Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Hamamcı Ülfet
Hamamcı Ülfet

Hamamcı Ülfet

Ahmet Rasim

Eski İstanbul’da Aşk ve Arzu Pakize ihtirasla bakıyordu. Bu bakış kalbinin bütün emellerini anlatıyordu. Ülfet bu bakıştan sevindiği hâlde korkuyor, bununla ne demek istediğini…

Eski İstanbul’da Aşk ve Arzu
Pakize ihtirasla bakıyordu. Bu bakış kalbinin bütün emellerini anlatıyordu. Ülfet bu bakıştan sevindiği hâlde korkuyor, bununla ne demek istediğini düşünüyor, daha iyisi kadınlık duygusunun etkisiyle bundaki ruh okşayıcı hâli güzel olarak kabul ediyordu. Fakat çocukluk, özellikle Ülfet gibi nazik, yüreği ağzında bir kız bu tereddütten, bu şüphelenmeden, heyecan belirtilerinden bir tür burkulma ile üzüntüye kapılıyordu. Eğer bu kadar güzel, bu kadar göz alıcı bir erkek kendine böyle bir arzuyla bakmış olsaydı, onu daha çok düşündürürdü.

Ülfet’e de bir şeyler oluyordu. Acaba bayıldı mı? Hayır. Haz, onu bütün bütün kendinden geçirmişti. Dudaklarını emen dudak tatlı bir lezzet veriyordu… Uyurken gıcıklanıyormuş gibi titriyordu. Çırpınmalar birbirini takip ederek uyuşturuyordu. Gücü kesildi… Ayağa kalktığı zaman tıpkı anası gibi terlemiş, kızarmış, zevklenmişti!

2

Ülfet’i unutmayalım. O turfanda heves meyvesi nasıl unutulur? O gece tamam iki defa örselendi, üzüldü, neşelendi. Pakize onu sıkıyor, üzüyordu. Bu âna kadar böyle sıkı kucaklamalara, böyle uzun buselere, böyle hevesli hücumlara alışmamıştı. O annesinin sırlarını tamamen anladı, gündüzün gördüğü o kavuşmayı, o hasret giderme tarzını hatırladı. Acaba hak verdi mi?.. Bazı duygu sahipleri, gündüz sefa çiçekleri gibi ilk ışıklara muhtaçtır. Ondan sonra sarılı, kırmızılı çiçekleriyle göz alır, kendini sevdirir, sevgiye hak kazanırlar. Ülfet de böyle idi. Gözünde yeniden yeniye açılan bu âlem, sırlarını, lezzetlerini henüz gösterdiği hâlde onu açmış, su arayan serseri kuşlar gibi havalanarak bir akarsu görmek emeline düşürmüştü. Kalbinde meçhul bir ilerleyişin dürtüsüyle büyüyen eğilimler bütün gece onu yabancı sevinçler içinde bıraktı. Dudaklarını üzen o iki dudak, göğsüne temas eden o sıcak, ateşli, beyaz, düzgün sine, saçlarını seve seve okşayan o küçük zarif eller, hevesi dolduran o güzel koku onda güç bırakmadı. O da güzel, o da tutkun… burası malum…

Fakat tatlı bir bela mı? Pakize, Ülfet’in yanına geldikçe kükremiş gibi sarılmak istiyordu. Gözleri aklı başından gitmişcesine bir bakışla süzülüyor, yanakları ateş saçacakmış gibi kızararak ufak burnu titremeyle açılıp kapanıyor, dudakları, elleri de titrediği hâlde dayanılmaz bir kuvvetin şiddetli arzusuyla atılıyordu. Bir ara ağlar gibi de oldu. Hatta Ülfet’e, “Sen olmasan ben gelmezdim! Beni de harap ettin kâfir!” diyerek tatlı bir azarla iltifat etti. Ülfet önce bu sözleri anlayamadı, fakat Pakize’de de anlatacak hâl var mıydı? Acaba seviyor muydu? Bunu sormayın. Kadını bütün bütün söyletirsiniz. Hakikat!.. Pakize acınacak hâlde idi. Altı, yedi aydan beri zevkinde, köşesinde hep Ülfet’i düşünüyordu.

O göründükçe bayılacak gibi kendinden geçerek fırsat buldukça kaçamak bir buse ile şiddetini bastırıyor, görünmedikçe ağlayarak vakit geçiriyordu. Ülfet’in anası, eski iskerlet idi.1 Ufak bir eğilimini görse sevdasını anlar; artık bütün bütün eline alır diye korkuyor, bunlara meydan vermemek için kendisini üzüyordu. Fakat ne olursa olsun Ülfet’i elde edecekti. İşte bu fırsat ona yeniden can verdi. Genç kız, ertesi sabah uyandığı zaman henüz yorgunluğu geçmemişti. Ne derece düşünse, karamsar olmadığı için, bir fena netice bulamıyordu. Akşamın şarkı sesleri, topuk vuruşlar, rakslar tekrarlanıyor gibi kulağında akisler bırakmıştı. Sofaya çıkar çıkmaz Pakize’ye rastgeldi. Utandı, o tavrı kadını bütün bütün çıldırttı.

Yanına yaklaşınca, “Sonra sana bir şey söyleyeceğim, unutma!” dedi. Beraberce büyük odaya girdiler, anası da orada idi. Köşeye yaslanmış, hizmetçi ayaklarını ovuyordu. Biraz romatizmalıdır, arada sırada tutar, kımıldatmaz… Pakize birdenbire dedi ki, “Sahi! Gitmeyecek misiniz?” “Hayır! Ben biraz daha dururum. Dizimin ağrısı geçsin, geçerse büyükhanıma gideceğim. Siz de Cici ile Kâğıthaneye gidin.” Evet. Ülfet’in evde adı Cici’dir. O, bu unvandan haz eder.

Küçükken gördüğü çocukları cici diye çağırdığından adı böyle kalmıştır. Bahar!.. O gün hakikaten güzeldi. Güneş henüz yükselmeye başladığı hâlde hava gittikçe tazeliğini gösteriyordu. Ev halkı biraz yemek yedikten sonra Pakize, Ülfet’i süsledi. Ayna başında kâh öperek, kâh canını yakarak süsünü tamamladı. Kız bir çeşit mağlubiyet hissediyordu. Mağlubiyet mi?.. Hayır… Bu, mağlubiyet değildi. Sebebini henüz anlayamadığı, o ana kadar hissetmediği bir sevilmenin, hissiyat ve ihtirasa ait olduğunu farketmeksizin, ruhunda uyandırdığı oyalayıcı bir şüphenin yabancı yabancı görünüp bir anda çekilmesi idi. Ülfet Bismark rengi, yakası kırmalı, ön etekleri bir su sırmalı feracesini de giyince bu kapalıca güzelliği daha gönül çekici bir tazelikle parladı.

Bu doyulmaz bir temaşa idi! Kâh gözleri, dudakları yaşmağından görünerek birer emel busesi gibi insanı imrendiriyor, kâh kapanarak gönüllere bir açılmayı bekleyiş ateşi bırakıyordu. Pakize de yaşmaklandı. Onda görünen letâfet daha olmuş, daha çok olgunluğa ermiş, daha çok hırsı tahrik eder durumdaydı. Hatta Pakize ile Ülfet içeriye girdikleri zaman kadın birbirinden güzel bu iki yüzden hoşlandı. Birine aşikâne, diğerine arzuyla bakarak ikisini de ayrı ayrı sevdiğini kalben tasdik eyledi. Gülümseyerek, memnun, hoşlanmış bir hâlde, “Güle güle gidiniz! Sakın geç kalmayınız!..” diyordu. İşte size üstü kapalı olarak izah etmek istediğim bu mağlubiyet, ömür boyu sürecek bir anlaşmanın başlangıcını gösteriyordu. Ülfet etek öperek çekildi. Pakize onun takipçisi gibi beraberce çıktı.

İkisi de memnundular. Pakize o uyumlu endamı, Ülfet o saf güzelliği ile arabada özel bir yer almışlardı. Pakize bir türlü arzusunu önleyemediği için arada sırada güzel gözleriyle yanındakini süzerek gururlanıyor, omuzunu sürmek, elini tutmak gibi belirtilerle hislerini akıtırcasına davranışlarda bulunuyordu. Bir aralık Ülfet dedi ki, “Bana bir şey söyleyecektiniz?” Pakize bir dakika kadar durduktan sonra, “Söyleyeyim mi?”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ömr-i Edebi 1: Hakikat ve Hayal ~ Ahmet RasimÖmr-i Edebi 1: Hakikat ve Hayal

    Ömr-i Edebi 1: Hakikat ve Hayal

    Ahmet Rasim

    Ömr-i Edebî 1’de ‘gerçeğin tüm katmanlarını tetkike çalışan’ Ahmet Rasim’in on iki yıllık hakikat ve hayal yazılarına tanıklık ediyoruz. Yazarın daha önce Malumat ve...

  2. Hamamcı Ülfet ~ Ahmet RasimHamamcı Ülfet

    Hamamcı Ülfet

    Ahmet Rasim

    Bazı gönül erbabı, sefa çiçekleri gibi günün ilk ışıklarına muhtaçtır. Ondan sonra sarılı kırmızılı parıltılarla göz alır, kendisini sevdirir, beğenen bakışları üstüne çeker. Ülfet...

  3. Ömri-i Edebi 2 Melankoli ve Aşk ~ Ahmet RasimÖmri-i Edebi 2 Melankoli ve Aşk

    Ömri-i Edebi 2 Melankoli ve Aşk

    Ahmet Rasim

    “Tamam haziranın on yedinci günü idi. Yaz, hararetini şehrimize yığdığı gibi letafetini de parça parça yaptığından vapura biner binmez yukarıya çıktım. Dört beş saatten...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Sen Benim Döneceğim Yalnızlığımsın ~ Gürdal ÇakırSen Benim Döneceğim Yalnızlığımsın

    Sen Benim Döneceğim Yalnızlığımsın

    Gürdal Çakır

    Yeni neslin gelecek vaat eden yazarlarından… CENGİZ SEMERCİOĞLU Aşk, Gürdal Çakır’ın satırlarında siyahi bir asaleti taşıyor. Hem öfkeli hem duygusal. AYŞE ÖZYILMAZEL Güçlü bir...

  2. Sultanı Öldürmek ~ Ahmet ÜmitSultanı Öldürmek

    Sultanı Öldürmek

    Ahmet Ümit

    Yıllardır aynı kadını bekleyen bir adam. Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin. Şahane bir aşk için harcanmış bir hayat. Ve hayatını Osmanlı tarihine adamış hırslı...

  3. Ateş, Su ve Aşk ~ Varol McKars (Varol Karslıoğlu)Ateş, Su ve Aşk

    Ateş, Su ve Aşk

    Varol McKars (Varol Karslıoğlu)

    Aşkın ölümsüzlüğüne uzanan evrensel bir yolculuk... Ülkeler, kültürler, ilişkiler ve duygulardan oluşan zengin bir galeri... Âdeta bir dünya romanı. Hangimiz “kül olup yeniden gül olma” arzusunu yaşamadık ki? Farklı ülkeler ve dönemler arasında âdeta duygusal bir ağ kuran “Ateş, Su ve Aşk”, bu arzunun evrensel bir anatomisini çiziyor.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur