Alamut Piri Hasan Sabbah’ın gerçek öyküsü. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk ile hiç okul arkadaşı olmadı. Cennet Fedaileri diye bir örgüt hiç kurulmadı. Haşhaşiler (afyonkeş) Alamut Kalesi’nde asla barınmadılar. Sahte Cennet kesinlikle yaşanmadı. Marco Polo, Alamut Kalesi’ni hiç görmeden yazdı.
Gerçek Hasan Sabbah kimdir, ne yapmıştır? Alamut Kalesi ile sahte cennet efsanesinin aslı astarı nedir? Alamut Kalesi, tüm dünyanın nefretini nasıl topladı? “Afyonkeş katiller” (Haşaşiler) deyimi niçin günümüzdeki insanları bile yanılgıya düşürüyor? Bu soruları yanıtlayan eser, Hassan Sabbah hakkında uydurulmuş efsaneleri içeren piyasa malı tüm kitaplara bilimsel bir alternatif niteliğinde. Haçlılar ve Ortodoks İslamcıların Hasan Sabbah yandaşları hakkındaki karalama ve iftiralarını belgeleriyle ortaya çıkaran bu kitap, türkiye’de çok az bilinen İsmaili mezhebinin gizemli tarihini açıklıyor. Batınilik ile tasavvufa giden ilk kapıyı aralıyor.
Bu kitapta, aynı zamanda Hasan Sabbah’ın İslamda özgürleşme, eşitlik ve kardeşlik fikriyatının öncülleri ve ardılları olan eşitlikçi dervişan cumhuriyetlerinin hikayesi de anlatılıyor.
İÇİNDEKİLER
GÜNÜMÜZDEKİ BATINÎLÎK TARTIŞMALARINDAN HASAN SABBAH’A
Sözbaşı
Akü Tutulması
Yanlı; Eksende Önyargılarla Tartışma
Batınîlik, Islama özgü müdür
Her Eylemci Batınî midir
İFTİRALAR KARŞISINDA ISMAİLİLÎK
Hasan Sabbah’a Yönelik Karalamalar
Marco Polo’nun Cennet Senaryosu
Haşhaşiler Hakkındaki Hurafelerin Kaynağı.
Batılı Kaynaklarda Haşhaşiler
Marco Polo Kimlerden Etkilendi
Haşhaşiler Kavramının Yaygınlaşması .
Avrupa Edebiyatında Haşhaşiler
Haşhaşı Kavramı İrdeleniyor.
Olgusal Araştırma Dönemi
İSLAM AYNASINDAKİ HASAN SABBAH
Ortodoks İslam’a Göre İsmaililer .
İsmail i I iği Etkileyen Fikir Akımları .
Muğiriye ve Mansuriyenin Özel Etkisi.
İsmaililiğin Toplumsal Karakteri
Farklı Kesimlere Farklı Siyasetler.
Batınîliğin Renkli Dünyası
İSMAİLİLÎĞİN DOĞUŞU
İlk Oluşum ve Kaynaklar
İsmaililer: Hattabiye’nin Yol Evlatları .
Mufaddafiye Fırkasının Etkisi.
Ümmü l Kitab’ın Gösterdikleri
Geçi; Sürecinde Kayıp Halka.
Kayıp Halka Bulunuyor
Geçiş Sürecinde Fikir Köprüsü
HASAN SABBAH OLAYI
Fikirsel Karmaşa ve Harmanlanma.
İhtilalci Seçenek .
Gaip İmam Ortaya Çıkıyor .
Hasan Sabbah Anlatıyor .
Üç Yanlış Rivayet
Mısır Yolcusu
Mısır’dan Dönüş.
Gizemli Otlar ya da Afyon .
Alamut Kalesi .
Alamut Günleri
Fedailer Örgütü
Kartal Yuvası Kaleler
Siyasi Suikastlar .
ALAMUTUN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ
Eski Davet Metodu.
Nizariler
Yeni Davet
Suriye Nizarileri .
Şeyhül Cebel Sinan
Alamut Pirleri .
Alamut’ta İlk Anlaşmazlık .
Kıyamet Bayramı.
Takİyye ve Şeriata Son
Sünni Alemine Dönüş.
Satr: Yozlaşmadan Çöküşe .
…
GÜNÜMÜZDEKİ BATINİÜK TARTIŞMALARINDAN HASAN SABBAH’A
Sözbaşı
Din tartışmaları, 1980’den itibaren hızla dünya kamuoyunun gündemine girdi. Bunun Türkiye’deki yansıması “İslam, şeriatçılık, irtica, İslamcılık, tarikatçılık, Siyasal İslam, Türkİslam Sentezi, Anadolu İslamı, Türk Müslümanlığı, vb.” biçiminde oldu. 1950’lerden itibaren şekillenmiş NATO eksenli Batı Bloku ile Varşova Paktı merkezli Doğu Bloku’na ayrılmış iki kutuplu dünyanın meseleleri. Doğu Avrupa’daki Sovyetik sistemin 1980’lcrin sonunda çöküşüyle değişti. ABD’nin öncülüğünü yaptığı Yeni Dünya Düzeni’ne bağlı sorunlar gündeme geldi: Küreselleşme, özelleştirme, serbest piyasa ekonomisi, postmodernizm, kültürel kimlikler, aidiyetler, uygarlıklar çatışması, etnik ve mezhepsel boğazlaşmalar, bölgesel savaşlar vb.
İdeolojik ve fikri boşluktan istifade eden İslamcılık, 1980’lerin ikinci yarısıyla 1990’Iann başlarında büyük bir ivme kazandı. Tarihin akışına müdahale edip, onu değiştirmeye ve insanı iman/siyaset çizgisinde tutmaya çalıştı. Siyaset arenasında kitlesel taban bulup yayıldıkça, iktidar alternatifi olmayı hedefledi. Deyim yerindeyse, İslam’ın siyasal boyutu inanç boyutunun önüne geçti.
Türkiye kamuoyundaki tartışmalar, belli ölçüde Batı kaynaklarından esinlenerek ya da trân (bağlı olarak Hizbullah, Cihad ve benzeri örgütler) örneğinden yola çıkan ABD’nin “köktendinci tehlike” saplamasına bağlı olarak, çarçabuk “Siyasal İslam, irtica. Ilımlı İslam, şeriatçılık, tarikatçılık” merkezine doğru kaydı. Yani İslam’ın siyasal yanı ön plana çıkarıldı. Bu dillin tarihi ve özgün kaynaklan yeterince İncelenmedi. Dolayısıyla hemen herkes, İslam hakkında birşeyler söylemeye, yazıp çizmeye, yer yer ahkâm kesmeye başladı. İslam bütünsel değil, kısmi biçimde: parça parça, çoğunlukla keyfi şekilde ele alınarak gündeme getirildi. Oysa islam bir bütün olarak yaşanır; bugün ruhsal ve manevi, ertesi gün maddi ve tarihi, bir başka gün siyasi ve ekonomik yanıyla ele alınamaz. Böyle değerlendirildiğinde, tartışmalar eksik ve yüzeysel kalır.
İslam bir bütünlük içinde değerlendiremiyor değerlendirilemiyor. Bu durum, din sahasında yeterli düşüncenin olmamasından kaynaklanıyor. Bunun bir nedeni de sosyal bilimler alanında doyurucu fikirlerin olmamasıdır. Bu alanda sınıfta kalmış bir toplumun aydınları, siyaset arenasında yenilikçi/yenileşmeci olamazlar. Bu saptama şeriatçı, tarikatçı, köktendinci çevreler İçin olduğu kadar, Batı liberalizmini savunanlarla Kemalist ve Sosyalist laikler için de geçerlidir.
Akıl Tutulması
Fikirsel yüzeysellik, düşünsel kısırlık ve akıl tutulması da bu noktada başlıyor.
Bizde, “din ve ahlâk” adı altında okullarda okutulan konular, Türkiye’deki muhafazakâr sistemin korunması ve idamesine hizmet edecek biçimde seçilmiştir.
Bu düzlemde. Batılı düşünürlerin görüşlerinden bazı örnekler verelim:
Ünlü Fransız ilahiyatçısı Pierre Abelard (1079 1142) aşağıdaki fikri kökleştirmeye çalıştı: “Hiçbir şey, gözü kapalı olarak ya da iman gereğidir dîye kabul edilmemelidir. Kim ki akla dayalı olmayan ve akıl süzgecinden geçirilmeyen bir şeyi benimser, o mutlaka akılsız yahut delidir. Din hükümlerini ve dinsel gelenekleri akla oturtmadan benimsemek, insan haysiyetiyle bağdaşmaz…””‘
Koyu bir Hıristiyan olan Erasmus (1469 1536), İncil dışında düşünmenin ve akıl rehberliğinde iş görmenin, Tanrı’ya karşı gelmek olmadığını savunmuştur. “Özgür şekilde düşünme olasılığına sahip olmayan insan, insan değildir” sözünü, her vesileyle tekrarlamıştır.”‘
İspanyol kökenli Jesuit (cizvit) papazı Suare* (1548 1617), din, dil, ırk ve renk ayrımı gözetmeksizin tüm insanları kardeş saymanın yanı sıra, doğa kanunlarının her insanın kalbi ve ruhunda yeraldığına inanmıştır.’”
İnsan varlığına güven ve sevgi besleyip, aklın üstünlüğüne ve gelişme gücüne inanan aydınların yetiştiği döneme Akıl Çağı denir. Aklın özgürlüğü ve egemenliğini, inançlara dayalı köhne düzene alternatif olarak sunan Akıl Çağı aydınlan, aklı tanrı I aştırmayı, tanrı yerine aklı ikame etmeyi amaçladılar. Onlara göre, insan denen varlık, özü itibariyle yaratıcı nitelikte bir akıl gücüne sahiptir. Eğer, aklın gelişmesi ve özgürlüğünü engelleyen şeyler (Örneğin dinsel baskılar, etkiler ve yönlendirmeler) giderilecek olursa, insanlık sonsuz bir gelişme yoluna girer. Dîn denilen şey, insan aklı ile zekasını dumura uğratan, işlemez halde tutan bir şeydir ve bu yüzden dini kurumlan ortadan kaldırmak ya da hiç değilse akıl temeline oturtmak temel koşul olmalıdır.’” Çünkü, “din kuruluşu, kişinin kendisine yabancılaşması, fikren ve ahlaken yetersiz kalması sonucunu doğurmuştur.
19. yüzyıl anarşistlerinden William Godwin, “insan aklının, okul duvarları içinde hapsedildiğini” saptamıştır. Ona göre, akıl hapsedildiği sürece, toplumda despotizm ve haksızlık varlığını sürdürür. O halde İnsan aklı, okul kurumundan çıkıp toplumun tüm kurumlarını kuşatmalıdır ki, özgür düşünce oluşabilsin. Yoksa, milli eğitim, varolan politik iktidarın isteği doğrultusunda biçimlendirilir ve egemenlerin çıkarlarına hizmet eder. Egemen sınıfların çıkarları uğruna düzenlenecek bir milli eğitim sistemi, kaçınılmaz olarak şovenist vatanperverlik biçiminde kullanılacaktır.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Diğer
- Kitap AdıHasan Sabbah Gerçeği Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri
- Sayfa Sayısı352
- YazarFaik Bulut
- ISBN9757354732
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviBERFİN YAYINLARI / 2000