Oxford’dan “ahlaka aykırı davranışı” nedeniyle atılan Paul Pennyfeather kısa süre içinde kendini Galler’de bir okulda öğretmenlik yaparken bulur.
Buradaki meslektaşları kuşkularla dolu Prendy ve başı beladan kurtulmayan ya da düpedüz sarhoş olan Yüzbaşı Grimes gibi uyumsuz tiplerdir. Paul’un okuldaki günleri çekici Margot Beste-Chetwynde’in sahneye çıkmasıyla değişecek, Paul kendisini İngiliz yüksek sosyetesi içinde bulmayı beklerken farklı bir akıbete doğru ilerleyecektir. İsmini Edward Gibbon’ın ünlü eseri Decline and Fall of the Roman Empire’dan alan, ince bir mizahla kaleme alınan Gerileyiş ve Çöküş, Evelyn Waugh’un ilk romanı ve şüphesiz en komik eserlerinden biri.
Önsöz
Bu hikâye otuz üç sene önce yazılmıştı. İlk kitabımı sipariş eden yayımcılara teklif etmiştim, ancak —bana ilk duyduğumda ve aslında şimdi bile tuhaf gelen— uygunsuz olması gerekçesiyle reddetmişlerdi. Ben de caddenin ilerisindeki Chapman & Hall’a götürdüm. İdari Müdür, yani babam, yurtdışındaydı ve yokluğunda iş arkadaşlarından birinin, müteveffa Mr. Ralph Straus’un, verdiği karar onu böyle bir sıkıntıya girmekten kurtarmıştı. Mr. Straus, Duckworth’s’ü şaşırtacak şey ne olabilir diye taslağı dikkatle okumuştu. Birkaç öneride bulundu, ben de kabul ettim. Örneğin, Llanabba İstasyon Şefi’nin kız kardeşi yerine yengesine iş aramasının daha iffetli olacağını düşünmüştü. Ayrıca edebî yönden belki de daha az değere sahip tenkitlerde de bulundu. Sonuç olarak asıl taslaktan biraz farklı bir metin çıktı ortaya. Bu baskıda düzeltmeleri geri aldım. Yapılan değişiklikler önem taşımıyor ancak kitabın yeniden düzenlenmesini, saati bir iki dakika geriye almak için iyi bir fırsat olarak gördüm.
E.W.
1961
Giriş
MEKTEP
Öğrenci dekanı Mr. Sniggs ile iç bütçe sorumlusu Mr. Postlethwaite, Mr. Sniggs’in Scone Koleji’nin bahçe avlusuna bakan odasında baş başa oturmaktaydı. Sir Alaistair Digby-Vaine-Trumpington’ın iki kat yukarıdaki odasından ne olduğu belirsiz bir kükreme ile kırılan bir cam sesi geldi. Scone’un kıdemli üyelerinden sadece ikisi o gece oradaydı; zira o gece Bollinger Kulübü’nün yıllık yemeği vardı. Diğerleri ya Boar’s Hill ve Kuzey Oxford’da neşeli ve çekişmeli küçük partilere ya başka kıdemli Ortak Salonlara ya da seçkin cemiyetlerin toplantılarına saçılmışlardı; zira Bollinger’ın yıllık yemeği yetki sahibi kimseler için zorlu geçen bir vakitti. Bu yemeğin yılda bir gerçekleşen bir etkinlik olduğu söylenemez, zira çoğu zaman kulüp, her bir buluşmanın ardından birkaç seneliğine askıya alınır. Bollinger’ın ardında bir gelenek yatmaktadır; eski üyeleri arasında tahta çıkmış krallar bulunur. Üç yıl önceki son yemekte, bir tilkiyi kafesle içeri sokmuşlardı ve hayvanı şampanya şişeleri fırlatarak öldürmüşlerdi. Ne geceydi ama! Bu, ondan sonraki ilk buluşmaydı ve eski üyeler Avrupa’nın dört bir yanından bu vesileyle toplanmışlardı. İki gün boyunca akın akın Oxford’a gelmişlerdi: Sürgündeki villalarından gelen sara hastası hanedan üyeleri; çürüyüp dağılan köy evlerinden gelen kaba saba soylular; elçiliklerden ve vekâletlerden gelen muğlak zevklere sahip tatlı dilli genç erkekler; Kuzey İskoçya’nın ıslak granit barakalarından gelen zırcahil mülk sahipleri; Londra Borsası’ndan ve cemiyete girmiş genç hanımların terbiyeden yoksun cilvelerinden kaçan hırslı genç avukatlar ve Muhafazakâr Parti adayları; ismi ve unvanı en tumturaklılarından kim varsa hepsi bu ziyafet için oradaydı. “Cezalar!” dedi Mr. Sniggs, burnunun kenarını piposuyla hafifçe ovarak. “Aman yarabbi! Bu geceden sonra ne cezalar ödenecek kimbilir!” Öğretmenler odasının mahzeninde, yalnızca Kolej’in kestiği cezalar 50 sterline ulaştığı zaman çıkarılan çok özel bir porto şarabı bulunur. “En az bir hafta içeriz,” dedi Mr. Postlethwaite, “Founder portosuyla bir hafta.” Sir Alastair’in odasından daha tiz bir ses yükseldi; o sesi hatırlamak bile duyan kişiyi ürkütürdü; cam kırılınca can havliyle bağıran taşralı İngiliz ailelerine özgü bir sesti bu. Birazdan gecenin asıl eğlencesi için hepsi birden cam yeşili gece ceketleri ve kıpkırmızı suratlarıyla kükreyerek avluya dökülecekti. “Sizce de ışığı kapatsak daha iyi olmaz mı?” dedi Mr. Sniggs. İki öğretim üyesi karanlıkta pencereye doğru sokuldular. Aşağıdaki avlu belli belirsiz seçilen çehrelerin döndüğü bir kaleydoskopa benziyordu. “En az elli kişi vardır,” dedi Mr. Postlethwaite. “Hepsi Kolej’den olsa keşke! Ellisi birden, kişi başı on pound eder. Oh!” “Şapeli basacak olurlarsa daha da fazla eder.” dedi Mr. Sniggs. “Tanrım n’olur şapeli bassınlar!” “Ben borçlar komisyonundayken Budapeşte’deki komünistlerin ayaklanmasını anımsatıyor bana.” “Bilirim,” dedi Mr. Postlethwaite. Mr. Sniggs’in Macaristan anıları Scone Koleji’nde iyi bilinirdi. “Bu dönem hangi lisans öğrencileri sevilmiyor acaba?
Onların odalarına saldırırlar hep. Akıllılık edip bu gece dışarı çıkmışlardır umarım.” “Biri Partridge olacak bence; Matisse ya da öyle birinin tablosuna sahipti.” “Ben de yatağında siyah nevresim kullandığını duymuştum.” “Sanders da bir kez Ramsey MacDonald ile yemek yemişti.” “Rending de ava çıkabileceği yerde porselen koleksiyonu yapmayı tercih ediyor.” “Kahvaltıdan sonra bahçede puro içiyor ayrıca.” “Austen’ın kuyruklu piyanosu var.” “Onu parçalarken çok eğleneceklerdir.” “Bak gör, yüklü bir fatura çıkacak bu gece! Ama ne yalan söyleyeyim, dekan veya müdür burada olsaydı içim daha rahat ederdi. Bizi buradan göremezler, değil mi?” Çok hoş bir gece olmuştu. Mr. Austen’ın kuyruklu piyanosunu kırmışlar, Lord Rending’in purolarını halısının üstünde ezip porselenlerini parçalamışlar, Mr. Partridge’in nevresimlerini yırtıp Matisse’i de tuvaletine atmışlardı; Mr. Sanders’ın pencerelerinden başka kırılacak eşyası yoktu ama Newdigate Şiir Ödülü için üstünde çalıştığı taslağı bulmuşlardı ve onunla çok eğlenmişlerdi. Sir Alastair Digby-Vaine-Trumpington’ın heyecandan epey başı dönmüştü ve Strathdrummond’lu Lumsden’ın yardımıyla yatağına götürülmüştü. Saat on bir buçuktu. Gece çok geçmeden sona erecekti. Ama bir sürpriz daha vardı. Paul Pennyfeather, Kilise’ye girmek için eğitim alıyordu. Scone’da olaysız geçen ikinci yılıydı bu. South Downs’ta, dinî nitelikli küçük bir özel okulda, okul dergisinin editörlüğünü yaptığı, Münazara Topluluğu’nun Başkanı olduğu ve raporunda belirtildiği üzere öğrenci temsilcisi olduğu yerde“kesinlikle faziletli bir etki bıraktığı” övgüye değer bir eğitim geçmişinden sonra gelmişti buraya. Okulda kalmadığı zamanlarda, onun ilerlemesinden gurur duyup, varlığından son derece sıkıntı duyan, varlıklı bir avukat olan vasisinin yanında, Onslow Meydanı’nda yaşıyordu. Hazırlık okulunda, deneme ödülünü kazandığında hem annesi hem de babası Hindistan’da vefat etmişti. İki yıl boyunca, iki değerli bursun da yardımıyla harçlığını aşmaksızın geçindi. Haftada elli gram tütün içerdi –John Cotton, orta sertlikte— ve buçuğunu öğlen, birini her zaman salonda yediği akşam yemeğinde olmak üzere günde bir buçuk pint bira içerdi. Üçü ile aynı okulda okuduğu dört arkadaşı vardı. Bollinger Kulübü’ndekilerin hiçbiri Paul Pennyfeather’ın adını bile duymamıştı ve ne gariptir ki kendisi de onları tanımıyordu. O gecenin kendisini bekleyen tahmin edilemez sonuçlarından bihaber, bisikletine binmiş Milletler Cemiyeti Birliği’nin toplantısından keyifle dönmekteydi. Polonya’da yapılan referandumlarla ilgili çok ilginç bir bildiri sunulmuştu. Yatmadan önce pipo içip Forsyte Efsanesi’nden bir bölüm daha okumayı geçiriyordu aklından. Giriş kapısını çaldı, içeri kabul edildi, bisikletini bir kenara koydu ve her zamanki gibi ürkek adımlarla avludan geçip odasına doğru yürümeye koyuldu. Etrafta da amma çok insan vardı! Paul’un sarhoşluğa karşı şahsi bir itirazı yoktu —bu konuda Thomas More Cemiyeti’nde epey cesur bir makale okumuşluğu vardı— ama sarhoşlardan fazlasıyla çekinirdi. Gecenin içinden Strathdrummondlu Lumsden, druidlerden kalma sallanan kayalar gibi savrularak yoluna çıktı. Paul yanından geçip gitmeyi denedi. Şöyle ki Paul’un eski okulunun kravatı, Bollinger Kulübü’nün açık mavi ve beyaz renkli kravatına dikkat çekici bir benzerlik taşımaktaydı. Şeritlerin genişliğindeki altı milimetrelik fark, Strathdrummondlu Lumsden’ın ayırt edebileceği bir şey değildi.
“İşte, Boller kravatı takmış rezil bir adam,” dedi İskoç Lord. Ailesinin Hıristiyanlık öncesi zamanlardan beri haritalara geçmemiş kilometrelerce kıraç arazinin liderliğini yapması boşuna değildi. Mr. Sniggs kaygılı bir biçimde Mr. Postlethwaite’a bakıyordu. “Birini ele geçirmişe benziyorlar,” dedi. “Ciddi bir zarar vermezler umarım.” “Giysilerini parçalıyorlar sanki.” “Olamaz, Lord Rending mi bu yoksa? Müdahale etmem gerekir sanırım.” “Olmaz Sniggs,” dedi Mr. Postlethwaite ve elini telaşlı meslektaşının kolunun üstüne koydu. “Yok, hayır. Akılsızca olur bu. Öğretmen odasının itibarını düşünmemiz gerek. Şu hâlde disiplini makul karşılayacak gibi durmuyorlar. Ne olursa olsun bir rezalet çıkmasına engel olmalıyız.” Grup dağıldı,Mr. Sniggs de rahat bir nefes aldı. “Hiçbir sorun yok. Rending değilmiş. Pennyfeather bu — önemsiz biri.” “E, o zaman büyük bir zahmetten kurtulduk demektir. İçim ferahladı, Sniggs; sahiden de içim ferahladı. Genç adam ne çok giysi kaybetmiş öyle! Ertesi sabah çok hoş bir Kolej toplantısı gerçekleştirildi. “Tam iki yüz otuz pound,” diye mırıldanıyordu İç Bütçe Sorumlusu, kendinden geçerek, “üstelik hasarlar hariç! Yani daha şimdiden topladığımız kadarıyla beş gece eder. Founder portosu içeceğimiz beş gece!” “Pennyfeather’ın durumu,” diyordu Müdür, “tamamen apayrı bir mesele gibi. Avlunun bir ucundan öbür ucuna koştuğunu söylüyorsunuz, üstelik altında pantolonu olmadan. İşte ahlaka aykırı durum asıl budur. Bir öğrenciden beklediğimiz davranış değil bu.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıGerileyiş ve Çöküş
- Sayfa Sayısı247
- YazarEvelyn Waugh
- ISBN9786057496124
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviYedi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bir Gün ~ David Nicholls
Bir Gün
David Nicholls
YİRMİ YIL İKİ İNSAN Bütün hayatınızı, aradığınızın tam önünüzde olduğunu fark etmeden yaşayabilirsiniz. “Seni kırkında hayal edebiliyorum,” dedi sesinde bir imayla. “Şu an bile...
- Başkasının Ayakkabısı ~ Jojo Moyes
Başkasının Ayakkabısı
Jojo Moyes
Spor salonunda birbirini hiç tanımayan, ayrı dünyaların insanı iki kadının çantaları karışırsa ne olur? Kadınlardan ilki Nisha’nın göz kamaştırıcı bir yaşantısı vardı; lüks içinde...
- Şeytanın Müridi ~ Glenn Meade
Şeytanın Müridi
Glenn Meade
Greensville, Virginia Böylesine soğuk bir gece, böylesine beyaz bir kış, böylesine dondurucu bir ölüm olamaz. GreensviUe Cezaevi’nin dışındaki, dolmak üzere olan park yerine arabamı...