Sevimli kardeşler İgi ve Flo bu kez yepyeni bir yaz macerasıyla yine karşınızda…
Koca bir okul yılını geride bıraktılar. Uzun zamandır deniz kenarında tatil yapmayan İgi ile ablası Flo’yu unutulmayacak bir yaz bekliyor!
İgi için deniz kenarında tatil; saatlerce denizden çıkmayarak denizkızlarıyla tanışmak, sıcacık kumlarda yuvarlanıp kumdan kaleler yapmak, denizyıldızı toplarken hayallere dalmak anlamına gelse de, yaramaz kahramanımız bu yaz ailesiyle tatile çıkabileceğini pek düşünmüyor. Neden mi? Çünkü öğretmeni yaz tatili için ona çok ama çok önemli bir görev verdi… Görevin adı: Barnaby. İgi, yaz boyunca sevimli pelüş ayı Barnaby’ye göz kulak olup, bu keyifli tatilde onu da mutlu kılmak zorunda. Ama hepsinden önemlisi, tatile çıkmamak için hiçbir mazeret kabul etmeyen anne babası İgi’den bir an önce toparlanmasını istiyor.
Ah, tek bir çantaya, hem İgi’nin hem de Barnaby’nin eşyalarını nasıl sığdırmalı ki?.. Barnaby’ye arkadaşlık etmeleri için “Mahşerin Dört Atlısı” da çantasına girince İgi canlı bir bavula dönüşüveriyor.
İgi ve Flo’yu, “sihirli” bir karavanla çıkacakları yolculukta bekleyen pek çok sürpriz var. Yeni dostluklar kuracakları, sürükleyici maceralara dümen kıracakları ve yepyeni deneyimlere yelken açacakları bu renkli tatil boyunca İgi ve Flo’ya arkadaşlık etmeye ne dersin?
Okulun son günü
Okulun son günüydü.
İgi okul bitsin hiç istemiyordu. Kahvaltı ediyorduk ve o çok endişeli görünüyordu.
“Okuldaki hayvanlara kim bakacak?” diye sordu.
“Biri onlarla ilgilenecek,” dedi annem.
“Öğretmenler ne yapacak?”
“Biri öğretmenleri evlerine götürecek,” dedi babam. “Öğretmenler de biraz rahat edecek.” “Peki, biz ne olacağız?” diye sordu İgi. “Biz ne yapacağız?” “Rahat durmayacağınız kesin,” dedi babam. “Çok eğleneceğiz,” diye araya girdim. “Flo,” dedi İgi, sanki saçmalıyormuşum gibi. “Okul eğlenceli zaten.” “Tatiller de eğlencelidir,” dedi annem. “Tatil yapacağız.” “Yapacak mıyız?” diye sordu babam. “Tatilde ne yapacağız?” diye soran İgi, omuzlarını kaldırıp alt dudağını büzdü. “Seni karanlık bir kutuya koyup okul başlayana kadar orada tutacağız,” dedi babam.
“Hayatta olmaz,” diyen İgi, kaşlarını çatarak babama baktı. “İstediğimiz saatte kalkacağız,” dedim. “Bütün gün televizyon seyredeceğiz ve pijamalarımızla dolaşacağız.” “Hayır efendim, dolaşmayacaksınız,” dedi annem. Babam ise “Ah, rüya gibi,” diye ekledi. “Bisikletle dolaşmaya çıkacağız,” dedim. “Piknik yapacağız, parka gideceğiz ve dondurma yiyeceğiz.” “Tamam,” dedi İgi. “Kulağa fena gelmiyor.” Babam kahve yapıyordu ve annem de kendisine bir bardak çay almıştı. Ben kızarmış ekmeğimi yiyordum, İgi ise kahvaltılık gevreğinin çıtırtılarını dinliyordu. “Tatilimiz ne kadar sürecek?” diye sordu birden.
Annem “Altı hafta,” deyince İgi’nin çenesi kocaman açıldı. “Altı hafta mı?” dedi. “Bu sonsuzluk gibi.” “Hayır, değil,” dedi annem. “Bu yalnızca bir buçuk ay.” “Kırk iki gün,” diyen babam, önce bize, sonra anneme baktı. “Uzun bir süre,” dedi annem. “Uzun ve güzel bir tatil yapacağız,” dedim İgi’ye. “Göreceksin.” Okula giderken İgi, erkenden varmak istediği için çok hızlı yürüyordu. “Acele edin,” dedi annemle bana. “Sadece bir gün kaldı, o da bugün.” Hızlı yürüdüğü için bütün vücudu sallanıyordu ve arkadan çok komik görünüyordu. Bizi güldürse de İgi gülmüyordu. Arkasına döndü ve parmağını bize yöneltti. İgi sadece kızgın olduğunda böyle parmağıyla işaret eder. “Acele edin,” dedi. “Hadi!”
Onun sözünü dinledik.
Okula çok erken gelmiştik. İgi’yi sınıfına götürdüm. Öğretmeni Rwaida’dan sonra ilk gelenler biz olmuştuk. Rwaida kalemlerini açıyordu.
“Bugün okulun son günü olduğunu biliyor
muydunuz?” diye sordu İgi.
“Evet, biliyorum,” dedi Rwaida. İgi’nin yüzünü görene kadar çok mutlu görünüyordu.
“Kırk iki gün ya da altı hafta boyunca ne yapacağız?” diye sordu İgi. Rwaida gülümsedi. “Bir çaresine bakacağız,” dedi ve elindeki açılmış kalemleri kalemliğe gürültüyle bıraktı. “Umarım,” dedi İgi. “Umarım bakarız.” Okulun son günü güzeldi. Sabah o günkü derslerimizi işledik. Öğlen sırada dünya yemekleri vardı. Hindistan’dan, Fas’tan, Fransa, Polonya ve Bosna’dan yemekler yedik. Çoğu çok lezzetliydi.
Sonra “Altın Saat” başladı. Aslında bu sadece fazladan bir oyun zamanı demekti, ama adı farklıydı. Futbol oynamayı, jimnastik veya başka şeyler yapmayı tercih edebiliyorduk. Ben başka şeyler yapmayı tercih ettim; İgi de öyle. Yapbozlar, el işleri, bisküvi süsleme gibi seçenekler vardı. Annemle babama bir resim yaptım. Mavi bir denizle mavi gökyüzü çizdim, tutkallı yerin üzerine gerçek kum dökerek sahil yaptım, dördümüzün resmini kesip kartona yapıştırdım. Ben çizmek, kesmek ve yapıştırmakla meşgulken, İgi ne yaptığımı görmeye geldi. Ağzının etrafında bisküvi kırıntıları ve parmaklarında da krema vardı. “Ne yapıyorsun?” diye sordu etrafa bisküviler saçarak.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yabancı)
- Kitap Adıİgi ve Ben Tatildeyiz
- Sayfa Sayısı160
- YazarJenny Valentine
- ISBN9789944697705
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tasfiye ~ Imre Kertész
Tasfiye
Imre Kertész
2002’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Imre Kertész, ilkgençlik çağında Nazilerin toplama kamplarının vahşetini yaşamış bir yazar. Türk okurlarının Kadersizlik, Fiyasko ve Doğmayacak Çocuk...
- Sondan Sonra ~ Megan Hunter
Sondan Sonra
Megan Hunter
“Londra gözlerimin önünden yüzerek geçti.” Londra’nın sular altında kaldığı bir çevre felaketi sırasında doğum yapan bir anne, hayata ve bebeğine histerik bir güçle tutunur....
- İsimsiz Kafe ~ Robert Seethaler
İsimsiz Kafe
Robert Seethaler
1966, Viyana. İkinci Dünya Savaşı’ndan yirmi yıl sonra şehir küllerinden doğarken sezonluk işçi Robert Simon da bu heyecana kapılır ve bir dükkân kiralayıp kendi...