Bir işi yapmak iki saat sürüyor, yapmamak saatler, günler, haftalar. Bu sürede bir başka işi yapıyor da değiliz çoğu zaman. Aktif olarak yapmamakla meşgulüz. Bu kitap, ertelemenin arkasındaki psikolojimizi anlatıyor. Çünkü ertelemenin nedeni, zannedildiği gibi tembellik değil.
Neyi nasıl ertelediğimiz, kendimizle ilgili çok önemli ipuçları saklıyor. Bu kitap, ertelemenin doğasını anlamak ve erteleme davranışımızı değiştirebilmek adına benzersiz bir kaynak.
*
1.BÖLÜM
NEDEN ERTELERİZ?
Erteleme, İç Çocuğun Korkmasıdır
Önemsemediğimiz için değil. fazla önemsediğimiz için erteleriz.
Ertelediğimiz şeyle ilgili bir korkumuz vardır. İçimizdeki çocuğun korkusudur bu ve çocukluk dönemimize ait bir korkudur. İçimizdeki çocuk, yapılacak işin sonucunun içimizdeki anne-babayı yeterince memnun etmemesinden korktuğu için işe başlamayı ve onu yapmayı erteler. Bu korku ne kadar büyükse içimizdeki erteleme baskısı da o kadar yoğun olur.
Psikolojinin edebiyattan doğduğuna vakıf bir edebiyatçı olarak, Freud, Jung ve bugün bildiğimiz anlamda psikoloji ve psikanalizin temelini oluşturmuş tüm düşünürler gibi, psikolojinin gerçeklerini ilk ve en güçlü resmedenlerin edebiyatçılar olduğuna inanıyorum. Ertelemenin arkasındaki psikolojiyi en güzel özetleyenlerden biri de Oğuz Atay. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romaninda, kahraman “Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.” der. Ertelediğimiz şey ne olursa olsun arkasındaki psikoloji tam da budur. Mizahi dille söylenen bu cümle gerçeği de örneklemektedir. Resim asmayı erteJemekle yaşamayı ertelemek aslında aynı şey-dir. çünkü yaşam böyle küçük, önemsiz görünen detaylardan oluşur. Çehov. “Herhangi bir aptal bir krizi atlatabilir. İnsanı tüketen şey. günlük yaşayıştır.” demişti. Çok da haklıydı.
Oğuz Atay’in kara mizahındaki “resim asmak” örneğindeki gibi kuçuk şevleri -korkumuz nedeniylebüyütüyoruzdur içimizde ertelerken. Bu yüzden, ertelediğim şey ne olursa olsun bu cümleyi hatırlatırım kendime ve cümleyi ertelediğim şeyle birlikte yeniden kurarım. Sovleşi ve atölyelerde ertelemeden her bahsettiğimde de Oğuz Atay in bu mizahi cümlesiyle başlarım konuşmaya. Tez yazmayı erteleven insanlar olur erteleme konuşmasına gelenler arasında hep. “Kötü bir tez yazarım korkusuyla hiç tez yazmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.” cümlesidir aslında yaşadıklarının özeti.
Cümleyi bu şekilde kurunca, yaşadığımız şeye uzaktan bakmamız ve aslında ne kadar küçük bir şeyin bize nasıl büyük göründüğünü görebilmemiz de kolaylaşır. Bir şeyin bize büyük görünmesi, bizim kendimizi olduğumuzdan küçük görmemizden kaynaklanmaktadır. Erteleme korkusunun, aciz çocukluk egomuza dönmemiz demek olmasının nedeni budur. Burada sormamız gereken, neden kendimizi aciz ve küçük hissettiğimiz çocukluk egomuza döndüğümüzdür. Ertelediğimiz konuyla ilişkimizde neyin hangi çocukluk travmamızı tetiklediğidir.
Bu şekilde bakınca, erteleme biçimimizin bize çocukluk travmamızı bulmak ve çözmek konusunda çok önemli bir fırsat sunduğunu da anlayabiliriz. Ertelediğimiz küçük şeyler üzerinden çocukluk travmalarımızı yaratıcılığa dönüştürmek mümkündür. Nitekim erteleme, yaratıcılık psikolojisinin konusudur ve yaratıcılıkla zıt biçimde işler. Neden ertelediğimize bulduğumuz anlam, içimizde doğuştan var bulunan ama ket vurulmuş yaratıcı potansiyelimizi de açığa çıkarmamızı sağlayacaktır. Potansiyel olan yaratıcılığımız ne kadar gerçeğe, yani eyleme dönüştürülebilirse o kadar mutlu oluruz. Erteleme, depresyon, anksiyete dahil tüm sorunlarımızın altında, yaratıcı po tansiyellerimizin engellenmesi yatar.
Erteleme, İç Sesimizin İç Çocuğumuza Karşı
Sertleşmesinin Sonucudur
Erteleme, iç anne-baba-çocuk üçgeni dinamiklerindeki denge kaybından kaynaklanır ki bu dengenin kurulması da korkmadan harekete geçebilme, yaratıcı potansiyelimizi kolayca gerçekleştirebilme kapasitemizde ifadesini bulmaktadır. Hatırlarsanız, güçlü psikolojinin iç çocuğun iç anne-babaya karşı güçlü olduğu psikoloji anlamına geldiğini, erteleme, depresyon. anksiyete dahil tüm sorunlarımızın da iç sesimizin otoriter iç anne-babamızla özdeşleşerek iç çocuğumuza karşı sertleşmesinden kaynaklandığını söylemiştim. Otoriter annebabalığı normal gördüğümüz sürece ertelemenin arkasındaki nedeni bulabilmemiz ve çözebilmemiz zorlaşır.
Otoriter anne-babalığı normal görmemizin nedeni, çocuğun eğitilmesi gereken bir varlık olduğuna dair yanlış inançlarımızdır. Yetişkin tarafından eğitilmediği takdirde çocuğun “düzgün” davranmayacağı ve “düzgün” bir insan olmayacağı düşüncesi asılsız da olsa yerleşiktir, hemen her birimizin içine işlemiştir. Çocuğun düzeltilmesi gerektigine nasıl inanıyorsak iç çocuğumuzun da düzeltilmesi gerektiğine öyle inanırız. Halbuki, her zaman ifade ettiğim gibi. cocuk asla eksik, kusurlu davranmaz: sanıldığı gibi çocuğun davranışlarını “düzeltmemiz” gerekmez. Yapmamız gereken tek şey, çocuğun neden o şekilde davranmaya ihtiyaç duyduğunu bulmaktır. Bu nedeni bulduğumuzda ve temeldeki duygusal ihtiyacı çözdüğümüzde çocuğun artık “kötü” dediğimiz şekilde davranmaya da ihtiyacı kalmaz. Aynı şey, içimizdeki çocuk için de geçerlidir.
Ertelemenin nedeni tembellik değildir. Iç anne-babamızın otoriterliği nedeniyle iç çocuğumuzun tembellik ettiğini düşünür ve iç annebabamızla onu hizaya sokmamız gerektiğine inanırız. Bu bakış açısı kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de erteleme sorununun şiddetlenmesine ve kronikleşmesine yol açar. Ertelemeyi çözebilmek için önce iç çocuğun iç anne-babadan korktuğu için durduğunu anlamamız, iç anne-babamızla iç çocuğumuza parmak sallamak yerine durup onun
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Psikoloji Rehber Kitaplar
- Kitap AdıErteleme - Nedenleri ve Çözümleri
- Sayfa Sayısı200
- YazarNihan Kaya
- ISBN9786256397859
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEksik Parça Yayınları / 2023