Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Her Şeye İnat İkimiz
Her Şeye İnat İkimiz

Her Şeye İnat İkimiz

Mikail Durhat

Ali sorularında ısrar edince dayanamadı Yağız ve bunca zamandır edindiği tecrübeyi aktardı: “Yalnızken duyuyorum çünkü kendimi. Hatta biliyor musun, her şeyi: kıyıma vuran hırçın…

Ali sorularında ısrar edince dayanamadı Yağız ve bunca zamandır edindiği tecrübeyi aktardı: “Yalnızken duyuyorum çünkü kendimi. Hatta biliyor musun, her şeyi: kıyıma vuran hırçın denizi, penceremde süzülen hüzünlü yaprağı, bedenimde adımlayan sevimli karıncayı, ufkumda kanat çarpan neşeli martıyı ve her gün, yılmaksızın, zihnimde doğup kalbimden fışkıran güneşi…” Sustu ve gözlerini sabitleyecek hayali bir nokta aradı. Bulduğunda tebessümün sıcak gölgesi yüzüne düşmüştü bile. Heyecanla devam etti: “Güneş derken neyi kastettiğimi anlamışsındır umarım.” Amacı onaylanmak değildi tabii. Sağ elini, en başından beri kendisini dinleyen arkadaşının omzuna koyarak konuyu noktaladı: “Anlayacağın kardeşim, yalnızlık benim için her şeyden fazlası: O, aşkın sesi.”

Birinci kitabımız Her Şeye İnat’ın devamı olan Her Şeye İnat İkimiz adlı romanımızda yine sürpriz bir sona ve kahramanımız Yağız’ın gerçek dünyasına şahit olacaksınız.

*

Mikail DURHAT Samsun’da Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yapan yazarımız, daha önce Sinop ve Trabzon’da çalıştı. 1987 yılında Samsun’da doğdu. İlk ve ortaokulu Yakakent’te, liseyi Bafra’da okudu. Süleyman Demirel Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı, Atatürk Üniversitesinde Sosyoloji bölümünü bitirdi. İlk romanı olan Her Şeye İnat 2021 yılında yayınlandı. Şiir ve hikâyeleri de olan yazarımız aynı zamanda tiyatroyla da ilgilenmiş, birçok oyununu sahneleyerek yönetmenliğini yapmıştır.

Sonsuza dek, her zerremde
yaşayacak olan canım oğlum
Ömer Asaf’a…

***

Önce sen sustun, sonra ben
Ve sonra da tüm şehir…
Sessizliğe büründü sokağın katil ışıkları.
Hırsız kaldırımlar gibi uzadı gece.
Anlayacağın, yaşayan ne varsa
Birer birer karanlığa gömüldü bu sessiz şehirde.
Uzakta ama çok uzakta,
Puslu farlarıyla karanlığı delmeye çalışan
Birkaç araba seçti gözlerim.
Düşman gibilerdi.
Öyle ya! O saatten itibaren düşmandım
Sesi ve ışığı olan her şeye.
Duymadım hiçbir ses
Ve sonra kulaklarımda da battı güneş.
O gün bugündür kendi karanlığımı seyrediyor,
Hatırladığım gülüşünle aydınlanıyor
Her saniye, yanaklarıma kondurduğun
Sıcak öpücüklerini hissediyorum.
“Baba, baba, babaaaa” diye sesleniyordun ya!
Hani üçüncüsünü uzatarak…
İşte o zaman da yaşadığımın farkına varıyor
Ve bağlanıyorum hayata.
Şunu çok iyi biliyorum oğlum:
Unutmamam için yaşamam lazım.
Kavuşmamız için de sabretmek…
Teslim oldum zaten en başında.
Seni kucağıma aldığım ilk anı düşünüyorum da…
Dünyanın en güzel şiirini okuyor gibiydim
Ve sen de o şiirin güzel olan her bir mısraı.
Yedi yıl okudum seni

Şükrettim hep seni bana verene
Hal böyleyken küsmek olur mu?
Üzülüyorum, kahroluyorum evet.
Ağlaya ağlaya dökülüyor kelimelerim
Kolay değil!
Ama biliyorum; bu şiir bitmedi, bitmeyecek
Çünkü sen yaşadığım en güzel nisan
Gördüğüm en mükemmel insansın
Ve her zerremde sonsuza dek yaşayacaksın.

***

BİRİNCİ BÖLÜM

1.

Siyah araba, masalsı bir şekilde yol boyunca ilerliyordu. Güzel manzaranın tüm bileşenleri önce arabanın ön camına doluyor, sonra, hızlıca yan camlardan boşalıyordu. Dağlar, ağaçlar, evler, çiçekler yerini bir başkasıyla değiştirse de şu an değişmeyen tek şey, güneşin kızıla boyadığı bulutlardı. Günün son çeyreğiydi, çok geçmeden onlar da dağılmaya başlayacaktı zaten.

Yağız sol eliyle direksiyonu tutuyor, Rüya ise Yağız’ın boşta kalan elini avuçlarının içine almış, sımsıkı sarıyordu. İkisinin de kalbi işte tam orada atıyordu. Normaldi. Çünkü uzun zaman olmuştu aynı karede yer almayalı. Eskiden olduğu gibi yine şarkı söylüyorlardı birbirlerine. Sesleri havada kucaklaşıp birlikte dans ediyor, sözler sağanak olup üzerlerine yağıyordu. Yağız arada sesini düşürüyor, aşkının nağmelerini tüm zerrelerine işliyordu. Tahammülü yoktu hiçbir şeyin buna engel olmasına, hatta kendisinin bile.

Yolculuk devam ediyor, ikindi vakti yağan yağmur sonrası oluşan gökkuşağından kopan tüm renkler, arabanın yarı açık penceresinden içeri girerek iki sevgiliyi birbirine bağlıyordu. Kırmızıyı Rüya’da görmeyi özlemişti Yağız. Bu rengi bir yerde ne zaman görse aklına hemen Rüya’sı gelirdi. Gerçi sarı da yakışıyordu ona. Rüya ise asaletin rengi olan siyahı severdi. Şimdi, en sevdikleri şarkıyı söyleyeceklerdi. Girişi her zamanki gibi Yağız yaptı. Sıra Rüya’ya geldiğinde ise Yağız için zaman durdu. Hayranlıkla dinledi aşkını. Araba kullanıyor olmasa gözlerini de ayırmazdı ondan ama yollar ıslaktı. Dikkat etmesi gerekti. “Aşığım sana be!” dedi, içinden, sonra dayanamadı ve yüzünü, şarkıyı söylemeye devam eden Rüya’ya çevirdi, onun gözlerinin içine bakarak tekrarladı: “Aşığım sana be!” Mutlu oldu Rüya. Hatta mutluluk, sesine de tesir etti. Aşkla söylemeye devam etti şarkıyı. Her bir nota, kanatlanarak ayrılıyordu dudaklarından. Gözlerinin içi gülüyordu. Mutlu adamı gördü Yağız bu gözlerde. Uzun uzun daldı ona. Kaybolacakken bir anda bulanıklaştı Rüya ve bulanıklaştı her şey. Birden mutluluğun fişi çekildi ve bağırışlar arabanın kubbesinde yankılandı. Tuhaf olan şuydu ki Yağız hem savruluyor hem de Rüya’yla birlikte savruldukları arabayı dışarıdan izliyordu. O hâlde bile bırakmadıkları elleri birbirine batıyor, avuçlarında atan kalplerini sıkıştırıyordu.

Kızıl bulutlar dağılmıştı. Bütün tabiat, akşam öncesi sessizliğiyle, mesaisini tamamlayan güneşi selamlayıp onu yolcu ediyordu. Yağız gözlerini güçlükle de olsa açabildi. Kısa süreli algı kaybı yaşıyordu ve vücudu kaskatı kesilmişti. Hiçbir şey hissetmiyordu. Ne bir ağrı ne de… Yavaş yavaş kendine geldiğinde her şeyin tersine döndüğünü gördü. Biraz önce sımsıkı sarılan eli şimdi boşlukta kalmıştı. Kendisini yan koltuğa, yani Rüya’sına, çevirmeye çalıştı. İlk denemede başarılı olamadı. Son bir gayret tekrar denedi. Onu gördüğü an yüreğindeki feryat tabiatın tüm sessizliğini yararak gökyüzüne ulaştı.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıHer Şeye İnat İkimiz
  • Sayfa Sayısı137
  • YazarMikail Durhat
  • ISBN9786259934631
  • Boyutlar, Kapak13,3 x 19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviMergen Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Her Şeye İnat ~ Mikail DurhatHer Şeye İnat

    Her Şeye İnat

    Mikail Durhat

    “Aşkbahar mevsimini bilir misin?” diye sordu karşıdaki adama Yağız. Çantasına eğildi. Yan fermuarını açtığı çantasından iki nehir taşı çıkardı. Elinde tuttuğu taşlara bakarak gülümsedi....

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Adı Olmayan Adam ~ Fırat GüllüAdı Olmayan Adam

    Adı Olmayan Adam

    Fırat Güllü

    Bu ne kadim bir ağaçmış ki bedeni kesilse de kökleri yok olmadı… Tiyatro alanındaki akademik çalışmaları, makaleleri ve çeviri eserleriyle tanınan Fırat Güllü’nün, 2018...

  2. Unuttuğum Bütün Akşamlar ~ Ethem BaranUnuttuğum Bütün Akşamlar

    Unuttuğum Bütün Akşamlar

    Ethem Baran

    Oğlan, kızın yolunu bekliyordu pencerenin önünde. Kız, susuz toprakların hiç tanımadığı, alışınca da vazgeçemediği bir su gibi akarak geliyor; pencereye, gün boyu beklenmiş bir...

  3. Bir Yaşdönümü Rüyası ~ Erendiz AtasüBir Yaşdönümü Rüyası

    Bir Yaşdönümü Rüyası

    Erendiz Atasü

    Çok kısa bir an… Çocuk, yaratma cesareti ve ıstırap arasındaki bağdan söz ederken… gövdesine çok yakın ama kadınlığına uzak bir ada kadar mesafeli bu...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur