Bugün İsrail’in Gazze’deki katliamlarıyla şekillenen İsrail-Filistin çatışmasını, dar ve kısır bir popüler tarihçi bakıştan ayıklayıp kökleri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar giden toplumsal temellerine bakarak anlamak mümkün mü?
Louis A. Fishman, Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914): Anavatanda Hak İddiası kitabında bu sorunun peşine düşüyor. İsrail-Filistin çatışmasını imparatorluğun son döneminde bağlamlaştırmayı öneriyor. Yahudi nüfusun Balfour Deklarasyonu’ndan da önce Filistin’de hâkim güç olmaya başladığını öne sürerken Filistinlilik kimliğinin oluşum alanlarına dikkat çekiyor. Bugün şiddetin her çeşidinin devreye sokulduğu bir çatışmanın tarihsel ve toplumsal temellerini merak eden okura seslenen bir kitap.
“Geç Osmanlı dönemi, yüzyıldan uzun sürecek bir çatışmaya zemin hazırlamıştır ve iki cemaatin ihtilaf sürecine çekilmelerinin anlaşılmasında çok önemli bir bileşendir. 1908 Jön Türk Devrimi’nin ardından her iki cemaat de ‘anavatan iddiası’ ile ortaya çıkmış, Filistinliler kendilerini giderek büyüyen Yahudi hegemonik siyasi gücüne karşı çıkma pozisyonunda bulmuşlardır. Bu genel gidiş, 1917 Balfour Deklarasyonu, Britanya işgali ve mandası sonrasında da devam etmiş ve nihayet bugüne ulaşmıştır.”
LOUIS A. FISHMAN
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR……………………………………………………………………………………………………………..9
TEŞEKKÜR………………………………………………………………………………………………………………..11
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………………………………………….15
Filistinliler ………………………………………………………………………………………………………………… 29
Filistin’in Yahudi toplumu………………………………………………………………………………..37
Filistin ve Yahudi cemaatlerinin
belli bir bağlama oturtulması……………………………………………………………………….. 42
Bu kitabın kaynakları ve eksikleri …………………………………………………………….. 46
BİRİNCİ BÖLÜM
ÇATIŞMA ÖNCESİ ZEMİNİN OLUŞUMU………………………………………..51
Modern Yahudi göçü ve anavatanın
yeniden canlandırılması…………………………………………………………………………………… 62
Jön Türk Devrimi: Filistin’de yeni bir dönem? …………………………………….79
Millet sisteminin yeniden pazarlık konusu edilmesi……………………… 87
İKİNCİ BÖLÜM
KOLEKTİF FİLİSTİNLİ KİMLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI…………….93
Toprak tartışmaları ve köylüler…………………………………………………………………….97
Filistinlilerin göçü: Daran vakası………………………………………………………………109
Köylü sorunu ve göç………………………………………………………………………………………….. 112
Bardağı taşıran son damla: Filistinliler birleşiyor………………………….. 116
Anavatan için harekete geçmek………………………………………………………………….120
Siyonizm ve seçimler…………………………………………………………………………………………131
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HAREM-İ ŞERİF VAKASI VE SONRASI……………………………………………139
Harem-i Şerif vakası ………………………………………………………………………………………….140
Osmanlı Devleti’nin tepkisi………………………………………………………………………….159
Meclis tartışmaları……………………………………………………………………………………………..160
Soruşturma bulguları………………………………………………………………………………………..163
Mecliste ikinci görüşme…………………………………………………………………………………..164
Kudüs’ü yeniden tahayyül etmek: İslâm üniversitesi…………………..166
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
FİLİSTİN’İN YAHUDİ CEMAATİ BİRLEŞİYOR……………………………177
Arapça-İbranice dil bölünmesi……………………………………………………………………182
İbranicenin dirilişi………………………………………………………………………………………………190
Çoklu cemaatlerden kolektif bir Yişuv’a ………………………………………………195
Kudüs seçim çekişmesi…………………………………………………………………………………….200
Bir Yahudi üniversitesi: Modern eğitimin
merkezi olarak Kudüs……………………………………………………………………………………….204
McGregor’un Siyonizm değerlendirmesi………………………………………………207
İstanbul’da dönüşen kimlikler…………………………………………………………………….209
BEŞİNCİ BÖLÜM
İSTANBUL’DA OSMANLILAR VE SİYONİSTLER………………………225
Osmanlı Devleti’nde Siyonizm karşıtlığı……………………………………………..226
Tasvir-i Efkâr’daki tartışma ve 1909 tartışması………………………………..232
Osmanlı Meclisi’nde Siyonist tartışması………………………………………………246
İstanbul’daki Siyonist Cemiyeti …………………………………………………………………258
SONUÇ………………………………………………………………………………………………………………………265
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………….271
DİZİN……………………………………………………………………………………………………………………………285
GİRİŞ
[Ve] portakalların sarıldığı ambalajlarda … ne Türkçe ne
de Arapça tek bir kelime var… Eğer İbranice ve Davut
Yıldızı bu şekilde [portakal ambalajlarında] yer bulur ve
propagandası yapılırsa, bu unutulmuş dil Osmanlı topraklarında zaten kullanılmakta olan çok sayıda dile eklenecektir, dahası, Davut Yıldızı, Haç ve Hilal arasındaki
mücadeleye er ya da geç dahil olacaktır.
