Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Halka Doğru – Büyük Mecmua (1919) ve Yedigün (1936-1939) Yazıları
Halka Doğru – Büyük Mecmua (1919) ve Yedigün (1936-1939) Yazıları

Halka Doğru – Büyük Mecmua (1919) ve Yedigün (1936-1939) Yazıları

Halide Edib Adıvar

“Bizim elimizde zaman ve müze kokan, kıymetli kaplı, içi eski yazılar, tezhiplerle, zamanla sararmış kâğıtlarla dolu bir millet hayatı kitabı var. Bu kitaba başımızın…

“Bizim elimizde zaman ve müze kokan, kıymetli kaplı, içi eski yazılar, tezhiplerle, zamanla sararmış kâğıtlarla dolu bir millet hayatı kitabı var. Bu kitaba başımızın çok derinden sakladığı izlerle merbutuz. Her iki adım eski muvazi bir adımın aksülamelini getiriyor. Başımız ve kalbimizle sarsılıyoruz. Fakat bu güzel kitabın ahkâmı artık bize döndüğümüz köşeden sonraki yolu söylemiyor. Ona uymaya çalıştıkça sendeliyor, geriliyoruz. O halde bu kitabı tamamen kapamalı mıyız?”Kâğıda düşürdüğü her harfe halkın aydınlanması için bir görev yükleyen Halide Edib’in iki farklı dönemde yayımlanan yazıları bu kitapta birleşti: 1919’un esirlik günlerinde, milletin kurtuluşu uğruna Büyük Mecmua’da yazdığı yazılar ve 1936 ile 1939 arasında, özgür bir ülkenin insanları için Yedigün’de yazdığı yazılar. Feyza Hepçilingirler’in yıllar süren uğraşları sonucu kitap halini alan Halka Doğru, Cumhuriyet öncesi ve sonrasını önemli bir aydının gözünden görmemizi sağlıyor.Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

İçindekiler
Sunuş…………………………………………………………………….. 13
BÜYÜK MECMUA YAZILARI
Edebiyatımızın Son Simaları ve Safhaları…………….. 57
Edebî Hareketler………………………………………………. 66
Ateş ve Güneş Münasebetiyle ……………………………… 76
Türk Edebiyatının Son Safha ve Simaları …………….. 82
Kadınlığa Dair …………………………………………………. 93
Türk’ün Hitabı: İtilaf Milletlerine ………………………. 95
Fatih’in Türbesinde…………………………………………… 99
Fatma Kadın Bana Kaç!……………………………………. 102
Halka Doğru ………………………………………………….. 105
Fesler, Çarşaflar ……………………………………………… 108
Tarihin Köşe Başında ………………………………………..110
Anket Hakkında ………………………………………………115
Haftanın Zihniyetleri………………………………………..117
Türk Kadınları Hakkında…………………………………. 122
Ruslar, Türkler ………………………………………………. 126
YEDİGÜN YAZILARI
Mistral İlinde …………………………………………………. 131
Harabeler Arasında …………………………………………..141
Loid Corc… Gene… Loid Corc………………………….. 147
Şekspir’in Doğduğu Yer…………………………………… 151
Sahneden Sahneye ………………………………………….. 163
İngiliz Kadın Hapishanesinde Gördüklerim …………170
Kraliçe Elizabet………………………………………………. 186
Yeni Dünya Eski Kadın……………………………………. 188
Bir İnkılapçının 200. Yıldönümü Münasebetiyle…. 192
Üniversite Şehrinde…………………………………………. 195
Kertenkelelerle Muharebe ………………………………….. 199
Bir Yaşıma Daha Girdim………………………………….. 202
Banko’nun Ruhu……………………………………………… 205
Zaman Adamı, Zamane Adamı ………………………… 207
İspanya Kazanı ……………………………………………….. 210
Zoika’nın Apartmanı………………………………………… 213
Komünist Rusya’nın Hars Cephesi…………………….. 218
Topkapı Numune Bağları Yolunda …………………….. 222
Topkapı Numune Bağlarında ……………………………. 226
Topkapı Numune Bağlarından Dönerken …………… 230
Hind Dansları ………………………………………………… 232
Halk Bayramları……………………………………………… 235
Sergi……………………………………………………………… 240
Yeni Sanat, Eski Sanat……………………………………… 243
Budizm, Firavunizm, Yunanizm……………………….. 246
Haspaya Yaraşır………………………………………………. 249
Sergide Üç Millet Binası ………………………………….. 251
Bir Kadın Resmine Dair…………………………………… 257
Mazarik…………………………………………………………. 260
Arka Sokak…………………………………………………….. 276
Yuvarlak Masa Şövalyeleri………………………………… 280
İlk Robenson Krusoe……………………………………….. 284
Hay Bin Yakzan………………………………………………. 288
Tenkit ve Münekkit…………………………………………. 301
Genç Yazıcılara Dair……………………………………….. 307
Paraya Dair………………………………………………………316
Electra Piyesi ………………………………………………….. 320
Zenginin Hali…………………………………………………. 326
Seke Seke Ben Geldim…………………………………….. 330
Yuvarlanan Kırklar………………………………………….. 335
Balalayka Çalan Adamın Sergüzeşti ………………….. 339
Devika Rani ……………………………………………………344
Bayrak İnsan…………………………………………………… 348
Din ve İdeoloji………………………………………………… 354
Çung Ling’in Lambası……………………………………… 357
Niçe Nam Filozofun Fikirlerine Dair ………………… 361
Romeo ve Julyet Münasebetiyle………………………….. 367

Sunuş

Tezin öyküsü

Bu çalışmanın Halide Edib külliyatı içinde öneminin ne olacağını bilemem ama benim kişisel tarihim içinde çok büyük bir önemi var. Anlatmaya çalışayım:

Üniversiteden mezun olmamın önündeki tek engel yeni Türk edebiyatı alanında yapacağım tez çalışmasıydı. Profesör Ömer Faruk Akün (doçentti o zaman) Halide Edib’in gazete ve dergilerdeki yazılarını toplamamı istedi. Ama öncesi var. İlk önerdiği isim Ali Kemal’di. Ali Kemal’in tümü eski yazılı, İkdam, Peyam gibi gazetelerdeki yazılarının listesini çıkarmak için günlerce, haftalarca kütüphanelerden çıkmadım. Ne kadar uzun süre uğraştığımı anımsamıyorum ama elimde kocaman bir listeyle tez hocamın karşısına çıktığımda beni bir sürpriz bekliyordu. “Ali Kemal’in vatan haini diye bilinmesi başımıza iş açar,” diyordu hoca. Beni Ali Kemal konusunda çalıştırmaktan vazgeçirmişti. Halide Edib, önerilen ikinci ad oldu. Bu kez onun gazete ve dergilerdeki yazılarının listesini çıkarmam gerekecekti. Çıkardım. Ama Tanin’den başlayarak Tan, Akşam, Vakit, İkdam… o kadar çok gazetede yazmıştı ki Halide Edib, bu yazıların tümünü toplamak yıllar sürebilirdi. Listeden seçilen üç yayın organında karar kılındı. Büyük Mecmua, Yedigün dergisi ve Tan gazetesindeki yazılarını toplayacaktım Halide Edib’in. 1970 yılındayız. Bütün sınavlarım bitmiş. Tezimi bitirip mezuniyet sınavına gireceğim. Ama nasıl bitecek bu tez? Fotokopi makinesi diye bir şey henüz icat edilmemiş. Sabahtan kütüphaneye gidiliyor, 1919 tarihli eski yazı Büyük Mecmua açılıyor ve sözcük sözcük kâğıda geçiriliyor. Ardından Yedigün’deki yazılar; sonra Tan’daki Hindistan izlenimleri. Sonra o yazıların daktilo edilmesi, yorumlanması, değerlendirilmesi derken tam bir yıl sürdü tezi bitirip teslim etmem. O yüzden 1970’te değil, 1971’de mezun olabildim ancak.

Kitabın öyküsü

Üstünde bu kadar uzun süre çalıştığım tezi yayımlamak ise kırk yıl boyunca hiç mi hiç aklıma gelmedi. 2011’de bir arkadaşımın ısrarıyla bendeki nüshayı sakladığım dolap içlerinden bulup çıkardım. Kendime sonuncu kopyayı ayırmışım. Altı nüsha çıkarması için zorladığım yazı makinemin gücü altıncı nüshaya kadar ulaşamamış. Yazılar silik, okunmuyor. O zamanlar Everest Yayınları’nın genel yayın yönetmeni olan Sırma Köksal’la konuştum. O da yüreklendirince silik yazılar onun desteğiyle bilgisayara geçirildi. Ama ne çok yanlışla… Bilgisayara geçiren, yazıları okuyamayınca gördüğüne en yakın sözcüğü yazmış. Bilgisayar çıktısı olarak gelen yazıları düzeltmek o kadar bıktırıcıydı ki… İlk torunumun doğumu için gittiğim ABD’de bütün yazı o yazılarla boğuşarak geçirdim. O düzeltmeler yapıldı geldi ama yine pek çok yanlışla. Yeniden girişecek gücü mü bulamadım; acil işler öne geçti, onlara ayıracak zaman mı kalmadı; ne olduysa yine vazgeçildi. Halide Edib dosyası bir kez daha unutulmaya terk edildi.

2015 sonlarında ya da 2016 başlarında, tarihten yüksek lisans çalışması yapan bir genç kız, tezimden yararlanmak istediğini, buna izin verip vermeyeceğimi soruncaya kadar… Elbette yararlanabilirdi de tez neredeydi acaba? Aramadığım yer kalmadı. O kadar iyi saklamıştım ki bir türlü bulamıyordum. Yaza doğru en göz önündeki dolapların birinden çıktı. Bu arada o genç kızın ihtiyacı kalmamıştı artık. Ama ben yeniden ele almak konusunda bu kez kesin karar vermiştim. Halide Edib külliyatını yayımlayan Can Yayınları arasında çıkmış olan bir kitabı da o sırada fark ettim: Hindistan’a Dair. Tezimin yarıya yakın bölümünü oluşturan Tan gazetesindeki Hindistan izlenimleri bu kitapta yerini bulmuşsa, tezin geri kalan bölümünün de bir an önce yayımlanması gerektiğini bu kez derinden kavradım. 1930’lu yıllarda yayımlanan Yedigün dergisine ulaşmak da zordu ama benim ulaşmak için çabaladığım ve asla başaramadığım Büyük Mecmua’daki yazılara insanlar nasıl ulaşabilirlerdi? Yedigün dergisine ulaşılsa oradaki yazılar aracısız okunabilirdi ama Büyük Mecmua’dakileri yeni yazıya çevirmek için kimse zahmet etmezdi bir daha.

Sırma Köksal düzeltme yaptığım o dosyanın kaydını bulabilir miydi acaba? Bu arada o da yayınevi değiştirmiş, Can Yayınları’na geçmişti. Yanıt olumsuzdu. Öyle bir kayıt çoktan silinip gitmişti; beş yıl önce yazan kişinin bilgisayarından. En baştan başlayacaktık. Bendeki dosya yeniden gitti. Bir kez daha ve yeni baştan yazıldı. Yine pek çok yanlışla geri geldi. 2011 yazı gibi, 2016 yazını da Halide Edib’le baş başa geçirdik. Bilgisayardan gelen metni bendeki aslına göre sil baştan düzelttim ama bununla iş bitmedi. Ya “aslı” dediğim bendeki nüshada yanlış varsa? Öyle ya, 20’li yaşların başındaydım o zaman. Osmanlıcaya ne kadar hâkimdim? Yanlış ya da eksik okuduğum yerler olmuşsa… Bu dergilerin kendilerine ulaşmam şarttı. Yarım yüzyıla yakın bir süre önce yapılmış çalışmayı denetlemeden nasıl yayımlardım? Bunun ne kadar yerinde bir kaygı olduğunu kanıtlayan bir örneği de yaşadım zaten. Dergilerin asıllarına ulaştığımda Halide Edib’in tezime almadığım bir yazısını buldum: “Balalayka Çalan Adamın Sergüzeşti”. Nasıl da atlamışım o yazıyı tez çalışması sırasında!

Denetlemek şarttı ama çok zordu. Büyük Mecmua’ya bir türlü ulaşamadım. Bakmadığım kütüphane kalmadı. Atatürk Kitaplığı’nda vardı ama dergilere ulaşmam yine mümkün olamadı. Asla elime verilemezmiş. Dijital ortamda yararlanabilirmişim ancak. O da güzel, hatta daha güzel ama o ne? Bütün sayılar yok ki dijital ortamda. Üstelik eksik sayılar tam da Halide Edib’in yazısının bulunduğu sayılar. Umudumu kesmişken, ulaşabildiğim sayılardaki yazıları denetleyip ulaşamadıklarımı öylece yayımlamaya karar vermişken hiç ummadığım bir yerden yardım ve destek geldi. Nilüfer Belediyesi’nin Yaşar Kemal Sempozyumu için Bursa’daydık. Yemek masasında, nasıl olduysa kafamda taşıdığım bu en büyük sorundan söz ettim. Meğer çare yanı başımdaymış. “Büyük Mecmua mı? Bende var,” dedi Turgut Çeviker. Rastlantıyla yan yana düşmüştük. Tanışıklığımız bile yoktu. “Yanlış olmasın! Ben 1919 tarihli, eski yazılı bir dergiden söz ediyorum,” dedim. İnanamamıştım çünkü. “Evet, o,” dedi Turgut Bey. Olur muydu gerçekten? Gökte ararken yerde mi bulmuştum! İnanırsam düş kırıklığımın çok daha büyük olacağından korkarak temkinli davranmaya çalışıyordum. Ama İstanbul’a döner dönmez gönderdi Turgut Bey Büyük Mecmua kayıtlarını. O da dijital ortama aktarmıştı; üstelik koleksiyon tam, dergiler eksiksizdi.

Yeniden aylarca süren bir çalışma. Tek tek, sözcük sözcük kontrol ettim yazıları. O zamanki okuma becerime zaman zaman hayran kalırken atladığım dizelere rastladım; okuyamadığım sözcükleri çözdüm; eksik ya da yanlış okuduğum yerleri düzelttim. Yedigün dergisinin de önemli bir bölümüne sahipti Turgut Bey. İstesem onları da gönderir miydi acaba? Gönderirdi. Halide Edib’in yazılarının olduğu sayfaların tek tek fotokopilerini çekip gönderdi. Koleksiyonun tamamı yoktu onda; peki eksik dergiler, onlara nasıl ulaşacaktım? Yeniden kütüphane kütüphane dolaşacak mıydım? Kitapta mutlaka bulunmasını istediğim birkaç şey vardı. Mesela El Greco’nun yaptığı bir kadın resminden söz ediyordu Halide Edib. Bizim kadınlarımıza benzediğini, Türkiye’de tanıdığı üç kişiyi anımsattığını söylüyordu. Büyük olasılıkla o resmin fotoğrafına yer verilmişti dergide. Gerçekten bizim kadınlarımıza benziyor muydu kadın? Ben merak etmişsem okur da merak eder ve görmek isterdi. O sayıyı Basın Müzesi’nde buldum. Tahmin ettiğim gibi, resmin fotoğrafı bulunmaktaydı dergide.

Bu kez de başka bir şey aklıma takıldı. Halide Edib, İbn Tufeyl adlı bir Arap filozofun “ilk Robenson’u” yazdığını söylüyor ve bu tezini kanıtlamak için eserin bir özetini vermeyi vaat ediyordu. Acaba vermiş miydi o özeti? Basın Müzesi’ndeki dergiler bunu öğrenmeme yetmedi. Peki, o özetin verilip verilmediğini nasıl öğrenecektim? Kimde olabilirdi dergiler ve ben o sayılara nasıl ulaşabilirdim? Bu aşamada da Emin Karaca imdadıma yetişti. 1939 yılının Yedigün’leri ciltli olarak kendisinde vardı. Verir miydi peki? Tabii ki verirdi. Halide Edib’in kendi köşesinde yayımladığı ve üç sayı süren özeti de aldım ve ait olduğu tarih aralığına yerleştirdim. İleriki sayfalarda Halide Edib’in “ilk Robenson” iddiasıyla ilgili eleştirimi okuyacaksınız. Bu iddia ve eleştiri konusunda son kararı da böylece siz okurlar vermiş olacaksınız.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme
  • Kitap AdıHalka Doğru - Büyük Mecmua (1919) ve Yedigün (1936-1939) Yazıları
  • Sayfa Sayısı384
  • YazarHalide Edib Adıvar
  • ISBN9789750735554
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2017

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Çaresaz ~ Halide Edib AdıvarÇaresaz

    Çaresaz

    Halide Edib Adıvar

    “Evet, hayat hep böyle insana oklarını atar, siz de göğsünüzü açar, onların ciğerlerinize saplandığını görürsünüz. Allahım, içimdeki sızı ne kadar garip… Fakat niçin? İmam...

  2. Heyula ~ Halide Edib AdıvarHeyula

    Heyula

    Halide Edib Adıvar

    “Gözlerine bir müddet baktım; beni görmedi. Sonra bu kadar derin olduğu için mukaddes olan bu acıya diz çöktüm. Bu benim tanıdığım Selma’ya benzemeyen kadının...

  3. Seviye Talip ~ Halide Edib AdıvarSeviye Talip

    Seviye Talip

    Halide Edib Adıvar

    “Demek ki biz, zavallı insanlar, kalplerimizin elinde birer baziçeden başka bir şey değiliz. İyi geçen bütün bir hayat, uzun manevi perhizler, senelerce yerleşen esaslar...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Dudak Payım ~ Mehmet ErcanDudak Payım

    Dudak Payım

    Mehmet Ercan

    Ve sonra sen çıktın karşıma. ‘Allah’ın bana ‘bak sana ne yazdım’ deme şekliydin.” “Kavuşmanın bir son, kavuşamamanın ise devamlılık anlamına geldiğini bildiğimden beri aşka...

  2. Boğaziçi Uykuda ~ Sermet Muhtar AlusBoğaziçi Uykuda

    Boğaziçi Uykuda

    Sermet Muhtar Alus

    Sermet Muhtar Alus’un Akbaba’daki yazıları onun bütün yazı hayatının bir hulasası gibidir. Eski İstanbul hatıralarıyla örülü fıkralarından, portrelerinden, küçük hikâye, piyes ve röportajlarına kadar meşgul...

  3. İşimle Başım Dertte ~ Toprak Işıkİşimle Başım Dertte

    İşimle Başım Dertte

    Toprak Işık

    İşimle Başım Dertte Kimin değil ki? Doktorların mühendis, mühendislerin avukat, avukatların eczacı olmak istedikleri bir dünyada yaşıyoruz. Öyleyse üzerinde kafa yormaya değer bir sorun...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur