2023 Walkley Book Award Ödülü
Kapak fotoğrafı İsrail’in güneyindeki bir askeri üssü gösteriyor. Geride görünen köy gerçek değil. Köy baskını, ev araması ve sokak çatışması koşullarını simüle etmek için inşa edilmiş yapay bir köy. Burada tatbikat yapan İsrail askerleri köye “mini Gazze”diyorlar. Batı Şeria ve Gazze’nin işgali, “düşman” olarak tanımladığı Filistinlileri denetleme ve gözetleme teknolojileri konusunda İsrail devletine paha biçilmez bir deneyim kazandırdı.
İsrail devletinin askeri-endüstriyel kompleksi, işgal altındaki Filistin topraklarını yeni silahlar ve gözetleme teknolojileri için bir test sahası olarak kullanıyor; burada geliştirdiği silahları ve teknolojileri dünyanın dört bir yanındaki despot rejimlere ve demokrasilere satarak Filistin’in işgaline ses çıkarmamalarını sağlıyor, onları suç ortağı haline getiriyor.
Gazeteci Loewenstein belgeler, röportajlar ve sahadan raporlarla sürdürdüğü küresel bir soruşturmayla büyük ölçüde gizli olan bu dünyayı ortaya çıkarıyor, Filistin’in nasıl mükemmel bir laboratuvar haline getirildiğini derinlemesine inceliyor.
Filistin laboratuvarı, Jeff Bezos ve Cemal Kaşıkçı’nın telefonlarını hackleyen Pegasus yazılımından, binlerce Rohingyalıyı katleden Burma ordusuna satılan silahlara ve Avrupa Birliği tarafından Akdeniz’de boğulmaya terk edilen mültecileri izlemek için kullanılan insansız hava araçlarına kadar uzanan bir girişim. İsrail’in dünyanın en acımasız çatışmalarından bazılarını körükleyen casusluk teknolojisi ve savunma donanımını geliştirmede nasıl lider haline geldiğini anlatıyor. Diğerleri de İsrail’den öğreniyor.
Önsöz
Giriş
1 İsteyen Herkese Silah Satışı
2 11 Eylül’den Kârlı Çıkanlar
3 Barışa Engel
4 İsrail İşgali Dünyaya Nasıl Satılıyor?
5 İsrail Tahakkümünün Bitmeyen Cazibesi
6 İsrail Kitle Gözetim Teknolojisi Telefonunuzun İçinde
7 Sosyal Medya Şirketleri Filistinlilerden Hoşlanmıyor
Sonuç
Teşekkür
Okuma Önerileri
Notlar
Dizin
Önsöz
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği gaddar saldırı herkesi derinden sarstı. İsrail ordusunu ve Gazze’deki kapsamlı gözetim mimarisini etkisiz hale getirmek üzere uygulanan gelişmiş yöntemler İsrail’i hazırlıksız yakalamıştı. Aralarında pek çok sivilin de bulunduğu yaklaşık 1200 İsraillinin öldürülmesi veya kaçırılması karşısında Yahudi devleti, geçtiğimiz elli yıl içinde eşi benzeri görülmemiş bir basiretsizliğe, korkuya ve öfkeye kapıldı.
Ortadoğu’da buna benzer bir şey hiç yaşanmadı. Gazze merkezli militan bir grup olan Hamas, bölgedeki en güçlü ülke olan İsrail’i alt etmiş, bir anlığına da olsa sindirmişti. Grubun amacı İsrail’in, 2,3 milyon Filistinliyi hiçbir yaptırımla karşılaşmadan dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olan Gazze’de sonsuza dek tutabileceğine dair uzun zamandır koruduğu inancı sarsmaktı.
Bu gerekçelerin hiçbiri Hamas’ın katliamlarını meşru kılmıyordu. Zalimane, yasadışı ve Filistin davasına bütünüyle zarar veren eylemlerdi bunlar.
Tahmin edildiği üzere İsrail, düşmanı gafil avlamak için ezici bir güçle derhal karşılık vererek Gazze’de, çoğunluğunu sivil ve çocukların oluşturduğu 20 binden fazla Filistinliyi öldürdü * ve ablukaya aldığı muazzam genişlikte bir bölgeyi kırıp geçirerek buraları yaşanmaz hale getirdi. Gazze’den ulaşan görüntüler II. Dünya Savaşı sonunda Müttefik Devletler’in bombaladığı Dresden’i veya 2017 yılında IŞİD’i devirmek üzere ABD yönetiminde Musul’un yıkımını anımsatan korkunç görüntülerdi.
ABD Başkanı Joe Biden ve Batı dünyasının büyük kısmı 7 Ekim’de İsrail’in arkasında saf tutarak Gazze’deki katliama rağmen Yahudi devletine verdiği güçlü destekte pek geri adım atmadı. Koskoca aileler silinip gitti, mahalleler yok oldu. Gazze’deki, muhabirlik yaptığım ilk dönemlerden itibaren birlikte vakit geçirdiğim Filistinli arkadaşlarım hem evlerini hem de geçim kaynaklarını yitirerek kendi topraklarında mülteci oldular.
Batı, İsrail’e neredeyse koşulsuz destek verdi. Washington, Almanya, Hollanda, Avustralya ve Birleşik Krallık İsrail’in mücadelesine arka çıkmak için süratle silah desteği sağladı. Filistinlilerin yaşamının onlar için hiçbir anlam ifade etmediği açıktı. İsrailli Yahudiler çok daha kıymetliydi.
İstisnalar da olmadı değil. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Hamas’ın saldırılarını kınadığını belirtse de İsrail’in Gazze’de uluslararası yasalara uyup uymadığı konusunda “ciddi şüpheleri” olduğunu vurguladı.
İsrail’in, Filistinlilerin çektiği acılara son derece kayıtsız kalması sonucunda, 2003 yılında Irak’ın ABD önderliğindeki işgaline karşı düzenlenen muazzam gösterilerden bu yana görülmemiş boyutta küresel protestolar gerçekleşti. ABD’de bilhassa 18-35 yaş grubundaki yurttaşlar arasında gerçekleştirilen kamuoyu yoklamalarına göre halk, Biden yönetiminin savaşı ele alış biçimine ve Beyaz Saray’ın İsrail eylemlerini dizginlemek için hiçbir girişimde bulunmamasına büsbütün karşıydı.
İsrail’de öfkeli bir siyasi atmosfer hâkimdi; siyaset ve medya alanındaki etkili figürler Gazze’yi yerle bir etmek için soykırım çağrıları yapıyordu sürekli. Önde gelen İsrailli medya kuruluşu Kan, İsrailli çocukların Gazze’deki “Herkesi yok edeceğiz” şarkısını söylediği bir video yayımlamıştı.
Aşırı sağcı hükümet yönetiminin, gücü zaten oldukça kısıtlı Yüksek Mahkeme’yi etkisizleştirme girişiminden dolayı halihazırda İsrail’de olağanüstü tepkilerle karşı karşıya kalan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Ekim’de istihbarat alanı ve askeri alanda yaşanan büyük başarısızlıktan dolayı hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Netanyahu’nun daha ne kadar ülke lideri olarak kalacağı belirsiz.
İsrail için 7 Ekim’de işlerin bu denli ters gitmesinin sebebi, hem teknolojik üstünlüğünün verdiği kibir, yani İsrail gözetim araçlarının nüfuz edilemez olduğuna duydukları inanç hem de İsrail istihbarat teşkilatlarının, Hamas’ın büyük bir saldırı hazırlığında olduğuna dair aşikâr emareleri tespit etmedeki ciddi başarısızlığıydı. Bu kitapta bahsettiğim üzere, İsrail’in Gazze’yi tel örgüler, İHA’lar ve dinleme cihazlarından oluşan bir sistemle kuşatması Filistinlilerin bu hapis haline boyun eğeceği yanılgısına dayanıyordu hep.
İsrail istihbaratının Hamas’ın planlarından, saldırının en az bir yıl öncesinden bu yana haberdar olduğunu fakat militan grubun İsrail’de böyle büyük çapta bir şiddet eylemine muktedir olduğuna veya böyle bir şey istediğine inanmadıklarını artık biliyoruz. Tıpkı ABD’nin 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarından önce başlıca emareleri gözden kaçırmasına benzer muazzam bir başarısızlıktı bu.
Bunların hiçbiri İsrail’i, 7 Ekim’den sonra Gazze’yi yakıp yıkma politikasıyla sahada yeni silahlarını denemekten alıkoymadı. Bu savaş silahları sosyal medyada gururla sergilenirken muhtemel yeni alıcıların yanı sıra hem ülke içindeki hem de uluslararası arenadaki müşterilere ulaşmak hedefleniyordu. Yapay zekânın desteklediği savaş teknolojilerini kullanan İsrail, eşi benzeri görülmemiş bir hiddetle sivil hedeflere saldırdı. İsrailli bir istihbarat yetkilisi bunun “toplu katliam fabrikası” gibi olduğunu söylüyordu.
Filistin laboratuvarı zaten tam da böyle işliyor. Bu sebeple İsrail silah sanayisinin 7 Ekim saldırısından sonra gelişeceğini düşünüyorum. İsrail’in önde gelen savunma şirketi Elbit şimdiden “kayda değer bir talep artışı” ile karşı karşıya kaldığını bildirdi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
- Kitap AdıFilistin Laboratuvarı - İsrail İşgal Teknolojilerini Dünyaya Nasıl İhraç Ediyor?
- Sayfa Sayısı304
- YazarAntony Loewenstein
- ISBN9786053163923
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2024