Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tuş
Tuş

Tuş

Haldun Taner

Tuş, Kızıl Saçlı Amazon, Made in USA, İki Komşu, Eller, Kaptanın Namusu, Bir Motorda Dört Kişi, Allegro ma non troppo, Bir Kavak ve İnsanlar,…

Tuş, Kızıl Saçlı Amazon, Made in USA, İki Komşu, Eller, Kaptanın Namusu, Bir Motorda Dört Kişi, Allegro ma non troppo, Bir Kavak ve İnsanlar, Kooperatif, İstediği Şarkıyı Dinleyebilmek, 8’den 9’a Kadar adlı öykülerden oluşan “Tuş”, 1950’lerde Haldun Taner öykücülüğünün iyice belirmesini sağlayan kitaplardandır. Okuru hızla saran akıcı anlatımı yanı sıra derinlik, incelik, kurgu işçiliği, gözlem ve ayrıntı çeşitliliği ile dikkat çeken öyküler toplamı. “Taner, bu kitabında da o kendine özgü ve rint bir eğleni çizgisini sürdürür.” (Behçet Necatigil)

İçindekiler
Tuş • 9
Kızıl Saçlı Amazon • 16
Made in USA • 21
İki Komşu • 30
Eller • 35
Kaptanın Namusu • 42
Bir Motorda Dört Kişi • 51
Allegro ma non troppo • 55
Bir Kavak ve İnsanlar • 65
Kooperatif • 71
İstediği Şarkıyı Dinleyebilmek • 76
8’den 9’a Kadar • 82

Tuş

Her kafadan bir ses çıkıyordu:
“Kediye peynir tulumu inanılır mı? Olacağı budur işte.”
“Parmak kadar maksum be… Utanır yahu insan.”
“Gözü kızmış oğlanın… Karı kız dinliyor mu sana?”
“Bağırsaydı o da, niye imdat çağırmamış?”
“Nereye bağırıyor anam? Silahı dayamış göğsüne. ‘Ses edersen yok bil kendini’ demiş.”
“Vay namussuz!”
“Peki şimdi ne olacak?”
Millet Partisi’ne yazıldı yazılalı büsbütün ukalalaşan kahveci;
“Ne mi olacak?” dedi. “Kaynayıp gidecek tabii… Neler kaynamamış buna gelene kadar…”
“Hiç de kaynamaz” diye atıldım. “Adalet var bunun burasında.
Fakir diye, kimsesiz diye sahipsiz değil ya bu. Mazbata1 tanzim edilir. Hukuku amme2 davası açılır.”
“Neyi ispat ediyorsun beyim? ‘Ben yapmadım’ dese, ‘ne malum başkasının becermediği’ dese…”
Balıkçı da kahveciden yana idi:
“Bir kerem ifadesini alamaz pulis” dedi. “Mebus evladı olduğuna teşrifatı masuniyesi3 vardır onun.”
Buraya kadar tespihini çekerek bizi sakin sakin dinlemiş görünen Dilaver Bey artık dayanamadı. İri ve kıllı yumruğunu masaya indirerek;
“Görüyorum, işin alayındasınız hepiniz!” diye kükredi. “Ötede
bir kız mahvolmuş, sokakta kalmış, kimin kaydında!”
Sonra yerinden kalkıp yanıma geldi:
“Nefesini boşuna tüketirsin bey oğlum” dedi. “Bu ödlek heriflerle bir iş yapılmaz. Bu iş için erkek olacaksın, erkek. Zor gördün mü tavsamayacaksın. Nerde bunlarda o yürek? Ne yapmak lazım geldiğini ben tek başıma göstereceğim bunlara.”
Ve bütün kahve halkına adeta bakışıyla tükürerek kapıyı çarpıp çıktı.
İnsanoğlu harekete geçmek için ara sıra onurunda bir hareket kırbacının şaklamasını bekliyor galiba. O gidince kahve birbirine girdi.
“Ne demek yani, kimden korkacakmışız.”
“Affetmiş onu, niye ödlek oluyormuşuz?”
“Onun kadar biz de erkeğiz yani.”
Fırsat bildim bunu:
“Erkeklik lafla olmaz beyler” dedim. “Hodri meydan, var mısınız? Dört tarafı haraca kesen bu kudurmuş oğlanı kodese attırana kadar elbirliğiyle çalışacağımıza söz veriyor muyuz?”
“Elbette!”
“Hayhay!”
“Ona ne şüphe!”
Hemen o gece genelkurmay karargâhı Dilaver Bey’in evinde kuruluverdi. Gerçi altmışaltıdaki4 dehasını hepimiz takdir edegelmişizdir ama ne yalan söylemeli, onun bu kadar kuvvetli bir tabiyeci5 olduğunu hiçbirimiz tahmin edememiştik.
Dilaver Bey’in yaptığı plan basitti fakat basit olduğu kadar da mükemmeldi. Bir kere Nesrin derhal bir nisaiyeciye6 götürülüp hadisenin tarihi jinekolojik bir katiyetle tespit edilecekti. Bu iş bittikten sonra, vaat veya tehdit suretiyle davadan vazgeçirilmesi ihtimaline mebni,7 kızın bir müddet için bu muhitten uzaklaştırılması icabediyordu. Nitekim Dilaver Bey’in Langa’da ikamet eden dul hemşiresi, Nesrin’i birkaç hafta için barındırmayı kabul etmişti.
Bir yandan bunlar yapıladursun, öte yandan Aydemir’in bundan evvelki sabıkaları bir bir tespit edilecek ve deliller toplanıp muamele tekemmül8 edene kadar da etrafa hiçbir şey sızdırılmayacaktı. İş bir kere bu kerteye geldi mi de dört cepheden taarruza geçilip bu küstah oğlan, bu babasının nüfuzuna dayanıp mahalleyi haraca kesen ırz düşmanı canavar, kıskıvrak kapana kıstırılacaktı. Ondan sonra değil mebus babası, müsteşar dayısı, reisicumhur hazretleri gelse onu kodesten kurtaramazdı.
İki de şahit bulmuştuk ertesi gün: Recep Usta ile çamaşırcı Gülsüm Hanım. Gülsüm Hanım Nesrin’i evden çıkarken gördüğünü söylüyordu. Kız, mendili burnuna tutmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Recep Usta’ya gelince, o;
“Ben velospitle9 şantiyeden geliyordum” diyor. “Aydemir Bey arkadaşlarıyla oturmuş, top yerinde şarap içiyorlardı. Kulak verdim biraz. Hizmetçiyi nasıl savmış, kızı nasıl kandırıp içeri çekmiş, ayıptır sülemesi, içerde ne haltlar etmiş anlatıyordu bir bir…”
“Utanma, aynen anlat, ne diyordu…”
“Böyle, böyle, böyle…”
“Tamam” dedi Dilaver Bey. “Nesrin de refikaya aynen böyle nakletmiş.” Sonra;
“Çabuk kâğıt kalem!” diye haykırdı. “Derhal donatıyorum istidayı… Sabah erken kahvede buluşalım. Bu dava tuşla bitmezse bana da Dilaver demesinler.” –Hazretin güreş meraklısı olduğunu bilmem arzetmiş mi idim.–
Ertesi sabah kahvede bekliyoruz. Hepimizde bir acayip heyecan. Dilaver Bey on buçuğa doğru sırtında rengi atmış lacivert elbisesi, elinde bayrak kadar bir istida, bomba gibi çıkageldi.
“Dananın kuyruğu bugün kopuyor beyler” dedi. “Ben doğru karakola gidiyorum. Yalnız biriniz Aydemirlerin kapısını tutsun ki polis geldiğinde bir yere sıvışmış olmasın.”
“Hayhay, korkma sen.”
“Bir yere kaçırmayız evvel Allah.”
Ve gitti.
Akşamüstü dört, dört buçuk olmalı idi. Hazret alı al moru mor göründü.
“İnkâr ediyor pezevenk” dedi.
“Ne diyor?”
“‘O gün burada yoktum’ diyor. ‘Arkadaşlarla İzmit’e maça gitmiştik’ diyor.”
“Yalana bak, yalana.”
“Dört tane de şahit bulmuş kendi gibi. Dördü de, ‘Bizlen beraberdi, hatta gollerin ikisini de o attı’ diyorlar.”
“Çamur ulan, hepsi çamur.”
“Başa çıkılır mı bu itlerle!”
“Peki, şimdi ne olacak?”
Dilaver Bey şakaklarından süzülen teri sildi:
“Dili sürçtü bereket deyyusun” dedi. “Kendi ayağıyla açmaza girdi. Tenakuzlar var ifadesinde. Balmumunu yapıştırdık tabii.”
“Vaziyet?”
“Vaziyet iyi sayılabilir. Adalet er geç tahakkuk edecektir. Dosya öbür gün adliyeye veriliyor.”
Fakat o günle öbür günün arasına öyle beklenmedik hadiseler giriverdi ki… Bir kere Meclis tatilinden bilistifade, Aydemir’in babası İstanbul’a çıkageldi ve bittabi vaziyete muttali olunca biricik evladına, dolayısıyla da ailesinin şerefine sürülmek istenen bu iftiraya karşı –o buna iftira diyordu– kükremiş bir aslan gibi mücadeleye girişti. Bunun ilk neticesi Gülsüm Hanım’ın şehadetinden rücu etmesi oldu. Kadın kızı görmüştü, filvaki görmüştü ama ağladığını pek bilemiyordu. Niçin ilk ifadesinde başka türlü konuştuğu soruldukta, ezber vazifesini okuyan bir mektepli tehalüküyle;
“Zapta yanlış geçmiş olacak” dedi.
Recep Usta’ya gelince, o ne hikmetse hâk ile yeksan oluvermişti. Nereye gitti ve ne vakit gitti kimse bilmiyordu. Aydemir’in babası; “Ne demek yani efendim” diyordu. “Benim oğlum şeceresi Lala Şahin Paşa’ya varan şerefli bir sülaleye mensuptur. Kendi seviyesindeki nezih aile kızlarını bırakıp da miskin asmanın kel koruğu bir evlatlık parçasına mı tenezzül edecek? Bu, olsa olsa harimi namusuma kadar dil uzatmaktan çekinmeyen siyasi düşmanlarımın sinsi bir manevrasıdır.”

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıTuş
  • Sayfa Sayısı96
  • YazarHaldun Taner
  • ISBN9789750836121
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Devekuşuna Mektuplar – 2 Yaz Boz Tahtası ~ Haldun TanerDevekuşuna Mektuplar – 2 Yaz Boz Tahtası

    Devekuşuna Mektuplar – 2 Yaz Boz Tahtası

    Haldun Taner

    “Yaz Boz Tahtası” Haldun Taner’in Devekuşuna Mektuplar başlıklı köşe yazılarından oluşan ikinci kitabı. 1970’li yıllarda günlük olaylar, toplumsal, siyasal, kültürel gelişmeler, değişmeler ve en...

  2. Çok Güzelsin Gitme Dur ~ Haldun TanerÇok Güzelsin Gitme Dur

    Çok Güzelsin Gitme Dur

    Haldun Taner

    “Çok Güzelsin Gitme Dur” Haldun Taner’in 1976-1982 yıllarındaki gazete yazılarından oluşuyor. İstanbul, tarih, eğitim, sanat, edebiyat, dil, kültür, tiyatro, kentsel sorunlar, yitirilen erdemler, doğa...

  3. Koyma Akıl, Oyma Akıl ~ Haldun TanerKoyma Akıl, Oyma Akıl

    Koyma Akıl, Oyma Akıl

    Haldun Taner

    Elinizdeki kitabı okurken 1971-1985 yıllarının gazete yazıları olduğunu unutabilirsiniz. Bunun bir nedeni Haldun Taner’in bu ülkeyi avucunun içi gibi bilen güçlü bir yazar olması...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Lütfen Sessiz Olur musun, Lütfen? ~ Raymond CarverLütfen Sessiz Olur musun, Lütfen?

    Lütfen Sessiz Olur musun, Lütfen?

    Raymond Carver

    Raymond Carver, çağdaş Amerikan edebiyatının niteliğini yükselten Kirli Gerçekçilik akımının öncüsü. Öykünün bugün de anayurdu olan Amerikan edebiyatında akla ilk gelen birkaç öykücüden biri....

  2. Aşk Varmış, Aşk Yokmuş ~ Mine G. KırıkkanatAşk Varmış, Aşk Yokmuş

    Aşk Varmış, Aşk Yokmuş

    Mine G. Kırıkkanat

    Oval odadaki sarışın adam, elleriyle fermuarını okşadı. Sonra esmer kızın ellerini tutup fermuarına götürdü. Kızın yüreği hop etti. “Başkan’ım, müdahale gerekiyor,” dedi. Titreyen sesiyle:...

  3. Peruk Gibi Hüzünlü ~ Yalçın TosunPeruk Gibi Hüzünlü

    Peruk Gibi Hüzünlü

    Yalçın Tosun

    Dostluk, arkadaşlık, sevgi, tutku, bağlılık ve keder… Bu duygular arasında mekik dokuyan, gönül kırıklıklarını ustalıklı bir sevecenlikle onarmaya çalışan bir kitap, Peruk Gibi Hüzünlü....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur