Ergenlik ebeveyn, öğretmen ve eğitimciler için büyük önem taşıyan fırtınalı ve sıkıntılı bir devir. Bu dönemde ergenler kendi kimliklerini inşa etmek, ebeveynlerinden ve akran grubundan gelen ve genellikle de çatışan taleplere karşılık vermek ve ilk romantik ilişkilerini geliştirmek gibi zorlu bir dizi meydan okumayla karşı karşıya kalırlar.
Bu denli nazik ve karmaşık bir evreyi basite kaçmadan, oldukça özlü biçimde ele alan Peter K. Smith klasik kuramlar kadar son dönemdeki modern araştırmalara dair de bilgiler veriyor. Oxford Üniversitesi Yayınları’nın bu kısa giriş kitabı, ayrıca ergenliği biyolojik, kültürel ve tarihsel bağlamı da içeren çok çeşitli boyutlarıyla ele alması bakımından da dikkat çekici bir eser.
1
Hayatın Bir Evresi Olarak Ergenlik
Ergenlik, çocuk olarak yaşanan bir hayattan yetişkin olarak yaşanan bir hayata geçiş dönemidir. Biyolojik bakımdan ergenliğe girişin ilk işaretleri, erinliğin [puberty] başlamasıyla görülür; pek çok sözlükte ergenlik, erinliğin başlangıcının hemen ardından gelen, genç bir insanın çocukluktan yetişkinliğe doğru geliştiği dönem olarak tanımlanır. Erinliğin ardından kişi cinsel bakımdan olgun hale gelir, başka bir deyişle anne veya baba olabilecek hale gelir. Toplumsal bakımdan ergenliğin ilk işaretleriyse, kişinin ana babasından bağımsızlığının ve yakın akran grubunun öneminin artmasıdır; ayrıca ani duygudurum değişimleri, ana babayla çatışma ve riskli, düşüncesiz davranışlardır: Buna ergenlik döneminin “fırtınaları ve sıkıntısı” da denir. Ergenliğin bitişi, başlangıcından daha az belirgin olabilir; genç insan eğitimini tamamlamaya, cinsel ilişkiler kurmaya, bir meslek, bir iş bulmaya ve genelde evi terk etmeye hazır hale geldikçe, bunların her birinde kazanılan başarılar, yetişkin hayata ulaşıldığına dair işaretler olur.
Modern Batı toplumlarında ergenlik, temel olarak 13-19 yaşlarını kapsayan dönem olarak düşünülmüştür. Ancak erinliğin biraz daha önce başlaması olgusuna dayanarak pek çok araştırmacı bu dönemi 10-18 yaş arası; Dünya Sağlık Örgütü ise 10-19 yaş arası olarak tanımlıyor. Ayrıca tam yetişkinliğin öncesinde, bir genç yetişkinlik [emerging adulthood] dönemi de önerilmiştir (Bölüm 8).
Ergenliğin özellikle erinlik ve ona bağlı değişiklikler gibi bazı evrensel özellikleri vardır; öte yandan ergenliğin doğası, hatta zamanlaması önemli kültürel ve tarihsel farklılıklar gösterir. Ergenlik pek çok farklı disiplinin bakış açısından incelenmiştir. Konuyu evrim kuramı bakış açısından inceleyenler, genellikle ergenliğin evrensel özelliklerini vurgular. Bu argümanlar, yakın tarihli gelişimsel nörobilim perspektifleriyle desteklenebilir. Öte yandan tarihçiler, antropologlar ve sosyologlar, ergenliğin daha değişken özelliklerini vurgulama eğilimindedir; bu araştırmacılar pek çok evrensel özelliği sorgular. Hatta bazıları ergenliği toplumsal bir inşa olarak görürler. Psikologlarsa -ki bu kitabın yazarı da bu disiplinden geliyorevrimsel gelişimsel psikolojiden kültürel psikolojiye uzanan bir yelpazeden görüşleri temel alabilirler.