Yukarıdaki satırlar Osmanlı Budapeşte konsolosunun 1914 yılı başlarında tartışmalı portakal ve ambalajlarını şikâyet etmek üzere İstanbul’daki içişleri bakanına gönderdiği resmî rapordan alınma. Budapeşte’de manavda portakallara rastlayan bir müşteri, konsolosun bu konuya dikkatini çekmişti. Filistin’in gururu olan bu kalın kabuklu portakalların ilginç yanı, üzerinde Davut Yıldızı damgası vurulmuş, İbranice ve biraz da Almanca yazıların bulunduğu ambalaj kâğıtlarına sarılı olmalarıydı. Osmanlı konsolosunun dikkatini daha fazla çeken ise, bilinen adıyla “Filistin Portakalları, Palestine Oranges” –ismin İngilizcesini de yazarak vurguyu güçlendirmiş– yerine “Jewish colony ‘Petah Tikvah’” [“‘Petah Tikva’ Yahudi kolonisi”] yazılmış olmasıydı.2 Başkonsolosun gözlemleri ve İstanbul’a tavsiyeleri, birçok bürokratın olağan bulup aldırmayacağı bu olay karşısında bir Osmanlı Türk görevlinin nasıl kapsamlı sonuçlara vardığını bize gösteriyor. Bu belge aracılığıyla, dünyanın savaşa tutuşmasından sadece aylar önce ve Britanya’nın Yahudi halkına Filistin’de ulusal bir yuva sözü vermesinden –Filistin’de ya da Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç kimsenin öngöremeyeceği bir durum– sadece birkaç yıl önce, diplomatın düşüncelerini, önyargılarını ve duygularını anlamamız mümkün oluyor. Başkonsolos öfkelenmiş ve ambalaj kâğıdı üzerine Türkçe ya da Arapçanın yerini İbranicenin –geçmişte kalmış, terk edilmiş bir dil– almasının bir aşağılanma olduğunu ifade etmiş. Anlatımından, Siyonist hareket hakkında çok az somut bilgiye sahip olduğunu fakat Yahudi cemaatinin Filistinliler ya da onun ifadesiyle “yerli halk” üzerinde giderek artan bir hegemonya kurmakta olduğunu net biçimde gördüğünü anlıyoruz. Aslında raporda Filistinlilerin temsili söz konusu değil ve Filistinlilerin çıkarlarını korumak üzere konuyu araştırmak Osmanlı İmparatorluğu’nun isteğine kalmış görünüyor, zira bu bürokrat, aynı zamanda, portakalların Yahudiler tarafından değil, bu işi “ezelden beri” yapan yerel halk tarafından hasat edildiğine ve esasen portakalların Yahudi komisyoncular tarafından satın alınıp paketlendiğine olan inancını da dile getiriyor.
Konsolosa göre İbranice alarm zillerini çaldırıyordu zira:
Avusturya ve Macaristan’da iki buçuk milyon Yahudi var ve ticaretiyle, sanayisiyle bilinen bu bölgede büyük ve önemli topraklara sahipler, yine de, Viyana ve Peşte’de rastlayacağınız tek İbranice kelime Kosher … o da kasap dükkânlarında.
Bunun da ötesinde, İbranice ve Davut Yıldızı kullanımının, aynı kelimelerle ifade etmese de, Avrupa ve Amerika’daki yaygın antisemitizm nedeniyle ihracatı baltalayabileceğini söylüyordu. Raporda ima ettiği en büyük endişesi, Filistin’deki Yahudi faaliyetinin hızla artması ve bunun yeni bir etnik çatışmaya yol açma olasılığıydı. Konsolos, raporunun sonunda içişleri bakanına İbranice ve dinî sembollere karşı tedbir almasını tavsiye ediyordu. Aslın-
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Bölgeler/Ülkeler Tarih Türk-Osmanlı
- Kitap AdıGeç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914) - Anavatanda Hak İddiası
- Sayfa Sayısı288
- YazarLouis A. Fishman
- ISBN9789750537790
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024