğu dünyasının değişik asrım ele alan her tarihçi, her toplumbilimci için bu kaçınılmaz bir yöntem oluyor. Ama okuyucuyu polemiğe çekmeye, tarihle günün sorunları çerçevesinde kavga etmeye hiç niyetim yok; bilinmeyen Türkiye tarihini gürültülü tezler, kesin hükümler ve abartılı bir üslupla yorumlamak bizler için mümkün ve yararlı bir yol değil. Bu nedenle daha çok bazı gerekli gördüğüm bilgileri kafalarda som uyandıracak biçimde onaya koymayı denedim. Bence 19. yüzyıl [arihi, tarihçiliğimizde kötümser bir üslup ve yorumla ete almıyor. Acaba bu gerekli mi, diye düşünüyorum. Bu soruyu sorarken, her şeyden önce 1 9. yüzyıl dünyasını, Özellikle Osmanlı dünyasını çok az tanıdığımız kanısındayım.
Bu kitap Osmanlı İmparatorluğunun 19. yüzyılına karşı duyulan ilgiye cevap verdi, demek fazla iddialı olur, ama o yüzyılı farklı bakışla tartışmaya bir ölçüde neden oldu galiba. Yapılan tartışmalar ve tavsiyelerin ışığında, modernleşme denen olguyu kitapta az tartıştığım kanısını edindim. Bu baskıda toplumsal değişme, daha doğrusu toplumsal değişmenin yarattığı tarihsel ve toplumsal bilinç üzerine ayn bir giriş yapmak durumundaydım. Bazı konuları ve olayları daha fazla açmak da kaçınılmaz oklu. İkinci baskıyı yapan bu kitap 19. yüzyıl tarihimiz için genel bir giriştir. Gelecekte bu satırların yazan dadahil, biz tarihçilerin daha başka monografilerle bu karanlık yakın tarihi aydınlatma imkanına sahip olacağımıza inanıyorum. Bu gelişme bir ölçüde akademik zorlukların da ötesinde, bazı tabuların araştırmacı lan n önünden kalkmasına bağlıdır. Bugün İçin Osmanlı 19. yüzyılını inceleyenler ne bizim ülkemizde, ne diğer Osmanlı ülkelerinde konularını özgür bir bilinçle ve önyargısız bir ortamda ele almak durumundadırlar; fakat yakın zamanlarda bu alanda olumlu ve umutlu gelişmelerin görüldüğünü de memnuniyetle belirtmek gerekir.
Ocak 1987

Birinci Baskıya Önsöz

Ülkemizin tarihçileri yarım yüzyıldır, bütün engellere rağmen, bilim dünyasında saygınlık kazanan araştırmalar ortaya koyabilmişlerdir. Düşünme ve yorumlama olanağının zaman zaman girdiği çıkmaza, arşivlerin ve kütüphanelerin perişanlığına ve çalışma kısıtlamalarına rağmen yapılan araştırmalar bilimsel tarihçilik anlayışını ve yöntemini yetkiyle temsil edecek düzeydedir. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de tarihçileri araştırmaya yöneltecek enstitüler ve mali Fonlar yoktur, yalnız ve yalnızca değişen Türkiye’nin sorunlarını anlamak İsteği ve ülkemizi sevmek gibi bir itici güç vardır. Türk aydınlan bunun içindir ki tarihi bilimsel bir yaklaşımla yorumlamak görev ve sorumluluğunu duymuşlardır, onların basanlarının kaynağı da budur.
Eski dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tarihçiler uzun bir süre imparatorluk tarihinin görkemli dönemiyle, yani 15.-17. yüzyıllarla yoğun bir biçimde ilgilenmişler ve 19. yüzyıldaki modernleşmeye karşı bilimsel ilgi gecikmiştir. 1940’larda Tanzimat dönemi üzerine H. inalcık, ö. L Barkan, C. Baysun, E Z. Karal, R. Kaynar ve ö. C. Sarç tarafından yapılan birkaç kaliteli araştırma dışında, Özellikle Osmanlı İmparatorluğun siyasal modernleşmesine ilgi uyanmamıştı.
Türk demokrasisinin tarihini, siyasal ve hukuki kurumlarının analiziyle ele almak gibi güç bir görevi o yıllarda Prof. Tarık Zafer Tun aya yüklenmişti. Bugün ise genç kuşaktan bir grup tarihçi, Türkiye’de siyasal modernleşmenin, Türk demokrasisinin tarihini nraştırmaktatar. Yakın gelecekte sonyüzyılımızın tarihini aydınlatan araşUrınaların sayısının artacağına kuşku yoktur.
Modernleşme olgusunun kökleri 18. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Oysa bu döneme karşı 15.-17. yüzyıllar ve 19. yüzyılın ikinci yansını kapsayan araştırmalar haricinde bir ilgi halen yoktur. 18. ve 19. yüzyılların idari, toplumsal kurumlan, kültür tarihi, işlenmesi ve tartışılarak olgunlaşması gereken konulardır. Bu küçük kitap böyle bir tartışmaya yararlı olabilir umuduyla kaleme alındı. Tanzimat donemi, öncesi ve sonrasıyla, bugünkü Türkiye’nin oluşumunu yönlendiren ve iyi araştırılıp bol tartışılması gereken bir konudur.
Ele aldığımız dönem kuşkusuz sadece Türk iarihçilerinin çalışmalarıyla aydmlanamaz. Balkan ve Ortadoğu ülkelerindeki meslektaşlarımızla aynı kaynaklar üzerinde karşılıklı incelemeler yapmamız gerekmektedir. Türkçe belgelerin bulunduğu bizim ulusal arşivlerimiz kadar, Balkan ve Ortadoğu ülkelerindeki ulusal arşivleri de ortak bir bilinçle, birlikte değerlendirmeliyiz. Oysa yüzyılların tarihini birlikte yapanların çocukları olan bugünün Balkanlı ve Ortadoğulu tarihçileri tarihi birlikte yazamamaktadırlar.
Ülkemizin modernleşme tarihini yazarken kaynak belgeler kadar tutarlı bir düşünsel yaklaşım da gerekmekledir, Osmanlı modernleşmesi, modernleşen bütün ülkelerin tarihi ile karşılaştırılarak düşünülmelidir. 19. yüzyıl için başvurulacak kitap ve süreli yayın koleksiyonlarının sınırı yoktur. Tanzimat dönemi ile doğrudan ilgili olan seyahatnamelerin sayısı bile yüzleri bulmaktadır. Bu kaynakların tüme yakınını taramak ve tutarlı bir yorum yapmak güçtür.
Kitapta kullanılan kaynaklann zikredilmesiyle yetinildi (yabancı dilde ve Osmanlıca kaynaklann Türkçeleri varsa bunlar verildi). Tanzimat dönemi için toplu bir bibliyografya denemesine girişmek bu çalışmanın sınırları dışına çıkar; bazı yeni veya yeterince işlenmediği sandığım konulara değinmeye çabaladım. Bu değinmeler yararlı olabilirse mutlu olacağım.
Mart 1983

GİRİŞ
İmparatorluğun En Uzun Asrı
Osmanlı modernleşmesi Tanzimat devriyle sınırlanamaz. daha eskiye uzanan bir olgudur. Osmanlı modernleşmesi Avrupalılar ile ani karşılaşmanın yarattığı bir sok da değildir. Çünkü Osmanlı coğrafyası, tarihi boyunca Avrupa coğrafyası ile siyasi, iktisadi yönden bir beraberlik içindedir. Üstelik dinler ve diller mozaiği olan bu imparatorlukla değişme deyince, tüm sistemi kapsayan eşzamanlı bir tarihsel-toplumsal olgu da söz konusu olamaz. Öte yandan Osmanlı modernleşmesi salt Osmanlı Türkiyesi’ni kapsayan bîr gelişme de değildir; Osmanlı modernleşmesi denen olgu, diğer Müslüman toplumları da kapsar. Modernleşme olgusu, Osmanlı dünyasında hakim dinin tartışılmasını, ona atfedilen kurum ve kuralların  sarsılmasını, değişikliğe uğramasını birlikte getirdi. Bu, değişmenin bir yüzüydü, ama Müslümanlar kadar Hıristiyanları ve diğer dinlerin üyelerini de kapsayan ortak yüzüydü. Din dışı bir hayat ve düşünce tarzı, Avrupa dillerinin ve bilimin etkinliği, kamu hayalı kadar aile hayatında da geleneksel kalıpların sarsılması, Osmanlı Türkiyesi’ndcn önce Rusya Çarlıgı’ndaki Müslümanlar arasında da görülüyordu. Aynı değişmeler bir süre sonra Hindistan Müslümanlarının da gündemine geldi. Her toplum zamanın akışı içinde sürekli değişim geçirir. Osmanlıtoplumu da kuşkusuz bu genel kuralın dışında kalamaz. Üstelik o toplumun siyasal örgütü olan Osmanlı İmparatorluğunun doğuşu ve yükselişi tarihin hızlandığı bir döneme rastladığına göre. imparatorluğun klasik dönemi diye nitelediğimiz ilk dört yüzyılında bile Osmanlı toplumunun dilinde, kültüründe, dinsel inanç ve örgütlenmesinde, mali,  askeri-idari yapısında devirden devire büyük değişiklikler göze çarpar. Bu değişmeler-deki tek elken küçük Osmanlı Beyliği’nden çok kavimli bir imparatorluğa geçiş olgusu değildir; hızlı bir yapısal değişim geçiren yeniçağ dünyasının koşullarına uyma zorunluluğu da bu değişimde önemli bir rol oynamıştır. 14. yüzyılın Osmanlı şairi ve dîvan kâtibi ile 16.-17. yüzyıldaki meslektaşları aynı dili kullanmazlar. 14. yüzyılın askerî düzeni ve savaş teknolojisi 16. yüzyıldaki nden farklıdır. Toprak düzeni ve mali yapı için de aynı şey söylenebileceği gibi, asıl önemlisi, Osmanlı toplumunun çeşitli sınıflarına mensup bireylerin düşünüşü, dünya görüşü ve yaşam biçiminde bu farklılaşma gözlenebilmektedir. Osmanlı modernleşmesi, o toplumdaki kurumlarını, bireylerin değişmesini ve nihayet toplumsal ve siyasal örgütlenmenin odağı olan devletin yapısını da kapsar. Tanzimat olayının halen yoğun bir tartışma konusu olması bundan dolayıdır.
Osmanlı toplumunun modernleşmesi, modernleşmenin klasik tarifi olan, gelişmiş toplumun özelliklerinin azgelişmiş bir toplum tarafından alınması (mimtıisme) gibi bir tümceyle anlaşılamaz. Modernleşme olgusu, kaba bir deyişle, var olan değişmenin değişmesidir. 19. yüzyıl toplumu yeni bir değişme İvmesi kazanmıştır. Ama bu tarif dahi modernleşme olgusunun nedenini, hatta niteliğini açıklamaya yetmemektedir. Modernleşme, Osmanlı ülkesinde salı değişen dış dünyanın zorlamasıyla meydana gelmedi. Yasamın var olan kalıplarının kırılması yalnız buhar medeniyetinin, limanlar, demiryolları ve bankaların eseri değildir. Şark kendi bilincinde de, yaşadığı zaman çizgisinin, değişen çevre dünyanın farkına vardı. Kuşkusuz ki her …

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih
  • Kitap Adıİmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
  • Sayfa Sayısı336
  • Yazarİlber Ortaylı
  • ISBN9752637061
  • Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş / 2009

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Türklerin Tarihi – Orta Asya’nın Bozkırlarından Avrupa’nın Kapılarına ~ İlber OrtaylıTürklerin Tarihi – Orta Asya’nın Bozkırlarından Avrupa’nın Kapılarına

    Türklerin Tarihi – Orta Asya’nın Bozkırlarından Avrupa’nın Kapılarına

    İlber Ortaylı

    “Koca bir kavmin binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini düşünün… Bu, dünyayı değiştirmez de ne yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi. Bu sebeple, bizim...

  2. Türklerin Tarihi 2 – Anadolu’nun Bozkırlarından Avrupa’nın İçlerine ~ İlber OrtaylıTürklerin Tarihi 2 – Anadolu’nun Bozkırlarından Avrupa’nın İçlerine

    Türklerin Tarihi 2 – Anadolu’nun Bozkırlarından Avrupa’nın İçlerine

    İlber Ortaylı

    “Türkler tarihin her safhasında görünen, tarihi inşa eden kavimlerden biridir. Bugünkü medeni dünyada hiçbir eski dünya kavmi ve ülke yoktur ki Türkler olmadan tarihini...

  3. Kayıp Tarihimiz ~ Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit KutluKayıp Tarihimiz

    Kayıp Tarihimiz

    Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit Kutlu

    Osmanlı Devleti'ne Hasta Adam yakıştırmasını yapan kimdi? Devlet-i Âliyye gerçekten Hasta Adam denilecek kadar kötü durumda mıvdı? Cevabını, Prof. Dr. İlber Ortaylı veriyor. İkinci Abdülhamit’in 31 Mart Vak’ası ile devrilmesinin perde arkasında neler vardı? Konunun uzmanları Ahmet Turan Alkan ve Sacit Kutlu anlatıyor.

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur