Googol, başkalarının ondan olmasını istedikleri kişi değildir: O, anne babası ve kardeşlerinin aksine kendisi olmak ister. Herkesin sorularından bıkan bu sınıflandırılamayan varlık, kendisini keşfetmesine ve unutulmaz arkadaşlarla dolu müthiş yerleri tanımasına yardımcı olacak bir yolculuğa yelken açar.“Adı ne Benet, ne Nicolau ne de Camila’ydı. Adının Googol olduğunu söylemeye kadar vermişti, işte o kadar. Googol, aynı zamanda büyük mü büyük, adeta sonsuz bir rakamın adıdır.”Googol, başkalarının bizden olmamızı istediği kişi değil, kendimiz olma yolculuğuna çıkma cesaretini göstermek üzerine sürprizlerle dolu, muzip bir hikâye.
I
Herkesin kendisine sorular sormasından bıkan Googol diş fırçasını, odasını, kasabasını ve dünyasını geride bırakmaya karar verdi.
“Nereye gidiyorsun bakalım ufaklık?”
“Yemek yedin mi? Aç mısın?”
“Büyüyünce ne olacaksın?”
“Kaç yaşındasın?”
“Sen erkek misin, kız mı?”
“Nerede oturuyorsun?”
“Okulu seviyor musun? Bugün neler yaptın?”
“Kakanı yaptın mı?”
Bulutlu bir gündü. Bulutlar kaymak dolu koca kâseler gibiydi. Bulutların kaymak dolu koca kâseler gibi göründüğü günlerde Googol camdan bakar ve hüzne kapılırdı.
Googol herkese, “Bana Googol diyebilirsiniz,” diye karşılık verdikten sonra arkasını döndü ve çıt çıkarmadan ortadan kayboldu. Kimsenin sorular sormadığı, kimsenin özel bir şeyler yapmasını beklemediği bir yer bulmak istiyordu.
Ufukta küçücük bir nokta gibi görünecek kadar uzaklaştığında kimi insanlar hâlâ sorular sormayı sürdürüyordu:
“Nereye gidiyor böyle yapayalnız?”
“Dişini fırçaladı mı?”
“Her gün sebze yiyor mu?”
“Kakasını yapabilmiş mi?”
“Erkek mi, kız mı? Saçları upuzun!”
Ona asla ilgi göstermeyen anne babası
Googol’un ortadan kaybolduğunu da fark etmedi. Googol farklı bir varlıktı ve kendilerinin dert edecek on üç çocukları daha vardı.
Belki birkaç ay sonra, sofrada şöyle sorular soracaklardı:
“Çocukların hepsi sofraya geldi mi canım?”
“Öhöm, tabii ki. Gelmeyen olsaydı… Öhöm, kaç yaşında olabilirdi ki acaba?”
“Peki büyüyünce ne olmak isterdi?”
“Dişlerini fırçalamış olur muydu?”
Ardından, aşırı zekice laflar ettiklerini düşündüklerinde her yaptıkları gibi kıs kıs güleceklerdi.
On üç çocukları da aynı şekilde gülecekti.
II
Googol’un saçları bir söğüt ağacının dalları gibi uzun ve karmaşıktı.
Googol adını kendisi takmıştı.
“Adın nedir, ufaklık? Benet mi? Nicolau mu? Camila mı?”
Adı ne Benet ne Nicolau ne de Camila’ydı.
Böylece adının Googol olduğunu söylemeye karar vermişti.
Googol aynı zamanda büyük mü büyük, adeta sonsuz bir rakamın adıdır. 10100 diye yazılır. Yani, 10,000,000,000,000,000,000,000,
000,000,000,000,000,000,000,000,000,000, 000,000,000,000,000,000,000,000,000,000, 000,000,000,000,000,000.
“Guliguli diye isim mi olur yahu?”
“İsmi normal insanlar gibi Antoni falan olamaz mıymış?”
