Huzur sokağı bir roman klasiği… Satış rekorları kırmış, her yaştan ve her kesimden onbinlerce insanımız tarafından aynı ilgi ve heyecanla okunan bir eser olarak haklı şöhret kazanmıştır. Birleşen yollar adıyla sinemaya da aktarılmış ve halkımızın büyük ilgi ve teveccühünü kazanmıştır. Huzur sokağı özlenen huzur için
İSTANBUL’UN kenar semtlerinden birinde kırık dökük, irili ufaklı ahşap evlerin sıralandığı dar ve küçük bir sokakta başlamıştı her şey. Yağmur yiye yiye tahtaları aşınmış, her rüzgâr esişte yıkılıverecekmiş intibaını uyandıran, kırılan camların yerine sararmış gazete kâğıtları yapıştırılmış, rengi solgun, yer yer yamalı, basma perdeli evleri ile “Huzur Sokağı”nın ilk bakışta fakir bir sokak olduğu anlaşılırdı…
Sakinleri, kanaat ve huzur içinde yaşayan, zenginlik ve debdebede gözleri olmayan mü’min ve mütevazı kimselerdi. Bu mütevekkil, asil insanlar, bütün fakr u zaruretlerine rağmen yaşayış tarzlarından gayet memnun, içinde bulundukları hayat şartlarından dolayı da o derece müsterihtiler…
Bu sokak, adeta yılların tahribatı ile aslî veçhesini kaybetmiş, maddeci ve materyalist insanların hırs ve ihtirasları üzerine inşa edilmiş, yeni ve modern İstanbul’un bir parçası değil de, Osmanlı devrinin bütün ince ahlâk ve faziletlerini sinesinde yaşatan ve sanki şu tefessüh etmiş cemiyetle bütün bağlarını koparmış asude bir köşeydi…
Herkeste köklü bir gönül birliği vardı… Herkes birbirine karşı sonsuz bir sevgi, derin bir muhabbet, samimi bir kardeşlik, candan bir bağlılık duyardı… Komşuluk münasebetleri öylesine kuvvetliydi ki, şairin: “Ferde râci sadmeden efrâd olurmuş lerzedâr.” Dediği gibi, sokak sakinlerinden bir kişiye veya aileye gelen herhangi bir musibet ve felâket, bütün sokağın derdi ve elemi olur, felâketzedeye yardımcı olmak, onu teselli etmek, derdine derman olmak için herkes birbiriyle göz yaşartıcı bir fazilet yarışına girişirdi…
Şayet musibet hastalık ise, elbirliğiyle tedavisine yatışılır ameliyatı mucib hâl karşısında ameliyat ücreti bir anda toplanır hasta en mükemmel hastahanede ameliyat ettirilir, hastanın evi âdeta bir ilâç deposu haline getirilirdi…
Dükkânı soyulan şahıs, üzülmeye dahi vakit bulamazdı. Zira zayıf bütçelerine rağmen Huzur Sokağı sakinleri, yine bir anda aralarında topladıkları paraları küçük bir sermaye hâline getirir, dükkân için lüzumlu malzemeleri derhal temin ederler ve kardeşlerinin yüzünü güldürürlerdi…
Evi yanan şahsın evi de eşsiz bir yardımlaşma ve gayret neticesi, eskisinden de mükemmel bir tarzda, eşyaları ile birlikte en kısa zamanda kendisine hediye edilirdi.
Sokak sakinlerinden birinin kızı evleneceği zaman, bütün komşu genç kızları ve hanımları, onun çehizini hazırlamak için seferber olurlar, dantelli yatak takımları, oyalı yemeniler, nakışlı örtüler ve sırmalı seccadelerle sandığını hazırlarlar, hayır dualarla onu gelin ederlerdi…
Bu sokakta herkesin, ateşten çekinir gibi çekindiği ve en ziyade nefret ettiği şey, dedikoduydu… Hiç kimse, hiç kimsenin arkasından konuşmaz, kimse birbirini çekiştirmeye tevessül etmezdi… Herkes birbirinin kusurunu hoş görür, ayıbını yüzüne ^vurmazdı. Çekememezlik, hased, kıskançlık ve rekabet gibi hisler, bu faziletli insanların kalbinde yer bulamıyordu bir türlü… Çünkü herkes kardeşinde, komşusunda olan yüksek meziyetle iftihar ediyor, onun meziyetini, kendi meziyeti olarak kabul ediyordu…
Hâsılı, İslâm ahlâk ve yaşayışının topyekûn iflas ettiği şu bozuk cemiyet içinde bu sokak, tesanüd, teavün. ittihad, ittifak ve uhuvvetin âbideleştiği bir fazilet, bir asalet, bir şecaat otağı, kalbleri birbiri için çarpan fertlerden müteşekkil sarsılmaz bir aile ocağıydı…
Gün. her sabah böyle başlardı Huzur Sokağında… Gecenin bütün mahremiyetini kalın ve koyu bir perde gibi sinesinde gizleyen zifiri karanlıklar, fecre yakın saatlerde gitgide açılır ye gecenin bu son saatleri, perdeleri sımsıkı örtülmüş ahşap evlerin u/erine açık mavi bir tül gibi iner, ortalık sihirli bir güzellik içine bürünüverirdi…
işte böyle sabahlardan birinde Huzur Sokağı… Etraf, henüz abca karanlık… Şafak, sökmek üzeredir…
Biraz sonra bu küçük ve sakin sokağı, her sabah olduğu gibi lâhuti bir ses kaplayacak ve Huzur Sokağı’nda günün ilk hareketleri başlamış olacak…
Mahallenin herkes tarafından sevilen, hürmet edilen nur yüzlü ve umumi kültürü yüksek, engin bilgili müezzini Sadi Hoca, köşe başındaki küçük caminin şerefesi kırık minaresinden, sesinin bütün ulviliğiyle uykuda olan semt sakinlerini sabah namazına davet edecek… Ve.. Huzur Sokağı’nda kapılar bir bir açılacak… Yaşlısıyla, genciyle bütün erkekler, yüzlerinden o hiç eksik etmedikleri mes’ut tebessümleriyle hep bir istikamete doğru yönelecekler…
işte, nitekim o tatlı, o lâhuti ses, muhiti sıcak bir ana şefkatiyle kucaklamağa başladı…
Sadi Hoca’nın sabâ makamından okuduğu yanık ve içli sabah ezanı, ince bir tül gibi ortalığı örten alaca karanlığı delercesine dalga dalga, perde perde göklere yükselmekte…
“Esselâtü hayrün minennevm! Esselâtü hayrün minennevm!…”
“Namaz uykudan hayırlıdır! Namaz uykudan hayırlıdır…”
Huzur Sokağı’nda bu sese, bu ilâhi davete icabet etmeyen kimse yoktu. Bu ulvi sesle, bu ilâhi davetle uyanan herkesin evinde birer birer ışıklar yanmaya başlar, nalın şıkırtılarının, su şıkırtılarının sesi, sokağa manevi bir mûsikinin nağmeleri gibi yayılırdı…
Nitekim, ezan bittikten bir müddet sonra ahşap evlerin demir halkalı kapılan, bir bir açılmaya ve dışarıya bir kaç orta halli olan müstesna oldukça fakir, fakat temiz kıyafetli, temiz yüzlü gençyaşlı erkekler çıkmağa başladılar…
Her zaman olduğu gibi, camiye gitmek üzere evinden en erken çıkan, yine Bekir Ağa olmuştu. Orta yaşlı, halimselim bir adam olan Bekir Ağa, inşaatlarda, amelelik yaparak nafakasını temin ederdi. Ters çevrilmiş kasketi, kırmızımtırak yüzü, derinden gülen şefkat dolu gözleri ve hele hele mali durumunun hiç de iyi olmamasına rağmen elinin haddinden fazla açıklığı ile herkesten ziyade çocukların sevgili siydi Bekir Ağa… Her akşam eve dönüşünde sokaktaki bütün çocukları çikolata, sakız, leblebi, çekirdek gibi yiyecekler, onların hoşuna gidecek balon, lastik top v.s. gibi ufak tefek oyuncaklar dağıtırdı.
Yeşil yağlı boyaları yer yer dökülmüş olan, tek katlı küçük bir evin açılan kapısında» çıkan mır yüzlü sevimli ihtiyar ise sokaktaki kedilerin sevgilisi, Sayacı Hayri Dedeydi. Hayri Dede’nin de akşam üstü iş dönüşü sokağa girişi görülecek manzaraydı doğrusu… Daha sokağın başında görünür görünmez, nerden haber alırlar, nasıl sezip görürler bilinmez, bir anda sokağın sarı, beyaz, arap, tekir, bütün kedileri Hayri Dede’nin etrafını sarar, hoplayıp zıplamaya başlarlardı. O da elindeki paket paket işkembeleri ve ciğerleri büyük bir neş’e ve keyifle etrafında miyavlıya miyavlıya fir dönen kedilere dağıtır ve biçarelerin karınlarını doyurmadan eve adım atamazdı…
Kapılar tek tek açılmaya devam ediyor… işte Kabzımal Sedat Bey! İşte Bakkal Mehmet Efendi! İşte Simitçi Sadık. Her sene olduğu gibi sınıfını bu sene de iftiharla geçen orta okul son sınıf talebesi Nedim. Manav Necati… Marangoz Halil usta… v.s…
Kapıdan çıkan şahıslar, sağ ellerini göğüslerinin üzerine
koyarak: “Selâmün Aleyküm” diye diğer komşularıyla selâmlaşıp
üç beş kişilik gruplar halinde aynı istikamete doğru ilerlemekteler…
Hepsinin de yüzleri nur nur, ışıl ışıl. Mesut, bahtiyar, gamsız,
kedersiz insanlar hepsi de…
Acaba niçin sokak sakinlerinin konak yavrusu” ismini taktıkları, kapılan ve saçakları oymalı, işlemeli, pencereleri pancurlu, iki katlı, eski fakat sevimli evin kapısı hâlâ kapalıydı?…
Fakat hayır, hayır!… O kapının sabah namazı vaktinde açılıp kapanmadığı hiç bir gün olmamıştı. Şu halde bugün de açılacak ve o abdestli ayaklar her sabah olduğu gibi bu sabah da köşedeki camiye doğru yönelecekti…
Ve işlemeli eski tahta kapı, tatlı bir gıcırtı ile açıldı. Kapının eşiğinde ütülü pantolonu, kolalı gömleği ile tertemiz kıyafetli, temiz ve asil çehreli, güzel, yakışıklı ve nezih bir genç belirdi. Huzur Sokağı’nın ağır başlı ve efendi delikanlısı, Bilâl…
Bilâl, yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’ne devam ederek tamamlamaktadır. O ahlâkı, terbiyesi, çalışkanlığı ve yüksek imanıyla Huzur Sokağındaki kız sahibi bütün anne ve babalar için yegâne damat namzedi, başlarında tertemiz oyalı yemenilerle perde arkalarında çehiz işleyen bütün genç kızların hayâllerinde yaşattıkları ve istikbâl için ümit besledikleri ideal bir eş, biricik annesinin ise üzerine titrediği, terbiyeli, itaatli, hayırlı bir evlâd olarak Huzur Sokağı’nın gözbebeği sayılan, sevilen, her bakımdan mükemmel ve müstesna yaradılışlı bir gençtir. Maneviyata olan sonsuz bağlılığından dolayıdır ki fevkalâde üstün
başarı gösterdiği derslerinin yanında Allah’ın büyükküçük, gençyaşlı, cahil münevver ayırd etmeksizin her müslümana farz kıldığı beş vakit namazını da asla ihtimâl etmemekte, hattâ sesinin çok güzel oluşundan dolayı Sadi Hocanın ve muhitinin ısrarları üzerine köşe başındaki küçük mescidin tek şerefeli minaresine çıkarak çok kere sabah ve yatsı vakitlerinde yanık sesiyle ezan da okumaktadır. İnsanın, onu dinlerken, islâm’ın ilk müezzini Bilâl i Habeşi’yi hatırlamaması imkânsızdır…
Bilâl, kapının eşiğinden adımını atmadan evvel her sabah hayır dua ile camiye uğurlayan beyaz namaz örtülü annesinin elini ve yanaklarını sıcak bir sevgi ve hürmet hissiyle öptü… Sonra cemaate yetişebilmek için koşarcasına evden ayrıldı… Alaca karanlık içinde ilerleyen silueti küçüldü, küçüldü ve nihayet sokağın dibinde, köşede gözden kayboldu…
Caminin önüne gelince içeriye girmeden, şöyle bir durdu. Kendisine küçücük yaşlarından beri şefkat kucağım açan bu riyasız dost kapıyı, sevgi ve muhabbet yüklü gözlerle bir müddet seyretti. Her zaman böyle yapardı o. Adetiydi çocukluğundan beri; bu küçük, minyatür yapılı sevimli camiye her gelişinde, sanki ilk defa görüyormuş gibi uzun uzun her yanını tetkik eder, hayran hayran seyrederdi onu…
Eğildi, ayakkabılarının bağlarını çözdü, eline aldı ve delikleri itina ile annesi tarafından örülmüş temiz çorapları ile dışarıda kapının önünde serili olan hasırın üzerinden geçerek, caminin yeşil meşin örtülü kapısını kaldırdı, usulca süzüldü içeriye. Henüz namaza başlanmamıştı…
Bilal’in girişiyle cemaatte tatlı bir dalgalanma, bir kıpırdanış oldu. Herkes, ona kendi yanında yer vermek için can atıyor, eliyle “Buraya, buraya gel” mânâsında işaretler yapıyordu. Bilâl’i, yıllardır hiç eksilmeyen, bilâkis hergün biraz daha artan bu samimi sevgi şımartmamış, komşularının bu sevgi ve teveccühü onu, günden güne daha ziyade olgunlaştırmış ve derin bir tevazua yöneltmişti.
Herkesin gönlünü almak istercesine bu gün de yine tatlı tatlı tebessüm ederek, başı ile herkesi selâmladı ve en arka safta. Simitçi Sadık’ın yanında sünneti kılmak üzere namaza durdu.
Selâm verdikten az bir müddet sonra sabah namazının farzını kılmak üzere cemaat halinde imamın arkasında kıyama durmuşlardı.
imamın “Allahü Ekber” işaretiyle hep bir anda harekete geçen…
“Huzur Sokağı” için 77 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıHuzur Sokağı
- Sayfa Sayısı510
- YazarŞule Yüksel Şenler
- ISBN9786051145037
- Boyutlar, Kapak14x20 cm, Karton Kapak
- YayıneviTimaş / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kızıl Aura ~ Soner Gedik
Kızıl Aura
Soner Gedik
“Görüntülerden anlayacağınız gibi bütün bölgede sadece güvenlik görevlileri var. Bu dakikaya kadar yüz on dokuz ceset tespit edildiğini öğrenebildik. Bu cesetler yanmış, nasıl yandıkları...
- Havuç Ağacı ~ Hanzade Servi
Havuç Ağacı
Hanzade Servi
Yediden yüz yetmiş yediye, ayrım yapmaksızın her yaştan ruhlar için yazmaya devam eden Hanzade Servi’nin kaleme aldığı Havuç Ağacı, hem gülümsetmeyi hem de hüzünlendirmeyi başaran,...
- Mor Salkımlı Sokak ~ Payelll
Mor Salkımlı Sokak
Payelll
Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinde yaşıyor Ahu, Mor Salkımlı Sokak’ta. Komşuluk bağlarının hâlâ canlı olduğu, annelerin her mecliste oğullarına kız baktığı, yirmi beş yaşında olan...
SÜPER DEVAMIINI COK MERAK EDİYORUM. ANNEM GENÇLİGİNDE OKUMUŞ. VE TAFSİYESİ ÜZERİNE DİKKATİMİ CEKTİ. ALMALIYIM KISA ZAMANDA
bak arkadaşım evet güzel kitap bende okudum içinde aşk gecen yazılara bişey demiyorum ama kitabı iyice okumuşda anladıysan sanki turbanlı kadınlar namusluda başı açık kadınlar bu dünyada afedersin ama sanki ______ gibi anlatıyo ben bu kitabın sonu nereye gidiyo nasıl balşı açık kadınları karalıyo diye bitirmek istedim bizim islamımızda herkez özgür yazar kimse buna karışamaz onun için hiç ama hiç tavsiye etmiyorum etmemde yazarıda romanı yanlış yorumlamış saygılarımla
alakası yok çok güzel bir kitap sadece başı açık olan kadınların bu yönü olanlarını konu almış her başı açık olan kadınlar da iyilik meleği değil her yazar istediği şekilde konu alabilir diyelimki allah herkese hidayet versin süper bi kitap .
belliki sen türbana karşı birisin çok yanlış düşünüyorsun sizgibiler her şeyi yanliş anlıyıp yanlpş yorumlarsanız bu dünyanın işi iş
yanlış biliyorsun arkadaşım islam dini öyle özgür bir din değildir başı açık kadın kabul etmez!!
ben serhata katılıyorum evet kitap güzel ama başı açık kadınları çok karalamışlar çok abartılmış bazı şeyler bu kadar aşırıya kaçılmasa daha güzel olurmuş..
Dizisi de çıktı.günümüzün kapalıları bir baksın,hayata bakışları bu şekilde mi diye? hayatları para pul, ihtişam, güç peşinde koşmak. acaba gerçek kapalıları gsterecek bir dizi çıkar mı? Yani sarışın yada dul diye laf atmayı caiz gören erkekleri, kul hakkını sadece hacca giderken helallik zamanı düşünen hacı adaylarını, namaz kılmıyor diye dövülen çocukları,eşleri. Evinde Atatürk bayrağı var diye ,yada teravihe gitmiyor diye dinsizlikle itham edilen komşuları… Bunların hepsi gerçek yaşananlar. O yüzden huzur sokağı artık bu ülkede bir safsatadır.
Barisa ve Serhata katiliyorum. Namus yürekte olur. Kapali diye namus bekciligi yapipta kendi nefsini kontrol edemeyen bircok insan ver. Demem oki namussuzun kapalisi acigi olmaz. Basi aciga namussuz diyen kizlar kendileri basi acik gezemedikleri icin kiskancliklarinin, hirslarinin ve egolarinin kurbani oluyorlar. Üzülüyorum böyle ayrismalara..
Beynini basini örterek susturamazsin. Icinde varsa namuszusluk istersen 60 yil dagda budist rahipler gibi dua et. Kimse namus bekciligi yapmasin, kendini gelistirsin.. !
volkan sen kimsinde başı açık olanları kabul etmezsin öyle diyeceğine gitde allah hidayet versin de ! hem sadece başı kapalı olanlarmı müslüman oluyor kim demiş senin annenin başı açık diyelim kafirmi oluyor sen haşa allahmısında islam başı açık kadınları kabul etmez ! diyorsun .
Özür dilerim ama; söylediğiniz şey yanlış. Bence herkes dini öğrenebilir, kabul edebilir. Hem ayrıca bu kitapla ilgili yapılan yorumları kınamanın bir yanlışlığı yok. Çünkü dinle ilgili kitaplar pek de kabul görmemiştir.
ben serhata katılıyorum kitap güzel ama başı açık kadınları karalamışlar, tarafsız bir kitap değil her kesim okuyamaz bende hiç tavsiye etmiyorum
eğer herkes özgürse yazarda bu romanı yazmakta özgürdür bunada kimse karışamaz
12 den vurmuşun tebrik ederim çok haklısın
bak arkadaşım sana şöyle söyliyim burda kimse kimseye laf etmemiş bu roman gerçek bir olay şule yüksel şenlerin çok yakın bir arkadaşının hayatı burada yazıyor.iyice araştırda öyle gel.tabii ki herkes özgür senin özgürlüğüne birşey diyen yok ve ben bu kitabı gerçekten ve gerçekten tavsiye ediyorum.iyi günler
Kitapta bir kısım vardı.Hani dadısı Feyza ile konuşuyordu.Feyza o zamanlar Selim ile evlenmişti.Ayşe Dadı hazinelerin niye kapalı bir sandıkta tutulduğunu soruyordu.Feyza’da başına bir şey gelmesin diye böyle bir şey yapıldığını söylüyordu.Bu şey kadın içinde geçerli.Allah tesettürü kadınların iyiliği için koymuştur.Başlarına bir şey gelmesin diye.Biraz aklınız varsa anlarsınız ne demek istediğimi.Başımı örtmüyorum ama kalbim temiz demekle olmuyor bu işler.Şimdi bu benim söylediğimi ilericiler(!)çok banel diye içlerinden geçiştirirler.Bu dünyada belki ama öbür dünyada söylediğim kıymete biner.
nitekim kitabı dikkatli okusaydınız kitabın içindeki bazı başı açıklardan nasıl bahsedildiğini bilirdiniz(mesela; hilal’in öğretmeni, muavin hanım)! karalamadan önce bir şeyi dikkatli araştırma yapmanızı tavsiye ederim.
yha ne alaka be ona bakarsan demek senin çevrendeki insanlar açık ve bu senin gururunu incitmiş böyle yorumlarsak daha iyi olur ve senin bu kitabı bunun gibi bir mazaret bulmana inanamıyorum doğrusu
olaya at gözlüğüyle bakmışşın senin tavsiye vermen değil alman gerek …………..
Herkez değil herkes.
Evet
Filminiziyiama feyza bilalla evlenmesini istiyorum
15 li yaşlarda okuduğum bir roman dı.Aşk ,gençlik ve din hepsi bir arada güzel yorumlanmış. Tavsiye ederim.
güzel bir kitap…
çok güzel bir kitap ama ben hala kitabı alamadım burada da birazını vermiş keşke devamı olsaydı burada okurdum
Herkese Tafsiye ediyorum….Gerçekten Çokk Etkileyici Ve Dinimize Bi kere Daha Bağlanmamızı sağlayan Bir Roman Bi Solukta Okunuyoo:)
çok güzel bir roman gerçekten herkese tavsiye ederim 15 yaşımdayken gözyaşları içinde bitirmiştim ve iki yıl ara ile iki defa okuduğum bir roman şimdikızımında okumasını istiyorum.
gerçekten etkileyici bir romandı ve bunun filminide izledim.başrollerde türkan şoray ve izzet günay oynuyor.filmin adı birleşen yollar olarak konmuş.
o kadar güzel kitapki okudukça okuyasın geliyor bn bu kitabı okuyunca o kadar duygulandım ki dinime daha çok bağlandım gerçek aşk ne onu öğrendim…okumayı hrkese tavsiye ediyorum…
Çok güzel bir kitap hala okuyorum.. Aşk, İslam, herşey var spr bir kitap okumanızı cok ama cok büyük bir tavsiyede bulunuyorum… Herkeze iyi günler
SÜPER BİR ROMAN 20 SENE ÖNCE OKUMUŞTUM OKADAR AKICI Kİ 2 GÜNDE OKUMUŞTUM TEKRAR HİÇ SIKILMADAN OKURUM DİZİSİDE ZEVKLE İZLENİR EMİNİM
‘HUZUR SOKAĞI’NDAN BUGÜN DİZİ ÇIKAR MI
ATV kolları sıvamış…
Bilal bulunmuş, Feyza bulunmuş, Hilal bulunmuş…
‘Huzur Sokağı’ dizi oluyormuş.
Keşke yapmasalar…
Keşke vazgeçseler…
Çünkü…
‘Huzur Sokağı’ bugün için ancak ‘eskide kalan güzel günler’ öyküsünden başka bir şey değil.
‘Huzur Sokağı’ diye bir şey yok.
Roller değişti.
Duygular da…
Sınıflar da…
KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOK SULAR AKTI
O yoksul dindar sokak yok artık…
O sokağın sakinleri zengin olan oldu, zengin olamayanlar da en azından orta sınıf oldu.
Apartmanları dejenere Batıcı tipler dikmiyor, muhafazakar müteahhitler dikiyor.
Bilal’in altında cip var…
Liberal tezlere bel bağlayan Bilal, muzaffer bir tebessümle gidiyor memleketin en mühim üniversitesine…
Romanda ‘ezici, baskıcı, Batıcı’ diye lanetlenen adam, ‘gittikçe yoksullaşmış tekaüt bir CHP’li’den başkası değil. Eski gücünden eser bile yok yani…
Buram buram iyilikle çevrili sokak sakinleri, intikam peşinde: Kendilerine kötülük yapanların defterlerini dürmekle uğraşıyorlar.
Yani demem o ki:
Köprünün altından çok sular aktı.
Eğer ‘Huzur Sokağı’nı dizi yapanlar…
Olaya ‘bir zamanlar böyleydiler’ perspektifiyle yaklaşacaklarsa sorun yok…
Ama hâlâ geçerliliğini koruyan bir öyküye yaklaşır gibi yaklaşacaklarsa…
İşte orada sorunlar başlar…
Çünkü artık ‘Huzur Sokağı’ndan, bugüne dair bir dizi çıkmaz.
Çıksa çıksa ‘belgesel’ çıkar, ‘tarihi film’ çıkar…
kesinikle katılıyorum,günümüzde huzur sokağı mı kaldı ki bugune entegre edilerek yapılması yanlış.Özellikle dini yaşayanların zenginlik ve lüks içinde yaşama isteği almış başını gidiyor ayrıca o eşarp senin bu aker benim derken nereye gidiyor bilinmez … çok uzatmayıp yorumunuzu beğendiğimi dile getiririm
günümüzde evet haklısınız huzur diye birşey kalmadı ama..buda bizim insanlarımızın yanlışlarından kaynaklanıyor..şimdi huzur kalmadı diye film çıkmasın mı..bence aksine çıksın ve devam etsin en azından biraz ders alırız..ibret alırız..
tebrik ederim kardeşim sarfedeceğim aynı cümlelerin ağzımdan almışsın resmen keşke oynamasalar aklımızda kalan o senaryoyla kirletmeseler sokağımızn adını yozlaştırmasalar bilali feyzayı şule yüksel nasıl ikna oldu böyle bir filmin çekilmesine halen aklım almıyor hemde atv gibi bir kanalda umarım kısa zamanda sonu gelir…
BU KİTAP BENDE VAR ÇOK GÜZEL TAVSİYE EDERİM
dizinin fragmanını gördüm ve kitaba hiç uygun bulmadm
Kitap dil ve anlatım bakımından çok güzel..Sürükleyici..Ama ne var ki bence bazı kısımlar çok abartılmış..Ben sanmıyorum ki bizim toplumumuzda başını kapatan türbanlı insanlara bu kadar eziyet edilsin..En azından benim çevremde bu hiç olmadı..Bazı arkadaşların dediği gibi herkes özgürdür ve dinimizde de hiç bir zmn zorlama yoktur..İnsanlar dilediği gibi yaşar ve yaşadığının sualini sadece yüce rabbime verir..
Kitap da abartma yok 50 li yıllarda yazılmış kitap günümüz şartlarında baktığınızda böyle bir kanıya varabilirsiniz. Muhteşem bir kitap.
ben bır acık bayan olarak kıtabı okudum cok begendım.bu kadar guzel anlatılamazdı ınsaallah bırgun bızde ALLAH ın emırlerıne gore yasarız…
ben şule yüksel ve emine şenlikoğlu gibi yazarlardan nefret ediyorum.mesla ahmet günbay yıldız gibi yazarlarıda seviyorum oda islami bir yazar o insanı kapalı açık diye ele almıyor.tarafsız sadece yaşanılanı anlatıyor.ben arkadaşlara katılıyorum bu tesettürlüler k,esin cennete gidecek biz ne yaparız bilmeme artık.bunların çogunun içi gavur
tek gecede bitirdiğim harika bir roman..mutlaka okuyun
BEN BU ESERİ 2012 DE ASKERDE OKUDUM ŞİMDİ ADINI ATV DE GÖRÜR GÖRMEZ HATIRLADIM.BENCE YAZILI BİR ESER OLARAK KALSA DAHA İYİ.
BEN KİTABI OKUDUM. GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL DİZİNİN ÇIKACAĞINI DUYUNCA ÇOK MUTLU OLMUŞTUM AMA DİZİ İLE KİTAP ARASINDA ÇOK FARK VAR.
Kitap mükemmel bir akıcılıkta tek solukta okudm mutlaka okunmalı kesinlikle kitap okurların kütüphanesinde olması gereken bi eser saygılar.
huzur sokağının tv’de çıkacağını duyunca çok sevindim..kesinlikle kaldırılmamalı son bulmamalı sonuna kadar devam etmeli izlenmeli..şimdiye kadar okuyupta etkilendiğim tek kitap..günümüzde herşey oluyor yanlış yada doğru..insanlar hep farklı yerlere gidiyor..hayat yaşam bozuluyor..bence bu kitabı okumayanlar diziyi izlerler ve birazda olsa ibret alırlar..kesinlikle harika ve ibretlik bir film olacağına inanıyorum..çünkü kitabı tam ibretlik..
bence dizi kitapla alakasız ben de kitabı okudum ve film olsa demiştim aslına uyulsa süper olurdu şu haliyle hiç ilgimi çekmedi …
Diziyi izliyorum,kitabıda en yakın zamanda alıp okuyacağım inşallah.Bakalım ne kadar dizi kitaba ne kadar uygun çekiliyor.
Arkadaşımın biri onerdı en kısa zamanda alıp okuyacağm bnde merak ettm yazılanları okuyunca.
bence herkes başı açıkda olsa kapalı da olsa her kişi müslümandır.Ve müslümanlığını kabul ediyorsa başıda açık olsa dinine bağlı olmadığını gösterse bile içinde öyle bir dinlik vardır ki bu başı kapalı olan bir kişide bile bu kadar sevilecek bir din yoktur.O yüzden bence hiç kavga etmenize gerek yok.Ayrıca bence kitapda çok güzel bir kitap.Herkese tavsiye ederim . Hayırlı Günler ..
çoook güzel bir dizi yapmişlar inşallah feyza ve bilal evlenir mutlu olurlar feyza____bilal
KİTABI ALDIM ÇOK BEĞENDİM HERKESE DE TAVSİYE EDERİM
cok güzel bi kitap filimide etkileyici izlenmeli ve okunmalı
Gençliğimin ilk döneminde bir solukta okuyupta etkisinden senelerce kurtulamadığım bir romandır Şule Yüksel Şenler’in ”Huzur Sokağı”.
Kahramanları Bilal, Feyza ve onların etrafında gelişen olaylar sadece beni değil o dönem muhafazakâr binlerce gencimizi etkilemişti.
Huzur Sokağı 1969 yılında gazetede tefrika edilmeye başlandığında büyük alaka uyandırdı. Bu ilgi günümüzde de hiç azalmadı. Sürekli yeni baskıları yapıldı kitabın.
keşke kutsinin yerinde kerim başrol oynasaydı o kurbağa gözlü kutsiden nefret ediyom ya neolur kerim baş rol olsun lütfen zaten kutsinin yaşı büyük baş rol için o olmasada bülent çetinaslan olsun lütfen ne olur o diziye girerse dizi izleme rekoru kırar :-)
kesinlikle mükemmel bir kitap okumak isteyenlere tavsiyem hiç tereddüt etmeden alın ve okuyun bir solukta okyacağınız bir kitap
Çok güzel ve etkileyici gerçekten
lise yıllarımda okuyup hayran kalmıştım bu romanı ve keşke böyle bitmeseydi.en az 15 kere okumuşumdur bu romanı.
çok güzel ve etkileyiciydi.ben bu romanı yıllardır neden okumamışım.yazıyıda ayakta alkışlıyorum.
ertesi gün sınavım olmasına rağmen sabah 05:00’da başlayıp ertesi sabah 04:00’a kadar okudum.hayatımda gördüğüm en sürükleyici roman kesinlikle tavsiye ederim.sınav mı? sınav kötü geçti. :)
Hayır öle düşünme. Tabiki açık kadınlar ___değil. Ama hani bir sıralama yapınca hani açıklar kapalılardan biraz ağır basar.Çünkü kapanan kadınların %90 ı ALLAHÜtalaya ibadet amaçlı kapanır.Geriye kalan%10u ise gösteriş için kapanır. Açıklara lafım yok beni sakın yanlış anlama ama bence bu kitabı bir kez daha oku.Çünkü sen olaya tek bir gözle bakmışsın.Ama bir de farklı bir boyuttan bak.Benim fikrim bu tekrar belli ediyim amacım’açıkları kötüleyip kapalıları korumak değil’
dizinin sonu feyzayla bilal evlenmicekmi ya
?
Cok guzel bir roman gozlerim dolarak okudum ,bu romandan sonra namazimada basladim herkese tavsiye ederim daha bitirmedim sonunda cok merak ediyorum Ama yinede acik insanlari bu kadar karalamaya gerek yoktu sonucta onlarda allahin bir kulu sizin ve bizim gibi Allah herkese akil fikir versin diyecek baska bisey yok
bugüne kadar belki yüzlerce roman okudum,her kesimden yazarları tanıdım içlerindeçok iyi yazarların eserlerini defalarca severek okudum fakat huzur sokagı bana yaşamanın ayrı bir tadını verdi deflarca bu kitabı okudum.en küçük huzursuz oldugumda tekrar bu kitabı okuyor huzur buluyorum.gercekten mükemmel ayrıca ders verici bir konularla dolu bir roman. teşekkürler Şule Yüksel Şenler fikrine yüregine eline saglık
cok güzel kitap bence harika gerçekten ortalarını okurken tüylerim ürperdi gözlerim doldu. sonuda harika baglamışlar sonunda agladım sürükleyici 3 günde bitirdim kitabı herkese okuması tavsiye ederim
Akıcı bir dille yazılmış,sürükleyici bir kitap.Konu itibari ile de yıllardır var olan ve hala devam eden bir sorunu ele almış.Fakat insanlar siyah beyaz gibi zıt kutuplarda gösterilmiş.Bir taraf çok fazla ayyuka çıkartılırken diğer tarafta bi o kadar yerin dibine itilmiş.Bu kadar keskin olmasa daha iyi olurdu bence.Neticede her insanın iyi yada kötü yanları vardır.Kısacası; bu kitapta doğrular yanlış yöntemle söylenmiş diyebiliriz.
Her şeye rağmen okunmaya değer,tavsiye ederim.
herkes dininde de,başını kapatıp kapatmamak da da özgür.ama islam dini başı kapatmayı farz kılmış.kimse her başı açık olana kafir ,müslüman değil demiyor.ancak bazıları bunu ya yanlış anlıyor ya da yanlış anlaşılmasını sağlamak istiyorlar.müslümansan gerçekten eğer başını kapatırsın.allahın dediğini yaparsın.dinin gereğini yerine getirmiyorsan sen müslüman değilsin o zaman.o yüzden saçma sapan laflar etmeyin.bu romanda çok güzel.her şeyiyle harika.islamın güzelliklerini herşeyiyle anlatmış.ayrıca yazarın da hiç kimseyi kötüler bi yanı yok.tüm dünya insanlarına bu romanı alıp okumalarını tavsiye ediyorum
kitabin yarisini okuya bildim guzele benzior ama suda vardir ki dinde hic bir zaman horlanma dislama ve zorlama yoktur acik yada kapali herkezin ameli ayridir snmayin ki her kapalida dort dortluk o basortunun altinda neler var saygilar ……
Şule yükselde kapalı olduğu için büyük ihtimal kapalılar namuslu rolünü bize aktarmıştır mesela feyza çoğu. Kişi ona kötü gözle bakıyor okey olay bu
Bu romanı özellikle okudum baştan sonuna kadar gerçekten çok akıcı ve gerçekten insanı sıkmıyor. Ayrıca şunu’da belirtmek isterim ki, bu tür roman kitapları her zaman okunur ve herkesin okumasını şiddetle tavsiye ederim.
bence film daha uzun sürse bizde böle mutlu aşk yaşasak???
bence bu film çok ama çok güzel feyza ve bilal ise denacek laf yok (GÜZELLİKLERİNDEN) şükran ise bi daha güzel
katılıyorum canım
medcezir dizisinin de ne kadar kaliteli olduğunu gördünüz mü arkadaşlar çağatay ulusoy çok iyi iş çıkartmış.
güzel gerçikten
EVET BENDE YENI OKUMAYA BASLADIM ..FAKAT COK ABARTILI..HILALLE FAYZA COK SISLANMIS AMA ACIKLAR DAHADA DISLANMIS GIBI..AYRICA DIZIYLE UZAKTAN YAKINDAN ILGISI YOK..
Arkadaşım sen yorumlarında özgürsün fakat kadının kimlği başındaki örtüsüdür.Ayrıca özgürlük özgürlük diyorsunuz da bi kadının başını örtmesi sünnet ya da farklı bir şey değil bu Kuran da en ince ayrıntılarına kadar verilmiş bir FARZDIR.Başını örtmemişsin ayrı bi mevzu karışmam ama eğer sen müslümansan ve Allahın emirlerine uyuyorsan kapatacaksın başını.
Allaha emanet…