Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Hayaletin Çırağı
Hayaletin Çırağı

Hayaletin Çırağı

Joseph Delaney

Hayaletler, cadılar, hortlaklar ve karanlık… Bir solukta okuyacağınız, Hampshire Book Award ödülünü alan Wardstone Günlükleri serisinin ilk kitabı Hayaletin Çırağı, sinemalarda izleyicilerin tüylerini diken…

Hayaletler, cadılar, hortlaklar ve karanlık… Bir solukta okuyacağınız, Hampshire Book Award ödülünü alan Wardstone Günlükleri serisinin ilk kitabı Hayaletin Çırağı, sinemalarda izleyicilerin tüylerini diken diken etmeye hazırlanıyor… Bu kitabı okurken sayfaları ne kadar hızlı çevirdiğinize siz de şaşıracaksınız.

“Tüyler ürpertici varlıklarla yakınlaşmayı seven okurların arayışları sona erdi.”
Kirkus Reviews

“Hem çocuklar hem yetişkinler için sürükleyici… çok güzel yazılmış.”
The Good Book Guide

“Heyecanlı, ama bu iş beni korkutuyor. Bu işi yapmak istiyorum, ama yapabilir miyim bilmiyorum. Bir taraftan seyahat edip yeni yerler görmek istiyorum, fakat artık burada yaşamıyor olmak çok zor. Hepinizi çok özleyeceğim. Evde olmayı özleyeceğim.”

“Burada kalamazsın,” dedi annem “Baban artık çalışmak için çok yaşlı, bu yüzden gelecek kış çiftliğin sorumluluğunu Jack’e verecek. Ellie’nin bebeği yakında doğacak. Kuşkusuz arkasından başka bebekler de gelecek ve sonuçla burada senin için yer kalmayacak. Evet, bütün bunlar olmadan önce bu gerçeğe alışmalısın. Eve gelemezsin.”

Sesi soğuk, biraz da keskindi. Annemin benimle böyle konuştuğunu duymak kalbimi acıtıyordu, boğazıma yumruk saplanmış gibiydi ve nefes almakta güçlük çekiyordum.

İşte o anda istediğim tek şey yatağıma gitmekti, ama onun söyleyecek çok sözü vardı. Bu kadar konuştuğuna pek şahit olmamıştım.

“Yapacak bir işin var ve bu işi yapacaksın,” dedi sert bir şekilde. “Sadece yapmayacaksın, bu işi çok iyi yapacaksın. Babanla yedinci çocuk olduğu için evlendim. Ve sana sahip olabilmek için ona ahi oğul armağan etlim. Yedinin yedincisisin ve özel yeteneklere sahipsin. Yeni ustan hâlâ çok güçlü, ama en iyi zamanları artık geride kaldı ve yakında yolun sonuna gelecek. Neredeyse altmış yıldır bütün kasabayı dolaşıp görevini yerine getirdi. Yapılması gerekeni yaparak altmış yıl geçirdi. Yakında bunu yapma sırası sana gelecek. Eğer bunu sen yapmazsan kim yapacak? Kim halka göz kulak olacak? Kim onları tehlikelerden koruyacak? Kadınların ve çocukların sokaklarda, kaldırımlarda güven içinde, tehlike korkusu olmadan gezebilmelerini kim sağlayacak?”

Ne diyeceğimi bilemiyor, annemin gözlerine bakamıy ordum.

“Ben bu evdeki herkesi çok seviyorum,” dedi. Sesi yumuşamıştı. “Ama bütün bu eyalette, gerçekten bana benzeyen tek kişi sensin. Ama yine de, daha büyümesi gereken bir oğlan çocuğusun ve yedinci oğulun yedinci oğlusun. Yapılması gerekeni yapmak için yeterli ihsana ve güce sahipsin. Seninle gurur duymamı sağlayacağına eminim,”

“Pekâlâ,” dedi annem ayağa kalkarken, “Bunları konuştuğumuza sevindim. Şimdi yatma zamanı. Yarın senin için büyük gün, mümkün olduğu kadar zinde olmalısın.”

Sıcak bir gülümsemeyle bana sarıldı, ben de elimden geldiğince ona gülümsemeye çalıştım, ama odama çıktığımda yatağımın kenarında oturup boş boş duvara bakarak annemin az önce söylediklerini düşündüm.

Annem mahallede çok saygı duyulan bir kadındır. İlaçlar ve bitkiler hakkında kasaba doktorundan daha çok şey bilir ve ne zaman bir doğum söz konusu olsa ebe, hastayı anneme gönderir. Annem ‘pantolon doğum’ dediği alanda tam bir uzmandır. Bazen bebekler önce ayaklarını dışarı çıkararak doğmak ister, ama annem bu bebekleri, onlar henüz ana rahmindeyken döndürmek konusunda ustadır. Kasabada düzinelerce kadın, hayatını anneme borçludur. Her neyse, bunları hep babam anlatırdı Annem mütevazı bir insandı, bu tür şeylerden hiç bahsetmezdi. O sadece yapılması gerekeni yapardı ve benden de böyle yapmamı beklediğini biliyordum. Bu yüzden onun benimle gurur duymasını sağlamak isliyordum.

Ama babamla evlenmesinin ve benden önceki altı çocuğu doğurmasının tek sebebinin bana sahip olmak olduğunu söylerken ciddi miydi? Böyle bir şey mümkün değil gibi görünüyordu.

Olan biteni düşünürken pencereye doğru yürüdüm, yüzümü kuzeye vererek eski, sallanan sandalyede birkaç dakika oturdum.

Ay parlıyor, yeryüzündeki her şeyi gümüşi ışıklarıyla yıkıyordu. Çiftliğin arkasındaki çayırın ötesini ve çiftliğimizin sınırlarının hemen yanında, üzerinde Cellat Tepesi’nin yükseldiği kuzey otlağını görebiliyordum. Bu manzarayı seviyordum. Cellat Tepesi’nin uzaktan görünüşünü seviyordum O tepenin görünen en uzak nokta olması hoşuma gidiyordu.

Yıllardan beri. yatağa girmeden önce bu manzarayı seyretmek alışkanlığım olmuştu. O tepeyi seyredip arka tarafında neler olduğunu hayal etmeyi seviyordum. Arkasında, dört beş kilometre boyunca devam eden, yarım düzine ev, küçük bir kilise ve ondan da küçük bir okuldan ibaret olan köye uzanan birkaç tarla daha olduğunu biliyordum, ama hayal gücüm bunlara başka şeyler de ekliyordu. Bazen, arkalarında bir okyanus görünen yüksek tepeler, bir orman ya da dev kuleleri ve parıldayan ışıkları olan muhteşem bir şehir olduğunu hayal ederdim.

Ama şimdi, o [epeye bakarken, sahip olduğum korkuyu da düşünüyordum. Evet, uzaktan bakılınca çok güzel görünüyordu, ama o tepenin yakınında olmak istemiyordum. Tahmin edebileceğiniz gibi. Cellat Tepesi ismi bu tepeye boş yere verilmemişti.

Üç kuşak önce, ülkede çok büyük bir savaş patlak verdi ve kasaba halkı da bu savaşta yerini aldı. Bütün savaşların en kötüsüydü, feci bir iç savaştı. Aileler bölünmüş, bazen kardeş kardeşe savaşır olmuştu.

Savaşın son kışında köyün eteklerinde, birkaç kilometre kuzeyde büyük bir çarpışma meydana geldi. Sonunda, bu muharebeyi kazanan ordu, bu tepeye getirdiği esirlerini tepenin kuzey yamacındaki ağaçlara astı. Asılanlardan bazıları kendi adamlarıydı; düşmana karşı korkakça davrandıktan iddia ediliyordu. Fakat hikâyenin bu kısmı başka türlü de anlatılır. Derler ki o adamlar komşularına karşı savaşmayı reddettikleri için asılmış.

Jack bile çiftliğin o tarafındaki sınır çitlerine yakın çatışmayı sevmezdi ve köpekler ormanın içine iki kilometreden fazla girmezdi. Bana gelince, başkalarının hissedemediği şeyleri hissedebildiğim için kuzey otlağında çalışamazdım bile. Anlıyorsunuz değil mi, oradan bile onları duyabiliyordum. Gıcırdayan halatları, üzerlerine asılan ağırlıklara dayanamayarak inleyen ağaç dallarını duyabiliyordum. Boğulan, nefes alamayan ölüleri tepenin öte tarafından duyabiliyordum. Annem birbirimize benzediğimizi söylemişti. Evet, kesinlikle benimle aynı olan bir yönü vardı: Onun da, benim gibi, başkalarının göremediği şeyler gördüğünü biliyordum. Bir kış, ben çok küçükken ve bütün ağabeylerim

hâlâ evdeyken tepeden gelen sesler o kadar yükselmişti ki onları yatak odamdan bile duymaya başlamıştım. Ağabeylerim hiçbir şey duymamıştı, ama ben duyuyor ve uyuyamıyordum. Annem, şafak sökmeden uyanıp işe koyulması gerektiği halde, onu her çağırışımda yanıma gelmişti.

Sonunda bu işin çaresine bakacağını söyledi ve bir gece Cellat Tepesi’ne tırmanıp ağaçların arasına daldı. Geri döndüğünde ortalık sessizleşmişti ve bundan sonra da aylarca sessizlik hüküm sürdü.

Ama benzeşmediğimiz bir taraf vardı.

Annem benden çok daha cesurdu.

BÖLÜM 2

YOLDA

Gün ağarmadan bir saat önce kalkmıştım. Annem benden de önce kalkmış, en sevdiğim kahvaltıyı pastırmalı yumurta hazırlıyordu.

Son ekmek dilimimi almış, tabağıma bandırırken babam merdivenlerden indi. Vedalaşırken cebinden bir şey çıkarıp elime tutuşturdu. Bu, ona babasından ve babasına da babasından kalan bir çıra kutusuydu. Babamın sahip olduğu en değerli eşyalardan biriydi.

“Bunu almanı isliyorum oğlum,” dedi. “Yeni işinde işine yarayabilir. Yakın zamanda bizi ziyarete gel. Evden ayrılıyor olman, artık buraya dönmeyeceğin, bizi ziyaret edemeyeceğin anlamına gelmez.”

“Gitme vakti evlat,” dedi annem, son bir kez kucaklaşmak için bana doğru yürürken. “Girişte. Onu bekletme.”

Yaygara yapmayı sevmeyen bir aileydik ve vedalaşmamız çoktan bitmişti. Tek başına avluya doğru yürüdüm.

Hayalet giriş kapısının diğer yanındaydı, tan kızıllığının içinde duran kara bir siluet gibi görünüyordu…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Gençlik Kitapları
  • Kitap AdıHayaletin Çırağı
  • Sayfa Sayısı238
  • YazarJoseph Delaney
  • ISBN9944692465
  • Boyutlar, Kapak 13x18 cm, Karton Kapak
  • YayıneviTudem Yayınevi / 2008

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Wardstone Günlükleri – 05: Hayaletin Hatası ~ Joseph DelaneyWardstone Günlükleri – 05: Hayaletin Hatası

    Wardstone Günlükleri – 05: Hayaletin Hatası

    Joseph Delaney

    “Tehlike çok yakın. Çok yakında düşmanlarımız burada olacak.” Tehlikelerin boyutları arttıkça Hayalet, çırağı Tom’u kendini geliştirmesi için Bill Arkwright adında teknikleri son derece zorlu...

  2. Hayaletin Cadıları ~ Joseph DelaneyHayaletin Cadıları

    Hayaletin Cadıları

    Joseph Delaney

    Yoksa kulaklarınızın zarını delmeye çalışan bu dehşet verici çığlık Öcü Cadısı’ndan mı geliyor?.. Hiç merak ettiniz mi, Hayalet sivri burunlu ayakkabılar giyen kızlara neden güvenmez?...

  3. Wardstone Günlükleri – 01: Hayaletin Çırağı ~ Joseph DelaneyWardstone Günlükleri – 01: Hayaletin Çırağı

    Wardstone Günlükleri – 01: Hayaletin Çırağı

    Joseph Delaney

    “Hayalet, birçok kişiyi eğitmeye çalıştı. Ama çok azı sonuna kadar dayanabildi,” dedi annem. “Ve tamamlayanlar da onu yerini doldurabilecek özelliklere sahip değil. Dikkatsiz, zayıf...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Taşlar Yerine Otururken / Bir Genç Kızın Gizli Defteri – 10 ~ İpek OngunTaşlar Yerine Otururken / Bir Genç Kızın Gizli Defteri – 10

    Taşlar Yerine Otururken / Bir Genç Kızın Gizli Defteri – 10

    İpek Ongun

    Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak. Dünün küçük kızları. Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama… Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün...

  2. İçimdeki Müzik ~ Sharon M. Draperİçimdeki Müzik

    İçimdeki Müzik

    Sharon M. Draper

    11 yaşındaki Melody’nin fotografik hafızası vardır. Kafası bir kamera gibi gördüğü her şeyi kaydeder. Ve “stop” düğmesi yoktur. Okulun en zeki çocuğudur ama bunu...

  3. Benim Adım Hiçkimse ~ Nil Esra BaşaranBenim Adım Hiçkimse

    Benim Adım Hiçkimse

    Nil Esra Başaran

    Bir anne ve kızın birbirine düğümlenmiş ilginç hayatları… Eyüp’ün arka sokaklarından Boğaz’daki görkemli bir yalıya uzanan umutlar, küçük mutluluklar hayal kırıklıkları… Sayfalar arasında dolaşan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur