Ferhat Eroğlu, ilk öykü kitabı Göçenlerin Ardı Kapı Duvar’da, yaşamları tarihin sayfalarına geçmeyen, kayboluşlarının izi dahi bulunmayan karakterlerin peşinde dolaştırıyor okuru. ’90 sonrası Türkiye’sinde, Ankara’nın varoşlarında, şehrin bağırsaklarında geçen bu öyküler, yazarın tarihçi yönünün de etkisiyle, tarihe ve yaşadığımız topraklara farklı aynalar tutuyor.
“Ne yaşadıkları acı hayat hakkıyla anlaşılabildi, ne ölümleriyle ilgili tutulan evraklar önemsendi, ne de arkalarında palamut çarşafından gayri evrak-ı metruke kaldı.”
İÇİNDEKİLER
Lamia Hanım’ın Cinleri…………………………………….9
Göçenlerin Ardı Kapı Duvar……………………………25
Emanet…………………………………………………………….45
Karaltı ……………………………………………………………..57
Mikser… Salça… Keşke Paramız Olsa… ……………71
Atom……………………………………………………………….81
Beşinci Grup ……………………………………………………95
Su…………………………………………………………………..113
Kaynakçı………………………………………………………..121
Lamia Hanım’ın
Cinleri Lamia Hanım sabah namazını kıldıktan sonra evin dış kapısını açıp duasını okudu. Güneşin ilk ışığıyla birlikte evin kısmetinin kapıya geldiğine inanırdı. Bu yüzden her gün ezanla uyanır, namazını kılar, tespihini çeker, uzun uzun dualar okur, güneşi beklerdi. O sabah da her sabahki gibi evin kısmetini geri çevirmedi, kapıyı açtı ve kımıldanan buruşuk dudaklarıyla bu yetmiş küsur yıllık düzenli misafirini salona buyur etti. Duasını bitirip âmin demiş ve ellerini yüzünden çekmişti ki her zaman kapıda duran eski yeşil terliklerinin sağ tekinin yerinde olmadığını gördü. Gördüğü anda da sırtından kalçasına koşturan ürkek ve aceleci karıncaların vücuduna yaydığı ani korkuyla sendeledi. Kapıyı kapatıp kendisine sakinlik telkin ettikten sonra duyduğu saat tıkırtısıyla bayram namazı vaktinin yaklaşmakta olduğunu hatırladı. Elli yedi yıllık kocası emekli Albay Esat Bey’i uyandırmak üzere duvarlarına yılların uyku sıcaklığı sinmiş yatak odasına girdiğinde sırtındaki ürpertinin tatlı bir serinliğe dönüştüğünü hissetti.
“Uyan Esat Bey, bayram günü camide yer bulamazsın.” Esat Bey’e beynamaz bile denemezdi. Namaz kılmayı pek, hatta hiç sevmezdi. Ama yetmişinden sonra en azından bayramlarda ve cenazelerde Lamia Hanım’ın dindarlığına boyun eğmeyi kabullenmişti. Yatakta sol yanına dönüp şikâyetçi iniltilerle biraz nazlanınca Lamia Hanım yeniden seslendi:
“Esat Bey, kalk artık. Üç harfliler kapıdan yine terliğimi alıp götürmüşler. Kimbilir kimin kapısına bırakmışlardır.”
Lamia Hanım yaklaşık bir aydır apartmanda yerleri değiştirilen terliklerin ve ayakkabıların izini sürüyordu. Bu o kadar sık ve karmaşık şekilde yaşanıyordu ki zemin katta oturan komşusunun terlik tekinin çatı arasında bulunduğunu, alt kat komşusu Nezahat Hanım’ın işlemeli babetinin Esat Bey’in sokak ayakkabısının yanına getirilip bırakıldığını, Esat Bey’in kapıdan kaybolan ayakkabı tekinin birinci katta küçük Yusuf’un terliğinin yanından çıktığını, Yusuf’un terliğinin ise Nezahat Hanım’ın babetinin içine tıkıldığını aynı gün içerisinde görebiliyordu. Bu yüzden aklını apartmanda dolaşan cinlere takmış, evde yalnızken kapıyı pencereyi çekinerek açar, akşamları kömürlüğe inemez, geceleri Esat Bey tuvalete bile gitse karanlıktan korkar olmuştu. Esat Bey yattığı yerden doğrulurken, yine cin sayıklayan karısına artık ezberlenmiş ve hükmü çok eskilerde kalmış bir sinirle söylendi:
“Şu sakalı bitli boynuzluların palavralarına inanma artık Lamia Hanım. Emekli Albay Esat Bey’in karısısın. Saçındaki aklardan utan. İnsan görmediği şeyin varlığına inanır mı?”
Lamia Hanım oralı olmak istemedi ama baktı ki Esat Bey söylenmeye devam edip camiye gecikecek, sözünü kesti:
“Esat Bey, Esat Bey, yeter artık dinden çıktığın. Bunca yıl senin rakını çektik. Yetmişinde bulabildin caminin yolunu, o da ben uyandırırsam bayramdan bayrama. Hem senin o dalga geçtiğin şeyler mukaddes kitabımızda da geçiyor. Var onlar. Bir gün tek tek değil orduyla karşına dikilirlerse görürsün.”
“Buyursunlar,” dedi Esat Bey gömleğinin düğmelerini iliklerken, “alay komutanları da ben olurum, böööövvvv, kah kah kah”. Lamia Hanım’dan çıkan “Aaayyy!” çığlığı komşuları uyandırmaya değilse de Esat Bey’i güldürmeye yetti. Kahkahalar atarak kapıdan çıkıp gittikten sonra Lamia Hanım kendi kendine söylendi:
“Sen git babandan kalan paraları yedirdiğin şıllık hanendeyi korkut cenabet herif. Muşmulaya dönmüştür senin gibi. Tabii gebermediyse. Nasıl da inek edip sağdı seni, kollarına nah buralara kadar bilezik aldırdı, çocuklarının düğününü yaptırdı. Cebinle belin takatten düşünce de attı başından. O kenar mahalle sidiklisinin kokak koynundan kalkıp geleydin de gençliğimde böööövvvv diyeydin. Bunak herif, ayyaş herif! Yediğin boklar yetmiyor, bir de dini inkârdan geliyorsun. Şu mübarek günde bile beni bir kamyon günaha soktun.”
Söylenmeyi sürdürecekti ama aklına gelenin telaşıyla Esat Bey’i bahçede yakalamak üzere balkona koştu.
“Esat Bey, Esat Bey abdest almadın.”
Esat Bey arkası dönük halde, “Adam sen de!” dercesine kolunu salladı ve usul usul yürüyerek bahçeden sokağa çıktı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıGöçenlerin Ardı Kapı Duvar
- Sayfa Sayısı127
- YazarFerhat Eroğlu
- ISBN9786257370479
- Boyutlar, Kapak13,5*21 cm, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2021
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kaçış Rampası ~ Halil Yörükoğlu
Kaçış Rampası
Halil Yörükoğlu
Başkalarının fotoğraflarında kendi öyküsünü arayan yaşlı adam, yıllarca eliyle tuttuğu balıkların âhına uğrayan balıkçı, yaşarken ölüm ilanını veren yaslı baba. Garsonlar, berberler, taksi şoförleri,...
- Kibrit Çöpleri ~ Murathan Mungan
Kibrit Çöpleri
Murathan Mungan
Murathan Mungan’ın alışılmadık kısalıkta, 1-1.5 sayfalık kısa öykülerini, kitapta yer alan şu cümleleri çok iyi anlatıyor: En kısa hikâye parçasına an denir. Bazı anlar...
- Evdeki Hesaplar ~ Memduh Şevket Esendal
Evdeki Hesaplar
Memduh Şevket Esendal
Evdeki Hesaplar’da yazarın çekmecesinde kalmış ve ancak 1983’ten sonra kitaplarına alınmış öyküleri okuyacaksınız. Bu tarihsiz öyküler bir araya getirilirken yazım ve anlatım biçimleri dikkate...