Marifetler ve Sesler’in ardından Ursula K. Le Guin’in Batı Sahili Yıllıkları dizisinin üçüncü kitabı Güçler. Köleliğin olduğu yerde adalet olabilir mi? Güven ve sadakatin ihanetle, itaatin zulümle sonuçlandığı bir yerde sevgi yaşayabilir mi? Kitaplardan korkulan bir yerde bilgi barınabilir, yeni fikirler yeşerebilir mi? Yasaklar ve engellerle dolu bir yerde insan “kendisi” olabilir mi? Henüz olmamış olayları “hatırlama” ve muazzam hafızası sayesinde bir kere okuduğunu asla unutmama “gücü”ne sahip olan Gavir’in öyküsü Güçler; kendisine ulaşmak, kendisi olabilmek için diyarlar aşan bir çocuğun öyküsü.
**
s. 11-13.
“Bu konuda hiç konuşma,” diyor Sallo bana.
“Ama ya olursa? Karı gördüğüm zamanki gibi hani?”
“Zaten o yüzden konuşmamalısın.”
Ablam bana sarılıyor, sınıftaki sıramızda bizi sağa sola sallıyor. O sıcaklık, o kucaklama, o sallanış aklımı biraz dağıtıyor; ben de Sallo’yla birlikte sallanıyor, ona hafifçe çarpıyorum. Ama gördüğüm şeyi, o ürkütücü heyecanı hatırlamaktan kendimi alıkoyamıyorum ve çok geçmeden patlıyorum: “Ama onlara söylemem lazım! Bir istilaydı! Hazır olmaları için askerleri uyarabilirler!”
“Ama ne zaman diye soracaklar!”
Bu beni şaşırtıyor. “Şey, hazır olsunlar işte…”
“Peki ya uzun süre hiçbir şey olmazsa? Yanlış bir ihbarda bulunduğun için sana kızacaklar. Ayrıca şehri bir ordu istila edecek bile olsa, bunu senin nasıl bildiğini merak edecekler.”
“Onlara hatırladığımı söylerim!”
“Hayır,” diyor Sallo. “Onlara sakın bu şekilde bir şeyler hatırladığından bahsetme. O zaman gücün olduğunu söylerler. İnsanların gücü olmasından hoşlanmaz onlar.”
“Ama benim gücüm yok ki! Sadece bazen olacak şeyleri hatırlıyorum!”
“Biliyorum. Ama Gavir, dinle bak, gerçekten, bundan kimseye söz etmemen lazım. Benden başka kimseye.”
Sallo ismimi o yumuşak sesiyle söylediğinde, “Dinle bak, gerçekten,” dediğinde onu gerçekten dinlerim. Karşı çıksam da.
“Tib’e bile mi?”
“Tib’e bile.” Yuvarlak, kahverengi yüzü, kara gözleri sakin ve ciddi.
“Niye?”
“Çünkü sadece biz ikimiz Bataklık ahalisindeniz.”
“Gammy de öyle!”
“Şimdi sana söylediklerimi zamanında bana söyleyen de Gammy zaten. Yani Bataklık ahalisinin güçleri olduğunu, şehir halkının da onlardan korktuğunu. O yüzden onların yapamayıp da bizim yapabildiğimiz şeyler hakkında asla konuşamayız. Bu tehlikeli olur. Gerçekten tehlikeli. Söz ver Gav.”
Avuç içi bana bakacak şekilde elini uzatıyor. Yemini tamamlamak için kirli patimi onun avucuyla birleştiriyorum. Ben “Söz veriyorum” derken, o “Duydum” diyor.
Diğer eliyle, boynuna bir sicimle astığı minik Ennu-Me’yi tutuyor.
Beni başımdan öpüyor, sonra bana poposuyla yandan öyle bir vuruyor ki neredeyse sıradan yere yuvarlanıyorum. Ama gülmeyeceğim; hatırladıklarımla o kadar doluyum, zihnimdekiler öyle berbat ve korkunç ki o konuda konuşmak istiyorum, herkese anlatmak, “Dikkatli olun, dikkatli olun! Askerler geliyor, yeşil bayraklarıyla gelip şehri ateşe veriyorlar!” demek istiyorum. Oturduğum yerde bacaklarımı sallıyorum, somurtarak, kederli.
“Bana bir daha anlat,” diyor Sallo. “Atladığın bütün ayrıntıları anlat.”
Benim de ihtiyacım olan bu zaten. Ona yeniden, caddeden yaklaşan askerler hakkında hatırladıklarımı anlatıyorum.
Bazen hatırladığım şey gizemli bir hisle sarmalanıyor, sanki o anı sadece bana ait, yalnız kaldığımda çıkartıp bakabileceğim bir hediye sanki, tıpkı Yaven-di’nin bana verdiği kartal tüyü gibi. İlk hatırladığım şey, yani su ve sazların olduğu o yer de işte böyle bir anı. Buradan kimseye söz etmedim, Sallo’ya bile. Anlatacak bir şey yok; sadece gümüşsü mavi su, rüzgârda salınan sazlar, güneş ışığı ve ta ötelerdeki mavi dağ. Son zamanlarda yeni bir şey daha hatırladım: Gölgelerle dolu yüksek tavanlı bir odada bir adam dönüp ismimi söylüyor. Bundan kimseye bahsetmedim. Bahsetmeme gerek yok.
Ama başka türlü bir hatırlama ya da görme –artık ne denirse– daha var; mesela bir keresinde Baba’nın Pagadi’den eve dönüşünü gördüğümü hatırlamıştım, atının ayağı sakattı, halbuki Baba daha eve gelmemişti ve bir sonraki yaza kadar da gelmeyecekti, geldiğindeyse aynen benim hatırladığım gibi ayağı sakat bir at üstündeydi. Sonra bir keresinde şehrin bütün sokaklarının bembeyaz olduğunu hatırlamıştım, damlar beyaz olmuştu, hava da aşağıya doğru döne döne uçan miniminnacık beyaz kuşlarla dolmuştu. Herkese bunu anlatmak istedim çünkü çok şaşırtıcı bir şeydi. Anlattığımdaysa çoğu dinlemedi bile. O zamanlar anca dört-beş yaşlarındaydım. Ama o kış kar yağdı. Karın yağışını görmek için herkes dışarıya koştu, Etra’da belki yüzyılda bir olan bir şeydi bu, o yüzden çocuklar ismini bilmiyordu. Gammy bana, “Senin gördüğün şey bu muydu? Bunun gibi miydi?” diye sordu. Ben de hem ona, hem de hepsine gördüğüm şeyin tam tamına bu olduğunu söyledim; o, Tib ve Sallo bana inandılar. Sallo’nun şimdi bana söylediği şeyi Sallo’ya, Gammy o zaman söylemiş olmalı; Gammy kar yağan yılın ilkbaharında öldü.
O günden sonra hatırlamalarımı hep gizli tuttum, ta ki bu sabaha kadar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıGüçler
- Sayfa Sayısı352
- YazarUrsula K. Le Guin
- ISBN9789753426992
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Empati ~ Adam Fawer
Empati
Adam Fawer
Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz....
- Prag Mezarlığı ~ Umberto Eco
Prag Mezarlığı
Umberto Eco
19. yüzyılda Paris: Komün Günleri; hançer darbeleri; absent dumanları arasında hazırlanan cinayetler; kanalizasyonda yatan cesetler; patlamalar; isyanlar; takma sakallar; sahte noterler; düzmece vasiyetler; satanist...
- İnfaza Çağrı ~ Vladimir Nabokov
İnfaza Çağrı
Vladimir Nabokov
Yasa uyarınca, idam hükmü Cincinnatus C.’ye fısıldanarak bildirildi. Herkes birbirine gülücükler saçarak ayağa kalktı. İNFAZA ÇAĞRI Yaratıcı bilinci dolduran hilelerle imgelerin beraberce kurdukları bir...