“Bizim ilk sözümüz doğarken başladı; en büyük gerçek olan son söze doğru hızla gitmekte… Hayatın girdabına kapılıp gidenler için sözümdür: Bir an olsun kendinizi dünyanın hay huyundan, akışından çekip çıkarın ve olaylara şöyle biraz yukarıdan bakmayı deneyin. İçinizdeki iyi yanları sergileyin, affedici olun, karşınızdakilerin kusurlarını görmemeye çalışın; hep önünüzdekinin ayak izlerine değil de biraz da geride bıraktığınız izlerinize bakın. Adına ömür dediğimiz ‘bir nefeslik’ mühleti gelin, boşa harcamayın. Önce siz iç huzura ve iç barışa kavuşun, sonra en yakınınızdakilerden başlayarak etrafınızla barışıp esenliğe gidin. Kin, haset, yalan, ikiyüzlülük gibi kötülük adına ne varsa, içinizde öldürün. Yaşarken ölün, dipdiri olmak için.
‘Avazeyi bu âleme Davud gibi sal / Bakî kalan bu kubbede hoş bir sada imiş’ diyor büyük şairimiz. Sahip olduğumuz ne varsa, bizden geriye kalacak olan ancak o hoş sadadır.”
İÇINDEKILER
Ön Söz Niyetine ……………………………………………………………..11
Bir Akademik Kariyer Hikâyesi …………………………………………17
Gençlere Nasihat Babından………………………………………………19
Türk’ün Ateşle İmtihanı…………………………………………………..23
Farkında mıydık?…………………………………………………………….28
Bir Balkan Seyahati………………………………………………………….35
Hac İntibaları………………………………………………………………….41
Karakter…………………………………………………………………………49
DMO Silgisi……………………………………………………………………50
Karadenizliler…………………………………………………………………52
Hanımlar İçin …………………………………………………………………56
Oradan Buradan ……………………………………………………………..57
Tarihten Gülümseten Anlar………………………………………………68
Kıssadan Hisse ……………………………………………………………….72
İstanbul …………………………………………………………………………73
Bize Dair………………………………………………………………………..76
Millî Mücadele’nin Diğer Yüzü …………………………………………91
Çanakkale Muharebelerinin İsimli, İsimsiz Kahramanlarına …93
Devletimiz ve İstikbalimiz………………………………………………..94
Eğitim Davamız…………………………………………………………….102
Dil Meselemiz ve Ötesi ………………………………………………….108
Hak ve Adalet Mücadelesi ………………………………………………123
İade-i Ziyaret………………………………………………………………..133
SSCB Hatıraları……………………………………………………………..135
Batı ve Putin…………………………………………………………………156
Çin ve Japonya Gözlemleri ……………………………………………..158
Kısaca Hindistan …………………………………………………………..166
Türk Devletleri Birliği ……………………………………………………170
Azərbaycan’daki Qardaşlarımıza ……………………………………..171
Bir Mahnının Düşündürdükleri……………………………………….172
Mustafa Cemiloğlu………………………………………………………..174
Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı (Seyit Ali Çabuk) ……….175
İsimsiz Salih Kaptan’lara………………………………………………..177
Cem Karaca ………………………………………………………………….179
Can Bartu …………………………………………………………………….180
Pele ……………………………………………………………………………..182
Son Söz Niyetine …………………………………………………………..184
2016 yılının 15 Temmuz gecesi varlığımıza kasteden vatan haini soytarının emrindeki satılmış haşhaşilere karşı vatanı için sokağa çıkan ve o gece gerek kışlalardan çıkmayarak vazifesine ihanet etmeyen gerekse sokaklarda hainlerle mücadele edip ülkeyi kurtaran bütün vatanperver askerlerimize, canını ortaya koyan şehit ve gazilerimize… Bütün bu yiğitlerin huzurlarında minnet, şükran ve en derin tazimle eğiliyorum.
ÖN SÖZ NIYETINE
Bu kitap niçin yazıldı? Okuyucuya bu yaşıma kadar başımdan geçenleri, gördüklerimi sohbet tarzında hikâye etmeye, doğru bildiklerimi benden sonrakilere aktarmaya; özellikle de bütün bunları her yaştan gençlerin istifadesine sunmaya yönelik olarak yazılmıştır. Sosyal bir çevrede, cemiyette yaşamak itibarıyla herkesin sorumluluğunda bulunan başkalarına örnek olma ve daha çok ana babaların mesuliyet uhdesinde bulunan iyi insan yetiştirme hususları, gündelik hayatta herkesin genellikle başkalarında mumla aradığı, oysaki uzağa gitmeye gerek olmaksızın kendisini düzeltenin yine kendisinde bulacağı hasletlerdir. Çoktandır toplum olarak hasret kaldığımız bu nitelikteki insanlara ve fikirlere dair bu kitapta öz fakat yeteri miktarda bir şeyler bulacaksınız.
Yazıların birinde milletimizi överken, bir diğerinde yermiş olmam garibinize gitmesin, insanoğlunun fıtratı böyledir; Türk ya da başkası olması durumu değiştirmez. İyilerle kötüler, güzelliklerle çirkinlikler her toplulukta mevcut olup, bunlar arasındaki mücadele kıyamete dek sürecektir. Bizler iyinin, güzelin tarafıyız; iyiliğe, ideal toplumsal ahlâka, bizi kurtuluşa götürecek olan o reçeteye olan ihtiyacımız hiç bitmemiştir. Burada üstümüze düşen vazife, bilinmesi gereken husus, herkesin evinin önünü süpürdüğü takdirde şehrin temiz olacağını beyan eden o klasik deyiş gibi, bizlerin de kendimizi düzeltir, çeki düzen verir isek, toplum işlerinin de düzene gireceği gerçeğidir.
Peki, bu ideale nasıl varılacaktır? Şunu bilelim ki, insanoğlunu iki şey adam eder: Terbiye ve ceza. Terbiye ve edebin temeli aileden alınır, cezayı ise hak edene devlet verir. Fakat günümüzde kamu düzenini bozan ahlâksızlık ve suç unsurlarının yanında onu ıslah edecek olan terbiye ve ceza ikilisi ile ilgili ülkemizdeki realite pek iç açıcı görünmemektedir. “Terbiyesizliğin alıp yürüdüğü, yapanın yaptığının yanına kâr kaldığı bu memlekette sen hangi terbiyeden, cezadan bahsediyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef, böyle bir ortamda idealden bahsetmek, hele de gençleri bu ideale yönlendirmek çok zordur. Televizyonlarda her gün yayınlanan dizilerde çeteler leblebi çekirdek gibi kurşun atmakta, bu filmlerin her birinde insanlar öldürülmekte, böylelikle yeni yetişen gençlere çok kötü örnek olunmaktadır. Yer yer rastladığım sokak manzaralarında adı üstünde delikanlı dediğimiz, kanı deli akan o gençler, dizilerdeki kendilerine rol model olarak aldıkları mafya babalarına özenmekte, hayatı o sanal dünyadaki gibi zannetmektedirler.
Bu gençlere, mahallelerinin kabadayısı olmaya niyetlenen o yeni yetmelere ahlâktan, düzgün vatandaş olmaktan söz etmeye; nasihate hiç gerek yok, onlara sadece şu söylense kâfi gelir zannederim: Dünyanın hiçbir yerinde kanunsuzluk yapanlar, mafya diye adlandırılan organize suç örgütleri devletin polis ve istihbarat teşkilatlarının bilgisi dışında değil kurşun atmak, bir yerden bir yere adım bile atamazlar. Yine dünyanın her yerinde, devlet istediği takdirde sıradan bir polis memurunu gönderip bu kanun dışı örgütlerin en tepesindekini dahi olsa kulağından tutup kanun önüne çıkartır. Eğer bu dediklerim olmuyorsa bilinsin ki istenmediğindendir.
Buradaki kritik nokta, devletin o suçluya karşı gerçekten harekete geçmeyi isteyip istememesidir. Yani dünyanın herhangi bir yerinde yasa dışı bir organizasyonun, bulunduğu ülkedeki devletin izni veya göz yumması dışında yaşama şansı sıfırdır. Bu hakikatin, gerçek hayatı filmlerdeki gibi zannederek kabadayılığa özenen, ileride ailesine, ülkesine faydalı bireyler olmak yerine zorbalığa heveslenen daha yolun başındaki o gençlere anlatıldığı takdirde faydalı olunacağı kanaatindeyim Ben yine de istikbalden ümitvarım, ne kadar bozulmuş olursa olsun bu milletin özündeki o mayaya güveniyorum.
“Bir hekim olarak tarih, sanat, kültür benim neyime, ben kendi işime bakarım” demiyor, gençlere doğru yolu, ideallerimizi anlatma hususunda elimden geleni yapıyorum. Zannediyorum, yarın öte tarafta hesabımızın en ağırı yaptıklarımızdan değil de elde imkânımız varken yapmadıklarımızdan olacak.
İnşallah bu kardeşiniz son nefesine kadar doğru bildiklerini anlatmaya, gençleri doğru yola çağırmaya devam edecektir. Yoksa oturduğumuz yerden, olan bitene seyirci kalır isek, önceden tedbir almaz isek gün gelir, “Bu terbiyesiz nesiller ne ara yetişti, toplum nasıl böyle bozuldu?” diye hayıflanırız, ya da bu konudaki mesuliyetimizi kabullenmeyiz. Tıpkı eski siyaset ve devlet adamlarımızdan Süleyman Demirel’in o meşhur hazırcevaplığı gibi. Kendisi Başbakan iken Kırıkkale’de bir mühimmat deposu patlamıştır, gazeteciler soruyor “Niye tedbir almadınız?” Demirel’in cevabı: “Patlayacağı kimin aklına gelirdi?” Milletimize kurulan en büyük tuzaklardan birisi, esas hedefi bu milletin ümidi olan gençlerin, tarihiyle, atalarıyla irtibatını kesmeye matuf Türkçe katliamı yolu ile irfanının elinden alınmak istenmesidir. Ben bu yaşa kadar bu tertiplere karşı elimden geldiğince her zeminde mücadele ettim.
Bu meyanda, bu öksüz davanın önemini kafalara nakşetmek için Samsun’da Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde, Eğitim Araştırma Hastanesi’nde, Trabzon Türk Ocağı’nda dil, tarih ve kültür konferansları verdim; dilimin döndüğünce gençlere hakikatleri, tarihimizi, kültürümüzü, akıllarında kalması gayesiyle pek bilinmeyen anekdotlar eşliğinde anlattım. Çeşitli mecralarda bu mevzuda yazılar yazdım. Eskiden beri şuna inanmışımdır, bir cerrah olarak hastayı ameliyat ettiğimizde ancak bir kişiyi sağlığına kavuşturmuş, bir kişiyi kurtarmış olurken, yazılar ile konuşmalar ile etrafını uyararak, kötülükten menederek onlarca, belki yüzlerce insanı kurtarabilir; doğruya, iyiye yönlendirebiliriz. Bu bakımdan öğretmenlerimizin elinde hiç kimsede olmayan büyük fırsatlar, imkânlar vardır, bu gücün, bu fırsatın kıymetinin iyi bilinmesi gerekir. Zira durum vahimdir. Halen daha katledilen lisanımız, irfanımız yetimdir, sahibi yoktur. Böyle giderse göreceksiniz, yarın o çocuklarımız, torunlarımız yazılanları okurken, ana babaları, dedeleri, nineleriyle konuşurken tercümana ihtiyaç duyacak hale geleceklerdir.
Bizi bize, içimizden birilerine kırdırarak icra ettikleri, lâkin ipin ucu dışarıdaki efendilerinde olan bu tertibin, halen devam eden bu ihanetin amacı bellidir: Hedef, harp meydanlarında yenemedikleri Türkleri, ana dili ve binlerce yıllık kültürü ile irtibatını kesmek suretiyle, gücünün sırrı olan mayasını, ananelerini, irfanını yok ederek, bin yıldır Hıristiyan âleminin kendilerine en büyük tehlike olarak gördüğü bu milleti bir daha asla kafasını kaldıramayacak şekilde tehdit olmaktan çıkarmaktır.
Bu mevzudaki hassasiyetimi, tavrımı aşırı bulabilirsiniz, ama insanımıza ve bu ülkeye karşı mesuliyetimiz gereği ve yarın sorgu sual olurken “Karınca kararınca bir şeyler yaptım” diyebilmek için kendi adıma bütün bunları yazdım, sizlere aktarıyorum. Sizler şahit olun, ben bu milletin bütün değerlerinin; dilinin, örfünün, geleneklerinin hâsılı nesi var nesi yoksa bütün varlığının savunucusuyum. Bu davanın bir neferi olarak ömrümün sonuna kadar bu uğurda mücadele edeceğim. Gerisini, münevver sıfatını haiz olması hasebiyle mesul olduğu halde bozuk gidişata seyirci kalarak ses çıkarmayıp, öte âlemde hesaptan kurtulacaklarını zannedenler düşünsün. Vesselam.
Prof. Dr. Mustafa Kemal Atilla
Samsun, Şubat 2023
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıGördüklerim, Dinlediklerim, Yazdıklarım
- Sayfa Sayısı184
- YazarMustafa Kemal Atilla
- ISBN9786254086496
- Boyutlar, Kapak12 cm x 19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tirende Bir Keman ~ Mustafa Kutlu
Tirende Bir Keman
Mustafa Kutlu
Türk hikâyeciliğinin usta kalemlerinden Mustafa Kutlu, Tirende Bir Keman adlı son kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Kimi zaman güldüren çoğu zaman da hüzünlendiren musikişinas bir baba-oğulun...
- Geçmiş Günler ~ Memduh Şevket Esendal
Geçmiş Günler
Memduh Şevket Esendal
“Ev boşaldı, bu kedi de sokakta kaldı. Olan bitenin farkında mıdır dersiniz? Acıdır. Duvar üstünde ne düşünüyor? Sürünecek! Bir yağmurlu gecede, tren yolu boyundaki...
- Hesap Günü ~ Mustafa Kutlu
Hesap Günü
Mustafa Kutlu
“Musallada bir tabut, yeşil örtü üstünde, yapayalnız… İkindi okunmuş, namaz kılanlar camiye girmiş, kılmayan kalabalık cami duvarına yanaşıp saçak altına sığınmış. Alafranga bir muhit;...