Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Gölge Serisi 2: Gecenin Gölgesinde
Gölge Serisi 2: Gecenin Gölgesinde

Gölge Serisi 2: Gecenin Gölgesinde

Fatih Murat Arsal

Sınırlarda yaşayan korkusuz bir adam… Tutkuyu hiç tatmamış hayat dolu bir kadın… Ve iki zıt insanı bir araya getiren ölümcül bir serüven! Her zorluğa…

Sınırlarda yaşayan korkusuz bir adam…
Tutkuyu hiç tatmamış hayat dolu bir kadın…
Ve iki zıt insanı bir araya getiren ölümcül bir serüven!

Her zorluğa rağmen gecenin en koyu gölgesini bile aydınlatan engellenemez güçte özel bir aşk!

Hızlı temposuyla başınızı döndürecek, her ortamda aşkın filizlenebileceğini hissettirecek bir FMArsal romanı daha!

Serinin ilk kitabı Yalanın Gölgesinde ile kalplere dokunan FATİH MURAT ARSAL, yeni romanı Gecenin Gölgesinde ile gönülleri yeniden fethedecek!

*

Bir tutam asi saç yine alnına döküldü. İri, mavi gözleri ise nadide bir mücevher gibi parlıyordu.

Gidip biraz havuz keyfi yapsa iyi olurdu. Odasından ayrılıp ev terlikleriyle merdiveni hızlı hızlı indi. Elinde havlusunu ve telefonunu turuyordu. Serin suya kavuşmak için acele ediyordu. Açık olan dış kapıyı geçip verandaya doğru hızlı bir adım attı. Evde yalnız olduğunu bildiği için gayet rahattı. En azından öyle sanıyordu. Bu güvenlikli evde yalnız olmalıydı.

Fakat!..

Fakat işte o anda hiç beklemediği bir şey oluverdi.

Kapının ardında, neredeyse dev gibi bir adamla burun buruna geliverdi.

Elinde olmadan küçük bir korku çığlığı attı. Bunu beklemiyordu. Az kalsın ona çarpacaktı! Üstelik bu adam, hiç tanımadığı birisiydi!

Yerinde çakılıp kalmıştı. Bir eli önce göğsünün üzerine kapandı. Sonra hemen toparlandı. Telefonunu bir silah gibi tutarak adamın yüzüne doğru çevirdi.

“Sen de kimsin?” diye sordu şaşkınlığını atmaya çalışarak. Sesi korkusunu gizlemiş, tehditkár bir havaya bürünmüştü.

Adam da şaşırmış gibiydi. O da bir saldırıya hazırlanmışcasına gergindi. Sonra iri vücudunun duruşu rahatladı. Ela gözleri bir an için genç kadının ince vücudunda gezinmişti. Bikinisinin biçimi çok açık olmasa da hiçbir kusuru bulunmayan vücudunu başarıyla ortaya çıkarmıştı. Bakışları hemen genç kadının yüzüne çevrildi.

“Özür dilerim, Mihrimah Hanım!” diye karşılık verdi hemen. Birkaç saniyede durumu kavramış gibi görünüyordu. Durum ne olursa olsun adamın ciddi bakan gözleri zeki olduğunu belli ediyordu. “Sizi korkutmak istememiştim.”

“Evet ama korkuttunuz! Ben de sizin kim olduğunuzu öğrenebilir miyim?” Hâlâ elindeki telefonu adamın suratına yapıştırmaya hazır bir hålde duruyordu.

“Ben…” diye başladı adam. Bu kısa duraksamanın ardından sakin bir sesle açıklamaya çalıştı. “Ben babanız ve kardeşiniz için çalışıyorum. Adım Yılmaz… Burada yapmamı istedikleri bir iki iş vardı da…”

Havluyu çıplak vücuduna sarıp, yabancının karşısında kendini daha iyi hissetmeyi isterdi ama duruşunu değiştirmek pek akıllıca olmazdı. Gerçi adam vücuduna bakıyor da değildi. İlk an hariç bir daha yarı çıplak bedenine bakmamıştı.

“Pazar günü mü?” diye sordu şüpheyle. Güzel gözleri kısılmıştı. Ashnda ivi derecede karate biliyordu ama adamın fiziğine bakınca, önce biraz konuşmanın doğru olacağına karar vermişti. Bu boy, pos  bu tedirgin ediciydi doğrusu.

“Kardeşiniz evde kimsenin olmadığını söylemişti bana. Çok fazla iş olmadığını tahmin ettiğim için gelip bakmak istedim.”

“Size kapı şifresini mi verdi?” Sesi kuşkuluydu. O koca kapının üstünden atlayamazdı elbette.

“Aslında ben zaten biliyordum…” diye mırıldandı adam. Genç kadının şaşkınlığı üzerine yine açıklamaya çalıştı. “Buranın güvenlik sistemini kuran benim. O yüzden biliyorum.” Gözleri bir an için genç kadının arkasındaki açık kapıya çevrildi. “Ben de evin kapısını aralık görünce şaşırdım doğrusu. Hırsız girdi zannettim.”

“Hırsız mı? Arabam var garajda!” Sesi hâlâ sertti. Kaşlarını çatmıştı. Sonra onu kapali garaja bıraktığını hatırladı.

“Görmedim…” dedi adam kısaca. “Ayrıca sizin İngiltere’de bir tip sempozyumunda olduğunuzu da söylemişti. Yarın öğlen gelmeyecek miydiniz?”

Bu kadar bilgiyi kafasından atamazdı. Yine de şüpheli bakışları, adamin asik yüzündeydi. Tekin bir adam gibi durmuyordu. Bir zamanlar kırılmış olduğu belli olan burnu ve ifadesiz yüzü bunu pekiştiriyordu. Bir poker oyuncusu kadar düz bakıyordu. Ne çıplaklığına karşı erkekçe bir ilgi ne arsızlık ne gülümseme ne de genç kadının ona inanması için ekstra bir çabası vardı.

“İşim erken bitti.”

Bunu niye açıklamıştı ki şimdi?

Elinde olmadan onu baştan aşağı süzdü. Üzerine krem rengi bir gömlek ve altına lacivert bir kot giymişti. Gömleğinin eteği dışarıya serbestçe sarkıyordu. Geniş omuzlarına ve gergin göğüs yapısına bakılirsa, boş zamanlarında spor yapıyor olmalıydı. Babasının arada sit da bahsettiği düşmanlardan olması ihtimali zayıf görünüyordu. İstese daha ilk anda genç kadının üzerine atlayıp onu etkisiz hale getirmeye çalışabilirdi.

“İzin verirseniz…” dedi donuk bir sesle. “Bu konuyu ağabeyimle konuşmak istiyorum.”

Adam geniş omuzlarını silkti. “Tabii ki.”

Mihrimah havluyu sararak ince vücudunu gizledi. Sonra hemen telefonunu açıp ağabeyi Boran’ın numarasına tıkladı. Gözleri uzun boylu yabancıdaydı ama o başka yerlere bakıyordu. Ne değişik bir adamdı! Kıyafetleri gayet iyi kesimli ve kaliteli şeylerdi. Tertemizdi.

Telefon sinyalinin olmadığını anladığında, isteksizce kapatıp bu sefer babasının numarasını çevirdi.

“Pardon! Adım ne demiştiniz?” diye sordu bu arada.

“Yılmaz…” dedi adam sabırlı bir sesle. Genç kadının biraz kaba olan tavrı karşısında bozulmuş gibi değildi. “Yılmaz Keydanlı…”

Garipti ki babası da cevap vermiyordu. Pazar günü bu ikisi neyle meşgul olabilirlerdi ki? Memleketin her yerinde telefonlar çekiyordu oysa. Canı sıkkın bir şekilde telefonu kapattı ama adamın bakışları kendisine çevrilince sıkıntısını hemen gizledi.

“Ağabeyim sizden ne işi istemişti acaba?” Sesinde hâlâ şüphe izleri vardı.

Adam hemen elini ceketinin cebine atıp bir kart çıkarttı. Genç kadına uzattı. Mihrimah elinde olmadan, otomatik bir şekilde kartı almıştı. Üzerindekileri okurken adam da kısaca açıkladı.

“Genel olarak bilgisayar ve güvenlik işiyle uğraşıyorum.” Başıyla evin girişindeki küçük kamerayı işaret etti. “Sizin Amerika’da okuduğunuz yıllarda, bu güvenlik sistemini evinize ben kurmuştum. Ağabeyiniz bir sorun olduğundan bahsedip göz atmamı istedi.” Adam kolundaki saatine bakmıştı. “Sizi rahatsız etmeyeyim ben madem. Müsait olduğunuz zaman veya evde olmadığınız bir gün gelirim.”

Mihrimah yerinde huzursuzca kıpırdandı. İlk kez onun arkasındaki aracı görmüştü. Beyaz renkli, pahalı sayılabilecek bir Alman cipiydi. Hâlâ şüpheleri vardı ama her şey adamın doğru söylediğini gösteriyordu. Dış kapının şifresini, kendisinin yurt dışında olduğunu falan kesin olarak biliyordu. Hem adama ait şirket kartı da elindeydi. Isim ve şirket bilgisinin doğru olmasını umdu.

“Burada iri yarı bir adam var. Senin kadar iri! Daha yakışıklı olsaydı babamın başka bir çocuğu mu acaba, derdim!”

“Ciddi ol. Mihri!

