Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Geçmişten Gelen Konuklar
Geçmişten Gelen Konuklar

Geçmişten Gelen Konuklar

Bilgin Adalı

Çocuk edebiyatımızın en üretken ve en sevilen yazarlarındanBilgin Adalı’nın “Zaman Bisikleti” macerası devam ediyor: Bukez bisikletin mucitleri Yağmur ve Damla, yüz bin yıl öncesindengelen…

Çocuk edebiyatımızın en üretken ve en sevilen yazarlarındanBilgin Adalı’nın “Zaman Bisikleti” macerası devam ediyor: Bukez bisikletin mucitleri Yağmur ve Damla, yüz bin yıl öncesindengelen şaşkın konukları misafir ediyor!Zaman Bisikleti’nde, Yağmur ile Damla, babalarıyla birliktegeçmişe gidip Karain Mağarası’ndaki bir kabilenin yaşadıklarına,Çuka ile Anin’in ilginç buluşlarına tanık oluyorlardı. GeçmiştenGelen Konuklar’da ise bu gizemli mi gizemli zaman yolcululuğunaÇuka ile Anin de katılıyor. Günümüze gelen iki kardeşinuygar dünyadaki maceraları, kimi zaman gülünç, kimizaman çok şaşırtıcı bir dizi yaşantıya işaret ediyor.

İçindekiler
Karşılaşma………………………………………………………………………9
Zamanın Kapısı Açılıyor…………………………………………………24
Uygar Dünyanın Büyüleri……………………………………………….32
Çuka Çok Dışarıda ………………………………………………………… 41
Dönüş ………………………………………………………………………….. 49
Zaman İçinde Bir Başka Zaman……………………………………..53
Zaman İçinde Gezerken Gördüklerimiz ……………………….. 60
Ayna Ayna Neredesin?……………………………………………………67
Zaman İçinde Bir Deney ……………………………………………….. 73
Çuka’nın Büyüleri…………………………………………………………. 79
Hastalık Büyüsü…………………………………………………………….87

Karşılaşma

İnanılmaz güzellikte bir pazar günüydü. Sabah erkenden kalkıp kendime bir kahve hazırladım. Kitabımı alıp bahçeye çıktım. Tam kahvemi içip kitabımı okuyarak keyifli bir pazar sabahı geçirmeye hazırlanıyordum ki, karşı bloktan saygısız biri avaz avaz açtığı bir müzik parçasını dinletmeye başladı bana. Belki ilk parçadan sonra hevesini alır da vazgeçer diye bekledim, ama ne mümkün! Sonunda çaresiz; kahvemi, kitabımı alıp içeriye girdim.

İçeri girer girmez dikildi karşıma kızlar.

“Karain’e ne zaman gideceğiz?” diye sordu Yağmur.

“Bu hafta gitmeyeceğiz,” dedim kararlı bir sesle. “Son gidişimizde yaşadıklarımızı unuttunuz mu?”

Karain’e son gittiğimizde, Çuka ve Anin’le karşılaşmıştık. Daha doğrusu, uzaktan mağarayı incelerken onlara yakalanmıştık. Bu iki kardeşle tanışmak doğrusu bizim için çok heyecan verici olmuştu. Ama onların belleğinde bizden, bizimle karşılaştıkları sırada gördüklerinden en küçük bir iz bile kalması, zamanın akışını da, tarihi de tümüyle değiştirebileceğinden, onlarla karşılaşmamızdan birkaç dakika öncesine gidip kendi zamanımıza öyle dönmüştük. Yani o karşılaşmayı onların belleğinden silmiştik.

Yağmur’la Damla günlerdir, onlarla karşılaştığımız zamana dönmemizi istiyorlardı.

“Niye ille de tam o zaman?” diye sordum.

“Onları alıp bizim zamanımıza getirmek içiiin…” diye yanıtladı ikisi birden. Belli ki birlikte oldukça düşünüp tartışmışlardı bu konuyu.

“Delirdiniz mi siz? Böyle bir şey yaparsak zamanın akışı da, tarih de tümüyle değişir. Günümüzdeki her şey, bildiğimizden çok farklı bir duruma gelebilir.”

“Amaaan babaaa, geçen sefer yaptığımız gibi, onlarla karşılaşmamızdan birkaç dakika öncesine döner, kendi çağımıza öyle geliriz. Hiçbir şey değişmemiş olur,” diye karşı çıktı Yağmur.

“Hem baba, düşünsene bir; bizim çağımıza gelmek onlar için de bizim için de ne kadar heyecanlı olur,” diye atıldı Damla.

Aslında böyle bir çağ atlamanın onların üstünde yapacağı etkiyi ben de çok merak ediyordum. Ama doğrusu, böyle bir işe girişmekten çekiniyordum. Düşünsenize, ilk çağlarda yaşayan, ateşi bile yeni keşfetmiş bir topluluğun iki genç üyesini alıp bizim çağımıza getireceksiniz…

“Olmaz!” diye kestirip attım. “Hem anneniz de izin vermez buna.”

“Aaa, niye olmasın, doğrusu ben pek sevinirim,” diye öteden söze karıştı Elif.

Hoppalaaa… Karşımda ikiyken üç oldular. Köpeğimiz Bambi benden yana oy kullansa bile, aile cumhuriyetimizde üçe karşı iki yenilmiş durumdaydım. Homurdana homurdana, “Bu konuda biraz düşünmeliyim…” dedim.

Sonraki günler olaysız geçti. Kimsenin, Anin’le Çuka’yı bizim çağımıza getirme konusunda bir girişimi olmadı. Unuttuklarını düşünmeye başlamıştım. Cuma günü işten döndüğümde kızları karşımda buldum.

“Gitmiyor muyuz?” diye sordu Yağmur.

“Nereye?”

“Aman babaaa…” diye söze girdi Damla, “Karain’e gidecektik ya! Biz her şeyi hazırladık bile.”

Ben bu gece kitap okumayı tasarlıyordum. Kızlar da oturup televizyonda, döndüre döndüre hep aynı şeyleri anlatan o saçma dizilerden birini izleyecekti herhalde. “Karain’e gitmek, televizyon dizisi izlemekten daha yararlı olur onlar için,” diye düşündüm.

“Tamam gidelim, ama onları buraya getirmek falan yok. Bu da benim son sözüm. Yoksa bir daha oraya asla götürmem sizi.”

Artık öfkelenmeye başlamıştım doğrusu. Ben böyle kesin konuşunca, onlar da direnmekten vazgeçti.

“Hem ben hep aynı yıllara gitmekten sıkıldım artık. Şöyle birkaç yıl sonraya gidelim de Karain’de zaman içinde nelerin değiştiğini görelim.”

Bu düşüncem onların da çok hoşuna gitmişti.

“Tamam babacık!” diye sevinçle bağırdılar.

Yağmur, zaman bisikletini, her zaman gittiğimiz tarihten on yıl sonraya ayarladı. Oraya ulaştığımızda Çuka yirmi iki, Anin de yirmi yaşlarında olacaktı.

Eşyalarımızı aldık, bisiklete kurulduk. Hooop… göz açıp kapayana kadar günümüzden yüz bin yıl öncesine, Karain Mağarası’nın önüne geldik.

Çuka’yla Anin’in evcilleştirdiği köpekler çoğalmış, kabiledeki insanların sayısı da artmış olabileceğinden, her zamanki yerimizden daha uzak, ama mağaranın her yanını rahat rahat görebileceğimiz bir yer seçtik. Son gelişimizde olduğu gibi Çuka ile Anin’e yakalanmak istemiyordum.

Her zaman olduğu gibi, sabahın erken saatlerinde gelmiştik buraya. Kapının önünde, miskin miskin uyuyan altı-yedi köpekten ve sönmemesi için ateşin başında bekleyen ateş nöbetçisinden başka hiç kimse yoktu. İlk bakışta, mağaranın girişi ve çevresi on yıl öncesinden pek farklı görünmüyordu. Ama dikkatlice bakınca, ufak tefek değişiklikler göze çarpıyordu.

Öncelikle, Çuka’nın yukarıdaki göletten mağaranın önüne su getirmek için kamışlardan yaptığı kanal, şimdi daha bol su akıtıyordu. Çünkü o ilk kamışlar, başka bir yerden getirildiği belli olan çok daha kalın kamışlarla değiştirilmişti.

Bayırın altındaki mısırlıkta şimdi daha büyük boy mısırlar vardı. Mağaranın girişine, birkaç ayı postunun birleştirilmesiyle yapılmış, kapı yerine geçen kocaman bir post asılmıştı.

Girişteki postun bir ucu kalktı, birkaç çocuk fırladı dışarı.

İnanılmaz güzellikte bir yaz günüydü. Gökyüzü pırıl pırıldı.

Çocuklardan biri hemen kamış oluktan akan suyun altına koştu. Belindeki deri parçasını çıkarıp suyun altına girdi. Doğrusu onun yerinde, o suyun altında olmayı çok isterdim.

Çocuk deri parçasını yeniden beline bağlarken, birkaç yetişkin çıktı mağaradan dışarıya. Biri, mağaranın girişindeki postun bir ucunu yukarı kaldırarak içeriye ışık girmesini sağladı.

Az sonra, uzun boylu bir genç çıktı. Hemen tanıdık onu: Çuka’ydı.

“Ooo baba, şu yakışıklılığa bak,” diye fısıldadı Yağmur.

Gerçekten de, beline doladığı ceylan derisi eteğiyle, uzun siyah saçlarıyla çok yakışıklı bir genç olmuştu Çuka. Mağaranın girişinin önünde durup çevreyi saran dağlara, ormanlara uzun uzun baktı.

“Baba! Boynundaki kolyeyi gördün mü?” diye fısıldadı Damla.

Bu, domuz dişlerinden yapılmış, insanın boynunu çepeçevre saran bir kolyeydi.

“Başkanlık kolyesi,” dedim.

Demek Çuka artık kabilenin başkanı olmuştu.

Yatan köpeklerden biri kalkıp kuyruğunu sallayarak Çuka’ya doğru gitti. Büyük, yaşlı bir köpekti bu.

“Bu, Dost adını verdikleri köpek olmalı,” dedi Damla.

“Eveet,” dedi Yağmur, “bak şimdi, İkinci de geliyor.”

Dost ile İkinci, Anin’in evcilleştirdiği ilk köpeklerdi.

Ötekiler, bunların yavruları olmalıydı. Dost ve İkinci ile geçen gelişimizde karşılaşmıştık.

İki köpek kuyruk sallayarak Çuka’nın elini yaladılar.

Sonra, alışkın olmadıkları bir şey varmış gibi uzun uzun havayı kokladılar.

Bizden onlara doğru hafif bir rüzgâr esmeye başlamıştı. Hayvanlar, bildikleri tüm kokulardan çok farklı olan bizim kokumuzu almış olabilirdi.

Birden, Çuka’yla Anin’in bizi unutmasını sağlamak için zamanı tersine çevirirken unuttuğumuz bir şeyi anımsadım.

Köpeklerin bizi bulmalarından bir an öncesine dönmüştük. Yani köpekler on yıl önceki karşılaşmamızda bizim kokumuzu almışlar, bize doğru gelmişlerdi. Biz onları hiç önemsememiştik. Düşündüğümüz tek şey, Çuka’yla Anin’in bizimle karşılaştıklarını unutmalarıydı.

Oysa, daha önceden bizim kokumuzu almış olan köpekler, ne olduğunu, nereden geldiğini bilmeseler de, bu kokuyu anımsayabilirlerdi. Bilirsiniz, köpekler koku uzmanıdır.

Kızlara bu kaygımı anlatınca, “Aman babaaa!” dedi Yağmur. “Sen de amma şeyler düşünüyorsun.”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) 7-12 Yaş Hikaye-Roman-Masal
  • Kitap AdıGeçmişten Gelen Konuklar
  • Sayfa Sayısı96
  • YazarBilgin Adalı
  • ISBN9789750704604
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Çocuk / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Dünya’yı Kurtaran Çocuk ~ Bilgin AdalıDünya’yı Kurtaran Çocuk

    Dünya’yı Kurtaran Çocuk

    Bilgin Adalı

    Dünya’nın geçmişinde yapılmış bir hata eğer düzeltilmezse, tüm insanlık felakete sürüklenecek. Tek çözüm yıllardır aranan seçilmişlerden birini bulmak. Peki ya bu seçilmiş kişi bir...

  2. Arkadaşım Kirpi ~ Bilgin AdalıArkadaşım Kirpi

    Arkadaşım Kirpi

    Bilgin Adalı

    Bugün yeni bir gün! Üstelik dünden daha sürprizli bir gün. Çocuklar yeni güne saklanan cevapların peşinde, bir o kadar heyecanlı. Umut Barış kendi uçurtmasını...

  3. Zaman Bisikleti ~ Bilgin AdalıZaman Bisikleti

    Zaman Bisikleti

    Bilgin Adalı

    Zaman için dolaşabilen bir bisikletiniz olmasını istemez miydiniz? Bisikletinize atlayıp, eski çağlara kadar gidip dünyamızın ilk günlerinde yaşayan insanları yakından görmek hoşunuza gitmez miydi?...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur