VakıfBank Kültür Yayınları’nın Erken Modern Avrupa Tarihi serisinin dördüncü cildi Düşünce Sanat ve Kültür, Avrupa’nın modernliğin şafağında entelektüel ve kültürel dönüşümünü merkeze alıyor. Hümanizmin yükselişinden bilimsel devrimlerin etkilerine, politik düşüncenin evrilişinden sanat ve müzik dünyasındaki köklü değişimlere kadar geniş bir yelpazede Avrupa’nın 14. yüzyıldan 18. yüzyılın ortalarına kadar geçirdiği devinimleri takip ediyor.
Avrupa’nın düşünce dünyasında ve kültürel yaşamında meydana gelen derin değişimlerin izi, Galieo’dan Newton’a, van Eyck’ten Mozart’a, Bodin’den Rousseau’ya erken modern çağın kültür ve fikir mimarlarının eserleri, düşünce dünyaları ve modern zamana uzanan etkileri üzerinden işleniyor. Aynı zamanda bu dönüşümlerin, toplumsal yapı ve günlük yaşam üzerindeki etkileri de dikkatle inceleniyor; bunların ne miktarda bir kırılma ya da ne denli bir devamlılık olduğu, ne oranda sadece Avrupa’ya ait oldukları ve İslam, Çin, Hint gibi kültürlerden nasıl beslendikleri, kadim eserleri nasıl yorumladıkları ve onlarla nasıl irtibatta oldukları dakik araştırma yöntemleriyle sorgulanıyor. Erken modern dönemde, sanat, mimarî ve müzik gibi yaratıcı alanlarda yaşanan devinimler, sadece estetik anlayışı değil, aynı zamanda toplumun kendini ifade ediş biçimlerini de dönüştürmüştü.
Erken Modern Avrupa’nın entelektüel ve kültürel dinamiklerini anlamak için temel bir rehber niteliği taşıyan bu eser, serinin önceki üç cildinde olduğu gibi, okurlar için öncelikli bir başvuru kaynağı olmayı sürdürecektir.
İÇİNDEKİLER
Editör’ün Önsözü 9
1. bölüm
margaret l. kıng
Antik Dünyaya Dönüş mü? 13
Hümanizm Nedir, Ne Değildir 16
Üç Dev İsim 19
Hümanist Çeşitlilik 23
Sevgili Cicero: Zaman İçinde Sesler 28
Studia Humanitatis: Bağlar 31
Dignitas Hominis: İnsanlık Durumu 35
Kadınların Değeri: Kadınlar ve Hümanizm 38
Yurttaşçı Hümanizm: Kentsel Bağlam 40
Dönüşen Normlar: Hümanist Toplum Anlayışı 44
Philosophia Christi: Hümanizm ve Din 47
Zihinle İlgili Sorular: Hümanizm, Felsefe ve Bilim 50
Hümanizm ve Sanatlar: Ayrı Fakat Eşit 53
Sonuç 56
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 58
2. bölüm
annabel brett
Siyaset Düşüncesi 61
Giriş: Siyaset Düşüncesini Araştırmak 63
Egemenlik, State (Devlet) ve Commonwealth 68
Meşrutiyetçilik, Mutlakiyetçilik ve Cumhuriyetçilik 78
Meşrutiyetçilik 82
Mutlakiyetçilik 86
Cumhuriyetçilik 90
Doğa Yasası, Doğal Haklar ve Doğanın Durumları 94
İmparatorluk, Savaş ve Uluslararası Üç Düzen 101
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 111
3. bölüm
kathleen crowther
Bilimsel Devrim 113
Giriş 115
Deneysel Yöntemin Gelişimi 123
Dünya Merkezli Bir Kozmostan Güneş Merkezli Bir Kozmosa 131
Sonuç 156
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 158
4. bölüm
t. k. rabb
Sanat ve Mimari 161
1350’de Sanat ve Mimarlık 163
Sanatta Devrim, 1350-1520 167
Devrimin Genişleme Süreci, 1520-1600 185
Barok Çağı, 1600-70 193
Rokoko Çağı, 1670-1750 202
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 210
5. bölüm
thomas munck
Müzik 211
Hiyerarşik Bir Toplumda Müzik 218
Dini İnançları Güçlendirmek 226
İstihdam: Saraylar, Soylu Aileler ve Şehirler 236
Opera, Konserler ve “İzleyici Kitlesi”nin Ortaya Çıkışı 245
Geleneksel Sınırların Aşılması 253
Sonuçlar 261
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 263
6. bölüm
john robertson
Avrupa Aydınlanması 265
Aydınlanmanın Yapıları 267
Din Eleştirisi 279
