Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Holosendeki İnsan
Holosendeki İnsan

Holosendeki İnsan

Max Frisch

Yaşlı bir adam olan Geiser, İsviçre Alpleri’nde izole bir köyde yaşamaktadır. Köy süreğen yağışlar yüzünden toprak kayması tehdidi altındadır. Geiser doğanın kaotik ve amansız…

Yaşlı bir adam olan Geiser, İsviçre Alpleri’nde izole bir köyde yaşamaktadır. Köy süreğen yağışlar yüzünden toprak kayması tehdidi altındadır.

Geiser doğanın kaotik ve amansız yapısıyla başa çıkmaya çalışırken, ansiklopedilerden ve kitaplardan bilgileri kesip odasının duvarına asar, böylece yitirmeye başladığı belleğinin yanı sıra insanlığın bilgi birikimini de kayıt altına almaya çabalar. Ancak doğa, insanın sınırlı bilgisiyle kavrayışından çok daha engindir ve sonunda kaçınılmaz yüzleşme gerçekleşecektir.

Max Frisch’in bu küçük ölçekli başyapıtı, insanın doğa karşısındaki kırılganlığı ve varoluşsal mücadelesi üzerine derin bir tefekkür. 1992 yılında filme çekilen, sayısız kere sahnelenen bu eser, yıllar geçtikçe ve dünyamız yazarın öngördüğü yolda ilerledikçe klasikleşen bir kehanete dönüşüyor.

Başyapıt düzeyinde bir mesel.
George Stade, The New York Times Book Review

Dünyanın sonu hakkında, dünyanın sonuna inanmayan biri tarafından yazılmış bir klasik.
Hans Mayer

Uygarlığın ve ilerlemenin erozyonuyla kuşatılmış doğaya ve insana dair son uyarılar… Frisch’in felsefi başyapıtı.
Michael Magras

*

Gevrek ekmekleri üst üste koyup bir pagoda kurmak mümkün olmalı aslında, hiçbir şey düşünmemek, gök gürültüsünü duymamak; yağmuru da yağmur suyu oluklarındaki şıpırtıyı da, ya da evin çevresindeki gurultuyu da. Belki de sonunda asla bir pagoda çıkmaz ortaya, ama gece geçer. Bir yerlerde madeni levha üzerinde tıkırtılar. Hep dördüncü kata gelince sallanmaya başlıyor pagoda; bir gevrek ekmeği daha yerine koyarken elinin titremesi, tam çatıyı kurmuşken gelen bir öksürük ve her şey yıkılıp gidiyor — Bay Geiser’in vakti var. Köydeki bilgiler çelişkili, toprak kayması olmadı diyenler var, toprak kaymamış ama eski bir istinat duvarı çökmüş, o noktada yolun yönünü değiştirmek mümkün değilmiş. Aslında durum hakkında bilgisi olması gereken postanedeki kadın görevli, posta otobüsünün çalışmadığını doğrulamakla yetiniyor, kendisiyse, her zamanki gibi kederli ve bitkin haliyle, normal çalışma saatlerinde küçük gişenin arkasında duruyor, pul satıyor, paketleri kabul ediyor, hiç acele etmeden tartıyor onları, sonra da damgalıyor. Yolu ulaşıma açmak için devletin ve kantonun ellerinden gelen her şeyi yaptıkları varsayılıyor. Gerekirse helikopterler de devreye sokulabilir, tabii sis olmadığı sürece. Köyde hiç kimse günün ya da gecenin birinde dağın bütünüyle kayacağına ve köyü bir daha görünmemek üzere altına alacağına inanmıyor. Bir yerlerde madeni levha üzerinde tıkırtılar. Pagoda tamamlanamadı ama gece yarısı oldu. Geçen hafta perşembe günü başlamıştı, o zaman hâlâ açık havada oturulabiliyordu, fırtına öncesinde hep olduğu gibi hava boğucuydu, sivrisinekler çorapların üzerinden sokuyorlardı, şimşek çakmıyordu ama bir huzursuzluk vardı havada. Tek bir kuş uçmuyordu arazide. İtalya’ya doğru seyahat eden genç bir karı-koca olan konuklar, birden gitmeye karar verdiler, oysa gece orada kalabilirlerdi. Aslında gökyüzü tamamıyla bulutla kaplı değildi, Arabistan çöllerindeki kum fırtınalarından önce görüldüğü gibi sarımsı bir pus vardı sadece; rüzgâr da yoktu. Suratlar da sarımsı görünüyordu. Konuklar o kadar acele ayrılmışlardı ki kadehlerini bile bitirmemişlerdi, oysa hiç gök gürültüsü işitilmemişti. Tek bir yağmur damlası bile düşmemişti. Ancak ertesi sabah pencerelerin önünde hışırtılar, kestane ağacının yapraklarının arasında ıslık sesini andıran sesler duyuldu. Fırtınasız ve sağanaksız bir gece bile yok. Zaman zaman elektrik kesiliyor, bu vadide alışıldık bir şey; tam bir mum buluyor ve nihayet kibrit de derken birden elektrik geliyor, evin ışıkları yanıyor, dışarıdaysa hâlâ gök gürlüyor. Asıl mesele bu fırtına değil — On iki ciltlik DER GROSSE BROCKHAUS ansiklopedisi şimşeklerin nasıl oluştuğunu açıklar ve çubuk şimşek, top şimşek, inci gerdanlık şimşeği filan arasındaki farkı anlatır, buna karşılık gök gürültüsü hakkında fazla bilgi yoktur; oysa uykusuz geçirilen bir gece boyunca en azından dokuz değişik gök gürültüsü olduğu fark edilir:

1. Çatırtılı basit gök gürültüsü.

2. Tekleyen ya da uğultulu gök gürültüsü, genellikle uzun bir sessizliğin ardından gelir, bütün vadiye yayılır ve dakikalarca sürebilir.

3. Yankılı gök gürültüsü, boşta duran bir madeni levhaya inen çekicin sesi gibi tizdir, titreşimli, çırpıntılı bir yankı yayılır çevreye, yankı sesi çekicin çıkardığı sesten daha yüksektir.

4. Yuvarlanan ya da gümbürtülü gök gürültüsü, görece zevklidir, yuvarlanırken birbirine çarpan varilleri getirir akla.

5. Davul gibi gök gürültüsü.

6. Tıslayan ya da kırma taş gök gürültüsü, tıpkı bir kamyonun damperinden ıslak kırma taşlar boşaltılırken olduğu gibi tıslayarak başlar, sonra boğuk bir sesle biter.

7. Lobut gök gürültüsü; tıpkı yuvarlanan bovling topunun çarptığı bir lobutun öteki lobutları devirip dağıttığında çıkan ses gibi; bütün vadide kısa süren bir yankı karmaşası yaratır.

8. Duraksayan ya da kıkırtılı gök gürültüsü (çakan şimşeğin ışığı pencerede görülmez), fırtınanın dağların üstüne doğru çekildiğini gösterir.

9. Patlayan gök gürültüsü (pencerede şimşek çakması görüldükten hemen sonra) sert kütlelerin çarpıştığı izlenimini uyandırmaz, tam tersine: devasa bir kütle patlayıp ikiye bölünür, ayrılan parçalar iki yana fırlar, bunlar da sayısız ufak parçalara bölünür; arkasından bardaktan boşalırcasına yağmur başlar.

Zaman zaman yine elektrik kesiliyor. Bellek kaybı kötü olurdu

— Bay Geiser örneğin şunu unutmadı: Pisagor teoremi. Bunun için ansiklopediyi masanın üzerine sürüklemesi gerekmez. Buna karşılık Bay Geiser pergel ve gönyeyle Altın Oran’ın (A’nın B’ye oranı A+B’nin A’ya oranıyla aynıdır, Bay Geiser bunu biliyor) nasıl çizileceğini hatırlayamıyor. Kuşkusuz bir zamanlar bildiği bir şeydi bu

— Bellek olmazsa bilgi de olmaz.

Bugün salı.

Vadide hâlâ araba kornası duyulmuyor.

Böyle günlerde dürbün hiç işe yaramıyor, sağa sola çevirip duruyorsunuz ama hatlarını keskinleştirebileceğiniz bir kontur bulamıyorsunuz; dürbün olsa olsa sisi yoğunlaştırıyor. Çıplak gözle ancak şunlar görülebiliyor: çatının saçağı, arazideki en yakın çam ağacı, siste kaybolan iki tel, tellerde ağır ağır kayan yağmur damlaları. Şemsiyeyi alıp ıslaklığa ve sise rağmen etrafa bakmak için arazide yürüseniz, yüz adım attıktan sonra kendi evinizi bile göremezsiniz, sadece sisin içindeki böğürtlenleri, derecikleri, eğrelti otlarını görebilirsiniz. Alt bahçedeki küçük bir duvar (harçsız duvar) çökmüş: salataların içinde moloz, domateslerin altında çamur topakları. Belki de birkaç gün önce olmuştur bu.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Anı - Anlatı
  • Kitap AdıHolosendeki İnsan
  • Sayfa Sayısı88
  • YazarMax Frisch
  • ISBN9789750864445
  • Boyutlar, Kapak13,5x21,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Berlin Günlüğü’nden ~ Max FrischBerlin Günlüğü’nden

    Berlin Günlüğü’nden

    Max Frisch

    Max Frisch, 1973’te Berlin’de, Sarrazin Sokağı’nda yeni bir eve taşındığında yine günlük tutmaya başladı ve bu döneme ait beş defterden oluşan kayıtlara BERLİN GÜNLÜĞÜ...

  2. Kont Öderland ~ Max FrischKont Öderland

    Kont Öderland

    Max Frisch

    Hiçbir zaman yerine getirilmeyen ve bu yüzden de iktidar devralmayı hep bir ilerleme olarak göstermeye yarayan bir sürü laf ve büyük vaat vardır.Devasa bir...

  3. Homo Faber ~ Max FrischHomo Faber

    Homo Faber

    Max Frisch

    İnsanların yaşantıdan söz ederken neyi kastettiklerini kendi kendime çoğu kez sormuşumdur. Bir teknisyenim ve her şeyi olduğu gibi görmeye alışkınım. Onların sözünü ettiği şeyi...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Şili’de Gizlice Miguel Littín’ín Serüveni ~ Gabriel Garcia MarquezŞili’de Gizlice Miguel Littín’ín Serüveni

    Şili’de Gizlice Miguel Littín’ín Serüveni

    Gabriel Garcia Marquez

    1973 yılında, iriyarı, siyah saçlı, sakallı bir sinema yönetmeni, askerî darbenin hemen ardından Şili’den kaçtı. On iki yıl sonra, zayıf lamış, saçlarının rengi açılmış,...

  2. PK 546 – İdealist Bir Neslin Hikayesi ~ Mehmet Hayati ÖzkayaPK 546 – İdealist Bir Neslin Hikayesi

    PK 546 – İdealist Bir Neslin Hikayesi

    Mehmet Hayati Özkaya

    Ey! PTT’nin en haysiyetli, en şahsiyetli, en karakterli ve en şerefli posta kutusu! Görev yaptığın sürede, içine konan mektup, telgraf, davetiye, kutlama mesajları vs....

  3. Bir Gün Düşü ~ Serdar Rifat KırkoğluBir Gün Düşü

    Bir Gün Düşü

    Serdar Rifat Kırkoğlu

    Sıcak mı sıcak bir yaz günü, Tepebaşı’nda bir çayevinde oturup amatörce çeviri egzersizleri yapan bir muhasebeci (Mehmet Şadi Tati) ile söz konusu mekânda ansızın...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur