Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832): Alman edebiyatının dünyaca ünlü, en önemli yazarlarındandır. Hukuk eğitimi alan ve resim sanatına da ilgi duyan Goethe, doğa bilimleriyle de uğraşmış, araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. İlk romanı Genç Werther’in Acıları ile dünya görüşünü ve sanat anlayışını aktardığı Şiir ve Hakikat en dikkat çekici eserlerindendir. Ayrıca Roma Ağıtları, Faust ve pek çok eseri yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş, yazarın yüzyıllar süren edebi ününü pekiştirmiştir. Goethe şiirinin müzikalitesi ve ritmi şairin yaşamında olduğu kadar ölümünden sonra da önemli bestecilerin dikkatini çekmiş, sekiz yüz kadar besteye ilham vermiştir. Mahmure Kahraman ile Ataol Behramoğlu’nun ortak çalışmasının ürünü olan Gürgen Kral -Bestecilere İlham Veren Şiirlerinden Seçmeler- eseri, Goethe’nin seçme liedlerinin yanı sıra Gürgen Kral, Balıkçı, Thule Kralı gibi dünyaca tanınmış, pek sevilen baladları da içeriyor. Kitaptaki bütün şiirlerin besteleri önsözdeki karekod okutularak dinlenebilir.
*
Önsöz
Goethe evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biridir. Yazdığı şiir, roman, oyun ve dramlarla edebiyatın her alanında yapıt vermiş, Alman edebiyat tarihinde Deha Çağı diye de adlandırılan Coşumculuk (Sturm und Drang) Dönemi’ne ve Klasik Dönem’e damgasını vurmuştur. Gençlik yıllarından başlayarak ileri yaşlılık yıllarına kadar şiir yazmayı sürdüren Goethe, toplu şiir kitaplarının yanı sıra müzikli oyunlarında, dramlarında ve birçok romanında şiire yer vermiştir. Sayısı yaklaşık üç bini bulan şiirlerini Goethe defterlere yazar, kitap olarak basılacağı zaman şiirleri ikinci kez yazdırır, yayınevine bu ikinci kopyayı verir, kendi defterlerini Weimar’daki evinin kitaplığında muhafaza ederdi. Bu defterler hâlâ Goethe’nin Weimar’daki müze evinde korunmaktadır.
Goethe’nin seçme şiirlerinden oluşan bu kitapta Türkçede Goethe şiirleri çevirisine de kısaca değinmek yerinde olur. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan çeviri faaliyetinde, Goethe şiirlerinin çevirileri gazete ve dergilerde yayımlanır, Faust gibi şiir-yapıtları da genellikle ikinci dil Fransızcadan Türkçeye çevrilir. Çeviri konusunda Türkçede asıl gelişme 1940’lı yılların başında, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) döneminde kurulan Tercüme Bürosu’yla yaşanır. Cumhuriyet Dönemi Türk kültür tarihinde Aydınlanma Dönemi denebilecek bu dönemde, dünya edebiyatından sayısız başyapıtın Türkçeye kazandırılmasının yanı sıra Tercüme adlı dergi de iki ayda bir yayımlanır. 1966 yılına kadar 87 sayı basılan Tercüme dergisinin Ocak-Haziran 1949 tarihli, 49-51. sayısı Goethe’nin 200. doğum yıldönümü nedeniyle Goethe Özel Sayısı başlığıyla çıkar ve bu sayıda Goethe’nin birçok şiirine yer verilir. Aynı yıl Selâhattin Batu’nun Türkçesiyle Goethe’den Seçme Şiirler yayımlanır; bu kitap hâlâ sevilerek okunan ve aranan bir çeviridir. Bu dönemin çevirileri, kültürel yaşamın ve Türkçenin gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Son dönemde Goethe’nin şiir ve yapıtları birçok farklı çevirmen tarafından Türkçeye kazandırılıyor. Şiir alanında en dikkate değer olanlarından biri Ahmet Cemal’in çevirdiği ve ilk basımı 2006 yılında, Yarat Ey Sanatçı; Şiirler, Roma Ağıtları, Akhilleus başlığıyla yayımlanan şiirlerdir. Anılmaya değer diğer bir çeviri ise değerli hocam Gürsel Aytaç’ın çevirdiği ve 2018 yılında basılan Goethe’nin Batı-Doğu Divanı adlı yapıtıdır. Bu çevirilerin şiir çevirisi alanında önemli bir boşluğu doldurduğu söylenebilir.
Elinizdeki bu çeviri şair Ataol Behramoğlu ile gerçekleştirdiğimiz ortak bir çalışmanın ürünüdür. Çeviri tarihine bakıldığında daha önce de şair-çevirmen işbirliği ile ortak şiir çevirilerinin yapıldığı görülür. Bu konuda en çarpıcı ve en başarılı örnek, Homeros’un İlyada ile Odysseia adlı kült yapıtlarını Türkçeye kazandıran Azra Erhat ve A. Kadir’in çevirileridir. Doğrusu şair-çevirmen işbirliği bu yapıtlarla çeviri tarihimize güzel bir anıt dikmiştir. Azra Erhat Eski Yunancadan Türkçeye aktarma yönünde çeviriye kusursuz bir katkı sunarken, A. Kadir metnin şiirini yazmıştır.
Goethe şiirlerinden seçme şiirleri içeren bu kitap, hem şiirmüzik ilişkisine “lied” bağlamında tematik bir örnek sunmak hem de Goethe’nin şiir dünyasına dair okuyucunun genel bir bakış açısı edinmesini sağlamak için hazırlandı. Lied sözcüğü Almancada hem bir şiir türü olan “şarkı” anlamına gelir hem de Alman klasik sanat müziğinde bestelenmiş şiirler için kullanılan bir müzik terimidir. Goethe’nin şiirlerindeki sözlerin
müzikalitesi ve ritmi şairin yaşadığı dönemde olduğu kadar ölümünden sonra da önemli bestecilerin dikkatini çekmiş, böylece Goethe’nin şiirlerinin esin kaynağı olduğu yaklaşık sekiz yüz beste yapılmıştır; bu şiirler genellikle Alman klasik sanat müziğinde özgün bir tür olan lied formundadır. Lied bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Almancadan Türkçeye de yabancı sözcük olarak, özgün yazılışı ve okunuşu ile geçmiştir. Liedler piyano, gitar ya da arp eşliğinde genellikle solo olarak şan sanatçıları tarafından söylenir ve böyle bir resital “Lied Akşamı” (Lieder Abend) olarak adlandırılır.
Alman edebiyatında tek sesli şarkı geleneği on ikinci ve on üçüncü yüzyıllara kadar uzanır. Halk şarkılarının çok sesli lied şeklinde bestelenmesi ise başlangıç olarak on altıncı yüzyıl sonuna rastlar. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında açılan Berlin Lied Okulu sayesinde de çok sesli liedler Alman sanat müziğinin ilgi çeken kısa türlerinden biri olur. Bu okulda etkin olan bestecilerin büyük bir bölümü aynı zamanda Büyük Friedrich’in saray müzisyenleriydi. Goethe’nin, Schiller’in, Mörike’nin ve Heine’nin şiirleri Franz Schubert, Robert Schumann, Johannes Brahms gibi Alman klasik sanat müziği bestecileri tarafından seslendirilmiştir. Goethe’nin şiirlerini besteleyen diğer önemli isimlerse şöyle sıralanabilir: Reichardt, Zelter, Loewe, H. Wolf, Tomascheck, C. Eberwein, Beethoven, A. Rubinstein, Mendelssohn, F. Hiller, Wagner, Haydn, Mozart.
Goethe döneminde, bestelenen şiirleri halka açık konserlerde dinlemek henüz mümkün değildi, ancak bu liedler “edebiyat salonları”nda elit kesim tarafından dinleniyordu. Liedlere büyük ilgi duyan Goethe, yakın temasta olduğu Berlin Lied Okulu’nda da görevli saray müzisyenlerinden Reichardt ve Zelter’i kendi şiirlerini seslendirmeleri için teşvik ediyordu. Sachsen-Weimar-Eisenach dükü Carl August’un daveti üzerine Goethe, başkent Weimar’a geldiğinde henüz 26 yaşındaydı. Devlet katındaki görevlerinin yanı sıra kentin sosyal yaşamında da yerini almıştı. On yedinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında Avrupa’da birçok sanatçının ve soylunun edebiyat ve sanat salonu vardı. Weimar’da da devlet yönetimini 36 yaşındayken oğlu Carl August’a bırakan Düşes Anna Amalia’nın salonunda her pazartesi akşamı yapılan toplantılarda bilim insanları, sanatçılar, yazarlar, yayıncılar, çevirmenler ve müzik adamları bir araya gelir, ya önemli edebiyat yapıtlarından pasajlar okunur ya edebiyat ve sanat üzerine sohbetler yapılır ya da müzik dinlenirdi. Filozof Schopenhauer’in annesi yazar Johanna Schopenhauer’in de, Weimar’da 1806-1828 yılları arasında perşembe akşamları etkin olan böyle bir salonu vardı. Bu salonlarda Goethe, Wieland, Herder, Schiller önde gelen konuklar arasındaydı. Kültürlü insanların katıldığı bu cemiyet ortamında, Goethe’nin yapıtlarından da pasajlar okunur veya bestelenen şiirleri dinlenirdi.
Şiirin aslında insanlığın ortak malı olduğunu düşünen Goethe, Eckermann’ın Goethe ile Konuşmalar başlıklı kitabında, 14 Mart 1830 tarihli konuşmada “Şiirlerimde asla yapay bir tavır sergilemedim. Yaşamadığım, canımı yakmayan, bana zorluk çıkarmayan hiçbir şeyin şiirini yazıp söze dökmedim. Aşk şiirlerini de ancak âşık olduğum zaman yazdım.” derken, şiirlerinde dünyaya ilişkin anlatmak, açmak, göstermek istediği bir konuyu, derinine inmek istediği bir sorunu ele aldığını söyler. Bununla ilintili olarak yaşantı edebiyatının temsilcisi Goethe, “saf ve düşünceli” şair ayrımının “saf” tarafında durur. Goethe’nin şiirleri dil, üslup, imge yönünden eşsiz bir seviyededir; doğa, insan, aşk, toplum, dünya görüşü, mitoloji gibi konu yönünden ve şarkı, balad, sone, eleji, epigram gibi biçim yönünden çeşitlilik gösterir.
Bu kitaptaki şiirlerin büyük bir bölümü, şarkı formunda dört dizeli kıtalardan oluşuyor; zaman zaman farklılık gösterse de bu şiirlerin uyak düzeni genellikle ab-ab veya aa-bb şeklindedir. Şiirler arasında çok sevilen ve tanınan üç balad da var: Balıkçı, Gürgen Kral, Thule Kralı. Bu üç şiirin epik ve dramatik bir anlatıya sahip olması çok önemli bir balad özelliğidir. Balıkçı ve Gürgen Kral’da diğer bir balad özelliği olan konuşmaya da yer veriliyor. Balıkçı, sekiz dizeli ilk üç kıtada ab-ab-cd-cd, dört dizeli dördüncü ve beşinci kıtada ab-ab uyak düzeniyle, tipik bir balad kurgusuna sahip. Gürgen Kral ve Thule Kralı halk baladı oldukları için uyak düzenleri şarkılardaki gibidir. Şiirler arasında hem uyaksız hem ölçüsüz serbest formda yazılmış bazı şiirler de bulunuyor.
Dört bölümden oluşan bu kitabın birinci bölümündeki şiirler ilk baskı tarihine göre sıralanmıştır. Goethe’nin şiir kitapları dışındaki yapıtlarından alınan birden fazla sayıdaki şiirler, ait oldukları yapıtın başlığı altında, ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümde toplanmıştır. İkinci bölüm Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları’ndan, üçüncü bölüm Faust Birinci Bölüm’den, dördüncü bölüm ise Batı-Doğu Divanı’ndan seçilen şiirleri içermektedir; bu bölümler de şiirlerin ait olduğu yapıtların ilk baskı tarihlerine göre sıralanmıştır: Konu ve içerik bakımından birbirinden çok farklı bu üç yapıttan Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları, Goethe’nin orta yaş yapıtı olup, nesir halinde yazılmış bir gelişim ve eğitim romanıdır. Romanın kahramani Wilhelm Meister’in gelişim macerası içinde katıldığı bir tiyatro kumpanyasında söylenen şarkılardan altısını içeriyor ikinci bölüm. Üçüncü bölümde, Faust Birinci Bölüm’den yedi şiir bulunuyor. Goethe’nin başyapıtı Faust tragedya olarak Almanca şiir sanatının zirvesinde durur. Goethe, Faust’u 1771 yılında yazmaya başlamış, 1831 yılında tamamlamıştır. Klasik ideallerin ölçülerini barındıran bu yapıt, Goethe’nin içinden geçtiği birçok edebiyat akımının ve dünya görüşünün izlerini taşır. Bu nedenle Faust, Goethe’nin tüm yaşamını simgeleyen bir “yaşam eseri” (Lebenswerk) olarak kabul edilir. İki bölümden oluşan Faust’un birinci bölümünde müzik önemli bir işleve sahiptir; diyaloglar arasına serpiştirilmiş birçok şarkıyla dil ve müzik arasındaki sınır neredeyse silinir. Bu nedenle Faust Birinci Bölüm’ün önemli şiirlerini çevirmek bu kitap için bir gereklilikti. Çevirinin son bölümde ise, Goethe’nin yaşlılık döneminde Hafız Divanı’ndan esinlenerek kaleme aldığı, BatıDoğu Divanı’ndan sekiz şiir bulunuyor. Otobiyografik özel-likleri olan bu yapıtın Züleyha’nın Kitabı başlıklı bölümünde Goethe, Hatem karakteri ile kendisinin, Züleyha karakteri ile Marianne von Willemer’in portresini çizer. Goethe, Marianne von Willemer ile 1814 yılında tanışmış, kültürlü ve neşeli bir genç kadın olan Willemer’e duyduğu hayranlığı Batı-Doğu Divan’ında dile getirmiştir.
Bu kitaptaki şiirlerin Almancasının ve Türkçesinin yan yana sayfalarda yer alması, Almanca bilen okuyuculara, özgün şiirle çeviriyi karşılaştırma olanağı verecektir. Goethe’nin başlıksız şiirleri genellikle ilk dizeleriyle anılır; bu nedenle Almanca şiirlerin başlık yerine geçen ilk dizeleri, “kalın” harfle işaretlenmiştir. Okuyucu bu kitapta yer alan şiirleri lied olarak dinlemek isterse önsözün sonundaki karekoda başvurabilir; farklı yorumlar için de ilk dizeleri müzik platformlarında aratabilir. Böylece çevirinin asıl amacı gerçekleşmiş olur, ilgi çeşitliliğine göre okuma, dinleme ya da söyleme edimine olanak sağlar, Almanca bilmeyen okuru da şiirin kompozisyonu ile buluşturur.
Çeviri ilkeleri açısından Ataol Behramoğlu ile izlediğimiz yola gelince: Her çeviri kendi içinde kültürel, toplumsal, dilsel açıdan bir sorunlar yumağıdır. Özellikle şiir çevirisi söz konusuysa bu zorluklar ikiye katlanır. Şiir çevirisinin olanaksızlığı konusunda oldukça yaygın bir kanı da vardır. Şiir çevirisinin zorluğunu vurgulamak için şair ve çevirmen Tony Harrison, “Şiir yazmakla şiir çevirisi yapmak arasında, yapılan işin özü açısından pek fazla bir ayrım yok.” diyor. Bense şiir çevirisini, şiiri başka bir dilde yeniden var etme çabası olarak görüyor, şiir çevirisinde başarının karşılaşılan güçlüklerin aşılmasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte ortağımın şair Ataol Behramoğlu olması, benim için kesinlikle büyük bir şansti.
Her tür çeviride, özellikle yüzyıllar önce yazılmış yapıtların çevirisinde eleştirel baskı kullanmak çevirmene birçok konuda kolaylık sağlar. Dil, kendi içine dönük sabit bir yapı olmadığından değişir ve dönüşür. Eleştirel baskı, zamansal ve mekânsal belleğin canlı tutulmasına yarar. Dilde değişikliğe uğramış sözcük ve sözcük kalıplarının amaç dildeki karşılıkları, vakit kaybetmeden bulunur; özgün metnin satır aralarını okumak, olası birçok maddi hatanın önüne geçmek olanaklı hale gelir. Bu çeviride eleştirel baskı olarak Goethe yapıtlarının Hamburg Basımı (Hamburger Ausgabe), başvuru eseri olarak da Gero von Wilpert’in ve Metzler Yayınevi’nin ansiklopedik sözlükleri Goethe Lexikon kullanıldı.
Çeviri yönteminin içeriğine gelince, şiirin dilini hissetmek, şiiri biçem yönünden amaç dile aktarabilmek için, şairin “ne söylediği”nin yanı sıra “nasıl söylediği”ne de bakıldı. Şairin görüş, duyuş, anlatış biçimini kavramak için gösterilen çabanın amacı, anlam ve biçem bütünlüğünde bir eksen kaymasına yol açmamaktı.
Dilden dile transfer eylemi zedelenmesin, amaç dil, kaynak dilin gölgesinde kalmasın diye iki dil arasında bir denge sağlanmaya çalışıldı. Sözcük hazinesine olabildiğince bağlı kalınırken, fazladan sözcük eklenmemesi için de uğraş verildi.
Almanca ve Türkçenin birbirinden çok farklı diller olması nedeniyle ve Klasik Dönem Alman şiirinde kullanılan ölçü kalıplarını Türkçede vermek olanaksız olduğundan, bu çeviride özgün dildeki ölçüler göz ardı edildi. Şiirlerin uyak düzeni büyük ölçüde korunarak, dizelerdeki sözcüklere, dizge ve biçeme bağlı kalınarak şiirin duygusu verilmeye çalışıldı.
Hiçbir dil bir diğeriyle tam olarak örtüşmez, özellikle sözcük tasarrufu ile kurulan ve söylenmemiş sözcüklerle bir anlamı imleyen şiir sanatında, anlam derinlerde gezinir; zaman zaman okunamayan satır araları nedeniyle dillerin birbirini anlama kapasitesinde pürüzler oluşabilir, bu da amaç dilde “çeviri kokan” ifadelere yol açar. Bunun önüne geçmek, anlam ve sözcük yitimini en aza indirgemek için, Behramoğlu, gerektiğinde şiirleri Fransızca, İngilizce, Rusça çevirileriyle karşılaştırdı.
Elimizdeki bu çeviri “sadık” bir çeviri mi, “serbest” bir çeviri mi diye bir soru yöneltilirse yanıt şu: Üslubu koruyacak kadar sadık, şiirin ruhunu yansıtacak kadar serbest bir çeviri hedeflendi.
Sonuç olarak şiir her şeyden önce bir imge yaratma sanatıdır. Şair dış dünyadan aldığı zihinsel uyarıları, dil aracılığıyla yeni bir söyleyiş, ses ve yapı ile okuyucuya hissettirir. Bu da her şiirde yeniden yaratılırken, şiir kendine özgü bir sese kavuşur. Öyle ki şiirde ses bazen anlamın yerine geçer. Umarız ki bu sesi Türkçede de okuyucuya duyurabilmiş, okuyucuyu şair Goethe’yle buluşturabilmişizdir.
Goethe’nin seslendirilen şiirlerini Türkçeye çevirme projesi, 2016 yılı Eylül ayında Foça’da Ataol Behramoğlu ile yaptığımız bir sohbet sırasında ortaya çıktı ve çeviri süreci başladı. Çevirimiz yaklaşık dört yılın ardından nihayet basım aşamasına geldi. Çağdaş Türk şiirinin önemli temsilcilerinden Ataol Behramoğlu, şiirlerin çevirisine hiç kuşku yok ki çok önemli bir katkıda bulundu; özellikle de çeviriyi şiir yapan nitelikler konusunda. Behramoğlu’nun, hassas okuma tekniğiyle metnin röntgenini çektiğini, yönelttiği soruların her zaman çeviride aşılması zor bir sorunu gösterdiğini, bu nedenle de onun metin okuma konusundaki yetisine hayran kaldığımı söyleyebilirim. Bunda elbette, Behramoğlu’nun şair, yazar, filolog akademisyen ve çevirmen olmasının, ayrıca Goethe’ye hem yazar hem insan olarak özel bir ilgi duymasının payı çok büyüktü.
Bu çeviriyle müzik-şiir bağlamında Goethe’nin şiir evrenine genel bir bakış açısı sunabilmişsek ne mutlu! Ortak çeviri yapma fikrini ve olanağını bana sunduğu için Ataol Behramoğlu’ya teşekkürü bir borç bilirim.
Mahmure Kahraman
İzmir, Eylül 2020
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Şiir
- Kitap AdıGürgen Kral – Bestecilere İlham Veren Şiirlerinden Seçmeler
- Sayfa Sayısı136
- YazarJohann Wolfgang Goethe
- ISBN9786254298332
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİş Bankası Kültür Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Doğançay’ın Çınarları ~ Oruç Aruoba
Doğançay’ın Çınarları
Oruç Aruoba
Köklerimiz yerli yerinde Ama her yanımız kuşatılı Sizin duvarlarınızla Çevrili bütün yerlerimiz Dizilmiş dururuz öyle Koyu toprağa gömülüyüz Oynar esintide dallarımız Yapraklarımız döner güneşle…...
- Üvercinka ~ Cemal Süreya
Üvercinka
Cemal Süreya
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi...
- Güz Bitigi ~ Cemal Süreya
Güz Bitigi
Cemal Süreya
Merdivenlerin oraya koşuyorum,Beklemek gövde kazanması zamanın;Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Sıcak Nal’dan bir gün sonra yayımlanan Güz Bitigi, o kitabın...