İnsan Doğası ve Toplumsal İlerleme 290
Kamusal Alanda Aydınlanma 305
Konu Hakkında Tavsiye Edilen Eserler 316
Konu Dizini 319
Adlar ve Yer Adları Dizini 327
editör’ün önsözü
Christopher Wheeler’ın bu kitabın editörlüğü için yaptığı beklenmedik davet, benim Britanya üniversitelerinde büyük ölçüde erken modern Avrupa tarihi üzerine verilen derslerle geçirdiğim kariyerimin sonlarına denk geldi. Ayrıca bu davet Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirdiğim ve Atlas Okyanusu’nun öte yakasındaki çok farklı “erken modern” tarih biçimleri hakkında ilk kez gerçekten bilgi sahibi olduğum bir yıllık uzatılmış izin dönemime denk geldi. İlk anda yaşadığım bir tereddütten sonra kitabın erken modern Avrupa tarihinin ne olup olmadığına; neden bu tarih araştırmalarının 1970’lerle 1990’lı yıllar arasına göre üniversite ve eğitim gündemindeki önemini yitirdiği bir zamanda ortaya çıktığına ve nereye gitmekte olduğuna dair bir değerlendirme yapabilmek için iyi bir fırsat bulduğuma karar verdim. Ancak meslek yaşamım boyunca konu o kadar genişlemişti ki, Oxford Üniversitesi Yayınları’nın tanıdığı hayli geniş zaman dilimi içinde bile zorlu elemeler yapılması gerekiyordu. Genel hedef son kırk-elli yıl içinde ortaya atılan erken modern Avrupa tarihiyle ilgili yaklaşımlar üzerine kapsamlı ve kolay anlaşılır rehber hazırlamaktı. Ancak genel çerçeveyi çizmek ve hatta ele alınacak dönemi belirlemek bile beklediğimden daha fazla sorun yarattı. Planlama ve görevlendirme aşamasında iki yardımcı editörden tavsiye alma şansım oldu: Liam Brockey (Michigan Eyalet Üniversitesi) ve Regina Grafe (Avrupa Üniversitesi Enstitüsü). Her ikisi de kitabın şekillenmesinde önemli katkılarda bulundu.
Bu dönemle ilgili birbirine zıt yaklaşımları da göz önünde bulundurarak hazırlanan taslak plan bazı dostların değerlendirmesine sunuldu: Carlo Capra, Stuart Clark, Bill Doyle, John Elliot, David Moon, Martin Powers, Tedd Rabb ve Oxford Üniversitesi Yayınevi’nin adlarını sayamadığım hakemlerine zekice ve yapıcı önerileri için teşekkür ederim. Ayrıca Sheilagh Ogilvie iktisat tarihi konusunda cömert bir danışma kaynağı oldu. Kitaba yazılarıyla katkıda bulunanlara olan minnettarlığım daha da fazla. İki cilt arasındaki bütünlüğü sağlamayı amaçlayan gözden geçirme önerilerine olumlu biçimde ve hiç yakınmadan yaklaştılar ve bütün yazar ve editörlerin katkılarını tamamlamasını sabırla beklediler. Ellinin üzerinde bilim insanıyla gerçekleştirilen bir çalışmanın bitiş çizgisine varana kadar birtakım engellerle karşılaşması mukadderdir. O yüzden makalelerini bütün aksi mesleki veya kişisel koşullara rağmen tamamlamayı başaran bazı yazarlara özellikle teşekkür borçluyum. “Tarihsel Demografi” başlıklı çok önemli bölümün çıkarılma ihtimali baş gösterince, Journal of Interdisciplinary History’nin editör ve yayıncıları incelik göstererek Anne McCants’in, ilk kez o dergide [sayı 40 (2009), sayfa 195-214] ve şimdi de bu kitapta geniş bir şekilde gözden geçirilerek yayımlanan “Tarihsel Demografi ve 17. yüzyıl Krizi” başlıklı makalesini genişletip güncelleştirmesine izin verdiler. Makalenin yeniden yayımlanmasına izin veren editör ve yayıncılara ve özellikle de bu süreci hızlandırarak kolaylaştıranlara minnet borçluyum. “Seyahat ve İletişim” başlıklı makaleyi kaleme alacak olan müellifin son dakikada çekilmesi başka bir kritik başlığın çıkarılmasını da gündeme getirince, bu şartlarda o kısmı çok kısa bir süre içinde bizzat ben kaleme almak zorunda kaldım. Böylesine hacimli iki cildin ortaya çıkması beklediğimden daha kolay oldu. Oxford Üniversitesi Yayınevi Tarih ekibinin beceri ve profesyonelliğinin bunda önemli payı vardı: Christopher Wheeler (emekli olmadan önce), halefi Stephanie Ireland, Rachel Naum ve hepsinin üstünde de son aşamalarda verdiği destek ve teşvikleriyle çok önemli katkıda bulunan Cathryn Steel. Elissa Connor becerilerini göstererek makalelerin redaktörlüğünü yaptı. Deepika Mercilee, Tharani Ramachandran ve Michael Dela Cruz elektronik dosyaları herhangi bir aksiliğe meydan vermeden basılı bir kitaba dönüştürdüler: Onlara büyük teşekkür borçluyum. Özellikle de –daha önceki kitaplarımda da olduğu gibi– işin sadece bilgisayara geçirme kısmıyla ilgilenmekle kalmayıp teşvik ve tavsiyeleriyle sürekli destek olan ve hatırlayamayacağım kadar çok hatamı kapatan Nancy Bailey’e çok şey borçluyum! İki yazarın yani Sam Cohn ve Thomas Munck’un Glasgow’da bulunması önemli bir avantajdı. Her ikisi de hem bilgileriyle hem teşvikleriyle destek oldular ve kitabın hazırlanma sürecinde ortaya çıkan sorunlar üzerine sesli düşünürken beni gönülden dinlediler. Alex Shepard da iyi bir rehber ve yardımcı oldu. Julia Smith sağlam tavsiyeleri, ısrarlı teşvikleri, bıkıp usanmadan taşıdığı kahveleri ve hoşgörüsüyle özellikle son aylarda en fazla destek veren isim oldu.
Hamish Scott,
Aralık, 2014
1. bölüm
antik dünyaya dönüş mü?
MARGARET L. KING*
Kabaca Rönesans dönemine denk gelen 1350 ile 1650 yıllarındaki düşünsel kültürün en önemli başlığı kuşkusuz hümanizmdi. Bu başlık antik düşünce ve duyarlılıkların -antik dünyaya bir geri dönüş bu bölümde işlenecektir- coşkulu bir şekilde yeniden canlandırılmasıyla kamçılandı, ama bundan daha fazlası da olacaktı. Hümanizm 19. yüzyıla kadar Avrupalı seçkinlerin araştırma programlarının bir parçasıydı. Hümanizm, insan faaliyetinin toplumdaki ve kozmostaki yerini tayin etti; kadınların düşünsel ve ahlaki aktörler olarak öneminin anlaşılmasının önü hümanizmle açıldı. Hiçbiriyle tam özdeşleşmeden dönemin önemli -Aristotelesçi, Platoncu, Hermetik veya okült- felsefi okullarıyla dinamik bir etkileşime girdi. Böylece kendi ürünleri olan modern felsefe ve bilimin temellerini attı. Ortaçağ’ın ruhban kültürüyle o çağda meydana gelen her türden ve biçimden dinî reform hareketini iç içe geçiren bir dünyevî kültür oluşturdu. Metinlerin eleştirel analizi; edebî eser ve yazarların tarihsel bir bağlama oturtulması; bire bir çevirinin yerini anlam bağlamına göre tercümeye bırakması; metinlerin önce el yazmasıyla ve zaman içinde basılarak çoğaltılmasından önce düzeltilerek iç tutarlılığa kavuşturulması gibi modern araştırmacılığın araçlarını icat etti. Daha sonra da antik medeniyetin engin kültürel ürünleriyle Yunan ve Latin edebiyat, tarih, felsefe ve bilim külliyatının hemen hemen tamamını bütün bu araçların yardımıyla modern dünyaya taşıdı. Bunların yanında, hümanizmin çoğu zaman yanlış anlaşıldığı da hatırlanmalıdır. Elitist, bilinçsiz ve bilgiçlik taslayan bazı kesimler hümanizmi reddederken, buna karşın bazıları da modern cumhuriyetçiliğin ve bireyciliğin çıkış noktası olarak ona aşırı bir değer yüklemektedir. Ayrıca hümanizmi reddetmeyenler dahi onu tanımlamakta zorlanmaktadır. İlerleyen birkaç sayfada hümanizmin ne olduğunu ve ne olmadığını açıklamaya çalışacak, ana tema ve onun bir düzlem üzerindeki vektörlerini belirlemeyi deneyeceğiz.
hümanizm nedir, ne değildir
Özellikle kuvvetli olan iki yanlış varsayım hümanist hareketin doğru bir şekilde anlaşılmasını engellemektedir: Bunlardan ilki hümanizmin romantik bir Rönesans teorisiyle iç içe geçirilmesidir. İkincisi ise Rönesans dönemi hümanizminin modern-seküler hümanizm ideolojisiyle karıştırılmasıdır. İlk kez Romantik dönem tarihçileri ve eleştirmenleri tarafından ortaya atılan “Rönesans” ve “hümanizm” terimleri, 14. yüzyıl ile 17. yüzyıllar arasında kullanılan terimlerle bağlantılı olmakla beraber onlardan ayrışır. Bu tarihçiler için “Rönesans” terimi Avrupa uygarlığının onlara göre yaklaşık bin yıllık bir durgunluk ve belirsizliğin ardından “yeniden doğduğu” sarsıntılı bir dönemi anlatmaktaydı. Aynı şekilde “hümanizm” de insanın potansiyelinin baskı altında tutulduğu bir dönemin ardından yeniden keşfedilmesini, bireyin kurumsal ve düşünsel hiyerarşilerin boyunduruğundan kurtuluşunu ifade etmekteydi. Söz konusu her iki tanımlama da bir yere kadar doğru olmakla birlikte, son iki yüzyılda her ikisinin de ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekti. Bugün Rönesans -tabii tamamen bir kenara atılmadığını varsayarak söylüyoruz- genel olarak 14. yüzyılla 17. yüzyılın başları arasında sanatsal ve düşünsel alanda vuku bulan değişimleri ifade etmektedir. Hümanizm ise günümüzde kuzey İtalya’nın kentleşmiş anklavlarında ortaya çıkan ve gücünü yoğun Greko-Romen geleneğinden yani klasik gelenek araştırmalarından ve bu geleneğin taklidinden alan bir düşünsel hareket olarak görülmektedir.
Zaman zaman basit bir şekilde “hümanizm” olarak adlandırılan ve bazıları tarafından büyük harfle “Hümanizm” şeklinde yazılan modern “seküler hümanizm” ideolojisi ise Aydınlanma ve Aydınlanma sonrasındaki hatalı Rönesans hümanizmi okumalarından türemiştir. Kavram kendi kendine yeterli, felsefi sınırlarla veya ilahi alanın müdahaleleriyle kısıtlanmamış gördüğü insan varlığının kutsanmasıyla ve gelişimiyle ilgilidir. Son dönemlerde modern, seküler hümanizmin doğası gereği Hristiyan bakış açısına aykırı olduğunu düşünen tutucu Hristiyan polemiklerin hedefi olmuştur. Oysa Rönesans hümanizmi kesinlikle seküler değildi – zaten Rönesans döneminde hiçbir kültürel hareket seküler değildi. Aksine Hristiyan düşünce ve duyarlılığıyla yoğrulmuştu. Peki, o zaman Rönesans’ın hümanizmi neydi? Rönesans hümanizminin özünde klasik geleneğe, antik Yunan ve Latin dünyanın edebî ve felsefi mirasına bağlılık vardı. Roma döneminin son üç yüzyılının Hristiyan yazarları bu geleneği çok iyi biliyorlardı ve yükselen Hristiyan geleneği bununla birleştirmişlerdi. Başka bir deyişle klasik ve Hristiyan gelenekleri kaynaştırmışlardı. 5. yüzyılla 15. yüzyıl arasında, yani kabaca Ortaçağ’da bu karma kültürü ürettikleri dinî ve teolojik eserlerle ona erişebilen okuyucuya aktarmışlardı. Ortaçağ’ın alimleri bu antik ve Hristiyanlık öncesi eserlerle doğrudan karşılaşıyorlardı. Doğu Avrupa’da artık Hristiyan bir çerçeveye oturtulmuş olan Yunan metinlerinin araştırmaları antik dönemlerden beri kesintisiz olarak sürdürülmekteydi. Yunan’a dair bilginin büyük ölçüde kaybedildiği batı Avrupa’da Latince, her ne kadar eskisi kadar yaygın olmasa ve ortak iletişim dili olma özelliğini büyük ölçüde yitirmiş olsa da hâlâ varlığını sürdürüyordu. Ayrıca manastırlardaki kâtipler manastır kütüphanelerinde bulunan antik kitapları tekrar tekrar istinsah ediyor ve bugün elimizde ilk Latince versiyonları bulunan bu eski eserlerin elyazması nüshalarını üretiyorlardı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Başvuru Kitapları Tarih
- Kitap AdıErken Modern Avrupa Tarihi: Düşünce, Sanat ve Kültür 4.cilt
- Sayfa Sayısı344
- YazarHamish Scott
- ISBN9786256647411
- Boyutlar, Kapak15 x 24 cm, Karton Kapak
- YayıneviVakıfbank Kültür Yayınları / 2024