Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İdam Mahkumunun Son Günü
İdam Mahkumunun Son Günü

İdam Mahkumunun Son Günü

Victor Hugo

3 Şubat 1829 tarihinde Fransa´da imzasız incecik bir kitap yayınlandı. Bir idam mahkûmunun yaşadığı son günlerde kafasından geçenlerin anlatıldığı bu kitap seyirlik bir gösteri…

3 Şubat 1829 tarihinde Fransa´da imzasız incecik bir kitap yayınlandı. Bir idam mahkûmunun yaşadığı son günlerde kafasından geçenlerin anlatıldığı bu kitap seyirlik bir gösteri niteliğindeki idamları ilk defa idama mahkûm edilmiş birinin bakış açısıyla ele alıyordu, Hakimlerden sonra bizler de onları düşüncelerimizle yargılarken, hiç düşünmüş muyduk; acaba ne hissediyorlardı, hücrelerinde yalnız kaldıkları zaman kafalarına hangi düşünceler üşüşüyordu? Bu öncü roman, suçlu dediğimiz insana uzaktan bakmak yerine, bu İnsanın hayatına girmemizi sağlıyor, onun da bir insan olduğunu fark ettiriyor.

***

3 Şubat 1829 yılında Fransa’da imzasız, incecik bir kitap yayınlandı.

Bir idam mahkûmunun yaşadığı son günde kafasından geçenlerin anlatıldığı bu kitap, döneminde uzun süre eleştirilecek kadar dikkat çeken, oldukça aykırı bir konuyu işliyordu. Halka açık olarak infaz edilen ve halk tarafından seyirlik bir gösteri niteliğinde olan idamlar, ilk defa idama mahkûm edilmiş birinin bakış açısıyla ele alınıyordu.

Çocukluğunda beynine kazınmış ağaçlarda sallanan cesetlerin görüntüsünü unutamayan Victor Hugo hapishaneleri ziyaret edip, mahkûmların yaşamını ve onlara nasıl davranıldığını incelemiş, isimsiz yayınlanmış kitabın ilk baskısının önsözünde şöyle yazmıştı:

“Bu kitap ancak iki şekilde ortaya çıkmış olabilir Ya aslında bir zavallı, son düşüncelerini farklı boylarda bir tomar kâğıda tek tek dökmüştür; ya da bu fikri fanteziye dönüştürmüş, kendini belki de isteyerek kaptırdığı bu düşünceden bir kitap yazarak kurtulmaktan başka çaresi olmayan, sanat yararına doğayı gözlemekle meşgul bir hayalperest, bir filozof, bir şair ya da böyle biri yazmıştı bu kitabı.

Okuyucu bu iki açıklamadan istediğini seçecektir.”

Daha sonraki baskılarda bu önsöze şunları ekledi:

“Görüldüğü gibi bu kitabın yayınlandığı dönemde yazar kendi düşüncelerini yazdığını iddia etmiyordu. Düşüncesinin anlaşılmasını beklemeyi ve anlaşılıp anlaşılmadığını görmeyi tercih ediyordu. Evet, kitap anlaşıldı. Bugün artık yazar, bu masum ve sade edebi biçimin altında halkın anlayacağı biçime sokmak istediği politik ve toplumsal düşüncenin maskesini kaldırabilir. O halde Bir İdam Mahkûmunun Son Günü’nün, idam cezasının kaldırılmasının dolaylı ya da dolaysız bir savunmasından başka bir şey olmadığını açıklıyor, ya da belki daha doğrusu bunu yüksek sesle itiraf ediyor. Onun niyeti, eseriyle gelecek kuşaklara bırakmak istediği; bu konuya değinmiş olsa da, işlenen suçtan, sanığa kadar değişen özel savunmadan değil, bugünkü ve gelecekteki bütün sanıklar için sürekli olan genel savunmadan, toplum yerine geçen Yargıtay önünde yüksek sesle savunulan insan haklarının en önemli noktasından, bütün ağır suç davalarının önceliği olarak ebediyen inşa edilen bu üstün dava reddinden, kraliyet maiyetinin kanlı söz sanatı tarafından kuşatılan acıma duygusunun üç kalın katının altındaki bütün temel sebeplerin altında belli belirsiz çırpınan kasvetli ve ölümcül sorudan bahsetmektir. Bu yaşam ve ölüm sorusudur; çırılçıplak, savcılığın karmakarışık seslerinden uzak, kabaca göz önüne serilen, görülmesi gereken yerde, olması gereken yerde, gerçekten olduğu yerde, gerçek ortamında, o korkunç ortamda, mahkemede değil de giyotinde, hâkim tarafından değil de cellad tarafından sorulan sorudur.

İşte yazarın yapmak istediği buydu. Eğer gelecek bir gün bunu yapmış olma zaferini ona bahşederse, ki bunu ummaya bile cesaret edemez, başka bir ödül istemeyecektir.

O halde yazar bir kere daha, bütün mahkeme salonlarındaki, bütün jürilerin ve her türlü adaletin önündeki masum olan ya da olmayan bütün suçlular adına yazdığını bildirir. Bu kitap yargı dünyasındaki herkese ithaf edilmiştir. Savunmanın da suçlama kadar engin olabilmesi için bunu yapmak zorundadır. Bir İdam

Mahkûmunun Son Günü, bu yüzden vuku bulan olaydan, kazadan, tuhaflıklardan, özel durumlardan, izafi olandan, öykülerden, özel isimlerden arındırılarak, herhangi bir suçtan herhangi bir gün idam edilecek herhangi bir suçlunun davasını savunmakla yetinerek yazılmıştır.

Eğer sadece bu düşünceyle bile yüksek sulh yargıcının katman katman olmuş yüreğini acıtacak kadar ayrıntıya girdiyse ne mutlu ona! Ne mutlu eğer adil olduklarını düşünenleri biraz vicdanlı kıldıysa! Yargı kurulunu deşe deşe içinde bir insan bulmayı ba-şardıysa ne mutlu!

Bu kitap üç sene önce yayınlandığında bazıları yazarın fikrini reddetmeyi gerekli gördüler. Bazıları bunun bir İngiliz kitabı olduğunu, bazılarıysa bir Amerikan, kitabı olduğunu sandılar. Olayların kaynağını binlerce fersah ötede, sokağınızdan geçen derenin kaynaklarını Nil Nehri’nde aramak gibi tuhaf bir saplantı bu! Ne yazık! Bu kitap ne bir İngiliz, ne bir Amerikan, ne de bir Çin kitabı. Yazar Bir İdam Mahkûmunun Son Günü fikrini oralardan almadı, fikirlerini böyle uzaklarda aramak gibi bir alışkanlığı yok. Yazar hepinizin görebileceği, belki de hepinizin gördüğü bir yerden (kim zihninde bir idam mahkûmunun son gününü geçirmemiş ya da hayal etmemiştir?), halk meydanından, Greve Meydanı’ndan esinlendi.

Giyotinin kırmızı bıçağının altındaki kan birikintisinde kımıl-tısızca duran bu uğursuz fikri, bir gün buradan geçerken düşündü.

O zamandan beri, Yargıtay’ın kasvetli perşembelerinden çıkan sonuca göre Paris’te bir idam hükmünün çığlıklarla ilan edildiği her gün, penceresinin altından Greve Meydanı’na seyirci toplamak için bu boğuk çığlıkların geçtiğini duyduğu her defasında, bu acı fikir yine aklına geliyordu. Onu ele geçiriyor, kafasını jandarmalarla, celladlarla, kalabalıkla dolduruyor, can çekişen zavallının çektiği son acıları saati saatine -şu an günah çıkartıyor, şimdi saçları kesiliyor, şimdi elleri bağlanıyor gibi- yaşatıyordu. Bu canavarca iş tamamlanırken kendi işlerini gören topluma bütün bunları anlatması için zavallı şairi uyarıyor, baskı yapıyor, itiyor, sarsıyordu, bir işkenceydi bu…

Elleri yıkamak iyidir, ama kanın akmasını önlemek daha iyi olacaktır.

15 Mart 1832

BİR TRAJEDİ HAKKINDA BİR KOMEDİ

Not: Burada Bir İdam Mahkûmunun Son Gününün dördüncü basımına eşlik eden önsözü bir defa daha yayınlamamamız gerektiğini düşündük. Bu önsözü okurken bu kitabın ilk basımlarının hangi politik, ahlaki ve edebi karşı çıkışların ortasında yayınlandığını hatırlamak gerekir.

1832 baskısı

KİŞİLER

MADAM DE BLINVAL

ŞÖVALYE ERGASTE

İÇLİ BİR ŞAİR

BİR FİLOZOF

ŞİŞMAN BİR ADAM

ZAYIF BİR ADAM

KADINLAR

BİR UŞAK

İÇLİ ŞAİR (Okuyarak)

Ertesi gün, adımlar ormanı geçiyordu

Nehir boyunda bir köpek havlayarak dolanıyordu

Ve genç kız yüreği gözyaşları içinde gelip oturunca

Antik Kilise’nin eski kulesine

Dalgaların inlediğini duydu

Zavallı Isaure,

Kibar ozanın mandore1 sesi artık yoktu.

BÜTÜN DİNLEYİCİLER Yaşa! Harika! Muhteşem!

(Alkışlar)

MADAM DE BLINVAL

Bu şiirin sonunda gözleri yaşartan tarif edilmesi imkânsız bir gizem var.

İÇLİ ŞAİR

(Alçak gönüllülükle)

Felaket açığa çıkmış.

ŞÖVALYE

(Kafasını sallayarak)

Mandore, ozan, bu çok romantik!

İÇLİ ŞAİR

Evet efendim. Ama mantıklı bir romantizm, gerçek bir romantizm… Ne yapabiliriz ki? Bazen ödün vermek de gerekir.

ŞÖVALYE

Ödünler! Ödünler! İşte insan zevkini böyle kaybediyor. Yalnızca şu dörtlük için bütün romantik dizeleri rahatlıkla feda ederdim:

“Pinde ve Cythere’den, Uyarı geldi Soylu Bernard’a Aşk Sanatı cumartesi Yemeğe gelecekmiş Hoşlanma Sanatı’na”

İşte gerçek şiir bu! Cumartesi akşamı Hoşlanma Sanatı’nın evinde yemek yiyen Aşk Sanatı! Ha şöyle! Ama bugün konu hep mandore, hep halk ozanları. Hiç çılgın şiir yazan kalmadı. Şair olsaydım çılgın şiirler yazardım; ama şair değilim.

İÇLİ ŞAİR

Yine de ağıtlar…

ŞÖVALYE

Çılgın şiir mösyö. (Madam de Blinval’e alçak sesle) Hem sonra “chatel” Fransızca değil ki, biz ona “castel” deriz.

BİRİ, İÇLİ ŞAİR’E

Bu bir görüş mösyö. Antik Kilise diyorsunuz, neden Gotik Kilise demiyorsunuz!

İÇLİ ŞAİR

Gotik kelimesi dizelerde kullanılmaz.

BİRİ

Ah! O zaman farklı.

İÇLİ ŞAİR

(Devam ederek)

Bakın mösyö, yetinmeyi bilmek gerekir. Ben Fransız dizelerinin düzenini bozmak ve bizi Ronsard’ların Brebeuf’lerin dönemine götürmek isteyenlerden değilim. Ben romantiğim, ama ılımlı. Aynı duygularda olduğu gibi… Tatlı, düşsel, melankolik duygular isterim, asla kan ya da korku istemem. Felaketleri saklamak. Coşkun hayal güçleri olan bazı insanlar olduğunu… Bakın hanımefendiler, şu yeni romanı okudunuz mu?

KADINLAR

Hangi romanı?

İÇLİ ŞAİR

Bir İdam Mahkûmunun…

ŞİŞMAN ADAM

Oturun mösyö! Hangi kitaptan bahsetmek istediğinizi anladım. Yalnızca ismi bile sinirlerimi bozuyor.

MADAM DE BLINVAL

Evet, benim de. Korkunç bir kitap… Yanımda bir tane var.

KADINLAR

Bakalım, bakalım.

(Kitap elden ele geçer.)

BİRİ

(Okuyarak)

Bir İdam Mahkûmunun…

ŞİŞMAN ADAM Lütfen madam!

MADAM DE BLINVAL

Gerçekten de berbat bir kitap, kâbus gibi, insanı hasta eden bir kitap.

BİR KADIN

Bu kitabı okumam gerek.

ŞİŞMAN ADAM

Geleneklerin günden güne bozulup kötüye gittiğini kabul etmek gerekir. Tanrım! Korkunç bir düşünce! Ölüme mahkûm edilmiş bir adamın, idam gününde yaşayacağı bütün ahlaki işkenceleri, fiziksel acıları, birini bile atlamadan teker teker incelemek, derinlerine inmek! Tüyler ürpertici değil mi? Bu düşüncede bir yazarın okuyucularının olduğunu düşünebiliyor musunuz hanımlar?

ŞÖVALYE

İşte son derece saygısızca olan da bu.

MADAM DE BLINVAL Yazarı kimmiş?

ŞİŞMAN ADAM

İlk baskısında ismi yoktu.

İÇLİ ŞAİR

Daha önce iki roman yazmış biri… Ah, isimlerini unuttum. Birincisi Morgue Sokağı’nda başlayıp Greve’de bitiyordu. Her bölümde çocukları yiyen bir dev vardı.

ŞİŞMAN ADAM

O kitabı okudunuz mu mösyö?

İÇLİ ŞAİR

Evet mösyö. Olay İzlanda’da geçiyor.

ŞİŞMAN ADAM

İzlanda’da mı? Bu korkunç!

İÇLİ ŞAİR

Ayrıca içinde mavi vücutlu canavarların olduğu lirik şiirler, baladlar da yazmış.

ŞÖVALYE

(Gülerek)

Vay canına! Oldukça öfke dolu dizeler olmalı.

İÇLİ ŞAİR

Bir de dram yayınladı, buna dram diyorlar, şöyle hoş dizeler var:

“Yarın yirmi beş haziran bin altı yüz elli yedi.”

BİRİ

Ah o dize!

İÇLİ ŞAİR

Rakamlarla da yazılabilir, anlıyorsunuz değil mi bayanlar: “Yarın 25 Haziran 1657.”

(Güler, herkes güler.)

ŞÖVALYE

Bugünün şiiri pek kendine özgü…

ŞİŞMAN ADAM

Ah ne demezsin! Bu adam manzume yazmayı bilmiyor! Adı neydi bu adamın?

İÇLİ ŞAİR

Hem akılda tutulması, hem de telaffuzu çok zor bir isim. İçinde Got’lardan, Vizigot’lardan, Ostrogot’lardan bir iz var.

(Güler.)

MADAM DE BLINVAL Terbiyesiz bir adam.

ŞİŞMAN ADAM

Mide bulandırıcı bir adam.

GENÇ KADIN

Onu tanıyan biri bana dedi ki…

ŞİŞMAN ADAM

Onu tanıyan birini mi biliyorsunuz?

GENÇ KADIN

Evet ve bana onun çok hoş, sade bir adam olduğunu, münzevi bir hayat sürdüğünü ve günlerini torunlarıyla oynayarak geçirdiğini söyledi.

İÇLİ ŞAİR

Gecelerini de kapkaranlık eserler düşleyerek! Çok tuhaf, böyle birdenbire bir dize yazmış oldum.

“Ve gecelerini kapkaranlık eserler düşleyerek.”

İyi bir duraksamayla. Kafiyeye gerek yok. İnanılmaz! Çok kasvetli.

MADAM DE BLINVAL

Quidquid tentabat dicere, versus erat.

ŞİŞMAN ADAM

Söz konusu yazarın torunları olduğunu söylüyordunuz. Bu imkânsız bayan! Böyle bir eser yazdıktan sonra! Tüyler ürpertici bir roman!

BİRİ

Peki ama bu romanı ne amaçla yazmış?

İÇLİ ŞAİR

Ben nereden bilebilirim?

FİLOZOF

Görünüşe göre idam cezasının yasaklanması amacıyla yazıyormuş.

ŞİŞMAN ADAM

Bu korkunç bir şey derim ben!

ŞÖVALYE

Ah inanılmaz! Cellada düello mu teklif ediyor yani?

İÇLİ ŞAİR

Giyotine karşı büyük bir kini var.

ZAYIF ADAM

Bunu ben bile anladım. Tumturaklı sözler…

İdam Mahkûmunun Son Günü

ŞİŞMAN ADAM

Hayır, hiç öyle değil. Kitapta sadece iki sayfada idam cezasından bahsediyor. Geri kalanı duygular.

FİLOZOF

Yanılıyorsunuz. Konu tartışılmayı hak ediyor. Bir dram, bir roman hiçbir şey ispat etmez. Hem sonra ben kitabı okudum, kötü bir kitap.

İÇLİ ŞAİR

İğrenç! Sanat bu mu yani? Bu sınırları aşmak, rezalet çıkarmak, o büyük bir suçlu, ah onu tanısaydım? Ama hayır. Ne yapıyor? Kimse bilmiyor. Belki gerçekten zararlı biridir. Kimsenin beni tanımadığım biriyle ilgilenmeye zorlama hakkı yok.

ŞİŞMAN ADAM

Okuyucuya fiziksel acılar yaşatmaya da hakkı yok. Ben bir trajedi seyrettiğimde susarım, o kadar! Hiçbir şey olmaz. Ama bu roman insanın tüylerini diken diken yapıyor, içini ürpertiyor, kâbuslara neden oluyor. O kitabı okuduktan sonra iki gün yataktan çıkamadım.

FİLOZOF

Buna bir de soğuk ve sıkıcı bir kitap olmasını ekleyin.

İÇLİ ŞAİR

Bir kitap! Bir kitap!

FİLOZOF

Evet. Biraz önce söylediğiniz gibi, bu kitapta hiçbir estetik tat yok. Ben soyut anlatımla, saf varlıkla ilgilenmiyorum. Kitapta benim kişiliğime uygun birini bulamadım. Ayrıca ne sade bir dili var, ne de açık bir anlatımı. Arkaizm kokuyor. Siz de bunu söylemek istiyordunuz değil mi?

İÇLİ ŞAİR

Hiç şüphesiz, hiç şüphesiz.

FİLOZOF

Suçlu da ilgi çekici biri değil.

İÇLİ ŞAİR

Nasıl ilgi çekici olabilirdi ki? Bir suç işlemiş ve hiç pişman değil. Ben olsam tam tersini yapardım. Kendi suçlumun hikâyesini anlatırdım, iyi bir aileden gelmiş, iyi eğitim almış bir suçlu. Aşk. Kıskançlık. Birden fazla suçu barındıran bir yumak… Sonra pişmanlıklar, pişmanlıklar. Ama insani kanunlar amansızdır, suçlunun ölmesi gerekir. İşte idam cezasına böyle değinirdim.

MADAM DE BLINVAL Ah! Ah!

FİLOZOF

Kitap, beyefendinin de söylemek istediği gibi, hiçbir şey anlatmıyor. Özgünlük genele hâkim değil.

İÇLİ ŞAİR

Tamam! Daha da iyisi, neden kahraman olarak, örneğin… Malesherbes’i6, erdemli Malesherbes’i seçmemiş? Malesherbes’in son günü, çektiği azap? Ah! Ne kadar güzel ve asil bir hikâye olurdu! Onunla ağlardım, onunla ürperir, idam sehpasına onunla çıkmak isterdim.

FİLOZOF

Ben istemezdim.

ŞÖVALYE

Ben de. Sizin şu Malesherbes’iniz aslında bir devrimci. FİLOZOF

Malesherbes’in idam edilmesi idam cezasına karşı bir şey ispatlamıyor ki.

ŞİŞMAN ADAM

İdam cezası! Bununla ilgilenmek neye yarar ki? İdam cezası sizi niye ilgilendirsin ki? Bu konuda bir kitap yazarak kâbus görmemize neden olan bir yazar kötü biri olmalı!

MADAM DE BLINVAL

Ah! Evet, gerçekten kötü kalpli biri!

ŞİŞMAN ADAM

Bizi hapishanelere, zindanlara, Bicetre’e7 bakmaya zorluyor. Gerçekten hiç hoş değil. Buraların çirkef kuyusu olduğunu herkes bilir. Ama bunlar toplumu neden ilgilendirsin ki?

MADAM DE BLINVAL

Kanunları koyanlar çocuk değil.

FİLOZOF

Ah! Ama yine de! Olayları bütün gerçekleriyle sunmak… ZAYIF ADAM

Eh! İşte kitapta eksik olan da bu, gerçeklik! Bir şairin böyle konularda ne bileceğini sanıyorsunuz ki? En azından bir Kraliyet Savcısı olmak gerekir. Alın, bir gazetede bu kitaptan yapılan bir alıntıyı okudum. Mahkûm idam kararı okunduğunda hiçbir şey söylemiyor. Oysa ben, tam karar okunduğunda koca bir çığlık atan bir mahkûm görmüştüm. Anlıyor musunuz?

FİLOZOF

İzin verirseniz…

ZAYIF ADAM

Bakın beyler, giyotin, Greve, bunlar hoş şeyler değil. Bunun ispatı da görünüşe bakılırsa insanın huzurunu bozan, saf, taze, masum duyguları yetersiz bırakan bir kitap. Peki kurallara uygun edebiyatı savunanlar ne zaman ayağa kalkacaklar? Ben Fransız Akademisi’nin bir üyesi olmak isterdim, belki iddianamelerim bu hakkı kazanmama yardımcı olur. İşte onlardan biri, Sayın Ergaste. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü hakkında ne düşünüyor?

ERGASTE

İnanın ki mösyö, bu kitabı ne okudum, ne de okurum. Dün Mme de Senange’ın evinde yemek yedim. Morival Markizi de, Melcour Dükü’ne bu kitaptan bahsetti. Kitapta yüksek devlet görevlilerine ve özellikle de Almont Başkanı’na karşı olan kahramanlar varmış. Floricour Rahibi de çok kızmıştı. Dahası kitabın bir bölümü dine, bir bölümü de monarşiye karşıymış. Eğer Kraliyet Savcısı olsaydım!

ŞÖVALYE

Evet Kraliyet Savcısı! Ve yasalar! Ve basın özgürlüğü! Yine de idam cezasını kaldırmak isteyen bir şairin varlığı, takdir edersiniz ki çok korkunç bir şey. Ah! Ah! Eski rejim zamanında işkenceye karşı yayınlanmış bir roman olabilir miydi? Bastille’in8 alınmasından beri, her şeyi yazmak serbest. Böyle romanlar her şeye korkunç zarar veriyor.

ŞİŞMAN ADAM

Korkunç! Hepimiz rahattık, hiçbir şey düşünmüyorduk. Fransa’da arada sırada, orada burada, haftada en fazla iki kafa kesiliyordu. Buna rağmen ne bir gürültü, ne de bir skandal olurdu. Kimse bir şey söylemezdi, kimse bunu düşünmezdi. Hem de hiç, işte öyle bir kitap ki, korkunç bir baş ağrısı yarattı!

ZAYIF ADAM

Bir jüri üyesi kitabı okuduktan sonra nasıl karar verir!

ERGASTE

Bu vicdanları rahatsız eder.

MADAM DE BLINVAL

Ah! Kitaplar! Kitaplar! Kim bu kitabın bir roman olduğunu söyledi ki?

ŞAİR

Kitapların çoğunlukla sosyal düzeni bozan bir zehir olduğu açık.

ZAYIF ADAM

Kullandıkları dili göz önünde bulundurmazsak romantikler de devrime kalkışıyor.

ŞAİR

Şunu bir anlayalım mösyö, romantik vardır, romantik vardır.

ZAYIF ADAM

Zevksizlik! Zevksizlik!

ERGASTE

Haklısınız. Zevksizlik!

ZAYIF ADAM

Buna söyleyecek hiçbir şey yok.

FİLOZOF

(Bir kadının oturduğu koltuğa yaslanarak)

Mouffetard Sokağı’nda bile söylenmemesi gereken sözler söylüyorlar.

ERGASTE

Ah! İğrenç kitap!

MADAM DE BLINVAL

İdam Mahkûmunun Son Günü

Hey! Ateşe atmayın. Benim değil.

ŞÖVALYE

Bizim zamanımızdan bahsedelim. Her şey o zamandan beri ne kadar değişti, zevkler, adetler! Gençliğimizi hatırlar mısınız Madam de Blinval?

MADAM DE BLINVAL

Hayır mösyö, hatırlamıyorum.

ŞÖVALYE

Biz en yumuşak başlı, en neşeli, en nükteli millettik. Hoş eğlenceler düzenler, güzel dizeler döktürürdük. O yıllar büyüleyiciydi. 17. yüzyılda Damiens’in idam edildiği yıl, Mailly Mareşali karısının verdiği büyük balonun ardından Mösyö de la Harpe’ın çaldığı çok sesli besteleri gibi kusursuzu var mıdır?

ŞİŞMAN ADAM

Ne güzel günlerdi! Şimdi korkunç gelenekler ve kitaplar var. Boileau’nun güzel bir dizesi vardır:

“Ve geleneklerin çökmeye başlamasının ardından sanatın çöküşü gelir.”

FİLOZOF

(Alçak sesle şaire)

Yemeği burada mı yiyoruz?

İÇLİ ŞAİR

Evet, birazdan.

ZAYIF ADAM

Şimdi idam cezasını kaldırmak istiyorlar ve bunun için acımasız, ahlaka aykırı ve kötü zevk eseri kitaplar yazıyorlar. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü gibi.

ŞİŞMAN ADAM

Haydi dostum, bu korkunç kitaptan bahsetmeyi bırakalım artık. Size rastlamışken, söyler misiniz üç haftadır temyizini geri çevirdiğimiz adamı ne yaptınız?

ZAYIF ADAM

Ah! Biraz sabırlı olun! Buraya tatile geldim. Bırakın da nefes alayım. Dönünce konuşuruz. Eğer gecikme olursa, savcı yardımcısına yazarım…

UŞAK

(İçeri girer.)

Masa hazır efendim.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Notre Dame’ın Kamburu ~ Victor HugoNotre Dame’ın Kamburu

    Notre Dame’ın Kamburu

    Victor Hugo

    1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859’da sona erdi, fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde...

  2. Deniz İşçileri ~ Victor HugoDeniz İşçileri

    Deniz İşçileri

    Victor Hugo

    Yazar, ilk kez 1866’da yayımlanan Deniz İşçileri romanını, sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra da ayrılmayıp 15 yılını geçirdiği Guernsey Adası’na ve...

  3. Notre-Dame’ın Kamburu ~ Victor HugoNotre-Dame’ın Kamburu

    Notre-Dame’ın Kamburu

    Victor Hugo

    Notre-Dame’ın Kamburu, dansçı Esmeralda, katedral çanlarının koruyucusu Quasimodo ve Prens Phoebus arasındaki karmaşık ilişkileri merkezine alıyor. Notre-Dame Katedrali, bu karakterlerin hayatlarını ve Paris’in sokaklarını...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Bay Sammler’ın Gezegeni ~ Saul BellowBay Sammler’ın Gezegeni

    Bay Sammler’ın Gezegeni

    Saul Bellow

    Bay Sammler’ın Gezegeni, İkinci Dünya Savaşı’nın insan ruhunda bıraktığı yaralara yeni bir geleceğin penceresinden bakan bir başyapıt. Soykırım kurbanı bir Polonyalı Yahudi, tek gözünü...

  2. Timbuktu ~ Paul AusterTimbuktu

    Timbuktu

    Paul Auster

    “İşte ben bunun hayalini kurdum Kemik Bey. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin hayalini. Ruhun kasvetli, karanlık kuytularına biraz olsun güzellik katmak istedim....

  3. Kardeş Katilleri ~ Nikos KazancakisKardeş Katilleri

    Kardeş Katilleri

    Nikos Kazancakis

    Ah zavallı insan! Dağları yerinden oynatabilirsin, mucizeler yaratabilirsin ama bunun yerine gidip gübrenin, tembelliğin ve inançsızlığın içine batıyorsun! İçinde Tanrı var, Tanrı taşıyorsun da...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur