İlim sahibi, gönül ehli insanların ve halkın imanı, sapasağlamdır. İmanın bu türü, ya tevatür yoluyla işitmek suretiyle, daha çocuklukta kalbe yerleşmiştir ya da ergenlikten sonra, ifadesi mümkün olmayan çeşitli unsurların etkisiyle ortaya çıkmış, ibadet ve zikirle tamama ermiştir. Kim, sürekli olarak ibadet ve Allah’ı zikirle takva’nın hakikatine ulaşmak ve dünyalık tasalardan gönlünü arındırmak isterse, marifet nurları o kişi üzerinde tecelli eder. Böylece hakikati bulma yoluna girmiş olur. Fakat bunun tek yolu, sapasağlam bir inancın var olmasıdır. Eğer sağlam bir inanç varsa ve Yüce Allah’a o kişinin kalbini iman nuruyla aydınlatmış, göğsünü açmış, onu ferhlatmışsa, hakikat yoluna girilmiştir.
İÇINDEKILER
Allah’ın Sıfatları ve Fiilleri
Tenzih
Hayat ve Kudret
İlim
İfade
İşitme ve Görme
Kelam.
Allah’ın (cc) Fiilleri
İman ve Küfür
Anlaşmazlığın Sonnu
Küfür ve İmanın Hakkında
Küfür
Tasdik.
Tasdik edenler Musaddıkin
Tevil.
Baskın Sanı ile Yorum
Yeniden Dirilişin Aklî veya Hissi Oluşu ve Zındıklar.
Mullak Zındıklar Hakkında
Usûl-i selâse/üç temel esas.
Tekfirin Kaynağı ve Hükmü.
Tekfir Meselesinde Farklı Görüşler.
Müslüman Toplum
Cehennem
Tekfirin Kaynağı.
Tekfire Karşılık Tekfir
İmana İlişkin Ayrıntılar
Akıl-Vahıy İlişkisi.
Üç Tavsiye
Şeytanın. İnsanın Damarlarında Dolaşması
Cinlerin Gaybdan Haber Vermeleri.
ALLAH’IN SIFATLARI VE FIILLERI
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Varlığın başlangıcı ve sonu olan, evrende dilediğini yapan, Arş’ın sahihi, kutlarını doğru yola ulaştıran, onları tevhide şahit olmakla, inançlarını şüphe karanlıklarından korumakla ve Hz Muhammed’in ümmeti olarak var etmekle nimetlendiren, sıfatlarını Allah’ın derin anlayıp verdiği kişilerden başkasının kavrayamadığı, ortağı bulunmayıp zatı itibariyle bir ulan, benzeri ve zıttı olmayan, tek olan, haşlandın ve sonu olmayan (ebedî ve ezelî), Celal sıfatıyla tecellî eden, zaman ve mekan ötesi olan Allah’a hamd olsun.
TENZIH
Allah (et.) tasvir edilmiş veya edilen bir cisim değildir. Aynı şekilde, sınırlanmış ve takdir edilmiş bir cevher de değildir. Takdir edilebilme ve bolünebilme bakımından cisimlere benzemez. O’nun bir ölçüyle ve parçalar halinde ifadesi mümkün değildir. O, hiçbir varlığa benzemediği gibi, hiçbir varlık da O’na benzemez.
Varlık amelinde onun benzeri yoktur. Hiçbir şey O’na benzemediği gibi, O da varlık aleminde hiçbir şeye benzemez.
Yüce Allah, miktarla sınırlandırılamaz, herhangi bir ölçü birimiyle ifade edilemez. Yönler onu kuşatamaz, yerler ve gökler onu ifade için yeterli de-fiildir.
Kur’an’da buyrulduğu üzere, Arş’a istiva etmiştir. Ancak istiva etmek, somut olarak oturmak manasında anlaşılmamalıdır. Yüce Allah için, bir varlığa dokunması, oturması, yer değiştirmesi gibi fiiller söz konusu olamaz. O, Arş’ra taşınmamaktadır. Aksine, Arş ve onun taşıyıcısı melekler, Allah’ın lütfuyla hareket etmektedirler. O, Arş’ın, semanın ve her şeyin üzerindedir. Arş’ın veya semanın üzerinde olması, birisine diğerinden daha yakın olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde, yeryüzünün herhangi bir yerine daha yakın olduğu da söylenemez. O yüksek derecelerdedir.
Bununla birlikte, Allah (c.c), bütün varlıklara yakındır. O, kuluna, şah damarından daha yakındır, her Şeyi görmekte ve bilmektedir. O kadar yakındır ki; hiçbir şey ondan gizli kalmaz. Ancak, nasıl ki, zâtı varlıklara benzemiyor ve ölçü birimleriyle ifade cdilemİyorsa, kullarına oları yakınlığı da ölçü birimle-riyle ifade edilemez. Hiçbir şey onun içinde olmadığı gibi, o da hiçbir şeyin içinde değildir. Öyle yücedir ki, zaman ve mekan onu kuşatamaz. Allah (C-C.). zaman ve mekanı yaratmadan önce vardı, şimdi de aynı şekilde vardır.
Sıfatlan bakımından yaratılmışlardan ayrıdır. Zatına ekli zatından başka bir şey olmadığı gibi, başka bir şeye ek olarak zatının varlığı da söz konusu değildir. Onun için, şekil ve yer değişikliğinden bahsetmek imkansızdır. Sonradan olma ve irızî unsurların ilavesi, onun için düşünülmesi dahi mümkün olmayan durumlardır. Aksine, bütün celal sıfatlarıyla varlığı devanı etmekledir ve varlığının başlangıcı olmadığı gibi, sonu da yoktur.
Hiçbir sıfatı için eksiklikten, noksanlıktan bahsedilenle yeceği için, sıfat la nnda ziyade veya tamamlanma söz konusu olmaz. Kendisinden bir nimet olarak, zâtı itibariyle, varlığı akılla bilinir. Ayrıca Yüce Allah, iyi kullarına lütuf olarak, nimetini tamamlamak üzere alıiret yurdunda gözle görülebilir.
HAYAT VE KUDRET
O, diridir, kudret sahibidir. Gücü ve kudretiyle dilediğini yapandır. Kusurlu veya aciz olmasından bahsedilemez. Diğer canlılar için söz konusu olan yorgunluk ve uyuma durumları, O’nun için söz konusu değildir. Bütün varlıkların bir eceli olduğu halde. Allah (c.c.) yok olmaz, ölmez. Bütün alemlerin rabbidir.Evrende otoriteyi elinde tutan, idare eden, yaratan ve emredendir, Gökler ve diğer bütün yaratılmış varlıklar, onun kontrolündedir. Yaratan ve yoktan var eden tek ilahtır. Varlıkları, fiilleri ve rızkı yaratan O’dur. Alemin idaresi O’na zor gelmez. Gücünün ve bilgisinin sonu yoktur.
DIN
Allah (c.c.) her şeyi bütün ayrıntısıyla bilendir. Bilgisi yerlerin derinliklerinden, göklerin sonuna kadar, alemlerde var olan her şeyi kapsar. Yerdeki ve gökteki atomlar, zerreler, en küçük oluşturucu unsurlar dahî onun bilgisi dışında değildir. Allah (c.c), zifiri karanlık bir gecede, kapkara bir taşın üzerinde yürüyen siyalı bir karıncanın adımlarını bilir Aynı şekilde, atmosferdeki zerrelerin hareketleri de onun bilgisi dahilindedir. Gizli ve açık olanı, kalplerden ve akıllardan geçenleri, gönüllerdeki sırları bilmektedir. Allah’ın (c.c.) bilgisi ezelîdir. Bilgilerin sonradan intikal etmesi ve (inceden bılmmevın bir şeyin sonradan bilinir hale gelmesi, Allah (c.c.) için söylenmesi mümkün olmayan bir durumdur
İrade
Evrende akıp giden bütün , Allah’ın (c.c.) iradesine bağlıdır. Meydana gelen bütün işlerin düzenlenmesi ve idaresi ona aittir. Az-çok, büyük-küçük, hayırlı-şerli, faydalı-zararlı, iman nitelikti-inkar nitelikli,kâr-zarar, artma-eksilme, itaat-isyan gibi farklı durumlar, Allah’ın (c.c.) iradesi doğrultusunda ortaya çıkar. kaza, kader ve hikmete göre cereyan etmektedir. Bütün bunlar onun dilemesine bağlı olarak gerçekleşir. Dilediği olur, dilemediği olmaz. Allah (c-c.) dilemezse hiçbir göz göremez, hiçbir akıl düşünemez.
O, her şeyin başlangıcıdır, sonudur, dilediğini yapandır. Verdiği hükmü uygulamayıp peri çevirecek, kararından dolayı kendisini cezalandıracak hiçbir kişi veya makam yoktur. Günahkar kullar, Allah’ın rahmetinden, bağışlamasından başka kurtaracak hiçbir şey yoktur. Eğer Allah (c.c.j dilemeseydi, hiç kimse kendisinde ona itaat edecek gücü de bulmazdı.
Alemlerdeki bütün insanlar, cinler, melekler ve şeytanlar, zerre kadar bir madden hareket ettirmek veya hareket halindeyse durdurmak için biraraya gelseler, Allah (c.c.) dilemedikçe bunu yapamazlar. Her olay için bir zaman takdir etmiştir ve o olay hiçbir değişiklik olmaksızın belirlenen vakitte gerçekleşir. Alemdeki işleyiş, Allah’ın (c.c.) ilmi doğrultusunda, herhangi bir değişiklik ve bozulma olmadan devam eder. Evrendeki işleyişin belirlenen kurallar doğrultusunda sürüp gitmesi, Allah’ı (c.c.) meşgul etmez. Kurulmuş düzen içerisinde işleyiş devam etmektedir.
IŞITME VE GÖRME
Allah (c.c.) İşitendir, görendir. Her şeyi işitir ve görür. Bir sesin frekansının düşük olması, onun işit-meşine engel olmadığı gibi, görüntünün, bir insanın gözle görülemeyecek kadar küçük olması da, görmesine engel değildir. Uzaklık işitmesine, karanlık da görmesine engel değildir. Kalp veya beyin olmadan bilmesi gibi, göz olmadan görür, kulak olmadan işitir. Herhangi bir alet olmaksızın yaratır. O halde, Allah’ın (c.c.) zâtı yaratılmışların zâtlarına benzemediği gibi, sıfatları da yaratılmışların sıfatlarına benzemez.
KELAM
Allah (c.c.) mü tekeli imdir, konuşandır. Emreder, yasaklar, mükafat veya ceza vaat eder. O’nun kelamı ezeli ve kadîmdir. Sonradan ortaya çıkmamış olup, zâtıyla beraber vardır, kâimdir. O’nun kelamı, yaratılmışların kelamına benzemez. O’nun konuşması için sese ve hava içerisinde ses dalgalarına, harflere, dile veya dudağa ihriyaç yoktur. Kur’an-ı Kerim, İncil, Zebur ve Tevrat, Allah’ın (c.c.) elçilerine İndirmiş olduğu kelamıdır.
Şüphesiz ki Kur’an dille okunur, sahifelere yazılır ve kalplerde korunur. Bununla beraber Yüce Kitabımız Allah’ın zâtıyla kâimdir. Sonradan var olmamıştır. Yalnızca insanlara sonradan ulaşmıştır. Kur’an’nın kalplerde korunması veya kağıtlara yazılması, Allah’ın kelamının bölünme ve parçalanması anlamına gelmemektedir. İyi kulların ahirette Allah’ı görecek olmaları gibi, Hz. Musa da Allah’ın kelamını, harf veya ses olmaksızın işitti.Allah’ın (c.c.) diri olması, bilmesi, güç yetirmesi, irade etmesi, işitmesi, görmesi ve konuşması; hayat, ilim, kudret, irade, sem’, basar ve kelam sıfatlarıyla olmaktadır.
ALLAH’IN (C.C.) FİİLLER
Allah’tan (c c ) başka mutlak varlık yoktur. O’nun tiilleti, zatı ile kâim değildir Adaleti en güzel, en olgun ve eksiksiz biçimde ortaya çıkar O’nun butun fiillerinde sayısız hikmetler doludur, verdıği hükümler adalet üzeredir Kulların adaleti, O’nun adalateyle kıyaslanamaz Bır kulun, başkasının malı üzerinde tasarrufla bulunması zulumdür Ancak Allah (c c ) için boyle bir durum soz konusu değildir Çünkü mülk, tamamıyla O’nundur.
Bütün insanları, cinleri, melekleri, şeytanları, gökyüzünü, yeryüzünü, hayvanları, bitkileri, cevherleri, arazları, anlayan ve hisseden bütün varlıkları yokluktan sonra var eden O’dur. Varlıkların tamamını hiçbir şey yokken yaratmış, inşa etmiştir. Ezelde tek varlık idi, kendisiyle beraber başka bir varlık bulunmamaktaydı. Bu sebeple, tek yaratıcı O’dur. Yüce Allah, iradesinin sonucu ve kudretinin göstergesi olarak, mahlukatı var
Yaratılış, Allah’ın (c.c.) ezelde var olan kelamının gerçekleşmesidir. Yoksa, Allah (c.c.) varlıkları, onlara muhtaç olduğu için yaratmamıştır. Mahlukatın yaratılması bir zorunluluğun sonucu değil, Allah’ın ikra…….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İslam Felsefesi
- Kitap Adıİman Kitabı
- Sayfa Sayısı93
- Yazarİmam Gazali (Çevirmen, Ayhan AK )
- ÇevirmenAyhan AK
- ISBN6055961107
- Boyutlar, Kapak12x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİlke Yayınevi / 2009