Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Gülen Ada
Gülen Ada

Gülen Ada

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)

Birbirinden güzel on iki öykünün yer aldığı Gülen Ada, deniz ve doğa tutkunu Halikarnas Balıkçısı’ndan denizi ve doğayı seven tüm çocuklara. Gülen Ada, denizin…

Birbirinden güzel on iki öykünün yer aldığı Gülen Ada, deniz ve doğa tutkunu Halikarnas Balıkçısı’ndan denizi ve doğayı seven tüm çocuklara. Gülen Ada, denizin büyüleyici dünyasında düşlere sürüklüyor çocukları.

Kitapta yer alan öyküler:

Yedi Canlı Elif Kız
Karaoğlan
Değirmenci Ateşoğlu Nasrettin
Gülen Ada
Hayatımın Romanı
Turgut Reis
Gündüzü Kaybeden Kuş
Neyzen
Tünek Ahmet
Balıkla Kabak
Haydi Süngere
Divan Reis

YEDİ CANLI ELİF KIZ

Bir sabah Elif (Tiycan) yine keçileri ve ineği alarak deniz kıyısına gitti. Mevsim gençti. Karada güneş ve bal sızan çiçeklerin özsuyu, insanın nabzını âdeta çurlatarak1 çarptırıyorlardı. Deniz ise mavi mavi yanıyor ve göz kamaştırıcı ışığını ta ufuklara yayarak alabildiğine parıldayıp kıpırdıyordu. Deniz o gün en mavi, en sevindirici yaşayışındaydı. Yedi Canlı denilen Tiycan’ı, yedi değil, sanki bir milyon canla canlandırıp sevindiriyordu. Tiycan kumların üzerine yan geldi. Şemsiye şeklindeki birkaç çam ağacı, yapraklarının arasından Elif ’in üzerine, sanki elekle güneş ışığı eliyorlar, tepesinden tırnağına kadar, kıvrak ışık oyaları oynatıyorlardı. Onu gıdıklıyor gibiydiler. Bir aralık ayakucuna değecek kadar yakın, iki-üç karış suda, karanlık bir kovuğun, sanki kırmızı bir yakamozla yandığını gördü. Dikkat etti. Kovuktan bir ahtapot, bir dehşet parçası çıktı. Bir taşın üzerine oturdu.

Tiycan görünmemek ve hayvanı iyice seyretmek için yavaşça çam gövdelerinin arkasına çekildi. Ahtapot bir hayvan değil sanki bir dehşet parçasıydı. Gövdesinin kızıl alevinde, gözleri fosforlu bir yeşille parlıyordu. Taşın çatlaklarından akan zeytinyağı gibi kıvrıntılı kayışlarla sekiz duyargasının birini uzattı. Duyargalarının alt yüzü, iki sıra vantuzlayıcı düğmelerle süslüydü. Yanından yeşil zeminin üzerine altın benekli ve baştan kuyruğa pembe çizgili bir yellos (lahos) balığı geçti. Ahtapot saldırmak üzere bütün duyargalarını ampule benzeyen başının altına topladı. Kâbus gibi karaydı, sonra öfkeyle kızgın demir gibi ağardı. Çünkü yellos şimşek gibi bir hareketle kaçmıştı. Fakat yine yanaşıyordu. Hem de ahtapotun gözlerine bakıyordu. Ahtapot kısa kısa sekişlerle usulcacık yeminin yanına yanaşıyordu. Gözleri sanki taştan yapılma iki bilyaydı, onlarda sırf kavramak, öldürmek için kavrayan ve kapan bir isteğin acımasız donukluğu vardı. Onları yeminden ayırmıyordu. Yellos ufacık bir kuyruk çelişiyle ok gibi kaçabilirdi. Ne var ki, o bakışın ışınından –sanki büyülenmiş veya felce uğramış gibi– bir türlü çıkamıyordu. Kaçmak şöyle dursun, tam tersine bir aralık yırtıcı balığa doğru bile gitti.

Elif âdeta bir fenalık duydu. İçi bulandı. O gözlere bakarken farkına varmadan yüksek sesle, “Amcam Hacı Resul’ün gözlerine benziyor” diye söylendi. Ahtapota atmak üzere yavaşça bir taş kapıp, nişan aldı. Ahtapot ısırmaya hazırlanan bir yılan gibi yavaş yavaş irkildi ve yellosun üzerine atıldı. Tiycan taşı fırlattı, fakat tutturamadı. Taştan ürken ahtapot bir-iki kulaç suya kaçarak, hem daireler çeviriyor, hem de avını paralıyordu. İşte o zaman Tiycan’ı heyecanla allak bullak eden bir olay oldu. Koca bir denizaltı kırlangıcıymış gibi bir fok balığı fırlayıp geldi. Ahtapotu ağzına aldı. Fokun arkasında iki yavru fok daha vardı. Ana fok suyun altında debelenmeye koyuldu. O kadar ki, dipten kaldırdığı kumlar dolayısıyla bir aralık görünmez oldu. Sonra başı sudan dışarı çıktı. Çam gövdelerinin arkasına gizlenmiş olduğu yerden haykırarak fırlayıp çıkan Karakız’ı gördü. Fokun acı dolu gözlerinde dile taş çıkaran bir yalvarış vardı. Hayvan göğsünün süt dolu memelerini kayalarda kanata kanata sürünerek Tiycan’a doğru debeleniyordu. Ahtapot, iki duyargasını burun deliklerinden sokarak, fokun gırtlağını içeriden tıkamıştı. Bir iki dakika sonra hayvan boğularak ölmüş olacaktı. Ana fokun ardısıra iki yavru fok da taşların üzerine tırmanmaya koyuldular. Fakat taşlar yüksekçe oldukları için beceremediler. Analarına bakarak ağlamaya başladılar. Tiycan, fokların ölüm tehlikesiyle karşılaşınca imdat için insanlara koştuklarını biliyordu. Karakız ahtapotun başını iki eliyle tutarak, olanca kuvvetiyle asıldı. Ahtapotun düğme dizileri foktan sırayla çifter çifter ayrılırken sürekli öpücükler gibi maç maç ötüyorlardı. Tiycan ahtapotu sökerek yerdeki bir kayaya çarptı. Fok Elif ’in ayaklarına düştü. Emzirmek için yaratılan göğsü inip kalktıkça, onun altında yüreğinin hızlı hızlı çarptığını, kız hem duyuyor, hem de görüyordu. Kız, bilemedi neden, fakat bir an için eğilip fokun gözlerini öpesi geldi. Fok denize inerken ayrılmak istemiyormuş gibi dönüp dönüp bakıyordu. “Ne yapalım, dünyalarımız başka!” demek istiyormuş gibiydi. Aşağıdaki taşa varınca Karakız’ın önünde yavrularını emzirdi. İki kısacık badi badi kollarıyla onları bağrına basıyordu. Ondan sonra yine dönüp Tiycan’a baktılar ve dokunaklı bir iniltiyle denize daldılar. Onun ardısıra yavruları da mavilere atıldılar. Hep birden yüzdüler. Biraz uzaklaştıktan sonra yine dönüp baktılar. Sonra, güneşte çıldırasıya çakan denizde kayboldular. Karakız daya-

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıGülen Ada
  • Sayfa Sayısı112
  • YazarHalikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)
  • ISBN9789754947045
  • Boyutlar, Kapak 13,3x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviBilgi Yayınevi / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Deniz Gurbetçileri ~ Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)Deniz Gurbetçileri

    Deniz Gurbetçileri

    Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)

    Halikarnas Balıkçısı’nın, toplumsal sorunlara en fazla eğildiği kitabıdır Deniz Gurbetçileri. Yazar bu romanında, deniz emekçilerinin çile, sorun ve aşklarını, kısacası onların dünyalarını anlatır. Ama...

  2. Altıncı Kıta Akdeniz ~ Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)Altıncı Kıta Akdeniz

    Altıncı Kıta Akdeniz

    Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)

    Halikarnas Balıkçısı, “Akdenizlinin karakteri ‘hayır’dan çok ‘evet’ demeye yatkındır. ‘Evet’ demek o denli kolaydır ki!.. Oysa ‘hayır’ deyince bir sıkıntı duyulur. Altıncı Kıta ‘evet!...

  3. Mavi Sürgün ~ Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)Mavi Sürgün

    Mavi Sürgün

    Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)

    Halikarnas Balıkçısı, Mavi Sürgün için demiş ki: “Karakolda ona, İstiklal Mahkemesi’ne gideceksin denir. Niçin İstiklal Mahkemesi’ne gittiğini bilmez. İki jandarma ile, kelepçeli olarak İstiklal...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Umut Bahçesi ~ Dilara KeskinUmut Bahçesi

    Umut Bahçesi

    Dilara Keskin

    Yirmi bir yaşındaki Öykü Çelik, mutlu olması için neredeyse her şeye sahipti ancak bir türlü içten gülümseyemiyor, kalbini saran karanlık sarmaşıklardan kurtulamıyordu. Kendisiyle ilgili...

  2. Yürekte Bukağı ~ Tomris UyarYürekte Bukağı

    Yürekte Bukağı

    Tomris Uyar

    Konuşmak da tehlikelidir. İçte biriken sözcükleri boşaltmak. Hele konuşmayı bir kere unutmuşsan… Ya bir gün, bunca yıl kafamda biriktirdiğim sözcükler boşalıverirse? Çene kemiklerim açılırsa?...

  3. Son Kişot ~ Cem AkaşSon Kişot

    Son Kişot

    Cem Akaş

    Sorun bir zamanlar halıydı, ama artık ötesine geçmiştiniz – halıyla birlikte eviniz de çürüyordu, eşyalarınız, giysileriniz, yiyecekleriniz. Hatta siz de. Birbirine benzemez öykülerden oluşuyor...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur