İki Kilise Arasında Binamaz, iki arada bir derede duran, ulusal edebiyat tasniflerine kolayca sığdırılamayan, “Karamanlıca” diye de bilinen Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe edebiyat üstünde duran, özellikle de bu edebiyatın en tanınmış eseri Temaşa-i Dünya’ya odaklanan bir inceleme. Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle İç Anadolu’da yaşayan ve kendilerini Türkçe konuşan Rumlar olarak tanımlayan Hıristiyan Ortodoksların edebiyatını kültürel açıdan olduğu kadar karşılaştırmalı edebiyat açısından da yakın okumaya tabi tutuyor. Tanzimat sonrası Osmanlı dünyası ve Yunan aydınlanmasındaki kültür ve özellikle dil tartışmalarının bağlamına yerleştirilen Temaşa-i Dünya’yı, kaynağı olduğu kabul edilen, Yunan edebiyatının ilk romanlarından olan Polipathis’le, ayrıca pikaresk romanın öncü örnekleriyle birlikte ele alıyor.
Karşılaştırmalı edebiyat ve ulusal edebiyatların tarihinin yanı sıra ulusal kimliklerin oluşumu, kuruluşu, sınırları ve sorunlarıyla ilgilenen okurlarımızın zevkle okuyacağına inanıyoruz.
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Giriş
I. Bir İmparatorluk Edebiyatı: Karamanlıca Edebi Üretim
ve Evangelinos Misailidis
Karamanlıca Edebi Üretim
Osmanlı Çeviri Edebiyatında Bir Öncü: Anatoli Tefrikaları
1888-99 Döneminde Yayımlananlar
Dil ile Din Arasında “Türkçe Konuşan Anadolulu
Ortodoks” Kimliği
Karamanlıca Edebi Üretimde Evangelinos Misailidis’in Yeri
II. Temaşa-i Dünya ve Polipathis:
İki Benzer Anlatı, İki Farklı Edebi Proje
İki Önsöz: “Roman” mı, Mithistorie mi
yoksa “Halât-ı Hikâye” mi?
Farklılaşan Anlatıbilimsel Öğeler: Olay Örgüsü, Zaman,
Mekân ve Kapanış
III. Temaşa-i Dünya’da Anlamsal Dönüştürme
Kimlik: “İki Kilise Arasında Kalmış Binamaz” Olmak
Anadolululuk: Atik Yunanların “Hafidleri” Olmak
“Karamanlılık”: Hem O Hem Öteki Olmak
Din ve Kimlik: Hem Dindar Hem Kilise Muhalifi Olmak
Yunan Bağımsızlığına Karşı “Tanzimatçı” Olmak
Osmanlı’da Rum, Helen ya da Grek Olmak
Temaşa-i Dünya’da Zaman, Mekân ve Kapanış
Zaman: Geciktirilen “Vaka-yı Hayriye”
Mekân: “Bizim Anadolu”
Tek Son, Çoklu Kapanış
IV. Temaşa-i Dünya’da Yazınsal Dönüştürme
Katharevusa-Dimotiki Tartışmaları Arasında Karamanlıca
Hem Dimotiki Hem Türkçe Olarak Karamanlıca:
“İki Kere Yabancı”
“Adi/Açık/Yavan/Alessevi”: Anatol Lisanı Olarak Karamanlıca
“Adi/Avam Lisan” Olarak Türkçe: Osmanlıcadaki Dil Tartışmaları
Okurlar: “Rağbetlü Kir”ler, “Hayırhah ve İtibarlu Müşteriler”
Geleneksel Anlatı Unsurları: Şirazeden Çıkmak
Anlatısal Sapmalar: “Bu Babda Hatırıma Bir Fıkra Geldi…”
Açıklayıcı Sapmalar: “Gelelim Piç Çocuklar Maddesine…”
Gömülü Sapmalar: İç İçe Hikâyeler Beyanında
V. Temaşa-i Dünya’da Türsel Çeşitlilik
İspanya’dan İstanbul’a: “Karamanlı” Picaro Favini
Hazine-i Ara-i Müstakime-i Mesihiye, Gerosthatis,
Genovefa Hikâyesi ve Diğerleri
Sonuç
Ekler
Notlar
Kaynakça
*
Son yıllarda yapılan eleştirel çalışmalar Türk edebiyatı tarihlerinde genellikle “Modern Türk Edebiyatı”nın başlangıcı olarak nitelendirilen ve “Tanzimat Dönemi Edebiyatı” (1840-1890) olarak adlandırılan dönemin farklı “millet”lerin, farklı toplulukların, cemaatlerin, çeşitli dil ve alfabelerde, çoğu zaman benzer kaygılarla ve benzer projelerle ürettikleri edebiyatların bir bileşeni olduğunu ortaya koyuyor. Çalışmaların ışığında açılan bu yeni alan, tekçi bir söylemle inşa edilen ulusal edebiyat paradigmasının körleştirdiği arada kalmış edebiyatları, edebiyatçıları, söylemleri gün yüzüne çıkarmakla birlikte söz konusu çok-dilli, çok-alfabeli ve çok-etnili edebiyatların ele alınması için yeni kavramsallaştırmalara duyulan ihtiyacı da artırmaktadır. Ulusal edebiyatın etnisite ve din temelli yaklaşımından farklı olarak genellikle dil üzerinden şekillenen bu bakış açısında, belki de alanın yeni olması dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu içerisinde farklı milletlere ait edebiyatlar arasındaki geçişkenliğe ve benzerliğe yapılan vurgu daha çok öne çıkmakta, bu durum ise kimi zaman söz konusu edebiyatlar arasındaki çatışma ve gerilim alanlarının gözden kaçmasına sebebiyet verebilmektedir. Fatih Altuğ, “19. Yüzyıl Osmanlı Edebiyatında İmparatorluk, Medeniyet, Yerlilik, Yaban(cı)lık ve Din” başlıklı makalesinde ulusal edebiyat paradigmasının tekleştirici, “tek-dilli, tek-dinli ve tek-alfabeli” anlatısının alternatifini kurarken mevcut anlatıdaki şiddeti bir başka düzlemde yeniden üretmenin tehlikesine dikkat çeker. Bu tehlike, “tekleştirici anlatının karşısına kültürel ve edebi anlamda çoğulcu bir edebiyat ideali koyarak, edebiyat alanının kendi içindeki ve başka alanlarla ilişkilerindeki gerilimleri görmezden gelmektir”. Bu nedenle, yeni bir imparatorluk edebiyatı paradigması oluştururken, “eleştirmenin iki temel sorumluluğu” vardır: “Birincisi, ulusal anlatının zannettiğinin ya da gösterdiğinin aksine on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı edebiyatının çoğulluğunu gündeme getirmek, susturulmuş ya da gerçekleşmemiş imkânlarını hatırlatmak; ikincisi ise bu hatırlatmayı yaparken dönemin farklı edebi, kültürel, toplumsal ve siyasi pratikleri arasındaki simgesel ya da gerçek şiddeti göz ardı etmemek, tahakkümü açığa çıkarmak.”
Bu çalışma yukarıda dillendirilen her iki meseleyi gündeme getirmeyi amaçlamakta. Çalışmada bir yandan Osmanlı edebiyatının çoğulluğu; bu çoğulluğun önemli bir ayağı olan Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoks Hıristiyanların üretimlerini gerçekleştirdikleri Yunan harfli Türkçe edebiyat ya da (ileride dile getireceğim özelliklerden dolayı isimlendirme sorunlu olsa da) literatürde daha çok bilinen adıyla Karamanlıca edebi üretim üzerinden görünür kılınmaya çalışılmakta, öte yandan Karamanlıca edebiyatın ilk ve neredeyse tek “özgün” anlatısı olan Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş (1871-1872) başlıklı kurmaca bir yapıt üzerinden söz konusu edebiyatın üretilme koşullarının çok-boyutlu ve diğer çağdaş edebiyatlarla (Müslüman-Türk ve Yunan edebiyatları gibi) ilişkisi irdelenmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada sözü edilen çok-dilli, çok-alfabeli ve çok-etnili edebiyatların hem benzerlikleri ve geçişkenlikleri hem de aralarında mevcut olan tahakküm ilişkileri üzerinde durulmaktadır. On sekizinci yüzyıldan itibaren dinsel eserlerle başlayan Karamanlıca yayın dünyası, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşitli türdeki yayınlarla birlikte düşünüldüğünde, Osmanlı-Hıristiyan edebiyatı olarak kolayca kodlanabilecek bir edebiyat içerisinde ne denli farklı dinamiklerin ve çatışma alanlarının bulunabileceğini gösterir. Karamanlıca entelektüel üretimin; bir yandan özellikle toplumsal ve dilsel olarak beslenilen Osmanlı-Müslüman geleneğiyle öte yandan siyasal ve ideolojik olarak 18. yüzyıl Yunan Aydınlanması ve 1821 sonrası kurulan Yunan devleti ile ve bir başka düzlemde edebi olarak on dokuzuncu yüzyıla damgasını vuran Batılılaşma hareketi ve Batı edebiyatıyla ne türden bir ilişki içerisinde olduğunu belirlemek, bu ilişkinin çok-boyutlu, çok-dinamikli ve çatışmalı yapısını ortaya çıkaracaktır.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat İnceleme/Araştırma
- Kitap Adıİki Kilise Arasında Binamaz - Karamanlıca Edebiyatta Dil Kimlik ve Yeniden - Yazım
- Sayfa Sayısı368
- YazarŞehnaz Şişmanoğlu
- ISBN9786053163220
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Halüsinasyonlar ~ Oliver Sacks
Halüsinasyonlar
Oliver Sacks
Sacks, kitaplarının dünya üzerinde binlerce okur tarafından okunmasını sağlayan kendine özgü yazım tarzını ve yaklaşımını Halüsinasyonlar’da da sergiliyor: Karısını Şapka Sanan Adam, Uyanışlar, Migren...
- Sürmeli Türkçe ~ Şeref Yılmaz
Sürmeli Türkçe
Şeref Yılmaz
Bir dilin zengin ve işlek olmasının yanı sıra, etki gücüne de sahip olması, o dili konuşan bireylerin sayısıyla doğru orantılıdır. Bir dili ne kadar...
- Kıyısız Bir Gerçekçilik ~ Roger Garaudy
Kıyısız Bir Gerçekçilik
Roger Garaudy
Bu kitap başlı başına bir olaydır; anlattıkları ve anlatan bakımından. Yayımlandığı zaman bakımından, geleceğin bir güvencesi olması bakımından. Bir bitiş ve bir başlangıç noktası...