Ian Parker’dan uzak durmam gerektiğini biliyordum.
Ama uyuşturucu satıcısı üvey babam beni evden kovduğu için gidecek hiçbir yerim kalmamıştı. Ian’ın büyükbabasının çiftliğindeki kullanılmayan barakaya yerleşmek dışında bir seçeneğim yoktu.
Ian barakada kaldığımı öğrendiğinde evindeki boş odaya taşınmam için ısrar etti. Bu teklifi kabul etmemeliydim ama bir evin ve sıcak bir yatağın cazibesini reddetmek mümkün değildi. Ev arkadaşımın kahverengi gözlerinden ve güçlü kollarından bahsetmiyordum bile.
Birbirimize hiç benzemesek de aramızdaki kıvılcım inkâr edilemezdi. Hayatım sonunda iyiye gitmeye başlamıştı.
Ian aşktaki tek şansımdı. Umarım gerçekler ortaya çıkmaya başladığında ellerimden kayıp gitmezdi.
*
1
Hazel
“Sanırım yanlış yerdesin,” dedi Koca Pençe. Ofisinde, onun hemen karşısında oturuyordum. “Garsonluk pozisyonuna başvurmak için Çiftlik Evi restoranına gitmelisin.”
Koca Pençe gibi bir adamın karşısında oturan herkes kendini küçücük hissederdi. Tabii ki gerçek ismi bu değildi ama kasaba- daki insanlar ona böyle hitap ediyordu. Seksenlerinde yaşlı bir beyefendiydi ve etrafındaki herkesin gerçekten canına okuyordu. Eres’te yaşayan herkes onu tanırdı. Ayrıca isminin hakkını gerçekten veriyordu. Hem kilo hem de boy olarak iri bir adamdı. Boyu 1.82’nin çok üzerinde, ağırlığı ise rahatlıkla yüz on beş kiloya yakındı. Yaşlı olmasına rağmen fazla kambur durmazdı ama eskisine göre daha yavaş hareket ediyordu. Her gün aynı şeyleri giyerdi, hem de her gün. Ekose desenli bir gömlek, iş tulumu, kovboy çizmeleri ve bir kamyoncu şapkası. Dolabında milyonlarca ekose gömlek ve tulum olduğunu düşünüyordum… ya da karısı Holly çok sık çamaşır yıkıyordu.
Nebraska’daki Eres kasabasının varlığından dünyadaki pek çok kişi habersizdi. Yollarımız topraktı ve çoğumuz oldukça yoksulduk. Eğer Eres’te çalışan biri varsa, kesinlikle şanslılar arasındaydı ancak muhtemelen çok fazla para kazanmıyordu. Şanslı olanlar ay sonunu zar zor getirebilirdi. Şanssızlar da çoğunlukla Koca Pençe’den borç almak zorunda kalırdı, o ise daima borç konusunu dile getirmesine rağmen geri ödeme yapılmasını beklemezdi. Oto tamirhaneci ihtiyar Kenny’nin ona hâlâ elli bin dolar borcu vardı. Borcunu 1987’den beri ödememişti, bir gün ödeyeceğini de pek sanmıyordum. Ancak her kasaba toplantısında, Koca Pençe yüzüne yapışmış huysuz bir ifadeyle bu konuyu gündeme getirirdi.
Koca Pençe. Eres’in vaftiz babası sayılırdı. Tüm kasabanın merkezi olan Eres Çiftliği`ni işletiyordu. Ekin tarlalarından sığırlarına kadar, bu kasabada daha önce kimsenin yapamadığı bir şey yaratmıştı. Kalıcı bir şey inşa etmişti.
Eres Çiftliği altmış yılı aşkın bir süredir iyi bir şekilde işliyordu ve kasabada çalışan insanların çoğu bu adam için çalışıyordu. Çiftliğin içerisinde ya da Çiftlik Evi’nde iş imkânı buluyorlardı.
Çiftlikte çalışmak için çok uygun görünmesem bile, onun ofisinde bulunma nedenim kesinlikle garsonluk pozisyonunu elde etme umudu değildi.
“Bay Koca Pençe, size saygım sonsuz ama…”
“Koca Pençe.” diye düzeltti. “Böyle ‘Bay’ saçmalıklarına gerek yok. Doğrudan Koca Pençe. Bana olduğumdan daha yaşlı hissettirmeyi bırak.”
Güçlükle yutkundum. “Haklısınız. Özür dilerim. Koca Pence. affınıza sığınarak restoranda bir pozisyonla ilgilenmiyorum. Çiftlikte çalışmak istiyorum.”
Beni baştan aşağı süzerek görünüşümü inceledi. Benim yaşımdaki çoğu kızın domuz ağıllarında ya da at ahırlarında kirlenmek istemediğinden emindim ama bu pozisyona ihtiyacım vardı ve istediğimi alana kadar buradan gitmeyecektim.
“Diğer çalışanlarıma pek benzemiyorsun.” Oflayıp yüzünü buruşturdu. Ancak bunu kişisel algılamadım çünkü o her zaman oflar.
“Jean Stone…” Kaşları çatıldı, parmaklarını “Charlie Riley’yle ilişkisi var, doğru değil mi?” Charlie’den bahsedince midemin biraz bulandığını hissettim.
“Evet, efen… Koca Pence.” üzgün görünüyordu. Purosunu çiğneyerek başını iki yana salladı. Koca Pençe bir an için ilk defa huysuz görünmedi. Neredeyse “O adam iyi biri değil. İnsanların vücutlarını ve kafalarını karıştıran o pisliği getirerek kasabamızda bir sürü soruna neden oluyor. Herhangi bir uyuşturucu kullanımı söz konusuysa, ekibimde hiçbir yerin olmaz. Bu pisliğe ayıracak vaktim yok.”
“Yemin ederim, kesinlikle uyuşturucu kullanmıyorum. Hatta o tür şeylerden nefret ediyorum.” Neredeyse Charlie ‘den nefret ettiğim kadar
Charlie annemin kocasıydı… benim sevgili üvey babamdı… ve kendimi bildim bileli hayatımızdaydı. Onun nasıl bir insan olduğunu öğrenene kadar yılanların insan olabileceğini hiç düşünmemiştim. Charlie. Eres’in karanlık noktasıydı; tüm kasabaya yayılan zehirli bir enfeksiyondu. Bölgedeki en büyük uyuşturucu satıcısı ve metamfetamin alışkanlığının başlıca sebebiydi.
Charlie Riley tehlikeliydi ve işini yakalanmayacak kadar iyi yapıyordu.
O adamdan nefret etmek için pek çok nedenim vardı ama bu duygunun asıl kaynağı annemi dönüştürdüğü kişiydi.
Annem her zaman onu sevdiğini söylerdi ama aslında o kadır çok sevmiyordu. En azından, onun sarhoş olduğu zamanlarda… Charlie’nin iyi olduğu tek bir şey varsa, o da sarhoş olmaktı. Bazen o kadar kötü sarhoş olur, öyle büyük bir yaygara kopartırdı ki anneme hiç yapmadığı şeyler için özür diletene kadar etrafa bi şeyler fırlatır ve ona vurup ağlamasına sebep olurdu.
Bir keresinde anneme neden onu terk etmediğini sormuştum “Sahip olduğumuz her şeye o adam sayesinde sahibiz. Bu üzerindeki giysiler, yediğin yemek. Anlamıyor musun, Hazel? Charlie olmadan bir hiçiz,” diyerek cevap vermişti.
Bu sözleri anlamamıştım. İnsanların sadece onlardan bir şeyler aldıkları için birileri tarafından incinmeyi neden kabul ettiklerini anlamıyordum. Annem onun bize bir şeyler verdiği konusunda haklı olabilirdi ama hiçbir şeyimizin olmaması, aynı zamanda annemin gözlerinin morarmayacağı anlamına gelirdi.
Bana bu konuyu kapatmamı ve bir daha açmamamı söylemişti çünkü o adamı seviyordu ve asla terk etmeyecekti.
Bu konuşmayı yapmamızın üzerinden üç yıl geçmişti. Artık on sekiz yaşındaydım ve her geçen gün annem benim yerime onun tarafını tutmaya başlıyormuş gibi görünüyordu. Ancak bunun annemin gerçek düşünceleri olmadığını biliyordum. Charlie onun bedenini ve zihnini öylesine zehirlemişti ki, annemin hangi yöne gideceğine dair hiçbir fikri yoktu artık. Onun kontrolündeydi ve uyuşturucu tedarik zincirinin bir kölesiydi. Bugünlerde onun gözlerine baktığımda, karşımdaki kişi gerçek annem olmuyordu. Gerçek annemi neredeyse hiç göremiyordum.
Annemin dört aylık hamile olduğu gerçeği olmasaydı, tamamen hayatıma devam ederdim. Yakında doğacak kardeşime karşı kendimi biraz sorumlu hissediyordum. Tanrı şahit olsun, Charlie anneme hiçbir şekilde bakmıyordu.
Kız ya da erkek kardeşim için para biriktirebilmek istiyorsam Eres Çiftliği’ndeki işe ihtiyacım vardı. Anneme doğum öncesi vitamin almak için paraya ihtiyacım vardı. Buzdolabının dolu olduğundan emin olmak için de paraya ihtiyacım vardı. Bebeğin bir şekilde benim sahip olduğumdan biraz daha fazlasıyla dünyaya gelmesini sağlamak zorundaydım.
Geriye kalan parayla tek yönlü bir bilet alıp bu kasabadan ayrılacak ve asla arkama bakmayacaktım. Bir şekilde annemi de …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap Adıİkimizin Yıkımı
- Sayfa Sayısı400
- YazarBritainy C. Cherry
- ISBN9786253661144
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMartı Yayınevi / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Türkü Söylüyor Otlar ~ Doris Lessing
Türkü Söylüyor Otlar
Doris Lessing
“Çok kötü bir iş.” Türkü Söylüyor Otlar’da Rodezya’nın ırkçı beyazları, Turnerların uzak çiftliğinde işlenen cinayetten bu alelade cümleyle söz ederler. Ayrıcalıklarını korumak, krizleri sıradanlaştırmakla...
- Genç Bond İkinci Kitap “Kanlı Humma” ~ Charlie Higson
Genç Bond İkinci Kitap “Kanlı Humma”
Charlie Higson
James Bond uzun zaman önce tehlikenin üstüne gitmişti. Şimdi ise tehlike onun peşindeydi… Eton’lu bir öğrencinin ailesi denizde kayboldu. James okulun gizli bir köşesinde çalışan karanlık...
- Tutkulu Aşk ~ Rachel Gibson
Tutkulu Aşk
Rachel Gibson
NewYork Times Bestseller yazarı Rachel Gibson’dan yine unutamayacağınız bir roman… Georgeanne Howard, ne kadar zengin olursa olsun dedesi yaşında bir adamla evlenemeyeceğine karar verdiğinde...