“Ya da Marianna?”
“Ya da herhangi başka bir şey?”
Googol bütün bu soruları ses çıkarmadan dinler, sonra da dalgasını geçerdi:
“Bir arkadaşım vardı, patatesin tekiydi, adı da Antoni’ydi (ya da Marianna, vb.). Kızartıp üstüne hardal sürerdim, sonra da afiyetle yerdim.”
Ardından hemen eklerdi:
“Bana Googol diyebilirsiniz.”
Bunun üstüne insanların ağzı sıfır şeklinde açık kalırdı.
Googol da alınmasınlar diye gülümserdi.
III
Yolun dörde ayrıldığı ilk noktada Googol durdu.
“Gak!” diye gakladı bir karga. “Şimdi nereye gideceksin? Kuzeye mi? Güneye mi? Doğuya mı? Batıya mı? Sen erkek misin, yoksa kız mısın? Kakanı yaptın mı?”
Googol kızıl kille kaplı bir yola saptı, çünkü bu yol ne kuzeye ne güneye ne doğuya ne de batıya gidiyordu.
“Sersem!” diye homurdandı karga.
Yol meşe ve kestane ağaçlarıyla dolu bir ormanın içinden geçiyordu. Güzel bir yoldu. Kenarında çalılar (Googol çalılardaki böğürtlenleri yedi), kumkuat ağaçları (kumkuatları yedi) ve çilekler vardı. Bir elma ağacı bile vardı ve Googol ağaçtan karamel gibi parıldayan altın rengi bir elma kopardı.
Derken bir kaplumbağa çıktı karşısına.
“İyi günler kaplumbağa,” diyerek selam verdi Googol.
“Çekil kenara, uzun saçlı çocuk. Durmam mümkün değil.”
Öff, duramazmış, diye düşündü Googol.
“Ben yürümeyi kesersem dünya durur,” dedi kaplumbağa, ukalaca gülümseyerek. “Dünyayı döndüren benim kuvvetli ayaklarım, görmüyor musun? Kâinatta sabit duran tek varlık benim!
Dünya ayaklarımın altında, olağanüstü gücüm sayesinde fırıl fırıl dönüyor.”
“Yoluna devam et öyleyse, kibirli kaplumbağa.”
“Öhöm!” diye boğazını temizledi kaplumbağa. “Arka ayağıma çiklet yapışmış. Kokusuna bakılırsa çilek aromalı olsa gerek.”
“İstersen sökebilirim,” dedi Googol.
Kaplumbağa boynunu ileri uzattı, patlamaya hazır mısır tanelerini andıran gözlerini kocaman açtı ve bağırmaya başladı:
“Şapşal! Dünyanın durmasını mı istiyorsun? Çikleti sökerken sırtım bir saniyeliğine bile
yere değerse dünya duruverir. Ağaçlar üstümüze devrilir, çiçeklerin yaprakları, kuşların tüyleri dökülür, çocukların büyümesi kesilir. Sen artık büyümek istemiyor musun bakayım, uzun saçlı çocuk?”
Googol burnunu kaşıyarak bir süre düşündü.
“Yavaş yürüdüğün için yıllar sürebilir, ama bir gün denize ulaşacaksın kaplumbağa efendi.”
Kaplumbağa gülümsedi.
“Ahh, o zaman olacakları dünya düşünsün, ben değil. Hoşça kal. Kusura bakma ama durup seninle laflayamam.”
“Bana Googol diyebilirsin,” dedi Googol ve dalga geçerek ekledi: “Kaplumbağayı pek severim, üstüne hardal sürer, afiyetle yerim.”
Kaplumbağa ise hiç oralı olmadı ve yoluna devam etti.
Güzel bir yoldu bu.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye-Roman-Masal
- Kitap AdıGoogol
- Sayfa Sayısı84
- YazarJosep Lluís Badal
- ISBN9789750764301
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Çocuk / 2024