İnsan Ergenliğinin Evrimi
Evrim kuramı, 19. yüzyılın ikinci yarısında Charles Darwin’in çalışmalarından çıkıp gelişmiş, takip eden yüz yıl zarfında pek çok açıdan genişletilmiştir. Kuramın temel perspektifi; davranışlar, nihai üreme başarısı temelinde nasıl seçilir, buna dayanarak genetik malzeme nesilden nesile nasıl aktarılır sorunsalı üzerine kuruldur. Bireyin, üreme başarısını destekleyen davranışları adapte ettiği düşünülür. Bu her ne kadar bireyler arasında rekabete yol açsa da, akrabalara yardım etmeyi seçme
(genetik bağ olanlara yardım) ve karşılıklı diğerkâmlık (başkasına yardım edip karşılığında ondan yardım alma) gibi mekanizmalarla bireyler arası işbirliğini de devreye sokar.
Bu adapte olabilme durumunun referans noktası, insanların binlerce yıldır evrimleştiği çevre olarak alınır. Zaman zaman evrimsel adaptasyon çevresi diye de adlandırılan bu durum genellikle, insan evriminin büyük kısmına damgasını vuran avcı-toplayıcı türden bir varoluş olarak ele alınmıştır. Birbirinden epey farklı olan yerleşik tarım ve sonra şehir hayatı, nispeten yakın tarihli kültürel değişimler olarak görülür, dolayısıyla henüz genetik mirasımıza fazla bir etkisinin olmadığı varsayılır. Sonuç olarak, kimi genetik adaptasyonlarımızın çağdaş hayata çok iyi adapte olmadığı düşünülebilir. Örneğin avcı-toplayıcılar, bulduklarında bal gibi şekerli yiyeceklerden edinebilecekleri en büyük faydayı sağlamaya çalışırlar, oysa modern dünyada her yerde rahatlıkla bulabileceğimiz şekerli yiyecekleri genetik olarak sevme yatkınlığının obeziteye neden olacağı düşünülmektedir. yüzyılın başlarında Glenn Weisfeld ve Melvin Konner gibi bazı kuramcılar, ergenlik üzerine, evrim kuramı perspektifinden makaleler yazmışlardır. Ergenlik açısından özellikle önem taşıyan iki hat, yaşamöyküsü kuramı ve cinsel seçilim kuramıdır.
Yaşamöyküsü kuramı, yaşam döngüsünün neden belirli evrelerinin olduğu, bunların neden belirli dönemlere yayıldığı sorularını ele alır. Örneğin diğer primatlara (maymunlar ve şempanzeler) kıyasla insan bebekleri nispeten aciz doğarlar ve ana babalarıyla akrabalarının gözetiminde uzun bir korumalı bebeklik dönemi geçirirler. Yine, primatlara kıyasla bu korumalı bebeklik dönemi ve erinlikle birlikte üreme olgunluğuna erişme arasında uzun bir dönem uzanır. Bu orta çocukluk dönemi sekiz ila on yıl sürer. İnsan beyninin ciddi ölçüde büyük olması ve kültürün önemi (dil, araç kullanımı, toplumsal âdetler) düşünüldüğünde, bu uzatmalı çocukluk döneminin kendine eş bulma ve neslini devam ettirme gibi ciddi bir işe girişmeden önce gereken kültürel eğitim için neden gerekli olduğu anlaşılır.
Ergenlik, yaşam döngüsündeki ikinci büyüme atağı (Birincisi prenatal dönemde gerçekleşir.) ve erinliğin başlangıcıyla (Bölüm 2) nitelenir. Çocukluk, ana baba ve büyüklerden kültürel bilgilerin edinildiği bir dönem olarak görülebilirken ergenlik, kendi yaşındaki akran grubunda kendine bir yer edinme ve nesli devam ettirmeye hazırlık dönemi olarak görülebilir. İnsan erinliğinin özelliklerinden biri de ergen kısırlığıdır, yani kadın doğurganlığı, erinliğin hemen ardından gelen yıllarda nispeten düşüktür. Bunun, çocuk büyütmenin büyük zorluklarını göğüslemek için gereken olgunluğa erişmeye adapte olmakla ilgili olduğu savunulabilir.
Evrimsel perspektiflerden biri, erinlik ve üreme potansiyelinin ortaya çıkmasıyla birlikte üreme başarısının optimize edilmesine yönelik doğrudan stratejilerin öne çıkacağı varsayımında bulunur. Bu stratejiler işbirliğine yönelik de olabilir rekabetçi de. İşbirliği stratejileri, akran grubu içinde çeşitli ittifaklar barındırabilir, bunlar arkadaşlıkla ilgili artan kaygılar ve akran baskısıyla paralel gider. Rekabetçi stratejilerse, daha çok aynı cins ve karşı cins akranlar nezdinde statüyle ilgili endişeler barındırır, bunlar da sataşma ve suça karışma gibi davranışlarda artışa neden olur.
Cinsel seçilim kuramı, iki cinste nasıl farklı stratejilerin avantajlı olduğunu anlamaya çalışır. Bunun nedeni, eş bulma ve üreme başarısındaki rekabetin erkeklerde, kadınlara nazaran daha yüksek olmasıdır. Bu, zürriyetteki yavru sayısında, erkek ve dişiler arasında çok fazla farkın olduğu memelilerin geneli için geçerlidir. İnsan için de geçerlidir. Örneğin DNA’lara bakılarak, Moğol önder Cengiz Han’ın, bugün, bir zamanlar Moğol İmparatorluğu olan Asya’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan insanların yüzde 8 kadarının atası olduğu hesaplanmıştır. Bunun nedeninin, bir erkeğin birden çok eşinin olabilmesi ve fetihlerin yanı sıra çeşitli yollarla çiftleşme fırsatları yakalayabilmesi olduğu düşünülüyor.
İnsan erinliği iki zamanlı cinsel olgunlaşma niteliği gösterir, yani iki cinsin olgunlaşma zamanlaması farklıdır. Normal olarak kızlarda iki yıl kadar önce başlar. Evrim kuramcıları, erkeklerin erinliğe biraz geç girmesinin daha avantajlı olduğunu savunurlar, böylece erinlik geç gelen büyüme ataklarını, yani daha büyük ve güçlü olacakları zamanı bekler, bu da onlara diğerleriyle rekabette avantaj sağlar. Erinliğin fiziksel ve psikolojik sonuçları bakımından yeni durumlara adapte olma yolları da iki cins arasında bir miktar farklılık gösterir, en azından insan evriminin önemli bir kısmında. Gücün ve boyutların, dolayısıyla rekabet gücünün artması, özellikle oğlanlarda avcılık ve dövüş becerileri açısından önemli olmuş olmalıdır. Düşüncesiz davranışlarda artış, statü ve gücün sergilenişine hizmet etmiş, bu da karşı cinsi kendine daha çok çekmeye yaramış olabilir. Kızlarda rekabetçilik buna benzer fiziksel biçimler yerine -zira fiziksel güç onlar için daha az önemlidir-, daha çok başkalarının arkadaşlıklarına ve saygınlığına zarar verme gibi ilişkisel biçimler almış olabilir. Ayrıca kızlarda el becerilerinin artması ve bebeklere daha çok ilgi duyma, toplayıcılık ve bakım verme becerileri açısından önemli olmuş olmalıdır.
Ana babayla daha sık ve büyük çatışmalar yaşamak (Bölüm 4) gibi davranışsal özellikler ve daha çok risk taşıyan davranışlar (Bölüm 6), evrimci perspektiften bakıldığında, genel anlamda toplum açısından rahatsız edici veya zararlı gibi görülebilse de ergen birey açısından adaptasyona yöneliktir. Buradaki temel fikir…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anne-Baba Eğitim Rehber Kitaplar
- Kitap AdıErgenlik
- Sayfa Sayısı176
- YazarPeter K. Smith
- ISBN9786254297663
- Boyutlar, Kapak12,5 x 20,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİş Bankası Kültür Yayınları / 2024