“Adının Yılmaz olduğunu söyledi…”

Karşıda kısa bir an duraksama oldu. Boran sanki bu ismi hiç duymadim, diyecek gibi gelmişti.

“Yilmaz mı? Sen neredesin ki? İngiltere’de sempozyumda değil misin?” “Değilim… Sempozyum erken bitince geceyi orada geçirmek istemedim. Bir uçak bulup eve döndüm. Tam havuza girecektim ki suratsizlikta seninle yarışacak bir adamla burun buruna kaldım. Gerçi onunkine pek burun denmez ya! Birisi kırmış sanırım.” “Sonra ne oldu?”

“Ne mi oldu?” Burun kıvırdı. “Kendisini senin yolladığını söyledi. Evdeki güvenlik sistemini kontrol edecekmiş. Doğru mu bu? Tüm şifreleri hatmetmiş adam! Elini kolunu sallaya sallaya girmiş içeri.”

“Evet, doğru…” dedi Boran hiç duraklamadan. “Sen ona çok aldırma. Dürüst birisidir. İşini yapıp gider.”

“Emin misin? Sen gönderdin yani?”

“Evet, senin evde olacağını bilmiyordum. Korkmadın umarım?” “Ne korkacağım ya? Karatede kara kuşağım var benim. O korksun benden!”

“Aferin sana… O halde sen de adamı korkutma sakın. Sert göründüğüne bakma. Yumuşak huylu, sakin birisidir. Senin gibi sert kadınlara alışık değildir.”

Yumuşak huylu mu? O bakışlar sanki bunun aksini kanıtlıyordu ama eğer Boran öyle diyorsa!

“Aman! Sevmem ben öyle sümsük tipleri. İşini yapsın yeter! O hålde ben şimdi bu adama karışmıyorum, değil mi?” “Karışma… İşi bitince ortadan kaybolur.”

“lyi…” Rahatlamıştı açıkçası. “Sen neredesin? Kaç kere aradım seni. Babam da yok ortalarda.”

“Babam

yurt dışında… Acil olarak gitti. Senin geleceğini bilmediğim için ben de bir arkadaşımla beraberdim.”

“Kadın arkadaş mı?” Sesi hafif alaycıydı.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli) Romantik
  • Kitap AdıGölge Serisi 2: Gecenin Gölgesinde
  • Sayfa Sayısı416
  • YazarFatih Murat Arsal
  • ISBN9786256476615
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviEphesus / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Seni Sevmek İstemedim ~ Fatih Murat ArsalSeni Sevmek İstemedim

    Seni Sevmek İstemedim

    Fatih Murat Arsal

    Yeşil gözlü gizemli adam, o yaşına kadar pek çok güzel kadın görmüştü. Ama Pınar kadar güzelini, mücadelecisini, vahşisini görmemişti. Ve onu istediğine karar vermesi...

  2. Nefretten Sonra ~ Fatih Murat ArsalNefretten Sonra

    Nefretten Sonra

    Fatih Murat Arsal

    Natalia babasının intiharı ile bir Türk’e emanet edildi. Çünkü babası vasiyetinde, Tamer Karlıbel’i kızına vasi tayin ettiğini yazmıştı. Fakat intiharından bir kaç dakika önce...

  3. Şahane Gelin ~ Fatih Murat ArsalŞahane Gelin

    Şahane Gelin

    Fatih Murat Arsal

    Özelliklezengin ve yakışıklı bir erkek için bu zoraki evlilik dehşet vericiydi. Kısıldığı bu kapandan tüm kalbiyle nefret etti. Ama sürprizlerle dolu olan karısından değil!...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Çember Apartmanı ~ Defne SumanÇember Apartmanı

    Çember Apartmanı

    Defne Suman

    Yitip giden İstanbul’a bir ağıt… Yetmiş beş yaşındaki İstanbullu Rum Periklis Drakos koronavirüs günlerinde, doğup büyüdüğü Çember Apartmanı’ndaki dairesinde anılarını kaleme almaya başlar. Mahallede...

  2. Tatarcık ~ Halide Edib AdıvarTatarcık

    Tatarcık

    Halide Edib Adıvar

    Kaş uçları kalkarak, gözler süzülerek, dudaklar bükülerek her yeni şeyin aşağılık, her köhneliğin kibarlık olduğunu size söyleyen bu adamların şuurlarının arkasında yeni şeylere karşı...

  3. Agnes’in Ceketi ~ Serdar AydınAgnes’in Ceketi

    Agnes’in Ceketi

    Serdar Aydın

    Kış bitti, korkulacak bir şey yok artık. Geriye kalan bitişin sonsuzluğu ve kederin kuşatıcılığı… Hangi sözcük ifade edebilir bu anı, söyleyin, söyleyin ya da...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur